Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/431 E. 2023/165 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/431 Esas
KARAR NO : 2023/165

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı ile aralarında herhangi bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığını, söz konusu davaya konu çekin keşideci ile davalı arasındaki hukuki ilişkiye dayanılarak verilmiş olduğunu, dava dışı —-çalışmaktayken, davalı ile iletişime geçildiğini —— karşılığında şirket sahibi dava ——- tarafından satın alındığını, davalı tarafından söz konusu çekin—- tarihinde bankaya ibraz edildiğinde çek üzerindeki keşideci imzası ile banka kayıtlarında bulunan örnek keşideci imzasının birbirini tutmadığı gerekçesi ile çek üzerine herhangi bir işlemin yapılmadığını, 29.09.2017 tarihinde davalıya ait —- yatırıldığını, davalı ile kendisi arasında herhangi bir hukuki ilişkinin bulunmadığını, ilgili çeke dayanılarak —– takibine girişildiğini, her ne kadar çek üzerindeki ciro zincirindeki davalıya ciro etmiş olduğu ve düzgün bir ciro zinciri olduğu görülmekte ise de aslında gerçekte davalı ile kendisi arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını, bir an için davalıya karşı borcun bulunduğu kabul edilse dahi davalıya 19.500 TL ödeme yapılmış olduğundan bu ödenen miktarın icra dosyasında görünen miktardan düşülmesi gerektiğini belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili adına —– esas sayılı dosyasında ilamsız takibe girişildiğini, davacı ile müvekkili arasında birçok hukuki ilişki mevcut olup takibe konu çek araç alım satım işlemine dayalı olarak alınmış olduğunu, müvekkili ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin varlığının dava dilekçesinde anlaşılmakta olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (çek) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, davalı ile aralarında hukuki bir ilişki bulunmadığını, davaya konu çeke dayanılarak—–icra takibine girişildiğini, her ne kadar çek üzerindeki ciro zincirindeki davalıya ciro etmiş olduğu ve düzgün bir —–olduğu görülmekte ise de aslında gerçekte davalı ile kendisi arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığını beyanla davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış,—- Dosyası celp edilerek dosya içerisine alınıp incelenmiş—–dosyasının —– davacı ve davalının vergi kayıt bilgileri celp edimiş—– davalının —- bilgileri celp edilmiş,—– davacı ve davalının gerçek kişi ticari işletme kaydı bilgileri celp edilmiş—– dekontu örneği celp edilmiş, —- tarihli bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi tarafından düzenlenen —- tarihli raporunda özetle, “…Somut olayda davacı yanın iddiasının, davalı ile aralarında bir hukuki ilişkinin bulunmaması yönünde olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki, yukarıda belirttiğimiz üzere bir kambiyo ilişkisinin meydana gelmesi için taraflar arasında alt bir hukuki ilişkinin varlığı şart değildir. Kambiyo ilişkisi sebepten bağımsız bir borç ilişkisi meydana getirir. Kaldı ki somut olay bakımından davacı anılan kambiyo ilişkisinden kaynaklı borcun tasfiyesine yönelik olarak kısmi ödemede dahi bulunmuştur. Ayrıca senette imzası olduğu görülen davacının imza inkarında bulunmadığı da anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan sebeplerle; davacının davalıya karşı davaya ve takibe konu olan senetten dolayı sorumlu olduğu, davalıya yapılan kısmi ödemenin güncel kapak hesabından ve alacağın ferilerinden düşülerek hesap edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir…” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. ——–bu yöndedir.)
Uyuşmazlık, zamanaşımına uğradığı tartışmasız olan çekten kaynaklanmaktadır.
Zamanaşımına uğramış olan çekler yönünden kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilir ise de, taraflar arasında temel ilişki bulunması halinde bu gibi çeklere yazılı delil başlangıcı olarak dayanılabilir ve alacaklının alacağını her türlü delille ispatlaması mümkün hale gelir.
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; dava konusu çekin kambiyo hukuku yönünden zamanaşımına uğramış ise de; dava ve cevap dilekçesi dikkate alındığında taraflar arasındaki temel ilişkinin (ciro zinciri gereği) 10 yıllık genel zamanaşımına tabi olduğu, anılan sebeple davalının zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve diğer deliller dikkate alındığında davacının dava konusu çek sebebiyle davalıya borçlu olduğu anlaşılmıştır. Aksi yönde davacı tarafça sunulmuş yeterli delil bulunmamaktadır.
Dava konusu çekin—- davacı tarafından yapılan kısmi ödeme ——–tarihidir. Başka bir deyişle, davacı borçlu takip tarihinden önce dava konusu çeke atıf yaparak davalıya ödemede bulunmuştur. Takip tarihinden önce yapılan ödemelerin asıl alacaktan düşülmesi gerekir. Zira takipten önce yapılan ödeme kadar asıl alacak ortadan kalmış olmaktadır. Bu itibarla davacının yapmış olduğu—- ödeme yönünden menfi tespit talebi yerindedir.
Zamanaşımına uğramış çek yazılı delil başlangıcı sayılır. Bu itibarla zamanaşımına uğramış çek işlemiş faiz istenemez. Temerrüt faizine karar verilebilmesi için borçlunun daha önceden temerrüte düşürülmesi gerekir. Temerrüt yoksa faiz takip tarihinden itibaren başlar.——- Davalı-alacaklı tarafından takipten önce davacı-borçlunun ayrıca temerrüte düşürüldüğüne ilişkin herhangi bir delil bulunmamaktadır. Bu itibarla davalı-alacaklının işlemiş faiz talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmış, davacı-borçlunun işlemiş faize yönelik menfi tespit talebinin yerinde olduğu değerlendirilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır.—– maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından yukarıda belirtilen şartlar oluşmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı tarafın tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
1-Davacının, davalıya—– Esas sayılı takip dosyası sebebiyle—– işlemiş faizden dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
-Fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Davacı ve davalı tarafça talep edilen şartları oluşmayan tazminat talebinin ayrı ayrı reddine,
3-Karar harcı—–davacı tarafça peşin olarak yatırılan —– harcı olmak üzepe toplam 887,10-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.260,85-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 683,10-TL peşin harç ile 204,00-TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 887,10-TL harcın harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30-TL başvuru harcı, 8,50-TL vekalet harcı, 144,80-TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.712,6‬0-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre —– davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca —— davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, kalan 520,94-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——. 13/1 maddesindeki esaslara göre belirlenen —– nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı asılın yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.