Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/370 E. 2023/430 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/370 Esas
KARAR NO : 2023/430

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/10/2020
KARAR TARİHİ : 11/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu taleplere konu aracın müvekkili şirket tarafından satın alınmışsa da kullanım amacının hususi olduğunu ve aracın niteliğinin de ticari değil hususi bir araç olarak tasarlandığını, müvekkilinin tüketici, görevli mahkemeninde tüketici mahkemeleri olduğunu, müvekkili şirketin hususi olarak kullanmak amacıyla 07.02.2020 tarihinde —— gördüğü dava konusu aracı beğendiğini ve satın almak üzere anlaştığını, satış bedeli olarak 340.450,00 TL’yi —— hesabına 07.02.2020 tarihinde gönderdiğini, resmi satışının —–. Noterliği —— yevmiye nolu sözleşme ile gerçekleştirildiğini, aracın kendisine ait olduğunu söyleyerek satış bedelini tahsil eden —— ruhsat sahibi olmadığını sonradan öğrendiğini, müvekkilinin satın aldığı aracın diğer davalı—— ait olduğu konusunda müvekkiline satışın hiçbir aşamasında bilgi verilmediğini, ——ikinci el motorlu kara taşıtlarının ticareti kapsamında yetkili tüzel kişi olarak İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik gereğince üzerine düşen yükümlülüklere uymak zorunda olduğunu, ilgili yönetmeliğin 18. Maddesinin d bendindeki düzenlemeye aykırı davrandığını ve ikinci el araç satımında yetkili bir tüzel kişilik gibi değil satın alınan aracın sahibi gibi kendisini lanse ederek müvekkilini yanılttığını, bu sebeple yönetmelik kapsamındaki garanti ve ayıplı mal konusundaki istisnalardan yararlanmasının mümkün olmadığını, 07.02.2020 tarihinde satış işlemlerinin tamamlanmasının ardından aracın 10.02.2020 tarihinde bakımının yapılması için yetkili servis olan, —— adresinde bulunan—— servise teslim edildiğini, burada aracın turbosunun sorunlu olduğu ve değişmesi gerektiğinin bildirildiğini, turbo sisteminin değişmesi ve bakımının yapılması için aracın 10.02.2020 ile 14.02.2020 tarihleri arasında serviste kaldığını, 15.02.2020 günü yolculuk esnasında aracın durduğunu, çekici ile çekilerek aynı servise götürüldüğünü, aracın motorunda sorun olduğunun ve motorun değişmesi gerektiğinin müvekkili şirkete bildirildiğini, 03.03.2020 tarihinde —– Noterliğinin—–yevmiye nolu dosyası ile davalı taraflara araçtaki gizli ayıpların ihbar edildiğini ve servise 20.816,30 TL ve 84.040,16TL olmak üzere iki kez ödeme yapıldığını, araçtaki gizli ayıpların tespiti için ——. Sulh Hukuk Mahkemesinin —— dosyası ile tespit talep edildiğini ve delil tespitinde aracın uğramış olduğu motor hasarlarından dolayı %18 KDV dahil toplam parça ile işçilik giderinin 84.040,16TL, değer kaybı bedelinin 25.000,00TL, araç yokluk giderinin ise 3.600,00TL olduğunun tespit edildiğini, aracın kullanılabilmesi ve ayıpların giderilmesi için aracın günlerce serviste kaldığını, devamında da 92.414,69TL ödeme yapıldığını, onarım bedeli için 1.000,00 TL, araç üzerindeki değer kaybı nedeniyle 500,00 TL, onarım süresinde aracın kullanılamamasından dolayı uğranılan zarar için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.000,00 TL’ nin ihtar tarihinden itibaren başlamak üzere faiziyle birlikte iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA :
Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle;TKHK m. 73/1 Tüketici Mahkemelerinin görevini Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir. şeklinde belirlediğini, davacının, TTK hükümleri gereğince sermaye şirketi olduğunu, tüzel kişi tacir olarak 6502 sayılı kanun gereği tüketici sıfatına sahip olmadığını, davaya konu aracın da tüzel kişi tacir olan —— ünvanlı davacı şirket adına kayıtlı olduğunu, TTK’nun 3. Maddesinde “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denildiğini, bu nedenle dava konusu tacirler arasındaki alım-satımın tüketici işlemi olmadığını, yerleşik Yargıtay kararları ile de bu hususun açıkça ifade edildiğini, Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin——Karar Sayılı, 03/12/2015 tarihli bozma ilamı ve “Davacı anonim ortaklık, tüzel kişilik adına bir taşıt almıştır. Aracın trafik belgesinde, “—-, yani hususi ( özel ) oto yazılı bulunmaktadır. Aracın sahibi ticari ortaklık olmasına ve faturanın da, bu ticari ortaklık adına düzenlenmesi nedeniyle, bu araç özel değil, ticari bir araçtır. Yasalara aykırı düzenlenen bu belgenin, özel araç tanımlaması bakımından geçerliliği yoktur. Bunun sonucu olarak da, özel amaçlarla ilgili satın almalar için, uygulanan 4077 sayılı Yasanın, davacı ortaklığa ait araç yönünden uygulanması söz konusu değildir. Bir ticari ortaklığın kendi adına araç alması ve bu aracı ticari ortaklığın işlerinde kullanması ve bazen de özel nitelikte kullanması, işlemin niteliğini değiştirmez. Aksi halin düşünülmesi, hem vergi yasaları ve hem de ortaklık bilançosu bakımından karışıklıklar yaratacak nitelik taşımaktadır. Bu itibarla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde 4077 sayılı Yasanın uygulanması sözkonusu değildir. O halde mahkemece, ticari nitelik taşıyan uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatıyla incelenmesi ve karara bağlanması yasaya aykırıdır.” (Yargıtay —–. Hukuk Dairesi —— ve 26.6.1997 tarihli) ilamının bu konuda örnek olduğunu, bu nedenlerle dava konusu ihtilafta TKHK anlamında “tüketici” ve “tüketici işlemi mevcut bulunmadığından görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, görev itirazının kabulü ile usulden reddine karar verilmesini talep etmişir.
Davalı—— vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu aracın tüzel kişi tacir olan davacı adına kayıtlı olması ve tüzel kişi tacirlerin işlemlerinin ticari olması karinesi gereğince davanın, Mahkemenin görevsizliği nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu yapılan ihtilafın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un kapsamı dışında olduğunu, dava konusu aracın davacının ünvanından da anlaşılacağı üzere tüzel kişi tacir olan “——- ünvanlı davacı şirket adına kayıtlı olduğunu, tacirin tüm işlerinin ticari iş olması karinesi gereğince, dava konusu aracın satış işleminin ticari iş sayıldığını, davaya konu ticari nitelikteki araç, tüzel kişi tacir sıfatına haiz davacı şirketin mülkiyetinde olduğundan ve TKHK anlamında bir tüketici ve tüketici işlemi mevcut bulunmadığından huzurdaki davaya bakma görevinin Asliye Ticaret Mahkemelerine ait olduğunu, emsal nitelikli Yargıtay kararlarının da aynı hukuksal gerçekliği ifade ettiğini, Yargıtay —– Hukuk Dairesi —–ve 3.12.2015 tarihli kararı, Yargıtay —– Hukuk Dairesi—— ve 15.2.2016 tarihli kararının örnek olduğunu, derdest dava yönünden dava konusu araç malikinin ticari şirket olması nedeniyle tüketici sıfatı bulunmadığından davaya Asliye Ticaret Mahkemeleri tarafından bakılması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, dava konusu araçtaki ayıp sebebiyle uğranılan zararın tahsili talebine ilişkindir.
Davacı, 07/02/2020 tarihinde dava konusu aracın satın alındığını, 10/02/2020 tarihinde aracın bakım yapılmak üzere servise teslim edildiğini, 14/02/2020 tarihinde aracın servisten alındığını, aracın 15/02/2020 tarihinde arızalandığını, tamirden 2 gün sonra aracın yolda kaldığını, araçta gizli ayıpların tespit edildiğini, araçtaki gizli ayıplar sebebiyle uğramış olduğu zararların davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar, ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyanın safahatı incelendiğinde; —–Tüketici Mahkemesinin —–Esas, —–Karar sayılı görevsizlik kararı ile —– Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmiş olmakla mahkememizde —–Esas sayılı numarasına tevzi edilerek yeniden yargılamaya geçilmiştir.Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —– Noterler Birliğinden dava konusu araçların trafik tescil kayıtları celp edilmiş,—–. Sulh Hukuk Mah. —- sayılı dosyası örneği UYAP üzerinden celp edilerek dosya içerisine alınıp incelenmiş, tarafların bildirdikleri tanıklar dinlenilmiş, —– Ticaret Odasından davacı ve davalı şirketlerin ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, 12/02/2021 tarihli bilirkişi heyeti raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.Bilirkişi heyetinin 16.01.2023 tarihli raporunda özetle, “…Davaya konu araçta satın alımdan 3(üç) gün sonra ortaya çıkan, motor revizyonu ve turbo
değişimini gerektirir arızaların kullanım kaynaklı olmadığı, satış öncesi var oldukları, makul
süre inceleme ile anlaşılması mümkün olmayan arızaların ortaya çıkması durumunda maldan
beklenilen yararlanmayı ortadan kaldırması ve maliyeti yüksek onarım gerektirir önemli arıza
niteliğinde olması nedeniyle dava konusu aracın AYIPLI (GİZLİ) olduğunun
söylenebileceği, Turbo arızasında davacı tarafın bir etkenliğinin bulunmadığı, ancak ortaya çıkan motor
hasarında, dosyaya mübrez anahtar verilere göre yağ basıncı düşük ikazına rağmen aracın
7(yedi) km gibi, yağ basıncı düşük şartlarına göre uzun bir süre kullanılmış olduğu dikkate
alındığında, motor hasarının artmasında araç sürücüsünün katkısı bulunduğundan davacı
tarafın müterafik kusur ve sorumluluğundan bahsedilebileceği, Ayıplı turbo ünitesinin değişimi nedeniyle talep edilebilecek zarar miktarının KDV dahil 14.841,84-TL olduğu, Davacı tarafından ödenmiş 27.02.2020 tarihli KDV dahil 84.040,16-TL tutarındaki e-Faturada yer alan onarım kalemlerinin tamamının motordaki ayıbı gidermeye yönelik olduğu, onarım bedelinin artmasında davacı tarafın müterafik kusuru bulunduğundan, kusur tenzili ve zarar miktarının takdirinin Sayın Hakimliğe ait olacağı,
Yüksek basınç turbosunun orijinali ile değiştirilmiş olduğu göz önüne alındığında bir değer
kaybı oluşmayacağı, motor revizyonu nedeniyle oluşacak değer kaybının ise sandık motor
değişim maliyeti ile revizyon bedeli arasındaki fark kadar olabileceği, bu değerin 112.000-
84.040 = 27.960-TL olacağı, müterafik kusur tenzilinin takdirinin Sayın Hakimliğe ait olduğu,
Mootr revizyon onarımı süresince davacı tarafa ikame araç tahsis edilmiş olduğu dikkate
alındığında, davacı tarafça talep edilebilecek bir araç mahrumiyeti zararının bulunmadığı,
Motor onarımından sonra devam ettiği belirtilen arızaların, kullanıma bağlı olağan
yıpranmalar sonucu oluşan arıza ve bakım kapsamında giderilebilir ve sarf malzemesi
değişimleri olduğu, ayıp olarak değerlendirilemeyecekleri, Davacının somut olayda ayıba bağlı olarak zarar tazmin hakkını kullanmış olduğu, Davacının toplam zararının teknik incelemede 126.842 TL olarak hesaplanmış olduğu, TBK m. 114/II atfıyla uygulanan TBK m. 52 uyarınca davacının birlikte kusuru nedeniyle tazminatta indirim yapılıp yapılmayacağının münhasıran Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu, Satış için bırakma sözleşmesinde, doktrinde yer alan görüşe göre malın bırakıldığı kişinin
kendi adına ve hesabına satış yapıyor olması nedeniyle alıcıya karşı ayıplardan sorumlu
olduğu…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.Davacı vekilinin 31.01.2023 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 2.000,00-TL’den 127.342,00-TL’ye çıkarttığı, buna ilişkin ıslah harcını ikmal ettiği görülmüştür.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, tazminat davaları için de geçerlidir. Yani, tazminat davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Eldeki davada, davacı tarfından dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu iddia edildiğinden, davacının ayıp iddiasını ve ayıp sebebiyle uğramış olduğu zararı ispat etmesi gerekmekte olup ispat yükü davacı taraftadır.

Alıcının ayıba karşı seçimlik hakları TBK 227 maddesinde düzenlenmiş olup; “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere
satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.” denilmektedir.
Somut olayda, davacı tarafından dava konusu aracın ayıplı olması sebebiyle satış bedelinde indirim yapılmasını ve araçta meydana gelen değer kaybı sebebiyle ayrıca tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü için mahkememizce dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, dosyadaki deliller ve belgeler incelenmiş, alınan teknik bilirkişi raporu dikkate alındığında aracın gizli ayıplı olduğu tespit edilmiştir.Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu aracın gizli ayıplı olduğu, davacının ayıp sebebiyle uğradığı toplam zararının 126.842,00-TL olduğu, davacının araç mahrumiyet bedelinin yerinde olmadığı, davacı tarafından dava konusu araçtaki öğrenilmesinden sonra (derhal,hemen) ile davalılara bildirimde bulunulduğu, bu hususun dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğu ayrıca davacı tarafça davalılara noter yoluyla da bildirimde bulunulduğu, tanık beyanları ve olayın oluş şekli dikkate alındığında davacının ayıp ihbarını süresi içerisinde yerine getirdiği, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu nazara alındığında davacının seyir halinde iken araçta motor arızası uyarısına rağmen hemen durmayıp yaklaşık 7 km daha yola devam ettiği ve davacının bu hareketinin zararın artmasına sebebiyet verdiği anlaşılmakla davacının zararın oluşumunda müterafik kusurlu olduğu ve TBK 52 maddesi gereğince mahkememizce taktiren %20 oranında indirim yapılması gerektiğine kanaat getirildiği, oluşan zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca davacı tarafça faiz talebinde bulunulmuştur. Dava dilekçesi ekinde yer alan ihtarname davalılardan —– 13/03/2020 tarihinde diğer davalı —– 06/03/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarnamede süre öngörülmediğinden tebliği takip eden ilk iş günü davalılar temerrüte düşmüş olup bu tarihten itibaren davacının faiz talep edebileceği, davacı tarafça faiz türüne ilişkin talepte bulunulmaması sebebiyle kanuni faize hükmedilmesi gerektiği anlaşılmış, anılan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, dava konusu aracın ayıplı olması sebebiyle davacının uğramış olduğu toplam 126.842,00-TL’nin davalı —– yönünden 17/03/2020 tarihinden, davalı——- 10/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin (500,00-TL araç mahrumiyet/kira bedeli) talebinin reddine karar verilmiştir.Her ne kadar davalılardan —–şirketi kendine husumet düşmeyeceği ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de;—–BAM —–. HD.—–Esas —— Karar sayılı ilamı gereği ve dosyadaki delillerden davalının satışa aracılık dışında ekspertiz hizmeti de verdiği, dava konusu aracın alınan bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere gizli ayıplı olduğu anlaşılmakla davalının oluşan zarardan sorumlu olduğu anlaşılmış, davalı —— husumete ilişkin itirazlarına itibar edilmemiştir.
Mahkememizce davacının müterafik kusurlu olması sebebiyle TBK 52 maddesi gereğince taktiren %20 oranında indirim yapılması gerektiği değerlendirilmiş ise de; kısa kararda sehven, maddi hata yapılarak indirim uygulanmaksızın toplam miktara hükmedildiği görülmüş, kısa karar ile gerekçeli karadaki hükmün farklı olması mümkün olmayacağından bu hususun gerekçede belirtilmesi ile yetinilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Dava konusu aracın ayıplı olması sebebiyle davacının uğramış olduğu toplam 126.842,00-TL’nin davalı ——yönünden 17/03/2020 tarihinden, davalı —– yönünden 10/03/2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davacının fazlaya ilişkin (500,00-TL araç mahrumiyet/kira bedeli) talebinin REDDİNE,
4-Alınması gerekli karar harcı 8.664,58-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 59,30-TL harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 2.140,53-TL harç olmak üzere toplam 2.199,83‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 6.464,75-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan 59,30-TL peşin harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 2.140,53-TL harç olmak üzere toplam 2.199,83‬-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 59,30-TL başvuru harcı, 8,50-TL vekalet harcı, 278,10-TL tebligat ve müzekkere gideri, 4.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 4.345,9‬0-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 4.328,84-TL sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.360,00-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
9-Davanın kabul edilen kısmı için davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13/2 maddesindeki esaslara göre belirlenen 20.026,30-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
10-Davanın reddedilen kısmı için davalılar —— Şirketi kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13/2-3 maddesindeki esaslara göre belirlenen 500,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar —— Şirketi ile—— Şirketi’ne verilmesine,
11-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——-Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.