Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/356 E. 2021/1109 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/356 Esas
KARAR NO : 2021/1109

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 31/05/2021
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı, davacı bünyesinde —- olarak çalıştığını, davalı, çalışmış olduğu pozisyondan —- istifa dilekçesi ile istifa ettiğini ve davacının ticari rakibi olan —- şirketinde yine—- tarihli iş sözleşmesinin —-başlıklı 6. Maddesini açıkça ihlal ettiğini, sözleşmenin 6/d maddesine göre davalının işverene — tazminat olarak ödemesi gerektiği bu tazminatın düşürülemeyeceği gibi munzam zarar olması halinde işverenin ayrıca tazminat talebinde bulunabileceği, Açıklanan nedenlerle; Davalının iş sözleşmesindeki Gizlilik ve Rekabet hükümlerine aykırı hareketi nedeniyle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak üzere şimdilik 500,00 TL cezai şart tutarının davalı tarafından davacı şirkete ödemesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini, karar verilmesini bilvekale talep ettiklerini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu ve işçi işveren arasındaki rekabet yasağına ilişkin uyuşmazlığın iş mahkemeleri tarafından çözümleneceğini, rekabet yasağının geçerli olabilmesi için yer bakımından sınırlandırılması gerektiğinin, söz konusu yerin — belirtilmediğinin, ancak mevcut sözleşmedeki şarta bakıldığında herhangi bir yer sınırlamasının bulunmadığının, davacı işverenin tüm —- verdiği düşünüldüğünde, işçinin anayasal dayanakta olan çalışma hakkı kısıtlanmış olacağını, davacı ile davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağına ilişkin düzenleme geçerli olmamakla birlikte, bir an için geçerli olduğu düşünüldüğünde dahi işçinin çalışması esnasında elde ettiği bazı bilgileri iş akdinin sona ermesinden sonra kullandığı iddiası davacı tarafından ispat edilemediği, aynı zamanda rekabet yasağının ihlali sebebiyle kararlaştırılan cezai şart miktarı fahiş olup, kabulü halinde işçinin ekonomik olarak mahvına sebep olacak nitelikte olduğu, davalının görevi sebebiyle edinmiş olduğu bilgiyi kullandığı da davacı tarafından ispat edilemediğinden huzurda görülen davanın reddinin gerektiği, davalının davacı şirkette —- çalışmaya başlamış, davalı, aynı şirket bünyesinde birden—- görev almış olduğu, zira davalının işveren ——- öğrenebileceği veya kullanabileceği bir görevi bulunmadığından, iş sırlarının öğrenilebileceği bir konumdaki işçinin, aynı işverenlikteki görevinin bu kadar sık değiştirilmesi de —- bir durum olmadığı, kaldı ki davalı şuan ———–sürdürülmek yerine, kendi bilgi ve tecrübesine dayandığı, bu sebeple kişinin bilgi ve birikimi doğrultusunda çalışarak elde edeceği ekonomik kazancının engellenmesi hukuka ve ahlaka aykırılık teşkil ettiği, davalıya çeşitli vaatlerde bulunulmuş olsa da verilen sözlerin tutulmadığı, davalıya 1.yıldaki çalışması için vaat edilen bedelin verilmediği, bunun yanı sıra davalıya ödenecek ücretin — olarak taktir edildiği, davalı iş yerinden ayrılmak istemesine rağmen davacı işveren tarafından 1 yıl daha çalışmasının istendiği davalının 2020 yılı yeni yapılanmanın yürürlüğe girmesinden önce davacının iş yerinden ayrılmayı istemesinin durumunun ihbar niteliğinde olduğu, davalı her ne kadar rica üzerine 1 yıl çalışmayı kabul etmişse de davalının göstermiş olduğu iyi niyet işveren tarafından kötüye kullanılarak davalının ekonomik özgürlüğü kısıtlanmak suretiyle davalının rekabet sözleşmesini ihlal ettiğini davacının TMK m.3 gereğince iyi niyet kurallarına aykırı olarak ikame ettiği huzurdaki davanın reddi gerektiği, açıklanan nedenlerle; davanın görevsiz mahkemede ikame edilmesi sebebiyle usulden reddini, savunmalarının dikkate alınarak davanın esastan reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak hukuki ihtilaf noktaları belirlenerek öncelikle dava şartları incelenmiştir.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna —- 854 sayılı Kanuna tabi ——– tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere—–olduğu iş ve —– mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir. İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Açıklanan gerekçeler ile davada; uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda mahkememiz görevli olmayıp, iş mahkemeleri görevlidir. Nitekim ——- —sayılı kararında da ”…Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla …. görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilerek sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için de iş mahkemelerinin görevli olacağı hususu belirtilmiş, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin İş Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114 (1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115 (2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli —GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı