Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/34 E. 2021/510 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/34 Esas
KARAR NO : 2021/510

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2021
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı …—— duyulan —- kapsamında——–, işbu adi ortaklık hali hazırda —– davalılardan … üzerinden faaliyetine başladığı, davalılarda dahil olmak üzere davacı ile birlikte toplam ———- sermaye vermeyi kabul ettiği, tarafların ortak rızası kapsamında işyerini davalı ..———- karşılığı işletmesi ve herkesin gelir gider konusunda eşit miktarda ortak olmasının kararlaştırıldığı, davacının payına düşen 45.000 TL tutarındaki sermaye ödemesini işletmeyi aldığı maaş karşılığında ortaklar adına çalıştıran——– açık rızası kapsamında göndererek üzerine düşen sermaye ödeme yükümlülüğnü yerine getirdiğini, davacının bu süreçte işletmenin hesap defterini ve mali tabloyu net bir şekilde incelemek istemişse de bu talebin her seferinde geçiştirildiği, davacının gelir gider hesaplarının net bir şekilde kendisine raporlaması yapılmazsa hiçbir suretle gelir elde edemediği iş bu adi ortaklıktan ayrılacağı konusunda tarafları bilgilendirdiğini, davacıya işletmenin kar elde ettiği——— tarafından söylenmişse de davacının—-şekilde incelemek istemesi sonucunda işletmenin —- olduğu, depolarda mal kalmadığı ve yeni mal sipariş edecek sermayenin de bulunmadığının ortaya çıktığı, davacının bu durumda ortaklıktan ayrılmak istediğini, ortaklıktan ayrılma sürecine dair bütün ortaklar bir aradayken 11.08.2018 tarihinde tutanak —— imzalanan sözleşmeye göre davacının ortaklıktan ayrılmasına ve sermaye olarak ödemiş —- —- davalı ortaklar tarafından davacıya ödenmesinin kararlaştırıldığı, ödeme tarihinde davalılara başvurulduğu ve davacının parasını alamadığı, nu nedenle davalılara gönderilen——– vade tarihli borcun derhal ödenmesi aksi halde yasal yollara başvurma hakkının kullanılarak—- itibaren temerrüt faizi istenileceğinin ihtar olunduğu, işbu ihtar sonrası davacının sözleşme kapsamında belirlenen 45.000 TL tutarındaki bedelin ödenmesi için taraflara sözlü olarak da başvurmuşsa da taraflardan———ödeme yapmış geri kalan miktarın kendisini ilgilendirmediğini, diğer ortaklardan alabilirsin şeklinde beyanda bulunarak davacıya ödeme yapmaktan imtina edildiği, adi ortaklığın kanundaki emredici düzenlemesi gereğince ortakların her türlü borç ve alacaktan aksi kararlaştırılmadığı sürece müşterek ve müteselsilen sorumlu olması esas olup ….—- ödeme ile sorumluluktan kurtulmasının mümkün olmadığı,
davacının adi ortaklıktan ayrılmak şartıyla sözleşme ile ödenmesi taahhüt edilen 45.000 TL tutardan bakiye 30.000 TL tutarın icra yoluyla tahsil edilebilmesi adına davalılar aleyhine—takibi başlatıldığı, davalıların icra takibine herhangi bir borcumuz yoktur şeklinde alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla kötüniyetli olarak itiraz ettiklerini, açıklanan nedenlerle;—- tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, alacak likit olduğundan davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ve davalıların ortak olarak—–sermaye koydukları ve gelir gider konusunda eşit miktarda ortak olduğu hususları doğru olduğunu ve bu konuda itirazlarının olmadığını, davacının —-geri ödenmesi konusunda anlaştıklarını, itirazlarının taahhüt edilen 45.000,00 TL nın da taraflarca eşit olarak ödenmesi konusunda olduğunu, davacının da kabul ve beyan ettiği gibi ortaklık anlaşmalarına göre ‘’gelir ve gider konusunda eşit miktarda sorumludurlar’’ ve davalının kendisine düşen 15.000,00 TLyı davacıya ödediğini, aralarındaki ortaklık anlaşmasına göre de davalının davacıya bir borcu kalmadığını, davalının —– davacı hesabına gönderdiğini, açıklama kısmına—–‘’ olarak yazdığını, açıklanan nedenlerle; haksız açılan davanın reddini, kötüniyet tazminatına ve dava masraf ve vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
Davalılar .—–usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,—— esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67. maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
İtirazın iptali istemine konu, —– dosyasının incelenmesinde;—- tarihinde başlatılan takibin alacaklısının ….—– alacağın tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu; ödeme emrinin borçluların her birine 27/11/2020 tarihinde tebliğ edildiği,——tarihinde icra müdürlüğün dosyasındaki asıl alacağa, ödeme emrine, faize, faiz oranına ve tüm ferileri ile birlikte dosya borcunun tamamına itiraz edildiği, dilekçenin davacı tarafa tebliğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı dolayısıyla 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamadığı, davanın —– tarihinde ve bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde,— alacak üzerinden açıldığı anlaşılmıştır.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenini ilgilendirmekte ve HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup HMK.’nın 115. maddesi uyarınca dava şartlarının mevcudiyeti yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.
Huzurdaki davada davacı, taraflar arasında bir adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, —— isimli işyerini açabilmek adına kişi başı 45.000 TL sermaye vermeyi kabul ettiklerini, herkesin eşit miktarda ortak olmasının kararlaştırıldığını, kendisinin payına düşen sermaye ödemesini yaptığını ancak ortaklıktan gelir elde edemediğini bunun üzerine ortaklıktan ayrılma noktasında anlaşıldığını ancak sözleşme ile ödenmesi taahhüt edilen 45.000 TLnin ödenmemesi üzerine davalılar hakkında takip başlatıldığını, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalar ile, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Adi ortaklık Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir.
Olayımızda davacı ve davalı taraflar gerçek kişidir. Bu nedenle tarafların tacir olup olmadığı, tacir ise kaçıncı dereceden tacir olduğu, faaliyetlerinin devam edip etmediği —Dairesinden sorulmuş, verilen cevabi yazıda, tarafların tacir olmadığı belirtmiştir.
Somut olayda taraflar tacir olmadığından, yapıldığı iddia edilen adi ortaklık hükümleri de TTK’da düzenlenmediğinden mutlak ve nispi bir ticari davadan söz edilemeyecektir. Bu nedenle uyuşmazlığın malvarlığı haklarına ilişkin olması sebebiyle davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
—– Sayılı ilamında aynen; “Türk Borçlar Kanununun 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir. Adi ortaklık TBK’nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda taraflar tacir olmadığından, adi ortaklık da TTK’da düzenlenmediğinden, malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde karar vermiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve incelenen tüm dosya kapsamına göre, uyuşmazlığın taraflar arasında yapıldığı iddia edilen adi ortaklık ilişkisi kapsamında sermaye olarak ödenen bedelin tazminine ilişkin olduğu, adi ortaklığa ilişkin hükümlerin borçlar kanununda düzenlendiği, uyuşmazlıkların mutlak ticari dava olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın malvarlığı haklarına ilişkin olması sebebiyle genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından TTK 4,5/3. ve HMK.114/1-c ile HMK 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev dava şartı noksanlığı yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, HMK 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden REDDİNE,
2-Tarafların, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep ettikleri takdirde, kararın kesinleşmesini müteakip dosyanın görevli —-Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-Tarafların süresi içerisinde bu başvuruyu yapmaması halinde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara İHTARINA,
4-Taraflarca süresi içerisinde gönderme başvurusu yapıldığı takdirde harç ve yargılama giderlerine ilişkin hususlarının görevli mahkemece TAKDİRİNE,
5-Taraflarca süresi içerinde başvuru yapılmadığı takdirde bu hususların mahkememizce açılmamış sayılmaya ilişkin ek kararda DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair; davacı vekili ve davalı …, …—- —–Davalı —–vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.