Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/276 E. 2022/865 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/276 Esas
KARAR NO : 2022/865

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 20/04/2021
KARAR TARİHİ : 25/10/2022

Mahkememizde görülen Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin maliki bulunduğu ——— satışı için müvekkili şirketin yetkilisi —–tarafından davalı —- —— —— numaralı işlemi ile davaya konu taşınmazın satış işlemlerini gerçekleştirmesi için vekaletname verildiğini, müvekkili tarafından iş bu dava açma kararı alınamadan öncesine kadar vekil ve davalı——— pek mümkün olmadığını, davalının müvekkiline hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi taşınmazın devri neticesinde elde ettiği bedeli de müvekkiline ödemediğini, müvekkili şirkete ait taşınmazın akıbetinin kendileri tarafından yapılan araştırma neticesinde ortaya çıktığını, müvekkili şirkete ait davaya konu taşınmazın davalılardan——-tarafından şahsına verilen vekaletname marifetiyle diğer davalı …———- devredilmiş olduğunu, ilgili devir işleminin vekaletnamenin verilmesinden——- işlemi ile yapılmış olduğunu, ilgili ——– muvazaalı ve bedelsiz şekilde yapıldığını, ilgili devir işleminin ——- sebebinin davalılardan ——- yakın arkadaşı ———–sahibi ve yöneticisi olduğu———— davalılardan …——–şahsın —— ——– durumunda olduğu ——— olan mal alımına teminat yaptığını, ——–olarak hareket eden ———- gerekse mal alımı için müvekkilinin taşınmazını devralan—- yetkilisi —– gerekse de son ———- birbirlerini yakinen tanımakta olduklarını, aralarında süre gelen bir ticaretleri ve arkadaşlık ilişkisi bulunduğunu, haricen edindikleri bilgilere göre——— müvekkilinin taşınmazına karşılık mal alımı da yaptığını, dosyada bulunan kağıtlara bakıldığında davalılardan ——— şahsın vekalet görevini kötüye kullanarak müvekkili şirkete ait taşınmazı dava dışı üçüncü kişinin yararına olacak şekilde devrettiğinin ortada olduğunu beyan ederek, —- ——-vasıflı taşınmazın kaydının iptali ile müvekkili adına tesciline, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde davaya konu ———– vasıflı taşınmazın şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere —— bedelinin davalılardan müşterek ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı ..—– cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilin konu taşınmazı bedelini ödeyerek iyi niyetle ———satın aldığını, taşınmazın henüz ———- iken yatırım amaçlı alındığını, huzurdaki davanın haksız ve kötü niyetle ikame edildiğini, ——- bedelinin tamamının —– ———- senedinden açıkça anlaşılacağı üzere müvekkili tarafından nakden ödendiğini,————–senedinden de anlaşılacağı üzere müvekkilinir taşınmaz üzerindeki irtifak hakkı tesisinin bilerek taşınmazı değerinde satın aldığını, müvekkilin iyi niyetli alıcı konumunda olduğunu, davacının dava dilekçesinde geçen iddialarının tümünün gerçek dışı olduğunu, davaya konu taşınmazın kat irtifakı niteliğinde olduğunu, davacının dilekçesinde bahsi geçen—–dava konusu ile alakasının bulunmadığını, dava konusu edilen taşınmazı malik olan —- ———- değerinde satın aldığını, bu nedenlerle davacının ihtiyati tedbir talebinin reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla, —– yapılan devir ve tescil işleminin iptali, aksi halde taşınmaz bedelinin tahsili istemli tapu iptal ve tescil, aksi halde alacak davasıdır.
Mahkememizin ——— tarihli duruşmasında, davacının davalı —————– yönünden açtığı dava işbu davadan tefrik edilerek mahkememizin ————— sayılı dosyasına kaydedilmiş, davaya tapu iptal ve tescil davası olarak devam edilmiştir.
Davacı; —— ———— satışı için şirketin yetkilisi——- davalı —— isimli şahsa ———— numaralı işlemi ile davaya konu taşınmazın satış işlemlerini gerçekleştirmesi için vekaletname verildiğini,———vekaletnameye dayanarak taşınmazı davalıya satıp devrettiğini, bu devrin muvazaalı ve bedelsiz olarak yapıldığını, davalı …—- davası tefrik edilen ————- olduklarını iddia etmiş, davalılar ise bedelsiz devir olmadığını, muvazaalı olarak işlem yapmadıklarını beyan ederek davanın reddini istemişlerdir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) aynen; “Vekil, ——- bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk —- daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani —— görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa —– kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
TMK’nın 6. maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”, HMK’nın 190/1. maddesinde; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” düzenlemeleri yer almaktadır.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; ———– satış senedinde satış bedelinin ——olarak belirtildiği, her ne kadar bilirkişi tarafından ——- olarak belirtilmiş ise de; —— gelen yazıya göre ————bedelin altında bir miktarda yapıldığı, ancak davacının muvazaa iddiasını ispat etmek için hiçbir delil sunmadığı, davayı takip etmediği, sadece düşük bedelle satış yapılmış olmasının davalının kötüniyetini göstermeyeceği anlaşılmakla, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur:
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davacının davalı ….—— açtığı davanın REDDİNE
Dava konusu taşınmaz üzerine ara kararla konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, bu konuda ilgili —– yazı yazılmasına
2-Davacı tarafından yapılan masrafların, uhdesinde bırakılmasına
3-Davalı tarafından yapılan masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına
4-Davacı tarafından sarf edilen 170,78 TL karar harcından, Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar harcının mahsubu ile, bakiye 90,08 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE
5-Davalı vekille temsil edildiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ——– vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
6-Taraflarca yatırılan gider avansının bakiye kısmının, karar kesinleştiğinde 6100 sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflara iadesine
Dair, davacı vekilinin yokluğunda, davalı …—– yüzüne karşı karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.