Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/260 E. 2022/305 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/260 Esas
KARAR NO: 2022/305
DAVA: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 14.04.2021
KARAR TARİHİ:12.04.2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı ———- tarihinde davacı şirkete başvurarak öncelikle davacı şirketin ——– olmak üzere görüşme talebini ilettiğini, davacıya ait ——gezdiğini ve davacıya ait ürünleri denediğini ve mağaza açma talebini davacıya ilettiğini, bunun üzerine taraflar arasında mutabakat sağlanarak —— adresinde davalının tayin ettiği —— —— davalı tarafından——- davalı ve davacı yan arasında akdedildiğini, davacı şirketin sözleşme gereği markasının——— belirlenen adreste davalı tarafından kullanılmasına izin verdiğini, ve tüm sözleşmesel yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ancak davalı tarafın sözleşmeyi hukuken kabul edilebilecek sözleşmesel yahut yasal olarak hiçbir dayanak öne sürmeden ihlale yöneldiğini, —-açmamaya ve müşteri şikayetlerine neden olmaya başladığını, devam eden süreçte ödemelerinde temerrüde düştüğünü ve icra takibine sebebiyet verdiğini ve öncesinde —– sürdürme yükümlülüğü bulunan faaliyetlerini tek taraflı olarak ——- aykırı şekilde sonlandırdığını, davalının, — —- sözleşmesinden kaynaklı cari hesap ve fatura ilişkisinden kaynaklı ödemelerinde temerrüde düşmesi nedeniyle hakkında ——-dosyası ile icra takibine girişildiğini icra takibine davalı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak itiraz edildiğini, davalının sözleşmeyi ihlale yönelen davranışlarının çekilmez hal alması nedeniyle davacı tarafından ————– ihlal edilen sözleşmesel yükümlülükler ile ödemeleri davalının kendisine hatırlatıldığını ve işbu sözleşmeye aykırılıkların giderilmesi amacıyla — günlük süre tanındığını, tüm bu tanınan süre içerisinde ahde vefa ilkesine aykırı olarak ihlalini sürdüren davalıya durumun hal ve koşulları gereği yeterli süre tanınarak beklenildiğini ancak kötüniyetli tutumun sürmesi nedeniyle —– ihtarnamesi ile davalının sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşme haklı nedenle fesih edildiğini, davacıya herhangi bir geri dönüş yapılmadığı gibi ihtarnamelerde ileri sürülen aykırılıklarında düzeltilmemesi ve borçlu olunan faaliyetlerin sürdürülmemesi üzerine davacı tarafından — tarihinde ——-başvurusunda bulunularak sözleşmesel hak ve alacaklar, cezai şart ve icra takibine vaki haksız ve kötüniyetli itiraz nedeniyle bir uzlaşma sağlanmak istenmişse de görüşmelerden bir sonuç alınamadığını, davalı yan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, —— gereği davacıya ödenmesi gereken ödemeler ile diğer hükümlere ilişkin ödeme ve yükümlülükler gerçekleştirilmeyerek sözleşme ihlal edildiğini, ve basiretli bir tacir olarak işin yürütümüne ve kalitesine ilişkin ——–uyarınca ilgili mağazada gereken sayıda eleman gereken kılık kıyafet uygulamalarına uygun olarak istihdam edilmediğini, tüm bunlara karşılık olarak davacının birçok ——-yürüttüğünü, bu reklam ve tanıtım faaliyetlerine bir kaç örnek verildiğinde, —— arasında oynanan milyonlarca kişisinin izlediği ——olarak harcamalar yapıldığını, ayriyeten muhtelif zamanlarda gerek —- tasarımı, gerek menü tasarımı, gerek ———- işbu sayılanlarla sınırlı olmamak üzere reklam ve tanıtım faaliyetleri yürütüldüğünü, somut olayda davacı ahde vefa ilkesine güvenerek müzakereler sonucu bir takım hükümler sevk ettikleri ticari nitelikli sözleşmeye olan güvenleri gereği yatırımlar yaptığını, zira davacının—————— sözleşme süresince davalılara tahsis ettiğini, çeşitli reklam harcamaları yaptığını ve ticari planlamasını buna göre yürüttüğünü, ilçesine ilişkin üçüncü şahısların mağaza açmaya yönelik taleplerini ahde vefa ilkesi gereği reddetmek zorunda kaldığını ve bu anlamda da zarara uğradığını, davacının, davalı ile yapmış olduğu ——güvenerek sektörün önde —– anlaşmaları imzaladığını ve davalı ile yapılan sözleşme gereği ahde vefa ilkesine güvenerek çeşitli yükümlülükler ve rizikolar üstlendiğini, Bir diğer yandan ise davacı —- davalıya tahsis edilen mağazada yine aynı sözleşmenin —–mağazanın bulunduğu —– —- sözleşme süresince başka şube açmamayı, stand kurmamayı, bir başka üçüncü kişiyle bu yönde sözleşme akdedememeyi yüklendiğini, davalıya tahsis edilen bu bölgenin sektörel anlamda çok hareketli ve popüler bir lokasyon olması da göz önüne alınarak davacı üçüncü kişilere bir başka mağaza vermemiş/verememiş ve bölgeden gelen birden fazla talebi ise reddetmek/değerlendirememek durumunda kalmış olduğunui İşbu sözleşmeye, ahde vefa ilkesine güvenen davacının, şirketinin ve markasının bölgedeki planlamasını buna göre yürüttüğünü, davalı tarafın hukuka aykırı eylemleri nedeniyle davacı tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmek durumunda kalması ve sözleşmeyi sonlandırması sonucu uyuşmazlık konusu ——uyarınca işin mahiyet ve miktarına uygun olarak ve önceden karşılıklı olarak müzakere edilerek — cezai koşula bağlandığını, işbu —— davacının haklı feshi tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiğini, mezkur ——— sonuna kadar geçmiş dönemlere ilişkin davalının mündeceratını kabul ederek kendisinin bildirimi ve kabulü ile ödeme yaptığı faturaları ile beyan ettiği ciro durumu ile benzer —— benzer —–yaptıkları ciro durumları da esas alınarak bilirkişi mağrifeti ile hesaplanarak tespiti ile tarafına ödenmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen ——- açıkça düzenlenmiş olmasına ve davalı tarafından hesap ve bildirim yükümlülüğü üstlenilmiş olmasına rağmen —– ilişkin hiçbir hesaplama ve bildirim yapılmaması ve ödemenin de yapılmaması üzerine, davacı tarafından davalının mağazasında —— ve önceki ödenen tutarlar ile uygunluk gösteren davalının kendi beyanı ile sisteme giriş yapılan, satış takip sistemi üzerinden davalıya ait ——- ilgili aylara isabet eden ciro durumunun tespit edildiğini, ancak bu aylara ilişkin davalı tarafından sözleşmeye aykırı olarak halen hiçbir ödeme de yapılmadığını, davalı —— davacıya mal ve hizmet ilişkisinden kaynaklı doğan faturalar ve sözleşmesel ödemelerden reklam bedellerinden kaynaklı olarak borçlu olduğunu, söz konusu borç nedeniyle davalı ——- numaralı dosyasıyla icra takibine girişilmiş olup söz konusu takip davalının haksız ve kötü niyetli itirazı sonucunda durduğunu, davalının borçlu olmadığına yönelik itirazının iptaline karar verilmesini talep etme zorunluluklarının doğduğunu, izah edilen nedenlerle; taraflar arasında bulunan —–davacı tarafından haklı olarak feshi sebebiyle fazlaya ilişkin hakları ve arttırma hakları saklılı kalmak kaydıyla şimdilik;——- Fesih tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davacıya ödenmesi ile davanın kabulünü, davalı borçlunun —– sayılı icra takibine yaptığı kötüniyetli ve haksız itirazının şimdilik —– yönünden iptalini, icra takibinin şimdilik —– yönünden takibin devamına, Haksız ve kötüniyetli olarak borca itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet veren davalı borçlu aleyhine dava konusu —— %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana tahmiline, karar verilmesini fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla talep ve dava ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalının bir —– olarak ——açtığını, söz konusu —– niteliği gereği ticari işletme vasfında olmayıp ——sınırlarında olduğunu, bu sebeple davalının tacir değil, esnaf olduğunu, bu sebeple söz konusu dava ticaret mahkemesinde değil——– Mahkemesinde görülmesi gerektiğini,——- bilindiği üzere atipik bir sözleşme olup sözleşmenin konusu, tarafların nitelikleri, yükümlülükler açılacak görevli mahkemeyi belirlemede önem arz ettiğini, söz konusu sözleşmenin kapsamı da incelendiğinde davalının tacir olmadığından işbu davanın hatalı bir şekilde ticaret mahkemesinde açıldığını, davalının sahip olduğu ufak sermayeyi girişim yoluyla arttırmaya çalışan, genç ve girişimci bir kadın olduğunu, bu doğrultuda hiç bilmediği bir sektörde davacının da dilekçesinde belirttiği üzere bilgi aldığını, bu kapsamda davalının davacı şirkettin iddia ettiği yatırım vizyonundan oldukça etkilendiğini, davacının yapacağı promosyonlar, reklam kampanyaları, tanıtımlar, broşürler vs. gibi hizmetlerle ——- ilçesinde ——- açma kararı verdiğini, taraflar arasında yapılan sözleşmeyi de bu heveslerle imzalayan davalının sözleşmede hiçbir şartın müzakere edilmesine olanak tanınmamış ve çoğu davalıya yükümlülükler yükleyen sözleşme taraflar arasında————— tarihinde akdedildiğini, sözleşmenin tamamı incelendiğinde de başlıklar farklı olsa da davalıya tek taraflı yükümlülükler müzakere edilmeksizin imzalatıldığını, hal böyleyken bile davacı tarafından kendi yükümlülükleri yerine getirilmediğini, iddia edilen reklam, tanıtım, ——– yükümlülük yerine getirilmediğini, davalının işbu durum dolayısıyla çok huzursuz olduğunu, söz konusu durumlara da güvenerek girmiş olduğu bu sektörde Davacı ile sorunlar yaşamaya başladığını, daha sonra davacı ile diğer esnafların da sorun yaşadığı öğrendiğini, esnafların ya işletmeleri kapattıkları ya da sözleşmeyi feshettiklerini duyduğunu, ancak davalı tarafından bu istek Davacı tarafından hep tazminat, cezai şart gibi açıkça hakkın kötüye kullanılması olarak sayılacak taleplerle baskılandığını, davalının zararı uğruna sözleşmeye kendi açısından uymaya çalıştığını, davalının borçlarını eksiksiz bir şekilde ödemesine rağmen haksız bir şekilde Davacı tarafından ——– icra dosyası açıldığını ve borcu olmayan davalının bu icra takibine itiraz ettiğini, davacı tarafından arabuluculuk görüşmelerinde ise davalıdan kötü niyetli bir şekilde oldukça fahiş tazminat rakamları istediğini, zaten pandemi dolayısıyla ekonomik olarak son derece kötü bir noktaya gelen davalının kendilerine borcu olmadığını, bu rakamları ödemeyeceğini ifade ettiğini, davacının iddiasının aksine davalı anlaşma yoluyla aradaki uyuşmazlığın çözümlenmesini isterken davacı tarafından istenen haksız, hakkaniyete aykırı istekler yüzünden bu süreç olumlu bir şekilde noktalanamadığını, başladığı bu girişimde davalının davacı tarafından açıkça yalnız bırakıldığını, dahası neredeyse tek taraflı olarak hazırlanmış bu sebeple de neredeyse sözleşme dahi denemeyecek bir metni davalıya karşı bir kılıç gibi kullandığını zaten herhangi bir kar elde etmeyen davalının bu korkuyla elindeki sermayesinden de olduğunu, anlatılan sebeplerle davacı tarafından sözleşmede belirtilen ve dava dilekçesinden ikrar ettiği üzere davalıya yardım edeceği ve ticari faaliyetin büyümesi için elini taşının altına koyacağı sözleri tamamen ortadan kalktığını, davalının bu süreçte oldukça zarara uğratıldığını, ancak yine de sözleşmesel yükümlülüklerini sonuna kadar yerine getirdiğini, bu sebeple davacı tarafından yapılan fesih açıkça haksız bir fesih olup haksız feshe dayanarak davalıdan cari hesap tazminat ve cezai şart talep etmesi açıkça kötü niyetli olduğunu, yine anlatılan sebeplerle, görevsiz mahkemede açılan işbu davanın usulden reddini, davalının borçlu olmadığının tespiti ile davanın esastan reddini, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, —– sözleşmesinin haklı nedenle feshi iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.
——– karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere;
TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi Asliye ticaret mahkemesine aittir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması gerekmektedir .
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde , davanın niteliği itibariyle mutlak ticari dava olmadığı görülmüş olup, nispi ticari dava yönünden değerlendirme yapılması için tensip zaptının —- numaralı ara kararlarına istinaden ilgili ticaret odası, vergi dairesi ve esnaf odasına ayrı ayrı müzekkereler yazılmıştır. —–tarihli müzekkere cevabında davalı —– gerçek kişi tacir kaydının bulunmadığının belirtildiği görülmüştür. —– tarihli müzekkere cevabında davalı—– olmadığının belirtildiği görülmüştür. ——- müzekkere cevapları ve ekinde gönderilen belgeler incelendiğinde davalının işletme hesabı esasına göre defter tuttuğu ve kazancının esnaf sınırını aşmadığı görülmekle, tacir sıfatına haiz olmadığı ve ticari işletme kaydı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davaya konu uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen mutlak ticari dava anlamında bir uyuşmazlık niteliğinde olmadığı gibi, davacı taraf tacir olup uyuşmazlık ticari işletmesinden kaynaklı ise de davalı tarafın gerçek kişi esnaf olup tacir sıfatı ve ticari işletmesinin bulunmadığı , dolayısıyla nispi ticari dava ölçüleri yönünden de ilgili şartların oluşmadığı, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesi gereğince görüm ve çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda anlatılan nedenlerle Türk Ticaret Kanunu’nun 4(1) maddesindeki düzenleme nedeniyle somut davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsiz olup davaya bakmanın mümkün olmadığı, görevin dava şartlarından olduğu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli ——— ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak; davacı vekili ile davalı asilin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12.04.2022