Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/231 E. 2022/108 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/231 Esas
KARAR NO : 2022/108

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05.04.2021
KARAR TARİHİ : 15.02.2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– alacağın tahsiline ilişkin olarak —– tarihinde ilamsız takip başlatıldığı, borçlu —-tarihli itiraz dilekçesi ile borca, faize ve faiz oranına, yetkiye itiraz ederek takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, borçlunun itirazı üzerine faturalardan kaynaklanan borcun tahsil edilebilmesi için Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi uyarınca dava şartı olarak belirlenen —- tarihinde başvurulmuşsa da — Tutanağı”nda görüleceği üzere borçlu/davalı ile anlaşma sağlanamadığını, taraflar arasındaki anlaşma —– davalıya gönderdiği faturalardan da anlaşılacağı——– tanzim edip davalıya teslim edildiğini, ancak davalının kendisine tebliğ edilen fatura alacağını ödemediği, faturaya ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını, davalının herhangi bir ödeme yapmaması üzerine—- sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, ancak davalının bu icra takibine de haksız olarak itiraz ettiğini ve böyle bir borcu olmadığını iddia ettiğini, davalının faturaları tebliğ aldığında, faturalarla ve bedelleriyle ilgili hiçbir itirazda bulunmadığını, faturalardan ve dolayısıyla borcundan haberdar olan davalının itirazı kötü niyetli olup kaldırılması gerektiğini, bu sebeple davalıya —– içerisinde söz konusu fatura borcunu ödemesi aksi halde yasal takip başlatılacağı ihtar edildiğini, ancak davalı bu süre içerisinde de herhangi bir ödeme yapmadığı gibi ihtara da bir cevap vermediğini, dolayısı ile borçlunun temerrüde düştüğünü, temerrüt tarihinden itibaren faiz ödemesi gerektiğini, davalı her ne kadar faize ve faiz oranına itiraz ettiyse de temerrüde düşmüş olduğundan kanun gereği faiz ödemesi gerektiğini, davalının yetki itirazı açısında ise; işbu davaya sebep faturaların konusu para borcu olduğundan, para borçları da götürülecek borç niteliğinde olduğundan alacaklının ikametgâhında ifa edileceği, bu halde de alacaklı davacı şirket ikametgâhı çevresinde yetkili olan ——–İcra Daireleri yetkili olduğunu, dolayısıyla davalının davaya sebep icra takibinin başlatıldığı icra dairsinin yetkisiz olduğu iddiasının dayanaktan yoksun olmakla reddinin gerektiğini, arz ve izah ettiğimiz sebepler uyarınca, itirazın iptali ile takibin devamını, davacı lehine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini, dava masrafları ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmilini talep ve dava ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, her ne kadar davacı taraf, davalı—— alacaklı olduğunu iddia etse de davalı şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, bu husus davalı şirketin, ticari defterlerinin incelenmesi sonucu alınacak bilirkişi raporu—– ortaya çıkacağını, davacı tarafın faturaya konu malın teslim edildiğini ispat yükümlülüğü altında olduğunu, davacı taraf, davalı —– yaptığını ve sattığı malzemenin de davalı şirkete teslim edildiğini ispat yükümlülüğü altında olduğunu, satış ve teslimin, yazılı belgelerle ispatının gerekli olduğunu, davalı ———- savunmasının, dava dilekçesine konu faturalardaki malların kendisine teslim edilmediği olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesi ile faturaları sunmuş olması, tek başına malların teslim edildiğini göstermeyeceğini, bu nedenle, bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı—- ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispatlamak zorunda olduğunu, davacı tarafça sunulan irsaliyeli faturada teslim eden ve teslim alan bölümlerinde isim ve imza bulunmadığını, diğer yandan, —- — belgesinde ve —-gönderilen kayıtlarda bir teslimatın yapıldığı belirtilmiş ise de teslimatın içeriğine ilişkin bir açıklama yapılmadığını, teslim belgelerinde, teslimatın dava konusu mallara ilişkin olduğu hususu da tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konamadığını, öte yandan ticari defter ve kayıtların –olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerektiğini, davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunu ispatlanması gerektğini, fatura düzenlemesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamayacağını, bu durumda mahkemece açıklanan yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığını ve bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiğini, cari hesap ilişkisine dayalı ticari ilişki de alacaklının likit olmadığını, davacı tarafın, faturaya dayalı bir ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu iddia ettiğini, taraflar arasında ticari ilişkiye konu yazılı bir sözleşme de dosyaya sunulamadığını, faturaya dahil alacaklar, cari hesap ilişkisini göstermekte olup; cari hesap ilişkisinde taraflar arasında mutabakat yapılmadığı sürece borç alacak durumunun kesin olarak belirlenemeyeceğini, bu nedenle alacak likit olmayıp; davacı tarafın icra inkar talebinin yerinde olmadığını, davalı şirketin temerrüte düşürülmeden faiz talep edilemeyeceğini, cari hesap ilişkisinde faizin işlemeye başlaması için borçlunun temerrüde düşürülmesi gerektiğini, temerrüt için ise alacaklının borçluya ihtar çekmesi gerektiğini, temerrüt ihtarı bulunmadığı için davalı şirketten takip tarihine kadar istenen temerrüt faizinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın davalıya vadenin geçtiğine dair bir ihtar ya da bildirimde bulunmadığını, ancak bu duruma rağmen davacının,davalıdan gecikme faizi talep ettiğini, bu durumun hukuka aykırı olacağını, temerrüt ihtarı bulunmadığı için icra takibinin tebliğinden önce davalıdan temerrüd faizinin talep edilemeyeceğini, icra inkar tazminatına ve vekalet ücreti alacağına iptal edilen miktar üzerinden hükmedilebileceğini, her ne kadar davalı şirketin davacı şirkete borcu olmasa da yargılama süreci sonunda mahkeme aksi kanaate ulaşırsa hükmedilecek icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti, borçlu olduğu tespit edilen miktar üzerinden olabileceğini, vekalet ücreti ve yargılama masrafları açısından da iptal edilen kısım üzerinden hesaplanması gerektiğini, davacı tarafın, davasında haksız çıktığı miktar üzerinden davalı şirkete kötüniyet tazminatı (icra inkar) ödemeye mahkum edilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle davacının taleplerinin haksız olması nedeniyle davanın esastan reddini ve % 20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet (icra inkar) tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, mal alım satım ilişkisinden kaynaklı faturaya dayalı alacağının tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, icra dosyası celp edilerek incelenmiş, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır
İtirazın iptali istemine—– incelenmesinde; —- tarihinde başlatılan takibin alacaklısının dosyamız davacısı ,—- dosyamız davalısı … —- asıl alacağı ve işlemiş faiz açıklaması —- işlemiş faiz olmak üzere toplam —– alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya 22.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekili tarafından süresinde 22.01.2021 tarihli dilekçe ile yetkiye, borca ve ferilerine itiraz edildiği, itirazın alacaklıya tebliğine ilişkin dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, davanın — tarihinde, — toplam alacak üzerinden ve bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davanın niteliği gereği bildirilen delillerin toplanmasının akabinde tarafların tacir olması ve taraflarca delil olarak ticari defterlerine dayanılması sebebiyle TTK.83-85 ve HMK.222. maddeleri uyarınca tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bu kapsamda davalı şirketin — bulunmakla öncelikle ——Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, davalı ——- kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi tarafından inceleme yapılmış ve —tarihli rapor düzenlenmiştir.
Düzenlenen ——– talimat bilirkişi raporunda özetle, ” Dava konusu faturanın davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, ilgili—- defter bakiye tutarı alacaklı olarak——– olduğu bu tutarın aynı şekilde diğer yıllarda da takip tarihine kadar devrettiği, davalı taraf, —- ile ilgili iştemlerini, takip talebi tarihine kadar olan devreden işlemlerini ticari defterlerine —- —– göre kaydettiği, —– hesap ———– açılış tasdiki yaptırıldığı, —– numarası ile ——- açılış tasdiki yaptırıldığı, —– hesap döneminde kullanılmak üzere —–sayfa olarak açılış tasdiki yapıldığı, davalının ticari defter ve kayılları üzerinde yapılan tüm incelemelerden sonra davalının ticari defter ve kayıtlarına göre davacının —-alacaklı olduğunun tespit edildiği” yönünde tespit ve değerlendirme yapılmıştır.
Bilirkişi raporu her iki taraf vekiline de tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesi sunulmuş, davacı vekili tarafından yazılı olarak beyan dilekçesi sunulmamakla birlikte 15.02.2022 tarihli celsede sözlü beyanlarında davalının ticari defter ve kayıtları ile davacı şirketin alacaklı olduğu hususunun ispatlandığı bu aşamada davanın kabulünü talep ettikleri aksi halde davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı, denetime elverişli bilirkişi raporu, toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle davalı vekili tarafından ödeme emrine itiraz dilekçesinde icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği görülmekle, itirazın iptali davalarında bu husus dava şartlarından olup öncelikle incelenmesi gerekmektedir. Mahkememizin 06.07.2021 tarihli ön inceleme celsesinde de bu hususun tahkikat aşamasında değerlendirilmesine karar verilmiş olduğu anlaşılmakla öncelikle bu husus üzerinde inceleme yapılmıştır. Her ne kadar davalı tarafından davalı şirketin adresinin —- olduğu belirtilmekle yetkili icra dairesinin — olduğu yönünde itirazda bulunulmuş ise de bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki —- mahkemesidir. Sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda, aynı Kanun’un 10. maddesi gereğince, sözleşmenin ifa edileceği yer icra müdürlüğü veya mahkemesinde de icra takibi veya dava açılabilir. Burada özel yetkiye ilişkin bir düzenleme söz konusu olup, davacı davasını genel yetkili mahkemede açabileceği gibi, özel yetkili mahkemede de açabilir. Tarafların sözleşmenin ifa edileceği yer hakkında açık veya — anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin ifa edileceği yer, Borçlar Kanununun 73. maddesine (yeni Türk Borçlar Kanunu 89) göre belirlenir. Bu maddeye göre sözleşmeden doğan para borcu, aksi kararlaştırılmamışsa, alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Bu nedenle de alacaklı, bu para borcunun ödenmesi için kendi ikametgahında da takip veya dava açabilir.—- esasen davalı tarafından ödeme emrine itiraz dilekçesinde ve cevap dilekçesinde açıkça akdi ilişki noktasında bir itiraz olmamakla birlikte toplanan delillerden ve davalı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarından taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu hususu sabittir. Hal böyle olunca ve az yukarıda açıklanan yasa maddeleri göz önüne alındığında, takibin para borcuna dayalı olduğu ve davacının—mahkemeleri ve icra dairelerinin yetki sınırları içinde kaldığı anlaşıldığından davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.— olmakla alacağın miktarı yönünden yapılan incelemede de takip konusu faturanın davalının kendi ticari defterlerinde kayıt altına alındığı ve herhangi bir ödeme kaydının yer almadığı görülmektedir. Diğer bir deyişle davacı şirket davalı şirketin kendi ticari defter ve kayıtlarına göre takip konusu faturaya dayalı olarak — alacaklıdır. Davanın niteliği gereği faturanın ve faturaya konu malın teslimini ispatla yükümlü olan davacı tarafın , davalı şirket defter ve kayıtları ile bu hususu ispatlamış olduğu sabit olmakla artık var ise aksi bir durumun davalı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Ticari davalarda her iki tarafın defter ve kayıtlarının karşılıklı incelenmesi esas olmakla birlikte az yukarıda açıklandığı üzere davalı şirketin usulüne uygun ve kesin delil niteliğine haiz ticari defterleri ile davacı şirketin alacaklı olduğu hususunun ispatlanmış olduğu artık var ise bir ödemenin davalı tarafından ispatlanması gerektiği, yargılama süresince davalı tarafından borcun bulunmadığına ilişkin soyut itiraz dışında hiçbir bilgi ve belge dosyaya sunulmadığı gibi ödemeye ilişkin bir belgenin de sunulmadığı görülmekle, bu aşamada davacı şirketin defterlerinin ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir. İşlemiş faiz talebi yönünden yapılan incelemede ise her ne kadar davacı tarafından işlemiş faiz talep edilmiş ise de takip tarihi öncesi davalı tarafın usulüne uygun temerrüte düşürüldüğüne ilişkin bir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı, davacı tarafından davalının — tarihinde ihtarda bulunularak— verildiği beyan edilmiş ise de bu hususa ilişkin sunulan ekran görüntüsünü içerir—- denetlenemediği( — mehil) anlaşılmakla temerrütün takip ile oluştuğu ve davacının işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.—- Açıklanan gerekçeler ile davacının davasının kısmen kabulüne,— sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali takibin —– alacak ve asıl alacağa takip tarihinden takip talebinde belirtilen faiz oran ve cinsi ile faiz uygulanmak suretiyle aynen devamına, fazlaya ilişkin işlemiş faiz isteminin reddine, faturaya dayalı alacağının likit olması sebebiyle hükmedilen 35.262,53-TL asıl alacağın taktiren % 20 oranında belirlenecek icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile,
Davalının — sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali takibin —— alacak ve asıl alacağa takip tarihinden takip talebinde belirtilen faiz oran ve cinsi ile faiz uygulanmak suretiyle aynen devamına,
Fazlaya ilişkin işlemiş faiz isteminin reddine
2- Hükmedilen 35.262,53-TL asıl alacağın taktiren % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 2.408,79-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 457,38‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.951,41‬-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 457,38‬-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-6325 sayılı yasanın 18-A/13. Bendi uyarınca —– arabuluculuk ücretinin haklılık durumuna göre — davacıdan alınarak hazine adına gelir kaydına,
6-Davacı tarafından tarafından yapılan 59,30-TL başvuru harcı, 104,5‬0-TL tebligat ve müzekkere gideri, 600,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 763,8‬0-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 711,21-TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen 5.289,38-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen kısım yönünden karar tarihinde geçerli– esaslara göre belirlenen 2.607,25-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.