Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/127 E. 2023/799 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/127
KARAR NO : 2023/799

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 01/08/2008
KARŞI DAVA: Avans İadesi (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARŞI DAVA TARİHİ: 27/11/2008
KARAR TARİHİ: 18/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının ve Avans İadesi (Sözleşmeden Kaynaklanan) istemli karşı davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

D A V A :
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 1972 yılında —–ev araçlarının üretimi ve satışı amacı ile kurulduğunu, 1995 yılında %30 pazar payına sahip olduğunu, davalı—-… Şirketi ile 27.09.1995 tarihinde ortak olarak—– adlı şirketi kurduklarını, 02.09.2003 tarihinde müvekkili şirkete ait payın tamamının —-… Şirketine satıldığını, şirketin —-adını aldığını ve aralarında adi ortaklık şeklinde bir ilişki oluştuğunu, 08.10.2003 tarihinde de taraflar arasında munhasır dağıtıcılık sözleşmesi imzalandığını, davalı —- müvekkili tarafından üretilen —- ev eşyasının pazarlanmasını üstlenip sözleşmeye göre ürün pazarlanmasında en iyi gayret ve özeni göstermek, pazar payını büyütmek, yıllık ve üç aylık sipariş tahmin formlarını vermek, en iyi ciroyu yapmakla yükümlü olmasına rağmen bu edimlerini yerine getirmediğini, müvekkili şirketin bu nedenle pazar kaybına bağlı olarak 87.301.885 USD reklam kar kaybı, hammadde finansmanı için 30.975.023 USD ilave zarar, atıl stok satışından doğan 66.289.164 USD zarar, zararların karşılanması için kullanılan krediler için ödenen 6.444.093 USD faiz, garanti süresi iki yıl olduğu halde teminatın üç yıla çıkartılmasından doğan 8.211.111 USD zarar, —– Markası için ödenen 500.000 USD avans ücreti, yeterli reklam yapılmadığı için 16.503.366 USD ilave zarar, 28.196.683 USD ihracat desteği zararı, 7.317.770 USD verimlilik zararı, 14.499.713 USD elde edilemeyen gelirlerin faiz kaybı, 1.814.105 USD, 3.924.566 USD, 1.034.790 USD, 30.000.000 USD marka zararı kaybı, 23.635.489 USD marj farkı zararı olmak üzere toplam 326.697.758 USD zarara uğradığını, davalı —–… Şirketinin bu zarardan doğrudan diğer davalıların ise zararın doğumuna iştirak etmekten dolayı sorumlu olduklarını bildirmiş, şimdilik 20.000.000 USD maddi zarar ile 10.000.000 USD manevi zararın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın soyut, varsayımlara dayalı olay ve öngörülerle dava açtığını, davaya konu dağıtım sözleşmesinde yalnız müvekkili—– — taraf olduğunu, diğer davalıların sözleşmenin tarafı olmadıklarını, müvekkili —– en iyi gayret ve özeni gösterme yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve sözleşmeyi ihlal etmediğini, davacının ürünlerinin pazarlanması için elinden geleni yaptığını, bu amaçla televizyon reklamları yapıldığını, sözleşmede kararlaştırılan pazarlama ve tanıtımdan daha fazlasının müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, davacı şirketin ürettiği —–eşyaların beyaz eşyalarla aynı şartlarda pazarlandığını, prime hak kazanma koşulunun gerek beyaz eşyalarda gerekse davacı şirketçe üretilen —- eşyalarda da satış hedeflerinin en az %80’i oranında satılması olduğunu, davacının zarar hesaplama yönteminin ciddiyetten uzak ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı şirketin gelirinin %70-80’inin ihracat satışlarına dayandığını ve ihracat satışlarının o dönemde hızla düştüğü gerçeğinin davacı tarafından gizlendiğini, davacının asılsız olduğu besbelli olan bu talepleri yöneltmekteki asıl amacının 327 milyon dolarlık bir hak ve alacağı olduğu izlenimini yaratmak suretiyle iflastan kaçınmak veya en azından iflası geciktirmek olduğunu, buna karşın davacının iflasın ertelenmesi talebiyle açtığı davada dağıtım sözleşmesi nedeniyle bir sıkıntı yaşadığına ilişkin olarak herhangi bir iddiada bulunmadığını, davacının iddialarının aksine—– davacı şirkete 10 milyon Amerikan Dolarından daha fazla avans verdiğini ve stokları tamamen dolu haldeyken sırf davacıya destek olmak maksadıyla davacıdan ürün satın almaya devam ettiğini, —–davacının iflasın ertelenmesi davasına müdahil olmadığını, yalnız dağıtım sözleşmesini sözleşme hükümlerine uygun biçimde feshettiğini, —- şampiyonası sırasında davacının üretiminin durmuş olması sebebiyle iddiasının gerçeğe uygun olmadığını, davacının ürettiği malların rekabet etme niteliğinin bulunmadığını ve yeni düz ekran teknolojisini kullanmayarak tüplü televizyon üretmeye devam ettiğini, davacının finansal problemlerinin döviz spekülasyonlarından ve genel ekonomik gidişattan kaynaklandığını, davacı şirketin yönetiminin kayyımlara bırakılmasına rağmen davanın kayyım onayı olmadan açıldığını, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, sözleşmenin 12.maddesi gereğince yetkili mahkemenin—- Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, HUMK 325 maddesi uyarınca davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin noter onaylı tercümelerinin dosyaya ibrazının gerektiğini, dava dilekçesine ekli olarak sunulan sözleşmelerin damga vergisinin davacı tarafından ödenip ödemediğinin mahkemece araştırılması gerektiğini, müvekkilleri—– Dağıtım Sözleşmesine taraf olmamaları nedeniyle bu müvekkillerine yöneltilen dava ve talebin sözleşmeye dayanmadığının açık olduğunu, bu iki müvekkili açısından davanın haksız fiile dayandığını, BK’nın 60. maddesine göre haksız fiile ilişkin davalarda 1 yıllık zamanaşımı süresi bulunduğunu, davacının 2003-2007 arasında uğradığı zararlar için bu davayı açtığı dikkate alındığında 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunun anlaşılacağını, davacı şirketin 27.09.1995 tarihli sözleşmeye taraf olmadığını, ayrıca —— bu sözleşmeye taraf olmadıklarını, zaten bu sözleşmenin 02.10.2003 tarihinde sona erdiğini ve sona erdiren Hisse Alım Sözleşmesinde ibra ve feragat hükmünün yer aldığını, bu nedenle bu sözleşme ile taraflar arasında bir adi şirket kurulduğuna ilişkin iddianın asılsız olduğunu, —- Grubu’nun %25 oranındaki payını zorunluluktan değil talep ettiği bedeli teklif ettiği için—–sattığını, ayrıca bu hususun dava konusu ile ilgili olmadığını, davacının iddiasının aksine —– münhasırlık yükümlülüğünün yalnızca sözleşmeye konu malları kapsadığını ve dağıtım sözleşmesi kapsam dışında kalan ürünler bakımından serbest olduğunu, davacı şirketin asıl işi olan ihracat olanaklarını kaybettiğini ancak iç pazarının—–sayesinde kurulduğunu, davacı şirketin her zaman önemli ölçüde finansal sorunları olduğunu, —– kar marjının en az %3,8’ini reklam ve pazarlama amacıyla kullandığını ve sözleşmede öngörülenden daha düşük bir kar marjıyla satış yaptığını, davacının ürettiği ürünlerin diğer ürünlerle rekabet edememesine rağmen —— bu ürünlerin satışını en iyi şekilde yapmak için prim teşvik uygulamasına yer verdiğini, hatta bayilere hem —-hem beyaz eşyada %80 satış oranına ulaşmaları halinde teşvik primi verilmesinin öngörüldüğünü, ——davacının ürünlerinin satışı için ayrıca TV ve radyo spotları alınması, poster ve gazete reklamları gibi çeşitli başka masraflar da yaptığını, bayilerin pek çoğuna özel olarak TV stantları yaptırdığını ve bunların 2.668.385,27 TL’lik masrafını üstlendiğini, yine davacının ürünlerinin satışını cazip hale getirmek için bayilerin ödeme vadelerinin uzatıldığını, —– markalı davacıya ait ürünlerin satışının münhasıran —– ait olmasına karşın davacının finansal sorunlarının çözümüne destek olunması amacıyla ——marka televizyonların başka firmalarca satılmasına da göz yumulduğunu, —— sözleşmeyi feshetmesinden iki ay kadar önce davacının üretiminin durduğunu, müvekkili davalılardan —— satış ve pazarlama işleri ile ilgili herhangi bir yetki ve sorumluluklarının bulunmadığını, ——edimlerini taahhüt de etmediklerini, davacının söz konusu müvekkillerle ilgili herhangi bir kanıt gösteremediğini; davacının iddia ettiği 325.000.000 Amerikan Dolarlık gelir kaybının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının %25 oranında bir kar marjının hiç olmadığını ve bu nedenle 87.000.000 Amerikan Doları reel kayıp iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddia ettiği ham madde finansman yükü ile müvekkilleri arasında nedensellik bağının bulunmadığını ve ayrıca talep edilen zararın gayri ciddi olduğunu,——davacının pazar payını belli bir seviyenin üstünde tutmaya ilişkin taahhütte bulunmadığını, davacının yüklü atıl stoklarla ilgili talebinin —-ile ilgisi bulunmadığını, bu durumun teknolojik gelişmelerden kaynaklandığını, kaldı ki davacının stok tutup tutmamakta özgür olduğunu zaten davacının atıl stoklarının bir kısmının piyasada satış şansı bulunmayan ürünlerden oluştuğunu, davacının basiretli ve tedbirli bir tacirin tutumunu sergilemesi gerektiğini, banka kredileri nedeniyle davacı tarafından talep edilen maliyet zararının —–ile ilgili olmadığını ve bunun davacının finansal tercihi olduğunu, davacının müspet ve menfi zararını bir arada talep etmesinin mümkün olmadığını, davcının talep ettiği garanti süresi masrafları ile ilgili olarak garanti süresinin üç yıla çıkarılmasının davacının kendi tercihi olduğunu, —–siparişlerini piyasadaki daralma nedeniyle düşürdüğünü bu durumun olağan olduğunu, ücretsiz montaj hizmetinin piyasada olağan olduğunu ve davacı şirketin buna zorlanmakla satışlarının arttırılmasının sağlandığını, davacının servis ağının daraltılması nedeniyle zarara uğramayacağı bilakis kar elde edeceğini ve bu nedenlerle tazminat talep edemeyeceğini, servis hizmetlerinin başka bir —– şirketi tarafından verilmesi sebebiyle davacı bakımından herhangi bir zararın oluşmadığını, —–markası için ödenen lisans ücreti masraflarının—— istenemeyeceğini zira ödenen lisans ücretinin sadece davacının takdirinde olduğunu, —– herhangi bir asgari alım taahhüdünün olmadığını ve bu nedenle sorumlu tutulamayacağını, davacının mahrum kaldığını iddia ettiği ihracat desteğine ilişkin talebin —— ile ilgili olmadığını, verimlilikte yaşanan kayıplara ilişkin talebinde herhangi bir dayanağının olmadığını, davacının faiz geliri kayıpları adı altında talep ettiği kalemlerin gayri ciddi olduğunu, zira davacının satışlarının her halde düşmekte olduğundan fiyat artışı gerçekleştiremeyecek durumda olduğunu, davacının marka değerinde oluştuğunu iddia ettiği değer kaybı nedeniyle tazminat talep etmesinin mümkün olmadığını, ayrıca hangi marka değerinin etkilediğinin de davacı tarafından söylenmediğini, zaten müvekkilleriyle bu zarar arasında bir nedensellik bağının bulunmadığını, davacının marj farkından kaynaklanan zararına ilişkin olarak yaptığı açıklamalarda—– bir tacir olması nedeniyle kar elde etmek için var olduğu gerçeğini göz ardı ettiğini, davacının manevi tazminat talebi ile ilgili olarak içinde bulunduğu güçlükten ——sorumlu tuttuğunu, BK’nın 49.maddesi uyarınca manevi tazminat talebi için şahsiyet hakkına tecavüz edilmesi koşulunun zorunlu olduğunu oysa söz konusu olayda davacı şirketin ticari kayıplar nedeniyle manevi tazminat talep ettiğini ve bunun mümkün olmadığını, davacının hem eda hem tespit talebinde bulunamayacağını bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

KARŞI DAVA:
Davalı-karşı davacı —–vekili karşı dava dilekçesinde özetle: müvekkili—– tarafından 25.01.2002 tarihli Avans Sözleşmesi ile davacıya on milyon Amerikan Doları avans ödendiğini, bu sözleşme gereğince herhangi bir tarafa karşı iflas ve tasfiye hükümlerine ilişkin bir dava açılmış olması halinin fesih sebebi olarak düzenlendiğini, ayrıca —– arasındaki Dağıtım Sözleşmesinin fesih tarihi itibariyle işbu sözleşmenin de otomatik olarak fesholunacağının kararlaştırıldığını, müvekkili —– tarafından davacıya gönderilen 27.05.2008 tarihli ihtarname ile iki sözleşmeninde feshedildiğinin davacıya bildirildiğini böylece müvekkili —– on milyon Dolar alacağının muaccel hale geldiğini, ancak davacının on milyon Doları ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili —–karşı davasının kabulü ile davacı/karşı davalıdan olan on milyon Amerikan Doları alacağının 3095 Sayılı Yasa’nın 4/a maddesi uyarınca 29.05.2008 tarihinden itibaren işlemiş/işleyecek Devlet Bankalarının bir yıl vadeli ABD Doları mevduata uyguladıkları faiz oranından faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Asıl dava maddi ve manevi tazminat talebidir.Karşı dava avans iadesinin tahsili talebidir.Asıl dava, davacı ile davalılardan —– taraf olduğu taraflar arasında varlığı ve içeriği uyuşmazlık konusu bulunmayan Dağıtım Sözleşmesi uyarınca davalıların ürün pazarlanmasında en iyi gayret ve özeni göstermediği, pazar payını büyütmediği, yıllık ve üç aylık sipariş tahmin formlarını vermediği, en iyi ciroyu yapmakla yükümlü olmalarına rağmen bu yükümlülüklerini yerine getirmedikleri iddiası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Karşı dava, davalı ——ile davacı taraf arasında imzalanan asıl davaya konu sözleşme ile 25.01.2002 tarihli Avans Sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle Avans Sözleşmesi uyarınca davacı tarafça iadesi gerektiği iddia edilen avanstan kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.Mahkeme tarafından daha önce yapılan yargılama sonucu ;
—– Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——Esas —— Karar sayılı ilamı ile “Asıl Dava Yönünden:
-Davacının davalılar —– aleyhine açtığı davanın REDDİNE,
-Davacının davalı —-. aleyhine açtığı davanın kısmen kabulü ile taleple bağlılık ilkesi gereğince 20 Milyon ABD Doları maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Yasa’nın 4/a maddesinde öngörülen faizi ile birlikte ve tahsil tarihindeki —— tarafından belirlenen efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsiline,
Davacının manevi tazminat talebinin reddine,
Karşı Dava Yönünden :
Davanın kabulü ile 10 Milyon ABD Dolarının 29.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek 3095 Sayılı Yasa’nın 4/a maddesinde öngörülen faizi ile birlikte ve tahsil tarihindeki —–tarafından belirlenen efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının davalıdan tahsiline,
-Takas talebinin infazda dikkate alınmasına,” karar verilmiştir.
Verilen karar Yargıtay—– Hukuk Dairesi’nin—- Esas —– Karar sayılı ilamı ile “…Mahkemece 05.04.2012 tarihli rapor benimsenerek karar verilmiş olup, hüküm gerekçesinde davacının pazar payının daralmasında davalı tarafın reklam yükümlülüğünü yerine getirmediği ve bu nedenle kar kaybı zararının oluştuğu belirtilmektedir. Davalı yan bu rapora ve son rapora itirazlarında reklam yapma ediminin yerine getirildiğini bildirerek itiraz etmiş ve sunulan belgelerin yerinde incelenmesini istemiştir.
Belgelerin incelenmesi talebi yeni bir delil sunulması olmayıp mevcut delillerin değerlendirilmesini içerir.
Ayrıca alınan üç bilirkişi kurulu raporunu oluşturan heyetlerde, gerekçede belirtilen “reklam yapılmadığını” tespit edecek reklam konusunda uzman kişi veya kişilerin bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda inceleme yeterli olarak kabul edilemez, O halde mahkemece reklam ve reklamcılık hizmetinden anlayan kişi veya kişilerin de içinde bulunduğu yeni bir heyetten (gerekirse 5 kişi) oluşacak, asıl davacı ve karşı davalının tüm itirazlarını karşılayacak şekilde sunulan belgeler yerinde incelenmek suretiyle tamamlayıcı rapor alınarak ve uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekir…” gerekçesi ile mahkeme tarafından verilen karar bozularak yeniden mahkemeye gönderilmiştir.
Bu defa Mahkemenin —– Esas – —– Karar sayılı ilamı ile “Asıl dava yönünden:
-Davalılar—– hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
-Davalı —– hakkındaki davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine,
– Karşı dava yönünden;
-Karşı davacı-davalı—- Şirketinin, karşı davalı-davacı müflis —- Şirketinden iflas tarihi olan 14/04/2014 tarihi itariyle 10.000.000,00 USD asıl alacak ile 1.278.904,11 USD işlemiş faizinden oluşan toplam 11.278.904,11 USD karşılığı 23.964.287,56 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktardaki alacağın müflis —-.. Şirketi masasına kayıt ve kabulüne,” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkeme tarafından verilen karar Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin —- Esas —— Karar sayılı ilamı ile; “Onanmasına” karar verilmiştir.
Ardından davacı tarafın karar düzeltme talep etmesi üzerine Yargıtay —-. Hukuk Dairesi’nin —- Esas – —- Karar sayılı karar düzeltme ilamı ile “Mahkemece yedi kişilik bilirkişi heyetinin oluşturulma usulünün HMK 281. maddesinde belirlenen usule uymadığı açıktır. Bu durumda mahkemece, ilk raporu veren bilirkişilerin raporunun kanaat verici ve karara dayanak yapılabilecek nitelikte bulunmadığı takdirde bu kişilerin dışında yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması, iki bilirkişi heyetinin birbirlerinin aksine görüş bildirmesi halinde de çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulup rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu usule uyulmadan oluşturulan bilirkişi heyeti raporuna itibar edilerek sonuca gidilmesi, bu nedenle bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmemesi doğru görülmediğinden Dairemizin 19.12.2019 tarih ve —- sayılı onama kararı kaldırılarak, hükmün anlatılan nedenlerle bozulmasına karar verilmiştir.” gerekçesi ile onama kararı karar düzeltme ile bozularak yeniden mahkemeye gönderilmiş ve yeniden yargılama yapılmıştır.
Yapılan yargılama sonucu ;Karar düzeltme sonrası yapılan yargılama ile mahkememiz tarafından dosya içerisine uyuşmazlığın vasfı gereği toplam 5 kişilik bilirkişi heyeti oluşturulmuş ve bilirkişi heyetinden 02/12/2021 tarihli kök rapor ile 28/04/2021 tarihli 1. ek rapor ve 03/10/2022 tarihli 2. ek rapor alınmıştır.
Davacı-karşı davalı —-ile davalı-karşı davacı—–arasında 08/10/2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesi imzalanmış olup bu bahse konu sözleşme ile davalı-karşı davacının, davacı-karşı davalının — eşya ürünlerinin inhisari dağıtıcılığına dair uzun süre devam eden, davalı-karşı davacının—–markalı beyaz eşya ürünlerinin üretim ve dağıtımı yaptığı,—-eşyaların servis hizmetlerinin —- tarafından yapıldığı, sözleşme konusu olarak da 1.1. madde ile “—– işbu sözleşme ile—- Eşya’nın ve ek 1 de tanımlanan diğer belirli elektrikli ve elektronik ürünlerin Türkiye’deki inhisari satış yetkisini vermektedir.” şeklinde sözleşme konusu belirlenmiştir.
Sözleşme ile —-sözleşme konusu ürünlerin davalı-karşı davacı—- tarafından Türkiye’de inhisari yani tekel hakkı kapsamında dağıtım ve satışının yapılacağı belirtilmiş olup, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki mahiyetinin incelenmesi sonucu tek satıcılık ve dağıtıcılık olduğu kanaatine varılmıştır. Tek satıcılık sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen, sağlayıcının ürünlerin dağıtımı ve satım yetkisini belli bir bölgede karşı tarafa verdiği, buna karşılık karşı tarafın da sağlayıcıdan malları alarak piyasada satma ve ayrıca ürünlerin sürümünü artırma borcu altına girdiği sözleşmedir. Malı veren taraf; sağlayıcı, tedarikçi, üretici; malları kendi hesabına alıp da satan ve sürümü artırımı borcu altına giren taraf ise tek satıcı, tek dağıtıcı gibi adlar ile anılmaktadır. (—-) Tek satıcının/tek dağıtıcının borçlarından biri de sözleşme konusu ürünlerin sürümünü artırma borcudur ve bu borcu ifa etmek için tek satıcı tüm gayreti göstermesi gerekir. Yine tek satıcının önemli bir özelliği de belli bir bölgede tekel hakkına sahip olunmasıdır. Taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesi sonucu davalı-karşı davacı—- Dağıtım Sözleşmesi 2.1 ve 4.1 maddeleri uyarınca yükümlülüğü sözleşme kapsamına giren ürünleri Türkiye’de tanıtmak, satmak, tahmin edilen satış miktarına ulaşmak veya bu miktarları aşmak amacıyla elinden gelen gayreti göstermektir. Davacı-karşı davalının talebi de dağıtım sözleşmesi kapsamında davalı-karşı davacının reklam ve tanıtım yükümlülüklerini tam manasıyla yerine getirmediği gerekçesi ile pazar payını kaybettikleri ürünlerin yeterince tanıtımının yapılmamasından dolayı satışlarının düştüğü ve bundan dolayı maddi ve manevi zararlarının doğduğu iddiasıdır. Dağıtım sözleşmesi 4.1 maddesi gereği tanıtım borcu olarak objektif kıstaslar getirilmiş olup, davalı-karşı davacı, kendi alışı ile satışı arasındaki farkın %3,8’lik kısmını pazarlama yani reklam masrafı olarak kullanacağı imza altına alınmıştır. Ve davalı-karşı davacı —–kendi bayileri ile yaptığı sözleşme sonucu ürünlerinin satışını yaparken alış fiyatı ile satış fiyatı arasında %16,5 oranında kazanç elde etmesini sağlayacak biçimde hesaplanacaktır. Bilirkişi teknik heyeti tarafından dağıtım sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülükler sözleşmenin 2.1 maddesi uyarınca ele alınmış olup, davalı-karşı davacı —– her yıl kasım ayında, bir sonraki yıla ait satış tahminlerini, piyasa koşullarını, payları ve satılan ürünlerin miktarlarını içerecek şekilde davacı-karşı davalıya bildirecektir. Taraflar, gönderilen bu kasım ayı tahminleri üzerinde görüşecek, Türkiye pazarının büyüme potansiyelinden faydalanmak için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir. Bir sonraki yıla ait satış tahminleri sonucu, sağlayıcı da buna göre tedarik ve üretim yapacaktır. Kasım ayı raporlarının yazılı şekilde sunulmadığı, sadece 02/02/2011 tarihli —– Ön İnceleme raporunun yazılı olarak sunulduğu, Dağıtım Sözleşmesinde taraflar arasındaki yazışmaların yazılı olarak yapılacağının belirtildiği, bu haliyle davalı-karşı davacı —–bir sonraki yıla ait satış tahminlerini içeren kasım ayı raporlama borcunu sözleşmeye uygun şekilde ifa etmediği tespit edilmiştir.
Dağıtım Sözleşmesinin 2.2 maddesinde yer alan Üç ay sipariş verilmesi borcunun incelenmesi sonucu, davalı-karşı davacı —– her ayın onuncu gününe kadar davacı-karşı davalıya, içinde bulunulan aydan sonraki üç aya ilişkin yazılı sipariş vereceği, verilen siparişin ilk ayı bağlayıcı olacağı, ancak ikinci ve üçüncü aya ilişkin miktarların değiştirilebilir nitelikte olduğu, ikinci ayın miktarı %20 artı veya eksi, üçüncü ayın miktarı %30 artı veya eksi olarak değişebileceği belirtilmiştir. Sözleşme maddesi gereği ilk siparişin bağlayıcı olacağı, ancak ikinci ve üçüncü aya ilişkin miktarların değişebileceği yönünde anlaşmaya varılmıştır. Ve bunun sonucu olarak da ilk ay için kesin bağlayıcı sipariş miktarı yükümlülüğü altına girilmiştir. İkinci ve üçüncü aya ilişkin ise kısmi bağlayıcı sipariş miktarı bulunduğundan yani bunun sonucu olarak belli bir miktarda alım şartı bulunmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasında e-mail yoluyla sipariş yönteminin belirlendiği bu haliyle yazılı bir sipariş yönteminin benimsenmediği tespit edilmiş olup, teknik bilirkişi heyeti tarafından alınan siparişlerin incelenmesi sonucu dağıtım sözleşmesinin 2.2 maddesinde belirtilen oranlara bağlı kalınmadığı ve üç aylık sipariş verme yükümlülüğünün de davalı-karşı davacı—– tarafından yerine getirilmediği tespit edilmiştir.
Dağıtım Sözleşmesi’nin 2.4 maddesinde davalı-karşı davacı——tanıtım/pazarlama masrafı düzenlenmiş olup, kendi alışı ile satış fiyatı arasındaki farkın 3,8’lik kısmını pazarlama masrafı olarak harcayacağı belirlenmiş olup yine davalı-karşı davacı —–kendi bayilerine sözleşme ürünlerinin satışı yaparken alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki %16,5 oranında kar elde edeceği biçimdeki hesaplanacağı, ancak bu oranın —– marka yazar kasalar için %15, —– marka yazar kasalar için %12 oranında belirlenmiştir. Davalı- karşı davacı —–tarafından reklam ve pazarlama harcamasına ilişkin olarak dosya içerisine tanıtım faaliyetlerine ilişkin olduğu gerekçesiyle sunulan faturaların teknik bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi sonucu faturaların bir kısmının sözleşmeye konu ürünlerle ilgili olduğu, bir kısmının konusunun belirsiz olduğu, bir kısmında elle davacı- karşı davalı ürünlerinin yazıldığı faturalar sunulduğu tespit edilmiştir. Dağıtım Sözleşmesinin 4.1, ve 2.4 maddeleri uyarınca davalı- karşı davacı —– alış ve satış fiyatı arasındaki farkın %3,8’lik kısmının reklam ve pazarlama masrafı olarak ayrılacağı, yine—- kendi bayileri ile yaptığı sözleşme gereği %16,5 oranında kazanç elde etmesini sağlayacak şekilde sözleşme yapıldığı, %16,5 kar oranının pazar masrafı olarak belirlenen %3,8 puan karşılığının %23 olarak belirlendiği ve davalı- karşı davacı tarafça bu oranda yani %23 oranında reklam ve pazarlama harcaması yapması gerektiği tespit edilmiştir.
Dosyaya sunulan bozma sonrası 02.12.2021 tarihli birinci kök raporun tespitleri sonucu; davalı- karşı davacının Kasım ayı raporlarının vermemesi, üç aylık siparişleri sözleşmede ön görülen formülde yapmamak, oranda belirtilen oranlara uymamak ve siparişler ile tahmini olarak vermek, malların tanıtımı ve satışı için Dağıtım Sözleşmesinde belirtilen miktarda reklam ve pazarlama harcaması yapmamak, malların sürümünü arttırmak bakımından en üstün gayreti göstermemek, borçlarına aykırı davrandığı ve bu nedenle davacı- karşı davalının pazar payının düşmesine sebep olduğu sonuç ve kanaatine varılarak sözleşme uyarınca üzerine düşen edinimleri gereği gibi yapmamasından kaynaklanarak davacı/ karşı davalının zararının oluşmasına sebep olduğu bunun sonucu olarak da davacı- karşı davalının mahrum kaldığı kar, pazar payının azalmasından ve kaybından kaynaklı stoklarında kalan malzemenin değer yitirmesi sonucu oluşan zararı, bununla birlikte stoklarında kalan hammadde ve yarı mamulden dolayı uğradığı zarar ile davacı- karşı davalı lehine reklam ve pazarlama yapılmamasından kaynaklı oluşan pazar kaybından dolayı zararını talep etme hakkının olduğu sonucuna varılmıştır. Bahse konu rapor ile davacı- karşı davalının pazar kaybının azalması ve kaybı nedeniyle uğradığı zarar, stoklarda kalan malzemenin değer kaybı zararı, stoklarda kalan hammadde ve yarı hammadde dolayıyla uğradığı zarar, yeteri kadar reklam ve pazar harcaması yapılmamasından kaynaklanan zarar toplamının 107.558.622,00 USD olduğu tespit edilmiştir.
Karşı dava yönünden ise 25.01.2022 tarihli Avans Sözleşmesi ile davacı- karşı davalı tarafından davalı- karşı davacı —– 10.000.000 USD avans verildiği, Avans Sözleşmesinin 4/b maddesine göre taraflardan birine iflas veya tasfiye hükümlerine göre dava açılmasının fesih sebebi olarak düzenlendiği, Avans Sözleşmesinin 4/c maddesi ile Dağıtım Sözleşmesinin feshi ile Avans Sözleşmesininde fesih olunacağı düzenlendiği, —–. Noterliğinin 27.05.2008 tarihli ihtarnamesi ile Avans Sözleşmesinin de fesih edilmiş sayılacağı anlaşıldığından öncelikle 08.10.2023 tarihli Dağıtım Sözleşmesinin feshinin haklı olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Davalı- karşı davacı —– yukarıda belirtilen gerekçelerle reklam ve pazarlama yükümlülüklerinin sözleşme hükümlerine göre yerine getirmemesinden kaynaklı olarak ihlal ettiği ve davacı- karşı davalının zararına sebep olduğu, hukuk çerçevesinde hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyeceği ilkesi gereği Avans Sözleşmesinin davalı- karşı davacı tarafından ihtarname yoluyla feshinin haklı bir fesih olmadığı tespit edilmiştir. Yani davalı- karşı davacı —–. Noterliğinin 27.05.2008 tarihli ihtarnamesi ile Avans Sözleşmesinin feshinde haksız olduğu kanaati oluşmuştur. Ancak her ne kadar fesih haksız ise de taraflar arasında imzalanan Dağıtım Sözleşmesinin ihlali nedeniyle davacı- karşı davalının talepleri yanında aynı şekilde davalı- karşı davacının da avans ödemesi var ise miktarının belirlenerek iadesini talep edebilecektir. Bunun için yine teknik bilirkişi heyeti tarafından 02.12.2021 tarihli kök raporu uyarınca, tarafların kayıtlarının incelenmesi sonucu davalı- karşı davacının kayıtlarında sipariş avansı olarak şirket ismi belirtilmeden 30.05.2008 tarihi itibariyle 5.624.247,49 TL bakiye alacağın bulunduğu, bunun USD karşılığının ise 4.631.638,73 USD’ye tekabül ettiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, 02.12.2021 tarihli birinci kök rapor ile aynı bilirkişi heyetinden alınan 28.04.2021 tarihli birinci ek rapor ve 03.10.2022 tarihli ikinci ek rapor uyarınca asıl dosya için davacı- karşı davalının alacağının pazar payının azalması ve kaybı sonucu oluşan zararın 76.553.497,22 USD olduğu; stokta kalan malzemenin değer kaybından kaynaklı zararın 16.791.112,93 USD olduğu; stoklarda kalan hammadde ve yarı mamulden dolayı oluşan zararın 11.463.114 USD olduğu, yeterli reklam ve pazarlama harcaması yapılmamasından kaynaklı piyasa kaybından doğan zararın 2.560.898 USD olmak üzere toplam davacı- karşı davalının zararının 107.558.622,00 USD olduğu tespit edilmiştir. Davalı- karşı davacının avans alacağı yönünden ise ticari kayıtlarının incelenmesi sonucu tespit edilen 4.631.678,00 USD’ye 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca ihtarnamenin tebliği olan 29.05.2008 tarihinden itibaren 183 günlük faizin eklenmesi sonucu 4.763.527,18 USD olduğu tespit edilmiştir.
Yargıtay—–Hukuk Dairesinin —-Esas, —–Karar sayılı karar düzeltme ilamı ile “Bu durumda mahkemece, ilk raporu veren bilirkişilerin raporunun kanaat verici ve karar dayanak yapılabilecek nitelikte bulunmadığı takdirde bu kişilerin dışında yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulması, iki bilirkişi heyetinin birbirlerinin aksine görüş bildirmesi halinde de çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulup rapor alınarak sonuca gidilmesi gerekmektedir” gerekçesi ile mahkemenin —-Esas,—- Karar sayılı ilamında dayanak yapılan 29.12.2017 tarihli bilirkişi raporu ile karar düzeltme ilamından sonra alınan 02.12.2021 tarihli kök rapor ile 28.04.2021 tarihli birinci ek rapor ve 03.10.2022 tarihli ikinci ek raporun birbiri ile zıt olması nedeniyle mahkememiz tarafından yeni bir heyet oluşturulması zarureti doğmuştur.
Mahkememiz tarafından ikinci heyet olarak 01.02.2023 tarihli alanında uzman toplam 7 kişilik bilirkişi heyetinden kök rapor ile aynı bilirkişi heyetine fatura sayısı göz önüne alınarak iki yeni ilava mali müşavir bilirkişi eklenerek toplam 9 kişilik bilirkişi heyetinden hüküm kurmaya elverişli ve mahkeme gerekçesine dayanak kabul edilen rapor ve ek rapor alınmıştır.
Daha önce usulüne uygun olarak verilip kesinleşmiş Karar ve Yargıtay İlamı olmaması nedeniyle her iki taraf lehine de müktesep hak olmayacağı tespit edilmekle, davacı- karşı davalı ile davalı- karşı davacı —– arasında imzalanan 08.10.2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesi imzalandığı ve sözleşmenin hukuki niteliğinin Tek Satıcılık Sözleşmesi olduğu, sözleşmenin 2.1 maddesi uyarınca davalı- karşı davacı —– tarafından Kasım ayı tahmin raporlarına verme borcunun yerine getirilmediği yine aynı maddenin 2.2 ve 2.3 maddelerinde düzenlenen 3 aylık sipariş verme borcunun yerine getirilmediği, sözleşmenin 4.1 maddesinde düzenlenen tanıtım ve pazarlama borcu bakımından sözleşmenin 2.4 maddesi uyarınca %23,03 oranlaması ile tanıtım ve pazarlama yapma borcunun olduğu, bu orana göre de davalı- karşı davacı —–reklam ve tanıtım yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği ve sonuç olarak davacı- karşı davalı —– Firmasının yoksun kaldığı kazanç kaybının 92.556. 234,48 USD , stokta kalan malzemenin değer yitirmesinden doğan zararı 15.343.967,08 USD olduğu, stokta kalan hammadde ve yarı mamulden doğan zararın 9.901.775,00 USD olduğu, davalı- karşı davacı —– sözleşme yükümlülüklerini yerine getirseydi davacı- karşı davalı —– Firmasının ilave piyasa payı kaybından kaynaklanan yoksun kalınan karı 2.426.056,72 USD olduğu tespit edilmiş olup dava dilekçesinin incelenmesi sunucu davacı-karşı davalının talebinin fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 20.000,00USD maddi zarar talebi olduğu görüldüğünden alınan rapor sonucu aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Karşı dava içinde davalı- karşı davacı —— 07.05.2008 tarihli Avans Sözleşmesinin ihtarname ile haksız olarak fesih edildiğinin tespitine ancak asıl Dağıtım Sözleşmesi sonucu davacı- karşı davalının zararlarının karşılandığı davada varsa avansında iadesi gerektiğinden tarafların birbirleriyle örtüşen kayıtlarının incelenmesi sonucu 4.631.678,73 USD avans alacağının olduğu tespit edilmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Asıl Dava Yönünden ;
1-Açılan davanın KABULÜ İLE 20.000.000,00 USD’nin Maddi Tazminatın dava tarihi olan 01.08.2008 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca T.C. Kamu Bankalarınca USD için bir yıllık vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsil tarihindeki —- tarafından belirlenen efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının davalı-karşı davacı —- tahsili ile davacı-karşı davalı Müflis —–adına iflas masasına kayıt ve kabulüne,
2-Davacı tarafın Manevi Tazminat Taleplerinin REDDİNE
3-Davalılar —– hakkında açılan davanın Pasif Husumet Yokluğundan REDDİNE
B-Karşı Dava Yönünden ;
1-Açılan davanın KISMEN KABULÜ İLE 4.631.678,73 USD’nin müflis—– iflas tarihi olan 14/04/2014 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca T.C. Kamu Bankalarınca USD için bir yıllık vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsil tarihindeki —- tarafından belirlenen efektif satış kuru Türk Lirası karşılığının Müflis —– iflas masasına kayıt ve kabulüne, fazlaya ilişkin istemine REDDİNE
C-HARÇLAR;
1-Asıl davadaki maddi tazminat istemi yönünden harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1.584.792,00-TL harcın peşin yatırılan 471.298,50 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 470.758,8‬0-TL harcın davalı-karşı davacı ——tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Asıl davadaki manevi tazminat istemi yönünden alınması gereken 269,85-TL harcın Müflis —–tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Karşı dava yönünden harçlar yasası uyarınca alınması gereken 496.732,26-TL karar ve ilam harcının davalı-karşı davacı —–. tarafından peşin yatırılan 214.758,50 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 281.973,76-TL harcın davacı-karşı davalı Müflis —— tahsili ile hazineye irat kaydına,
Ç-AVUKATLIK ÜCRETLERİ;
I)Asıl dava yönünden
1-Maddi tazminat istemi yönünden davacı-karşı davalı Müflis—–.yararına takdir edilen 5.914.000,00-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacı —-alınarak davacı-karşı davalı Müflis —– iflas masasına verilmesine,
2-Maddi tazminat istemi yönünden davalılar—–yararına takdir edilen 17.900,00-TL maktu vekalet ücretinin davacı-karşı davalı Müflis—- İflas masasından alınarak davalılar —– verilmesine,
3-Manevi tazminat istemi yönünden tüm davalılar yararına takdir edilen 17.900,00-TL maktu vekalet ücretinin davacı-karşı davalı Müflis —– İflas masasından alınarak tüm davalılara verilmesine,
II)Karşı dava yönünden
1-Davalı-karşı davacı—–yararına davanın kabul edilen kısmı üzerinden takdir edilen 1.603.185,88-TL vekalet ücretinin davacı-karşı davalı Müflis—- İflas masasından alınarak davalı-karşı davacı —-verilmesine,
2-Davacı-karşı davalı Müflis—— yararına reddedilen kısmı üzerinden takdir edilen 1.809.814,12-TL vekalet ücretinin davalı-karşı davacı—– alınarak davacı-karşı davalı Müflis—– iflas masasına verilmesine,
D-YARGILAMA GİDERLERİ;
1-Davacı-karşı davalı Müflis —–tarafından harç olarak yatırılan 14,00 TL başvurma harcı, 471.298,50 TL nispi peşin harç olmak üzere toplam 471.312,50-TL’nin davalı-karşı davacı —–alınarak davacı-karşı davalı Müflis —- iflas masasına verilmesine,
2-Davalı-karşı davacı—–. tarafından harç olarak yatırılan 14,00 TL başvurma harcı, 214.758,50 TL nispi peşin harç olmak üzere toplam 214.772,50-TL’nin davacı-karşı davalı Müflis —- alınarak davalı-karşı davacı —– verilmesine,
3-Davacı-karşı davalı Müflis —– tarafından sarfedilen 115.100,00-TL bilirkişi ücreti ve posta giderinin her iki davada lehine sonuçlanan kısım gözetilerek 72.997,34-TL’nin davalı-karşı davacı —–alınarak davacı-karşı davalı Müflis —–verilmesine, kalan 42.102,66-TL’nin davacı-karşı davalı Müflis —– üzerinde bırakılmasına,
4-davalı-karşı davacı —–. tarafından sarfedilen 71.450,00-TL bilirkişi ücreti ve posta giderinin her iki davada lehine sonuçlanan kısım gözetilerek 26.135,84-TL’nin davacı-karşı davalı Müflis —– alınarak davalı-karşı davacı ——verilmesine, kalan 45.314,16-TL’nin davalı-karşı davacı—– üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar —– tarafından sarfedilen 5.950,00-TL bilirkişi ücreti ve posta giderinin davacı-karşı davalı Müflis—-alınarak davalılar —— verilmesine,
6-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansının HMK’nun 333. Maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,İlişkin olarak davacı-karşı davalı vekilinin, tüm davalılar vekilinin ve davalı-karşı davacı —- vekillerinin yüzlerine karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.