Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/102 E. 2022/213 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/102 Esas
KARAR NO: 2022/213
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/02/2021
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
Mahkememizde görülen Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili aleyhine davalı—– bedeli icra takibi başlatıldığını, müvekkiline gönderilen ödeme emrinde dayanak olarak; ——–bedelli ve bedeli nakden yazılı olan senedin gösterildiğini, müvekkilinin davalı ——- tanımadığını, hayatında hiç görmediğini, ticari ve insani —–olmadığını, müvekkilinin inşaat malzemelerini temin ve tedarik eden, bu nitelikte işler yapan büyük bir iş adamı olduğunu, işyeri olarak ——— olarak faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin ödeme emri ekindeki senedi incelediğinde senedin müvekkili tarafından dava dışı olan —— tarihinde yaptığı —- istinaden keşide ettiği —— teminat senedi olduğunu gördüğünü, söz konusu senedin lehtar kısmının boş olarak düzenlendiğini, müvekkilinden teminat senedi olarak senedin lehtar kısmı ve vade kısmının boş olarak, protokolün tarafı olan —– yetkilileri ve —— müvekkile imzalatıldığını, senedin teminat senedi olduğundan ve hiçbir şekilde icraya konu edilemeyeceği hususunda dava dışı protokolün diğer tarafı olan —- yetkilileri ve avukatlarınca taahhüt edildiğinden müvekkilinin de bu hususa güvenerek işbu teminat senedini — yetkililerine ve avukatlarına verdiğini, söz konusu teminat senedini isteyen ——yetkilileri ve avukatının davalı —— eylem birliği içerisinde birlikte hareket ederek müvekkilinden haksız kazanç sağlama için senedi teminat senedi diye müvekkilinden aldıklarını, teminat senedinin müvekkilinin tanımadığı lehtar —– adına yazılarak icraya konulması üzerine müvekkilinin dava dışı ——– yetkilileri ve avukatına ulaştığını, dava dışı şirket ve avukatının müvekkiline yanlışlıkla senedin icraya konulduğunu senedi icradan geri alıp iade edeceklerini söyleyerek müvekkilini oyaladıklarını, senet iade edilmeyince müvekkili tarafından —– bulunularak dolandırıcılık ve evrakta sahtecilikten şikayet edildiklerini, müvekkilinin tamamen inşaat malzemelerinin alım satımı ile uğraşan bir iş adamı olduğunu, kendi şirketi adına ve şahsı adına tanzim edilecek bir senedin hem şirketinin kayıtlarında bulunması hem de ticari ilişkisi içerisinde kullanılması gerektiğini, müvekkilinin ——- adındaki kişi ile hiçbir ticari ilişkisi olmadığı gibi hiçbir sosyal diyaloğu da bulunmadığını, bu nedenle —— böyle bir senedi tanzim edip vermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin herhangi bir krediye ihtiyaç hissettiğinde de itibarlı bir iş insanı olması ve —– yüksek bir insan olması sebebiyle bu ihtiyacını banka ve —– üzerinden resmi —– içerisinde giderdiğini, —— üçüncü kişilerden nakden elden borç alarak böyle bir ilişki içerisine girmediğini, senet metninde de açıkça görüleceği üzere ”bedeli nakden ahzolunmuştur” yazdığını, davalının bu senedin konusunu teşkil eden bedele dair müvekkile borç olarak para vermiş olması, müvekkilinin borcuna karşılık böyle bir senedi davalıya vermiş olması gerekeceğini, senede çok açık bir şekilde davalının lehtar olarak yazıldığını, yani direkt müvekkili ile temel ilişki içerisinde bulunan kişi olarak göründüğünü, senette bedel olarak —– yazdığını, bu bedelli bir senedin müvekkili tarafından davalıya verilmiş ise icra takibinin —- üzerinden yapıldığını, bu durumda müvekkilinden bakiye tutarın tahsil edilmiş olmasının gerekeceğini, olaya bakıldığında bu durumda meselenin bir mizansen olduğu, söz konusu senedin —– ile yapılan protokol kapsamında teminat olarak verilen bir senet olduğu, sadece —– savunmasına sığınmak için müvekkili ile hiç ilişkisi bulunmayan davalı —– emrine düzenlenmiş gibi gösterilerek icraya konulduğunun görülmekte olduğunu ve bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı —— bu miktarda bir parayı müvekkile vermiş olmasının mümkün olmadığını, bahsi geçen miktardaki paranın ancak o parayı verebilecek ekonomik güce sahip biri tarafından verilebileceğini ve söz konusu miktarın ancak ve ancak banka üzerinden ödenmiş olmasının gerekeceğini, izah edilen şartların dışındaki bir durumun hayatın olağan akışına aykırı düşeceğinin izahtan vareste olacağını, olayda ispat külfetinin çok açık bir şekilde davalı tarafta olduğunu, davalı tarafın, müvekkiline söz konusu miktarda bir parayı nasıl verdiğini, nerede verdiğini, hesaba yatırıp yatırmadığını, kısmı tahsilat yapmışsa kısmi tahsilatı nasıl aldığını ve müvekkili ile temel ilişkisini çok net bir şekilde ortaya koyması gerektiğini, bu hususu davalı tarafın ispat edemeyeceğinin çok açık ve net olduğunu, zira davalının müvekkili ile hiçbir iletişimi ve teması bulunmadığını, bu meyanda davalı üzerinden müvekkiline karşı başlatılan takip haksız ve yersiz olduğunu, hiçbir gerçeklikle örtüşmediğini, söz konusu senedin nasıl alınmış da müvekkili tarafından ticari iş ve işlemlerinde, firması —–kayıtlarında gösterilmediğini, —– tahsilatların banka, ——-yapılması zorunluluğu getirdiğini, izah edilen tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin davalıdan borç alması ve karşılığında senet vermesinin her yönüyle hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, bu kapsamda da davalının müvekkile borç verdiğinin ispat külfetinin yer değiştirmiş olup davalıda olduğunu, hayatın olağan akışı kavramına dayanan tarafın iddiasını ispatla yükümlü olmadığı, ——-gibi bedelin elden verilmiş olmasının hem tarafların ekonomik durumu ile açıklanamayacağı hem de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mevcut durumda müvekkili açısından fiili bir karine mevcut olduğunu, bu durumda ispat külfeti yer değiştireceğinden davalının müvekkiline borç verdiğini ispatlaması gerektiğini, davalının borç verdiğini ispat etmesi mümkün olmadığından davanın kabulü gerektiğini, takibin teminatsız olarak tedbiren durdurulması gerektiğini, bu taleplerinin yerinde görülmemesi halinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, taraflar arasında borç doğuran sosyal bir ilişki olmaması, senedin dava dışı—– —– tarafından müvekkilinden teminat adıyla alınması, davalının müvekkiline borç vermemiş olmasına karşılık düzenlenen senet ile haksız bir kazanç elde etmeye çalışması, müvekkili hakkında pek çok icrai işlemin yapılmış olması alacaklı olduğunu iddia eden tarafın takibinde kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu, davalının müvekkilinden haksız bir kazanç elde etmeye çalıştığından açıkça kötüniyetli olup davalının takibe konu alacağın %20 den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi gerektiğini beyanla, öncelikle dilekçe ekindeki belgeler ve dosya kapsamı dikkate alınarak; teminatsız ya da uygun bir teminat karşılığında dava konusu yapılan Senedin icraya konulduğu—— icra dosyası ile yapılan takibin dava sonuna kadar durdurulmasına, —— icra Dosyasında müvekkilinin davalıya karşı borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, davalının söz konusu takibi kötüniyetli yapması nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatina mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın tüm iddialarını reddettiklerini, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince davacının tüm iddilarını senet ile ispat etmesi gerektiğini, bu nedenle tüm iddialarını senetle ispat edilemeyecek olunan işbu davanın reddini talep ettiklerini, kambiyo hukukun temel prensibinin senedin sebebinden mücerret olması olduğunu, bu bağlamda mücerretlik ilkesi gereği senedin ödenip ödenmeyeceğinin senedin verilmesine neden olan temel ilişkiden bağımsız olarak düzenlenmiş olup, senet keşidecesinin senedi elinde bulundurana karşı senet borcunu ödemesi zorunluluğunun getirildiğini, şayet senet bedeli ödenmiş ise yine senet ile ispat edilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde uzun uzun birçok şey yazmış olan davacı tarafın, temelde icra takibine konu senedin teminat senedi olduğu iddiasında olduğunu, davacı tarafın teminat senedi iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, davacının dosyaya sunmuş olduğu protokolde açıkça teminat senedi verildiğine dair bir ibare bulunmadığını, teminat olarak verilmiş olunan senedin vadesi, miktarı ve tanzim tarihinin de yer almadığını, ——- — göre bir senedin teminat senedi olarak kabul edilebilmesi ve senedin neyin teminatı olarak verildiğinin belirtilmiş olunması gerektiğini, ayrıca sözleşmede senete yapılan atıfta senedin, keşide tarihi vade tarihi ve miktarının belli olması gerektiğini ancak dosyada icraya konulmuş senedin teminat senedi olduğuna dair bir sözleşme yada protokol bulunmadığını, dosyaya sunulan protokolün içeriğinde de senedin teminat senedi olduğuna dair bir beyan bulunmadığını,dosyaya sunulan protokolun hiçbir maddesinde teminat senedi ibaresi bulunmadığını ve protokolün tarafları bağlar bir protokol olmadığını, —— imzaların sahte olduğunu, davacı tarafın dosyaya kimler tarafından tam olarak hazırlandığı ve imza altına alındığı belli olmayan bir protokolü sunduğunu, söz konusu protokolün bir tarafının davadışı —— kısmında kaşe ve imza bulunurken protokolün diğer tarafı olan—– kaşesi bulunmadığını, protokolün, davacı tarafından imza edildiğini ancak davacının, söz konusu şirketin yetkilisi olmadığı gibi şirket kaşesinin de protokole vurulmadığını, hal böyle olunca ortada tarafları bağlar bir protokolün de bulunmadığını, protokol üstünde davadışı —– imzasının bulunmadığını, öte yandan davadışı —– yapmış oldukları görüşmede dosyaya sunulmuş olunan protokolün —- imzanın kendilerine ait olmadığını, sadece—-imzanın kendilerine ait olduğunu söylediklerini, davacı tarafın, protokolün ilk — davadışı —– taklit ederek hazırlayıp dosyaya sunduğunu, davacı taraf sahte evrak tanzim edip mahkeme dosyasına sunduğunu ve bu şekilde lehine karar verilmesini sağlamaya çalıştığını, davacı tarafın ilk önce —— dosyasında icra dosyası hakkında şikayette bulunduğunu ve bu davada kendisinin senedin kefili olduğunu, senette asil olan —— yetkilisinin imzasının bulunmadığını, asilin imzasının bulunmadığı senedin geçersiz olacağını ve bu nedenle senedi kefil olarak imzalayan kendilerinin de geçersiz senetten dolayı borçlu olamayacakları iddiasında bulunduğunu, davacı tarafın, —– dosyasında, senedi keşide eden şirket yetkilisinin imza eksikliğini kendi lehine kullanırken, işbu davada ise bu sefer, şirket yetkilisi tarafından imza edilmemiş olunan protokolü kendi lehine delil olarak kullandığını ancak hukuk devletin de böyle birşeyin olmasının mümkün olmadığını, çünkü davacının işine geldiğinde senetteki imza eksikliği savunması yaparak borç inkarında bulunduğunu, işine gelincede eksik imza eksikliği olan protokolü borcu inkarda kullandığını, davacı tarafın, her iki mahkemedeki savunmalarının bütünüyle çelişkili ve birbirine —— olduğunu, —— dosyasında davacının ne senet miktarına, ne senet altındaki imzaya ne keşide tarihine ve ne de ödeme tarihine bir itirazda bulunmadığını, davacının söz konusu davada, senet miktarını ve senet borcunu bütünüyle kabul ettiğini, işbu davada da davacının senet üzerinde tahrifat yapıldığına dair bir iddiası ya da senet üzerindeki ödeme tarihine ve miktara itirazı bulunmadığını, davacı tarafın esasen senedi kabul ettiğini ancak dosya içerisinde sunulmuş olunan tüm evraklara bakıldığında hiç bir yerde teminat senedi ibaresi bulunmadığı halde sırf icra dosyası sürüncemede kalsın diye senedin teminat senedi olduğu iddiasında olduğunu, müvekkilinin dava konusu senedi alacağın temliki sözleşmesi ile aldığını, müvekkilim söz konusu senedi davadışı 3. kişi olan —–alacağı temliki sözleşmesi ile devraldığını, senet kısmınında lehdar kısmı boş olduğundan lehdar kısmına müvekkilinin adı ve soyadının yazılarak evrak doldurulup icraya konulduğunu, —– göre, boş olarak tanzim edilen senet üzerinde sonradan lehdar olarak kimin yazıldığının bir önemi olmadığını, neticede ortada sadece bir senet söz konusu olup, borçlunun senet bedelini ödediği takdirde senet borcundan kurtulacağını ve ikinci bir ödeme tehlikesi ile karşı karşıya kalmayacağını, önemli olan borç ödeme taahhüdü altındaki borçlunun borcunu ödemesi ve borç ödenmesi halinde borcun ortadan kalkması olduğunu, davacının davaya konu senet borcunu ödedikten sonra zaten tamamıyla borçtan kurtulucağını, hal böyle olunca davacının tüm iddialarının asılsız ve temelsiz kaldığını, davacının iddialarının tamamı haksız ve hukuksuz olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, kambiyo senedi niteliğindeki bono hakkında başlatılan takibe karşı menfi tespit ve kötü niyet tazminatı talebidir.
—- sayılı dosyası ile —–için kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmış, davacı tarafından başlatılan takip sonucu menfi tespit talebinde bulunulmuştur.
Takibe konu bononun incelenmesi sonucu: — düzenleme tarihli —- tarafından tanzim edildiği ve usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir bono olduğu tespit edilmiştir.
Davacı taraf, delil olarak — numaralı dosyasına dayanmıştır. Bahse konu dosyanın celp edilerek incelenmesi sonucu müşteki olarak —-ilişkin karar verildiği tespit edilmiştir. Ancak davalı —-savcılık soruşturması sırasında — nezaretinde alınan —tarihli ifade tutanağında “…sonradan duyduğum üzere —-karşılıksız çek keşide etmek suçundan hapse girmiş, ——–yasasından yararlanarak tahliye olunca beni arayarak benimle görüşmek istedi, görüşmemizde bana ekonomik olarak çok zor durumda olduğunu, bundan dolayı borcu nakden ödeyemeyeceğini, elinde —- bedelli senet olduğunu, bu senedi bana temlik edeceğini, buna ilişkin arada protokol yapılacağını söyledi, kendisi ile alacağın temliki sözleşmesini yaptık, bu sözleşmeye göre bu senedin şimdilik — icraya koyacağımı tahsilat halinde — alacağıma karşılık alıp geri kalan kısmını —–vereceğim şeklinde sözleşme yaptık, daha sonra evrakı icra koydurdum,” şeklinde beyanı mevcuttur.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 236. maddesinde (HMK 188. madde), taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. —-uygulamasında da, ikrara bu anlam yüklenmektedir. İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gereklidir. Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrar söz konusu olabilir. Mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir. İçeriği itibariyle de ikrar, basit (adi), vasıflı (gerekçeli) veya bileşik (mürekkep) nitelikte olabilir. Basit (adi) ikrar, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıanın doğru olduğunun, herhangi bir kayıt veya şart bildirilmeksizin kabul edilmesidir. Vasıflı ikrarda, (gerekçeli inkarda) karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığı kabul edilmekle birlikte, onun hukuki niteliğinin (vasfının) ileri sürülenden başka olduğu bildirilir.
Bileşik (mürekkep) ikrarda ise, bir tarafın ileri sürdüğü vakıanın doğru olduğu ve bildirilen vasıfta bulunduğu karşı tarafca kabul edilmekle birlikte, ikrara öyle bir vakıa eklenir ki, eklenen bu vakıa, ya ikrar edilen vakıanın hukuksal sonuçlarının doğmasını engeller ya da onu hükümsüz kılar. Bileşik ikrar, ikrara konu olan vakıa ile, ona eklenen vakıa arasında bir bağlantı bulunup bulunmamasına göre de bağlantılı bileşik ikrar ve bağlantısız bileşik ikrar olarak ikiye ayrılır. —–
Davalının —- huzurunda verdiği ifade ile dava dışı —- ikrar niteliğinde alacağının — olduğunu, bunun için kendisine — bedelli bono verildiğini, dava dışı —-ili temlik sözleşmesi yaptıklarını belirterek —- alacağı için bahse konu edilen bononun kendisine temlik edildiği şeklindeki ifadesi Mahkememiz tarafından ikrar olarak kabul edilmiştir. Yanı davalı —-alınan beyanı ile alacağının — olduğunu ikrar etmiştir. Davalının — verdiği bu beyanın mahkeme dışı ikrar niteliğinde olduğu —- mahkeme dışı ikrar ise takdiri delil niteliğinde olup bir belge ile ispat edilirse kesin delil niteliğinde olacağı ve ikrarda bulunanı bağlayacağı açıktır. — Davalının — huzurunda verdiği ifade mahkeme dışı ikrar olup dava dışı—- alacaklı olduğunu ve sadece bu alacak miktarı için bononun kendisine temlik edildiğini beyan etmesi üzerine davalının beyanı ikrar olarak kabul edilerek bono nedeniyle alacağının —- olduğu .geri kalan miktar için alacaklı olmadığı anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Kötüniyet tazminatı yönünden ise; İİK 72/5 maddesinde ‘Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararında alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz’ maddesi uyarınca davalı borçlu —- alınan ve mahkeme dışı ikrar olarak kabul edilen beyanı uyarınca alacağının — olduğunu bildiği halde— takip dosyası uyarınca — asıl alacak ile komisyon ve işlemiş faiz olarak toplam — için takip başlatmıştır. Mahkeme dışı ikrarı uyarınca —-yönünden takip başlatıldığından davalı kötüniyetli kabul edilmiştir. Mahkememiz tarafından verilen kısa karara davacının kötüniyet tazminatı kabul edilmiş ancak sehven açıklama olarak parantezi içinde ——– yazılmıştır. Oysa İİK 72/5 maddesi uyarınca davalının haksızlığı anlaşılan takip konusu alacak yanı takipte reddedilen kısım yönünden kötüniyet tazminatı yazılması gerekirken sehven hata yapıldığı tespit edilmiştir. Bundan dolayı kısa karardaki sehven yapılan hatanın düzeltilerek takipte reddedilen kısım olan —– yönünden davacı lehine kötüniyet tazminatının kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1- Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
— bono nedeniyle — dosyasında — için başlatılan asıl alacak yönünden —- komisyon alacağı yönünden BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
Fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,
2-Davacı lehine Kötüniyet Tazminatının — %20 oranında KABULÜNE
3-Davacı tarafından bu dava sebebiyle masraf edilen 59,30 TL başvuru harcı ve 25.616,25 TL peşin harcın toplamı olan 25.675,55 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
4-Davacı tarafından bu dava sebebiyle masraf edilen tebligat ve müzekkere gideri toplamı 94,00 TL yargılama giderinin, kabul red oranına göre hesap ve takdir edilen 81,78 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5-Davalı tarafça yapılan masraf bulunmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 91.652,30 TL karar harcından, 25.616,25 TL peşin harcın mahsubu ile, bakiye 66.036,05 TL harcın davalıdan tahsil edilerek HAZİNEYE İRAD KAYDINA
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 79.759,90 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
8-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 22.667,08 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
9-Davacı tarafça dosyaya yatırılan teminatın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 392/2 maddesi gereği yasal süre sonunda davacıya İADESİNE
10-Taraflarca yatırılan gider avansının bakiye kısmının, karar kesinleştiğinde 6100 sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca taraflara iadesine
İlişkin olarak, taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/03/2022