Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/642 E. 2022/68 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/642 Esas
KARAR NO: 2022/68 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 10/12/2020
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça müvekkil aleyhine—– dosyası ile başlatılan kambiyo senetlerine özgü icra takibine geçildiği yapılan takibin açıkça usule aykırı olduğu gibi davalı tarafından başlatılan söz konusu icra takibine konu alacakların kısmi olarak, kesinlikle hiç bir hukuki dayanağı olmadığı, müvekkilin bu miktarda borcu bulunmadığı, şöyle ki; söz konusu senetin —tanzim tarihli ve —- vade tarihli senet olduğu, alacaklıya senet konusu borcun kısmi olarak ödendiği, hatta alacaklıya belgelendirmiş olduğumuz —dışında — elden ödeme yapıldığı, ancak buna ilişkin elimizde belge bulunmadığı için ispat edemediklerini, —- tarihinde de alacaklıya — ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin toplam — olduğu, alacaklıya kalan borcun —- kalmış olmasına rağmen — danışıklı dövüş marifeti ile senedi yakın arkadaşı —ciro edip senedi hiç ödeme yapılmamış gibi icraya koyduğu, alacaklı —- arasında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı, müvekkilden haksız menfaat elde edebilmek için söz konusu senedi usulsüz olarak icraya koyduklarını ancak alacaklının adeta hiç ödeme yapılmamış gibi ilgi senedi icraya koyduklarını bu hususla ilgili her ne kadar —— bedelsiz senedi icraya koyma suçu nedeniyle suç duyurusunda bulunmuş iseler de sayın savcılık eksik inceleme neticesi takipsizlik kararı verdiği, söz konusu takipsizlik kararına süresi içinde itiraz haklarını saklı tuttuklarını, —- ifadesinde müvekkilin yapmış olduğu ödemelerin — bedelli başka bir senede ilişkin olduğunu iddia etmiş ve bu ödemeler neticesi önceki senetin hükümsüz kılınarak kalan —- yeni bir senet tanzim edildiğini iddia ettiğini, müvekkil ile şahıs arasındaki alacak ilişkisinin doğru olduğunu ancak müvekkil, zaten eski senedin hükümsüz kılınması —- yeni bir senet alınmış olması bu ödemelerin yapıldığına delalet eder zira hiç ödeme almadığını iddia edip de daha düşük bedelli bir senet almak iddiası hayatın olağan akışına ters düştüğünü,—– ödeme aldığı için bu defa müvekkile kalan bakiye için dava konusu senedi müvekkile imzalattığını, müvekkilin bu senede ilişkin ödemeleri dosyada mevcut olduğu öncelikle ve ivedilikle İİK 72/3 maddesi gereğince teminatsız yahut teminat mukabili olarak tedbiren —– sayılı icra dosyasında vezneye giren paranın alacaklıya ödenmemesine ve icra takibinin durdurularak dosyada mevcut hacizlerin fekkine, haklı davamızın kabulüne ve —- sayılı icra takibinin —– kısmı ve fer’ileri için borçlu olmadığımızın tespitine, bu miktar yönünden takibin iptaline, alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla davalının kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davacı tarafça Alacaklı—— dosyasına karşı İİK m. 72 uyarınca menfi tespit davası açtığı, icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasının davalısı alacaklı —- gerekirken tarafıma usul ve yasaya aykırı olarak menfi tespit davası ikame edildiği, tarafına yöneltilen haksız usul ve yasaya aykırı davanın öncelikle usulden reddini talep ettiklerini, davacı tarafın borçlu olduğunu dava dilekçesinde ikrar ettiğini, davacı borcuna karşılık olarak ekte fotokopisi yer alan —- bedelli seneti düzenleyerek tarafına verdiğini, bu süreç içerisinde tarafına bir takım ödemeler yapıldığı, ödemeler sonrasında ekte yer alan —- bedelli senetin borçluya teslim edildiğini, kalan borca ilişkin — bedelli senet düzenlendiği, davacı/borçlu tarafından yapılan ödemelerin — bedelli senede ilişkin ödemeler olduğu, davacı tarafından —- bedelli senede ilişkin tarafıma herhangi bir ödeme yapılmadığı, davacının borçtan kurtulma amacıyla haksız olarak savcılığa şikayette bulunduğunu, savcılığın davalı beyanlarını haklı bularak takipsizlik kararı verdiğini, davacı—- dosyasına itiraz talepli dava açmış olduğunu, Mahkeme kararında ” —- ödeme yapıldığı anlaşılmış ise de yapılan ödemelerin icra takibine konu— bedelli bonoya mahsuben yapıldığına dair bir belirliliğin olmadığının anlaşıldığı, şeklinde hüküm kurulduğu, öncelikle usulden, davacı tarafından — bedelli senede iliskin herhangi bir ödeme yapılmadığından davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, bonoya dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, —— kısmı ve fer’ileri için borçlu olmadığımızın tespitine, bu miktar yönünden takibin iptaline, alacağın yüzde yirmisinden az olmamak kaydıyla davalının kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış,—-celp edilerek dosya içerisine alınıp incelenmiş,—- dosya arasına alınmış, —- dosyaya konu işlem numaralı dekont örneği dosya arasına alınmış,—— dosyaya ilişkin dekont örnekleri dosya arasına alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur ——
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. —-
Somut olayda, davacı—sayılı takip dosyasına konu keşidecisinin davacı—–olan, lehtarının davalı —- bedelli bono yönünden yapılan kısmi ödemlerin hesaplanarak —- kısım ve ferileri için borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmektedir.
— takip dosyasında davacı ve davalının borçlu, dava dışı—- ise alacaklı olduğu görülmektedir. Davacı ile davalı arasında keşideci ile lehtar ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır. Esasen davacı tarafından keşideciye karşı temel ilişkiye dayalı olarak menfi tespit davası açabilir. Ancak eldeki dava da davacı ile davalı —- dosyasında borçlu olarak bulunmakta olup, davacı tarafından dava dilekçesinde açıkça ——-kısmı ve fer’ileri için borçlu olmadığımızın tespitine, bu miktar yönünden takibin İPTALİNE,” karar verilmesi talep edilmiştir. Davacı talebi dikkate alındığında hukuken sonuç doğurabilmesi için anılan takip dosyasında alacaklı olarak bulunan dava dışı ——davayı yöneltmesi gerekmektedir.
Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı), kural olarak o hakkın sahibine aittir(aktif husumet).
Bir subjektif hak, kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü—- kişi olup, doktrinde buna da pasif husumet— denmektedir ——Husumet ehliyeti, dava şartı olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Somut olayda davalı —takip dosyasında borçlu olarak bulunmakta olup, davacı talebi dikkate alındığında menfi tespit talebinin dava dışı —- yönetilmesi gerektiği, eldeki davada davalının taraf sıfatının bulunmadığı anlaşılmakla davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.——
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 222,01- TL harcın mahsubu ile artan 141,31‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Teminatın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının ve karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ——- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/01/2022