Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/626 E. 2022/11 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/626 Esas
KARAR NO: 2022/11
DAVA: İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan- Görevsizlik )
DAVA TARİHİ: 03/12/2020
KARAR TARİHİ: 12/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- tarihli icra takibine konu alacağın dayanağı —- tarihli yetkili —- düzenlenen yetki kuralı gereğince sözleşmeden kaynaklanan ihtilaflarda —– yetkili olacağı kararlaştırılmış olduğunu, mahkemenizce yetki kuralının uygulama alanı bulunmadığı kanaati hasıl olduğu takdirde ise; HMK 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davalarda sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi kuralı gereğince para borcunun alacaklının ikametgahında ödenmesi gerekeceğini, bu nedenlerle davalıların yetkiye ilişkin itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiğini, icra takibinin dayanağını oluşturan —–şeklinde tanımlanmış olduğunu, yine —– —- yükümlülüklerini işbu —- hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediğini bildiren ilk yazılı talebi üzerine, protesto çekmeye, hüküm tesis etmeye ve — iznini almaya gerek kalmaksızın ve —- arasında ortaya çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlık ve bunun akibet ve kanuni neticelerini nazarı itibare alınmaksızın, bildirimde belirtilen zarar tutarını —– nakden, derhal ve tamamen ve talep tarihinden fiili ödeme tarihine kadar geçecek günlere ait faiziyle birlikte ödeyeceğini kayıtsız şartsız ve gayrıkabilirücu olarak kabul, taahhüt ve beyan eder. İşbu Sözleşme daha sonra başka bir Sözleşme ile yenilense bile —- sıfatı hem —- sırasında doğan borçlar için hem de süre sonunda veya farklı sebeplerle yenilenen/yenilenecek yetkili satıcılık sözleşmeleri için devam edecektir. — herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de — ödenmemiş borçları ve işbu Sözleşme’deki diğer tüm yükümlülükleri için —- sorumluluğu devam edecektir.” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiş olduğunu, böylelikle davalıların, tek yanlı bir irade beyanı ile — bağlı her türlü ödeme için verilebilecek teminatları kapsayacak biçimde ödeme garantisi veren sıfatını kazanmış olduklarını, —– tarihi itibariyle müvekkile olan borç bakiyesinin —-olarak ikrar edilmiş olduğunu ve cari hesap mutabakat formu ile kayıt altına alınmış olduğunu, İİK madde 68 anlamında kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını içeren işbu belgenin, yetkili satıcının temsilcisi sıfatıyla davalı —— kendi el yazısıyla doldurulmuş olduğunu ve yetkili satıcıyı temsilen imzalanmış olduğunu, ayrıca, yetkili satıcının, TTK madde 94/2 gereğince belirlenen sürede geçerli bir itirazda da bulunmadığından yasal olarak borç bakiyesini kabul etmiş olduğunun sarih olduğunu, yetkili satıcı ile müvekkili arasında hukuken geçerli olan işbu cari hesap mutabakatına rağmen yetkili satıcı tarafından muaccel borç bakiyesi kapatılmamış olup —- ihtarnamede belirtilen sebeplerle davalıların garantör sıfatıyla imzaladıkları mezkur sözleşmeyi haklı nedenle feshedilmiş olduğunu ve borç bakiyesinin ödenmesine ilişkin ihtarın davalılara tebliğ edilmiş olduğunu, — tarihli ihtarnameye rağmen — ödeme garantisi veren davalılar tarafından herhangi bir ödeme yapılmaması üzerine ilamsız icra takibi başlatmış olduğunu, İİK madde 68 anlamında bir belge olan mutabakat formu ile ikrar edilen borç beyanı —– tutarındaki tahsilatın, icra takibinden sonraki tarihli olduğunu, bu vesileyle huzurdaki davaya konu asıl alacak —-olduğunu, davalıların mezkur alacağa haksız ve kötü niyetle itiraz ettiklerinden hukuki dayanaktan yoksun işbu itirazın iptaline, takibin devamına, davalılar aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkili yer mahkemesinde açılmamış olduğunu, her şeyden önce davacının ileri sürdüğü —- tarihli yetkili satıcılık sözleşmesi ne taraflarına ne de müvekkillerine tebliğ edilmemiş olduğunu, dolayısıyla davacının iddia ettiği üzere, sözleşmede yetki hususunun kararlaştırılmasını kabul etmediklerini, ayrıca borcun esasına yönelik aşağıda belirtecekleri itirazlar da dikkate alındığında ortada götürülecek para borcu da olmadığını, bu durumda genel yetki kuralı uygulanacağını ve her davanın davalının ikametgahında görüleceğini, bu nedenle mahkememizin iş bu davada yetkisizliğine karar verilerek dosyanın yetkili ve görevli — gönderilmesini talep ettiklerini, müvekkillerinin adı geçen sözleşmeyi —– olduğunu, bu konuda kesin açıklamanın söz konusu sözleşmenin taraflarına tebliğinden sonra verileceğini, davacının iddia ettiği gibi yetkili satıcı olan ——-adına müvekkilinin cari hesap mutabakatını yetkili satıcının temsilcisi sıfatıyla imzalamışsa bile kişisel borcu olduğu anlamına gelmeyeceğini, yani borcun müvekkili —- borcu olmadığını, iddia edilen borç şirketin olmaya devam edeceğini, davacı yanın iddia ettiği yetkili satıcılık sözleşmesini herhangi bir ihtar ve ihbar yapmadan doğrudan feshetmiş olduğunu, bunu yapmaktaki amacının o dönem yetkili satıcı şirket adına açılan konkordato davasını öğrenmesi olduğunu, davayı öğrendiği gün acele bir şekilde sözleşmeyi haksız bir şekilde feshetmiş olduğunu belirterek; davanın reddine, müvekkilleri lehine ve davacı yan aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmolunmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava,—– imzalanan sözleşme uyarınca başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Buna göre bir uyuşmazlığın ticari dava niteliğinde olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğinden, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II.maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi, ticari davalarla sınırlı olup, davanın ticari dava olup olmadığının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1.bendinde nispi ticari dava, “her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları” olarak belirtilmiş ve nispi ticari dava ticari işletme kavramı ile tanımlanmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 11.maddesi; “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, —– çıkarılacak kararnamede gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir yani ticari işletmeden bahsedilebilmesi için; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, bu faaliyetin devamlı olması ve bu faaliyetin bağımsız yürütülmesi şeklinde üç unsurun bulunması gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 15.maddesinde esnaf kavramı “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve —-olarak tanımlanmıştır.
TTK 24 ve devamı maddelerde düzenlenen —- ilişkin hükümler tacir sıfatını taşımanın tescile bağlı olmadığı üstelik bu sıfatı taşımanın sonucu ve gereği olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle esnaf boyutunu aşan ticari işletme işleten kimsenin —- kaydını yaptırmamış olması, tacir olmadığını göstermediğinden —- gerektirmez.
—– esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda—– uygulaması bakımından;
a) —– yayımlanacak —- dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan ——bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını,—- yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile —- dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
b)—– istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla——- bünyesindeki odalara kaydedilmeleri kararlaştırılmıştır
Somut olayda ;davalıların tacir olup olmadığı tespiti için dosyaya gelen —kayıtlarının olmadığı, —-gelen yaz cevabı uyarınca vergiye tabi kazanç elde etmeyen ve sürekli yükümlülüğünü gerektiren bir faaliyet yürütmedikleri —- yazı cevabı uyarırca mükellefiyet türünün potansiyel olduğu vergi kaydının bulunmadığı, bu sebeple herhangi bir vergi kaydının olmadığı —– olmadığı tespit edilmiş olup davalıların yukarıda bahsedilen gerekçe uyarınca tacir olmadıkları, uyuşmazlığın TTK 4/1 maddesi uyarınca mutlak ticari dava olmadığı, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan nispi ticari davada olmadığı tespit edildiğinden mahkememizin görevsizliğe dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 sayılı HMK 114/1 – c ve 115/2 maddeleri gereği dava şartı yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
3-Görevli ve yetkili mahkemenin ——– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
4-6100 sayılı HMK’nın 20. Maddesi gereğince kararın kesinleşmesine müteakiben iki hafta içinde talep halinde dava dosyasının yetkili ve görevli mahkeme olan ——–Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, aksi halde aynı madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına (kararın tebliği ile ihtarat yapılmış sayılmasına
İlişkin olarak davacı vekilinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/01/2022