Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/609 E. 2021/1199 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/609 Esas
KARAR NO : 2021/1199

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 20.06.2013
KARAR TARİHİ : 14.12.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- meydana gelen tek taraflı trafik kazasında—- aracı kullanan davacının murisi —- kaza tarihi itibariyle davalı —- — olduğu, kazaya karışan —- plakalı — belgesine sahip —–olup, ticari araç olduğu, — sahibi olduğu—- araçla — yapmakta olup ve geçimini bu şekilde temin etmekte olduğu, —- yerlerden sorularak tespit edilmesini talep ettiklerini, davacının 3. şahıs sıfatıyla —- vefatı nedeniyle davalı sigorta şirketinden tazminat talep etmeye hakkı olduğunun kabulünün gerektiğini, açıklanan nedenlerle, müştereken ve müteselsilen davalı sigorta şirketi aleyhine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla destekten yoksun kalma, cenaze giderleri ve diğer tüm maddi zararların tazmini için 1.000.-TL (BinTL) harca esas değerle belirsiz alacak davalarının kabulüne, davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizine hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini arz ve talep ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin sorumluluğunun teminat limiti ile sınırlı olduğunu, kazada vefat eden şahsın sigortalı olan aracın işleteni olduğunu, bu sebeple de , işletenin veya herhalükarda işleten tarafından üstlenilmekte olan sürücünün kazadaki kusurunun , ilgili destekten yoksun kalan kişilere yansıtalamayacağını, sigortalı araç işletenin vefatı sebebi ile üstlenilen sorumluluğun sona ermiş olduğundan, davalı şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, trafik kazası nedeniyle vefat eden yakınının desteğinden yoksun kalan davacının destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze giderleri istemine ilişkindir. Davacı 25.08.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat eden— eşi olup, kazaya karışan—- plaka sayılı aracın trafik sigorta poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze giderlerinin tahsili istemiyle dava açmıştır.
Davanın açıldığı tarih itibariyle yazılı yargılama usulüne uygun tensip ile yargılamaya başlanmış, dilekçeler aşaması tamamlanmakla dava şartı ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmış ve bu kapsamda hasar dosyası, aile nüfus kaydı—– sayılı soruşturma dosyası, trafik tescil kaydı celp edilerek mahkememiz dosyası içine alınmış, bilirkişi kök ve ek raporları aldırılmış, davacı vekili tarafından 05.05.2017 tarihi talep arttırım dilekçesi sunulmuş, mahkememizin — üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş, ——– Karar sayılı kararı ile hükme en yakın asgari ücret esas alınarak tazminat hesabının yapılması gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar vermiş, dosya mahkememize gönderilmekle yukarıdaki esasa kayıt edilmiş, aktüer uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden rapor aldırılmış, yargılama sırasında kabul edilen 7251 sayılı yasa ile basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Hasar dosyasının incelenmesinde, kaza tarihi itibariyle 45 M 9717 plakalı aracın trafik sigorta poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiği, sigortalının dava dışı müteveffa ——- olduğu, yine aracın kaza tarihi itibariyle malikinin de —– olduğu, poliçenin kaza tarihini kapsadığı, davalı sigorta şirketine davacı tarafından dava öncesinde başvuru yapılmadığı, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya yapılan bir ödemenin olmadığı, poliçe limitinin 150.000 TL olduğu anlaşılmıştır.
Kazaya ilişkin —- sayılı soruşturma dosyasının incelenmesi neticesinde, kaza tespit tutanağına göre meydana gelen kazada müteveffa ——- kural ihlali yaptığının belirlendiği, anılan şahıs dışında üçüncü kişilere atfedilecek bir kusur durumunun olmadığının tespit edildiği, —— ölümü sebebi ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmiştir.
—— Karar sayılı kararı doğrultusunda toplanan tüm deliller ile birlikte dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen 08.11.2021 tarihli raporda özetle, ” 25.08.2009 günü meydana gelen trafik kazasında davalının sorumluluğunun doğup doğmadığının takdiri Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere, anılan kazada —– ölümü sebebiyle eşi —- destekten yoksun kalma zararı oluştuğu, hesaplanan zararla mükerrerlik teşkil eden indirim nedeni varlığının bulunmadığı, kaza tarihinde teminat limiti 150.000,00 TL olmakla, davalının hesaplanan zararla değil, teminat limitiyle sınırlı sorumlu olduğu, teminat limiti aşılmış olmakla, defin ve cenaze gideri tazmin talebi üzerinde durulmasında hukuki yarar kalmadığı, davadan önce davalı sigorta şirketine yöntemince yapılmış başvuru bulunmaması halinde, faizden sorumluluğunun dava tarihinden itibaren başlayacağı; —– aracın ticari vasıta olduğu; davacının avans faizi yürütülmesini istediğinin görüldüğü” yönünde tespit ve değerlendirmede bulunulmuştur.
Bilirkişi raporu her iki taraf vekiline de tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından 10.11.2021 tarihli beyan dilekçesi dilekçesi sunulmuş, davalı vekili tarafından bilirkişi rapora karşı bir beyan ve itirazda bulunulmamış, esasa ilişkin beyan dilekçesi adı altında sunulan tarihsiz dilekçede istinaf öncesi verilen karar doğrultusunda ilamlı takip başlatıldığı tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile hüküm kurulmasını beyan ve talep etmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde öncelikle destek kavramı ile kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan Yasa ve Genel Şartlar hükümleri ve konuya ilişkin Yargıtayın yerleşiklik kazanan içtihatları göz önüne alınarak davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun niteliği ve kapsamı üzerinde mahkememizce değerlendirme yapılmıştır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında,bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. İşletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Dolayısıyla hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir. Karayolları Trafik Kanunu’nda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde: “Aşağıdaki hususlar, ———.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler, b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler, c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre —–sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler, e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile —— sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada —— yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. 2918 sayılı KTK’nın 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve —— kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu —– kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu —— sigortacısının sorumluluğu kapsamından, sadece tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve—– kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır. Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir. Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölümü veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir. Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92. madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı ise 6098 sayılı BK’nın 53/III. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 53/3.(818 sayılı BK madde 45/II) maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Kanunu’nun 53.(818 sayılı BK madde 45) maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.—- ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik —- kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; —- sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir. Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 53/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterilen zarar; desteğin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte destek üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın desteğin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan destek zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Desteğin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir. Dolasıyla destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Ve yine zarar desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarar olduğundan bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; işleten (veya sürücü) murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Somut olaya döndüğümüzde, davacı ——– eşi olup, yukarıda açıkladığımız hususlar göz önüne alındığında vefat edenin davacıya destek olduğunun kabulü gerektiği açıktır. Soruşturma dosyasında toplanan deliller göz önüne alındığında desteğin tam kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat ettiği, desteğin aracın işleteni ve aynı zamanda sürücüsü olduğu, davacının destekten yoksun kalan sıfatıyla, —— sigortacısını hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı tazminat isteminde bulunduğu, 08.11.2021 tarihli hesap raporunda güncel veriler ile talep edebileceği tazminat miktarının 289.252,33-TL olarak hesaplandığı, yapılan hesaplamanın dosya kapsamına ve emsal ve güncel Yargıtay kararlarına uygun olduğu, davacının da üçüncü kişi konumunda olduğu, destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı, davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hakkın, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkı olduğu, ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsü ve aynı zamanda işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihinde yürürlükte olan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın—- sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketi zararın poliçe limiti kapsamında kalan kısmından sorumlu olduğu ve poliçe limitinin de 150.000-TL olduğu anlaşılmakla, davacı davalı sigorta şirketinden 150.000-TL destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecektir.——- tarihinden sonra düzenlenen poliçe ve kazalarda desteğin kendi kusuruyla kazaya ve ölüme sebebiyet verdiği hallerde desteğin destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunamayacağına ilişkin kararlar mevcut ise de davaya konu kaza 25/08/2009 tarihinde meydana gelmiş olup, bu tarihte yürürlükte olan ve yukarıda açıklanan Yasa ve Genel Şartlar hükümleri ve konuya ilişkin Yargıtayın yerleşiklik kazanan içtihatlarına göre; davacının talebi trafik sigortası teminatı kapsamında kalmaktadır——sayılı kararlarında da aynı husus vurgulanmıştır. )
Açıklanan hukuki gerekçeler ile emsal Yargıtay kararları ışığında davacının açmış olduğu destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin maddi tazminat davasının talep arttırım dilekçesi göz önüne alınarak kabulü ile —– sayalı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 150.000-TL destekten yoksun kalma tazminatının 20.06.2013 tarihinden (Yargıtay kararları göz önünde bulundurularak, dava öncesi temerrüt oluşmadığından dava tarihi temerrüt tarihi olarak kabul edilmiştir.) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (Her ne kadar sigortalı araç—-niteliğine haiz ise de davacı vekili tarafından ilk mahkeme kararına karşı faizin türü yönünden istinaf talebi olmadığı göz önüne alınarak) davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya verilmesine dair karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE,
—– sayılı dosyası ile tahsilata tekerrür olmamak kaydıyla,
150.000-TL destekten yoksun kalma tazminatının 20/06/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Karar harcı 10.246,50 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 4,86 TL harcın ve 509,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 513,86 TL mahsubu ile bakiye 9.732,64 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 4,86-TL peşin harcın ve 509,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 513,86 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 24,30-TL başvuru harcı, 357,80-TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.750,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.132,10-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —- esaslara göre belirlenen 18.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.