Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/487 E. 2021/702 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/487 Esas
KARAR NO : 2021/702

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/10/2020
KARAR TARİHİ : 01/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında— satımdan kaynaklı hukuki ilişkinin bulunduğunu, müvekkilinin davalıya — gönderdiğini iş bu— bedelini olan cari hesap alacağını alamadığını, davacının davalıdan cari hesap alacağını talep ettiğini, ancak davalı borcunu ödemediğini, bunun üzerine icra takibi başlattığını, davalının iş bu takibe itiraz ettiğini—- tarihinde başvurulduğunu, davalı-borçlunun toplantıya katılmadığını, iş bu sebepten anlaşma sağlanamadığını belirterek zaman kazanmaya ve kötü niyete müteallik davalı itirazının işlemiş faiz ile ilgili itiraz hariç iptaline, haksız itiraz nedeni ile takip durduğundan davalının %20 icra inkar tazminatına mahkûm edilmesine, masraf ve ücret-i vekâletin de davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacı tarafça cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK 67 vd maddeleri gereğince iptali talebine ilişkindir.
Davacı, davalı ile aralarındaki ticari ilişki bulunduğunu, ticari ilişki kapsamında davalıya faturanın gönderildiğini, davalının faturaları alacağını ödemediğini, fatura alacağı için icra takibine geçildiğini, davalının haksız bir şekilde icra takibine itiraz ettiğini, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmakla, HMK 128. maddesi gereğince, davacının, dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —— yazı yazılmış, —— formları celp edilmiş, dosya bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
02/06/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Davacı Şirket tarafından ibraz edilen 2018 yılına ilişkin ticari defterlerin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve dava konusu ile sınırlı—- kaydıyla defter kayıtlarının birbiri doğruladığı, davacı şirketin defterlerinin Kayıt nizamı bakımından uygun olduğu, davacı şirket lehine veya aleyhine delil kabiliyetleri Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu, Davalı şirket, inceleme günü olan 02.04.2021 tarihinde Mahkemenin kalemine gelmediği, yerinde inceleme talebinde bulunmadığı, iş bu sebeplerden dolayı davalı —– ve belgeleri üzerinde inceleme yapılamadığı, Tarafların tacir olduğu ve taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu, Davacı şirketin ticari defter ve dayanaklarına göre; davacının davalıdan 2018 yılı açılış bakiyesinde kaydi 0,44-TL alacaklı olduğu, davacının davalıya toplam 14.681,69-TL fatura düzenlendiği, davalı tarafın davacı tarafa hiç ödeme yapmadığı, davalının davacıya 4.787,07.-TL tutarında iade faturası düzenlediği, neticesinde takip tarihi itibari ile davacı şirketin davalı şirketten kaydi 9.895,06-TL alacaklı olduğu, takip konusu olan tüm faturalardaki ürünlerin davalı tarafa teslim edildiği, Dava dosyasına sunulan taraflara—- beyan formları incelendiğinde: Davacı Şirketin— faturaları bildirdiği ancak davalı şirketin — iki adet faturayı bildirmediği tespit edilmiştir. Tarafların Beyanlarının uyumsuz olduğu tespit edilmiştir. Davalının beyan etmediği fatura toplamının—-, Davacının dava dilekçesinde takip tarihi öncesinde işlemiş faizi talep etmediği, davacı şirketin davalı şirketten takip sonrası talep edebileceği faiz miktarının tutarının infaz aşamasında—- hesap edilebileceği, Davacının icra inkâr tazminatı taleplerine ilişkin takdirin — ait bulunduğu…” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, itirazın iptali davaları için de geçerlidir. Yani, itirazın davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Faturanın delil olarak kullanılabilmesi için taraflar arasında sözleşmenin bulunması gerekir. Fatura sözleşmenin ifası yönelik belge hükmündedir. Sözleşmenin kurulmasına yönelik fatura ispat kulfeti açısından sonuç dogurmaz. Taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun ispat kulfeti davacı taraftadır. Davacı sözleşmenin bulduğunu ve faturaya konu malın davalıya teslim edildiğini ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında sözleşme iliskisi yoksa fatura ispat külfeti açısından sonuç dogurmaz. Ayrıca faturanın usulüne uygun olarak tebliğ edildiği davacı tarafca ispatlanması gerekir.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş, taraflara inceleme gün ve saatinde ticari defter ve kayıtları incelemek üzere süre verilmiş, davacı ticari defter ve kayıtları incelenmiş, davalı tarafından inceleme gününde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği anlaşılmış, davacı ticari defterleri ve dosya kapsamı dikkate alınarak bilirkişi raporu düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222/3 maddesinde; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1) (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” denilmektedir.
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari —— olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari ——- başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır. ———-Karar sayılı ilamı,—– sayılı ilamı) Bu kapsamda kanun koyucu tarafından —— tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan——“—– tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir. Esasen Yargıtay tarafından içtihatlar ile kabul edilen hukuki durum anılan kanun değişikliği ile yasal düzenlemeye kavuşmuştur.
Davalı taraf usulüne uygun ihtara rağmen ticari defterlerini süresinde ibraz etmemesi sebebiyle davacının, davalı ile arasındaki ticari ilişkiyi ve dayanmış olduğu cari hesaba ilişkin alacağını ispat ettiğinin kabulü gerekir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafından süresi içerisinde ticari defter ve kayıtların sunulmadığı, davacı ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme ve HMK yapılan yeni değişiklik dikkate alındığında davacının dava konusu alacağını ispat ettiği, ayrıca davalı tarafından dava konusu faturaların (iki adet hariç) —– formu ile bildirildiği, başka bir deyişle davalının faturalara konu malları teslim aldığı, davalı tarafından borcun sona erdiğine ilişkin sunulmuş herhangi bir delilin olmadığı anlaşılmış, anılan gerekçelerle davanın kabulüne,—- takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile, 9.895,06-TL asıl alacak (dava dilekçesi ile işlemiş faizi talebinde bulunulmadığı ve taleple bağlılık ilkesi gereği) ve takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi üzerinden takibin devamına karar verilmiştir.
İtirazın iptali davalarında davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun itirazında haksız olması ve alacağın likit olması şarttır. (——-) Dosyaya konu alacağın cari hesap alacağına dayanması sebebiyle alacağın likit ve davalının haksız olduğu anlaşıldığından, hükmedilen asıl alacak miktarı ——- Karar sayılı ilamı) üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Her ne kadar davalı, icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş ise de; alınan —-raporunda davacı ile davalı arasında cari hesap ilişkisi bulunduğu sabit olmakla TBK 89. Md gereği alacaklının yerleşim yerinin de yetkili olduğu, davacı tarafından yetkili icra dairesinde takip yapıldığı anlaşıldığından davalının icra dairesinin yetkisine ilişkin itirazlarına itibar edilememiş, —— aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
-Davalının—–esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile, 9.895,06-TL asıl alacak (dava dilekçesi ile işlemiş faizi talebinde bulunulmadığı ve taleple bağlılık ilkesi gereği) ve takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi üzerinden takibin DEVAMINA,
2-Hükmedilen asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 675,93-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 105,50-TL harcın mahsubu ile bakiye 570,43-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 105,50-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40-TL başvuru harcı, 7,80-TL vekalet harcı, 70,50-TL tebligat ve müzekkere gideri, 850,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 982,70-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Gerekçeli karar yazım tarihi itibariyle UYAP üzerinden yapılan kontrollerde —– yönünden düzenlenmiş sarf kararı bulunmadığı anlaşılmakla arabuluculuk sarf kararının düzenlenmesi halinde TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca arabuluculuk ücretinin (sarf kararı ile belirlenecek tutarın) davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığını,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden 24 Kasım ———– yayımlanan ve yürürlüğe giren/ karar tarihinde geçerli—- 13 maddesindeki esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.