Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/476 E. 2022/467 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/476 Esas
KARAR NO : 2022/467

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09.10.2020
KARAR TARİHİ : 31.05.2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında —- tarihli sipariş ve tedarik sözleşmesi akdedildiğini, bu sözleşmeye istinaden yapma ve yapmama edimi yani taahhütler bölümünde yer alan sipariş tarihinden itibaren 30 iş günü içersinde tedarik sözleşmesinin konusu mallar davacıya teslim edilmediğini, yine bu sözleşmeye göre taahhüte aykırı davranığını, Davacının süresinde, her ne kadar bu eksikliklerin tamamlanması ve taahhütlerin yerine getirilmesi için bildirimlerde bulunmuş ise de, bir sonuca varılamadığını,— numaralı ihtarnamesi ile davalıyı temerrüde düşürüldüğünü, bu sözleşmeye istinaden, davalı şirketin, sözleşmenin 4.maddesinde geçen ve içeriğinde belirtilen her— ödemeyi Kabul ve taahhüt ettiğinin açık olduğunu, Her ne kadar, tam tazmin miktarı taraflarınca saptanamamış ise de, mahkemenin takdiri ve tayin edilecek hesap bilirkişi nezdinde yapılacak hesap sonucu doğacak tazminata hüküm kurulmasını, hak ve hukuk açısından davacının zararını bir nebze olsa da örteceğini, bu — Sözleşmesine istinaden ,— diğer günler için gecikme bedeli ve ceza-i şartı ,davalının geciktiği her gün için ayrı ayrı hesap yapılarak ve ayrıca davalının temerrüte düşmesinden sonrası içinde her gün için işleticek yasal faizi ile, sözleşmenin 4.maddesi nazarında hesaplarak ödetilmesine hüküm kurulmasını, davacının uğradığı zarar, ziyan ve ticari itibar kaybından dolayı sözleşmenin Cezai şart maddesinin işletilmesini, Geciken ve taahhütün aşıldığı her gün için işletilecek faizi ile beraber hesabın yapılarak bu tazminat ödencesinin hukuk ve adalet adına yapılarak davacıya ödetilmesine karar verilmesini, tüm dava yargılama giderleri ile beraber vekalet ücretinin de davalıya yükletilmesine karar verilmesini, talep ve dava ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapıldığı ancak süresinde cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibari ile sözleşmeye aykırılık iddiası ile sözleşme kapsamında talep edilen cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, davalı şirket yetkilisi isticvap edilerek duruşmada dinlenmiştir.
Davalı şirket yetkilisi —tarihli celsede isticvap için hazır bulunmuş, kendisine dosya kapsamında yer alan — kaşe ve imzalarını —- — yazı gösterilmiş, davalı şirket yetkilisi tarafından, ” —-yazının altındaki imza bana ait değildir,—— teslim edilir. O kişiler de —— şirketleri aracılığıyla alıcı şirkete ulaştırır. Gayri resmi olarak alacağımız bulunmaktadır, ” yönünde beyanda bulunmuştur.
Davanın niteliği gereği tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi esas olup, dosya mali müşavir bilirkişi ile nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiye tevdi hususunda ara karar kurulmuş, gerekli ihtarlar duruşmada hazır bulunan davacı vekiline tefhim edilmiş, verilen kesin süre içinde davacı tarafından bilirkişi ücreti yatırılmamış, inceleme gün ve saatinde de hazır bulunmayıp herhangi bir mazeret de bildirilmemiştir. İnceleme gün ve saatinde davalı taraf ticari defter ve kayıtları ile birlikte hazır bulunmakla birlikte ispat yükü kendisinde olan davacı tarafından bilirkişi ücreti yatırılmadığı için davalı şirketin defterleri üzerinde inceleme yapılamamıştır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde,—– hususu sabit olup, anılan sözleşmenin incelenmesinde, tedarikçi davalı şirket tarafından ——– olduğu, sözleşmenin 4.a.maddesinde—-davalı şirket tarafından sipariş konusu parça ve/veya ürünleri tedarik sözleşmesi ve ürün görselleri ve —- mutabakata varılan zamana uygun olarak teslim etmek zorunda olduğu ve sözleşmede belirtilen sürede teslim edilemez ise geciken her gün için 5,000,00 USD para cezasını ödemeyi kabul ettiği, teslim süresinin sözleşmenin imzalanması ile birlikte 30 gün olduğunun kararlaştırıldığı görülmektedir. İş bu davada davacı tarafından malların süresinde teslim edilmediği iddiası ile cezai şart talep edilmiş olup, davalı tarafından ise malların gecikmeli olarak teslim edildiğini ancak bunun sebebinin davacı tarafın ödeme yapmamasından kaynaklandığını, malların tamamının teslim edildiğini davacı taraftan alacaklı olduğunu savunmaktadır. Dosya kapsamında yer alan davalı tarafın kaşe ve imzasına————- yazıda üretilen——–üretiminin devam ettiği üretimin bitimine mütakip teslim edileceği bildirilmiştir. İş bu hususta davacı vekiline verilen süre içinde mahkememize 09.03.2021 tarihinde uyap üzerinden sunmuş olduğu dilekçesinde 100 adet teslim edilmemiş ürün olduğu, teslim edilen —–bir atölyede davacı tarafından fazladan masraf yapılarak giderildiği, toplam 500 adet ürün üzerinden cezai şart incelemesi yapılmasının doğru olacağı beyan edilmiş olmakla birlikte beyanları destekleyici yazılı bir delil dosyaya ibraz edilmemiştir. Bilindiği üzere ceza koşulu Türk Borçlar Kanunu’nun 179 ila 182 nci maddelerinde düzenlenmiş olup, borçlunun, asıl borcunu ilerde hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği edime denir. Bu nedenle ceza koşulu, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlâli ile doğabilecek olan fer’î bir edimdir. Sözleşmede kararlaştırılmamış olsa dahi temerrüt hâlinde TBK’nın 125 inci maddesinin birinci fıkrası hükmünce alacaklı gecikme tazminatı talep edebilir ise de, ceza koşulunun istenebilmesi için sözleşmede bununla ilgili açık hüküm bulunması şarttır. Ceza koşulunun esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri ise, borcun ihlali hâlinde borçlu tarafından ödenecek tazminatı önceden ve götürü olarak belirlemektir. Bu iki temel amacı dışında, ceza koşulunun diğer bir amacı da, —– borçlunun ceza — ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır. Somut davada uygulanması gereken Türk Borçlar Kanunu’nun 179 uncu maddesi; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” hükmünü içermektedir. Maddenin birinci fıkrasında seçimlik ceza koşulu düzenlenmiştir. Buna göre sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi hâlinde ödenmek üzere ceza koşulu kararlaştırılmış ve aksi de sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartın ödenmesini isteyebilir. Seçimlik cezai şartta alacaklı seçimlik bir yetkiye sahiptir. Buna göre o şartın gerçekleşmesi yani borçlunun asıl edimi hiç veya gereği gibi ifa etmemesi durumunda ya asıl edimin ifasını ister ya da bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini talep eder. Seçimlik ceza koşulunda, aksi sözleşmede öngörülmemiş ise, alacaklı hem asıl edimin ifasını hem de ceza koşulunun ödenmesini isteyemeyecektir. İkinci fıkrada düzenlenen ifaya ekli ceza koşulunda ise alacaklı, açıkça vazgeçmiş veya ifayı kayıtsız şartsız kabul etmiş olmadıkça, hem sözleşmenin ifasını hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir. Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen ceza koşulu ise maddenin üçüncü fıkrasında hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun ceza koşulunuı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat etme hakkı saklı tutulmuştur. Yasal açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, sözleşmede cezai şartın belirlenen zamanda ifa edilmemesi durumu için kararlaştırıldığı, hal böyle olmakla cezai şartın ifaya eklenen cezai şart olduğu, bu doğrultuda da davacı tarafın hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebileceği açıktır. Ancak dosya kapsamında ürünlerin teslim edilip edilmediği edilmiş ise ne kadarının teslim edildiği hususu belli olmadığı gibi davacı tarafından bilirkişi talebinde bulunulmasına rağmen ücret de kesin süre içinde yatırılmamış olup bu noktada bilirkişi incelemesi de yaptırılamamıştır. Yine davacı tarafa eğer bu mallar zamanından sonra ama teslim edilmiş ise cezai şart talep edebilmesi için yine ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmaması gerekir ki bu hususta da bir delil mevcut değildir. Hal böyle olmakla davacı tarafından iddialar ispatlanamamış olmakla açılan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Açılan davanın REDDİNE;
2-Karar harcı 80,70-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 512,33- TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 431,63‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6325 sayılı yasanın 18-A/13. Bendi ——— arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazine adına gelir kaydına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli——— esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.