Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/374 E. 2021/998 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/374 Esas
KARAR NO : 2021/998

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 09.03.2012
KARAR TARİHİ : 02.11.2021

Mahkememizde görülmekte olan Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı bankanın davalı borçlu ——– dosyalarından alınmış ihtiyati haciz kararlarının—— dosyaları ile infaz edildiğini ve başlatılan icra takiplerinin ——–günlerinde tatbik edilmiş olan hacizlerde borçlu şirkete ait haczi kabil menkul mala rastlanılamadığını, davacının alacağını tahsil amacıyla —- icra dosyasından —- gönderildiğini, gelen yazı cevabından—- ile borçlu şirket ile ——- doğan her tür ve nitelikteki alacaklarının—– bildirildiğini, yine temlik sözleşmesine —- tarihinde davalı ——-hesabına ödendiğini, İİK 280 ve devamı maddelerinde belirtilen hükümler sebebiyle davalı borçlu şirket ile diğer davalı şirket arasında akdedilen temlik sözleşmesinin iptalinin talep edildiğini, hacizler neticesinde her iki icra dosyası kapsamında davalı borçluya ait haczi kabil mala rastlanılamadığını, bu hususun tutulan haciz zabıtlarında açıkça belirtildiğini, haciz zabıtlarının muvakkat haciz vesikası hükmünde olduğunu, dava konusu alacağın temliki işleminin iptale tabi olduğunu, yapılan devrin alacaklıları zarara uğratmak amacıyla yapılmış bir işlem olduğunu, belirtilen nedenlerle devir ve temlike—– İİK 277 ve devamı maddeleri hükümlerine göre iptaline, temlik sözleşmesi gereğince davalı—-ödemelerin tespiti ile bu davalıdan İİK 283/2 gereğince nakden tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı —–dilekçesinde; tasarrufun iptali davasının şartlarının oluşmadığını, bu davanın dinlenebilmesi için alacağın kat’i aciz vesikasına bağlanması gerektiğini, davacı tarafın haczi kabil mal bulunmadığı şerhini ihtiva eden haciz tutanaklarını davasına dayanak yaptığını, borçlunun gösterilen adresinde yapılan hacizde, haczi kabil mal bulunamamış olması halinde ilke olarak tutulan tutanağın aciz vesikası hükmünde olduğunu, ancak bunun yasal sonuçlar doğurabilmesi için, borçlunun mal varlığına ilişkin yapılan araştırmada olumlu bir sonuç alınamaması ve haciz yapılan yerdeki adresi ile bağını koparmamış olması gerektiği, borçlunun haciz yapılan adresten ayrılmış ise haciz yapılan yerde bulunamadığı için haczi kabil mala rastlanılamamasına ilişkin tutulan tutanağın şekli olup yasada maddi anlamda kesin —- sonuçlarının doğurmayacağını, icra dosyalarının tetkikinde haciz tutanaklarında boçlunun adresini terkettiğinin açıkça yazılı olduğunu, dolayısıyla haciz tutanaklarını aciz belgesi hükmünde olmadığını, borçlunun adresinden taşındığı açık olduğuna göre bu eski adreste yapılan haciz işlemi sırasında borçlu ve borçluya ait malın bulunamamasının gayet doğal olduğu, icra dosyalarında borçlulara —- haczi yapıldığını, bu durumda ne kat’i ne de geçici aciz belgesinden bahsedilebileceğini, dava şartı oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dava konusu edilen alacağın temlikine ilişkin tasarrufun mutad ödeme vasıtası olduğunu, davacı bankanın iki ayrı şubesinden kullandırılan toplam 462.000TL kredi borcunun banka tarafından tahsil edildiğini, icra dosyalarının sadece ferilerinin ödenmediğini, davacı tarafın kötü niyetli olup, açılan davanın haksız olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- davalı şirket arasında —imzalandığını, taraflar arasındaki çalışma prensibinin cari hesaba dayalı olduğunu, davalı şirket tarafından yapılan peşin ödemeler, hizmet verildikçe eritildiğini, sözleşme gereğince davalı şirketin ödediği peşinatlar, verilen hizmetler ile eritilmediği — istinaden bir kısım kambiyo senetleri verdiğini —-tarihinde davalı şirkete temlik —- müvekkili şirkete halen borçlu olduğunu, davalı şirketin alacaklılara zarar verdiği kastı ile hareket etmiş olsaydı, borçlusunun–almak yerine söz konusu bu alacağı daha önceden başlatıp kesinleştireceği, icra dosyaları ile haczetmeyi tercih edeceğini, davacının elinde geçerli muvakkat ya da kat’ i aciz vesikası bulunmadığından, İİK 277/1 anlamında dava şartı gerçekleşmediğini, borçlular adına kayıtlı başkaca menkul, gayrimenkul, hak ve alacaklar bulunduğunu ve davacı banka tarafından haciz işleminin uygulandığının görüldüğünü, bu nedenle salt haczi kabil mal bulunmadığına yönelik tutanağın borçluların aciz halinde olduğunun göstergesi olmadığından, geçici aciz vesikası olarak değerlendirilemeyeceğini, kaldı ki davacı bankanın teminata bağlı alacaklarını teminat tutarında daha düşük bir bedel karşılığında temlik ettikten sonra tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile başlattığı diğer dosyalardaki haczettiği mal ve hakları bu dosyalarda haczetmeyerek borçlusunun aciz halinde olduğunu söylemesinin iyi niyetle bağdaşmayacağını, belirtilen nedenlerle usule ilişkin itirazların kabulü ile davanın usulden reddine, aksi halde davacının iddiaları somut gerçekleri yansıtmadığından haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, —— tarihli duruşmada 7251 Sayılı Yasanın 58. maddesi ile TTK’nın 4/2 maddesinde yapılan değişiklik neticesinde yargılamaya basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Davanın geçirmiş olduğu safahat incelendiğinde, davanın ilk olarak —– açıldığı, daha sonra ——- numarası ile aktarıldığı, yapılan —— tarihinde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildiği, davacı vekili tarafından temyiz edildiği, —–karar sayılı ilamı ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına, kararı verildiği ve mahkememizin yukarıdaki esas numarasını almış olduğu anlaşılmıştır.
—— borçlularının—– miktarlı bonoya dayanarak 04.11.2011 tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, takibin kesinleşmesi ile borçluların tespit edilen menkul ve gayrimenkulleri üzerine haciz işlemi uygulandığı,—- tarihinde hacze gidildiği, —- — menkul mal bulunamadığına ilişkin tutanak oluşturulduğu görülmüştür.
—– borçlularının——- tarihinde kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, takibin kesinleşmesi ile borçluların tespit edilen menkul ve ——borçlunun tanınmadığı beyanı üzerine boçluya ait hacze kabil mal bulunamadığına ilişkin tutanak oluşturulduğu görülmüştür.
—- cevabının dosyamıza celp edildiği anlaşıldı.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, toplanan deliller doğrultusunda; davacı bankanın davalı ——- dosyalarından alınmış ihtiyati haciz kararlarının—– edildiğini ve başlatılan icra takiplerinin —- kesinleştiğiniç borçlu şirketinin —–günlerinde tatbik edilmiş olan hacizlerde borçlu şirkete ait haczi kabil menkul mala rastlanılamadığını, davacının —- icra dosyasından — gönderildiğini, gelen yazı cevabından—- günlü temlik sözleşmesi ile borçlu şirket ile —– — doğan her tür ve nitelikteki ———–devir ve temlik olduğunun bildirildiğini, yine temlik sözleşmesine istinaden—– tarihinde davalı —– ödendiğini belirterek İİK 280 ve devamı maddelerinde belirtilen hükümler sebebiyle davalı borçlu şirket ile diğer davalı —- akdedilen temlik sözleşmesinin—- ödemelerin tespiti ile bu davalıdan İİK 283/2. Maddesi gereğince nakden tazmini talep ettiği, yapılan yargılamada taraflar arasındaki borcun kaynağı kambiyo senedinin düzenlenmesi,—- temliğin borçtan sonra yapıldığı ancak — olduğu için düzenleme tarihinde borç doğmuş olduğundan —oluştuğu, yine davalılar —cari hesap ilişkisinin olduğu, ayrıca dava dilekçesi ekinde belli taşınmaz mal devredilme sözleşmesinin bulunduğu, tarafların ilişkili olmaları nedeniyle birbirlerinin mali durumları bildikleri, aciz halinin söz konusu olduğu yine yapılan temlik sözleşmesiyle alacaklıyı zarara uğratma kastının bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulü ile davalı ———-borçlu şirket ile ——- Sözleşmeden doğan her tür ve nitelikteki alacaklarının ——– iptaline ve temlik sözleşmesi gereğince davalı—— toplam —- itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte İİK 283/2. maddesi gereğince davalı——– davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar hakkında açılan davanın KABULÜ İLE;
Davalı borçlu——– sözleşmesi ile borçlu ——- doğan her tür ve nitelikteki alacaklarının 160.000,00-TL lik kısmının davalı—— temlikine ilişkin tasarrufun iptaline,
-Temlik sözleşmesi gereğince davalı ——-dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte İİK 283/2. maddesi gereğince davalı —– davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.376,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 448,90-TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 2.376,00-TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 21,15-TL başvuru harcı, 501,00-‬TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 522,15-TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde —- göre belirlenen 6.175,92-TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333. maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili, davalı—– yüzlerine karşı diğer davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.