Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/368 E. 2022/609 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/368 Esas
KARAR NO : 2022/609

DAVA : Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 31/08/2020
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar—- karşılığında teslimine ilişkin ——-
sözleşmesi/formu imzalandığı, davacı şirket, takas bedelini ve takasa konu ———
davalı şirkete teslim ettiğini ve sözleşmede üzerine düşenleri gereği gibi ifa ettiğini, davalının
sözleşme gereği —– ——— davacı şirkete teslim ettiğini, teslim edilen makinenin,—– gönderildiğini, davacı tarafından davalı şirketten ayıpların düzeltilmesinin talep
edildiğini,—— tarafından makinenin kontrolü ve tamirinin
yapıldığını, ancak arıza ve ayıpların giderilemediğini—- gönderilmesinin
gerektiğinin davalı şirket tarafından beyan edildiği ve davacı şirketinde makineyi —–gönderdiğini, davalı tarafından —– edildiğinin beyan edilip ———davacıya tekrar teslim edildiğini, ancak teslim edildiği —–ayıpların giderilmediği ve hala söz konusu makinelerin kendisinden beklenen işlevleri yerine
getirmediğinin ekspertiz raporu ile tespit edildiği, satış sözleşmesine göre makinenin —- olduğu, davacının davalı şirkete işbu durumu düzeltmesi —– ihtarname gönderdiğini ancak, davalı şirket tarafından herhangi bir geri dönüş alınmadığı, davalının ağır kusurlu olduğu davalı şirketin ——- oluştuğunu, sözleşme tarihinden işleyecek şekilde ticari faiziyle birlikte talep ettiklerini, davacı şirketin kazanç ve itibar kaybına karşılık manevi tazminat taleplerinin olduğu belirtilmiş ve ürünlerin hem satışı, hem tamiri, hem de iadesi için yapmış olduğu her türlü giderler ile ayıptan doğan toplam 30.564,51-TL’lik zararının, sözleşme tarihinden itibaren başlayacak olan ticari faiziyle birlikte, davalı şirketçe
tarafımıza ödenmesine, müvekkilinin yaşadığı ticari itibar kaybı ve 2 yıllık kazanç kaybının
karşılığı olarak 50.000,00-TL’lik manevi tazminatın ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki sözleşmeye konu—– ayıplı olması sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın tahsili talebine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında makine satımı için sözleşme akdedildiğini, dava konusu makinenin ayıplı olduğunu, makinenin ayıplı olması sebebiyle maddi ve manevi zarara uğradığını, ayıp sebebiyle uğranılan maddi ve manevi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmakla, HMK 128. maddesi gereğince, davacının, dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —- Mahkemesine talimat yazılarak tanıklar dinlenilmiş,—- edilerek mahkememiz——- alınmış—— bilirkişi heyet raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
08/05/2022 tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle, “——- alımı hususunda sözleşme imzalanıp imzalanmadığı hususunda: Borçlar mevzuatı -bakımından yapılan değerlendirme neticesinde taraflar arasında ————-kelimesi işaretlenmiştir) başlıklı sözleşmenin imzalandığı; işbu sözleşmede “— davacının, “—– davalının kaşesinin ve imzasının bulunduğu;———. İki kalemde—–alınacaktır. ——-garantilidir.” ifadesine yer verildiği; TBK m. 1 hükmüne göre sözleşme özgürlüğünce “karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarının açıklanmasıyla” sözleşmenin
kurulduğu; sözleşmedeki irade beyanları TBK m. 19/I hükmünce yorumlandığında—-“— kurulduğu;
TBK m. 282 hükmüne göre “Mal değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer tarafa bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak
başka bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.”; TBK m. 283 hükmüne göre ise “Satış sözleşmesine ilişkin hükümler, mal
değişim sözleşmesine de uygulanır; buna göre taraflardan her biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı, kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı durumundadır.”; buna göre ise uyuşmazlıktaki ayıp iddiası bakımından davacının alıcı,
davalının ise satıcı konumunda olduğu; TBK m. 207 vd. hükümlerinde düzenlenen satış
sözleşmesine ilişkin ayıptan sorumluluk —- uygulama
alanı bulabileceği; dava konusu makinaların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliği—— davacının ayıp ihbar yükümlülüğünü süresinde ve usulüne uygun bir şekilde yerine getirip getirmediği hususunda:
a. Teknik inceleme neticesinde aracın gizli ayıplı olduğu, davacının gizli ayıbı tespit ettikten sonra derhal davalıya ayıp bildiriminde bulunduğu,
b. Tacir olan davacının davalıya yaptığı ayıp bildirimlerinin TTK m. 18(3) hükmünce
usulüne uygun olup olmadığını takdirin, münhasıran Sayın Mahkeme’ye ait
olduğu, sözleşmeden dönme ve dava konusu makinaların satım bedelinin iadesini talep edip
edemeyeceği hususunda: Davacı, dava dilekçesinin sonuç kısmında ürünlerin satışı, tamiri ve iadesi için yapılmış olan giderler ile ayıptan doğan 30.564,51TL.lik zararın
sözleşme tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle ödenmesini talep etmiş olup
a. eğer Sayın Mahkemece alıcı davacının TBK m. 223/II, c. 2 ve 3 hükmünce gizli
ayıbı —– davalıya bildirdiği ve böylece bildirim külfetini derhal yerine getirdiği kabul edilecek olur ise borçlar mevzuatı bakımından yapılan değerlendirme neticesinde TBK m. 227 hükmünde düzenlenen seçimlik haklardan
birini kullanabileceği, bu kapsamda davacının dava dilekçesinde talep ettiği – “ürünlerin satışı, tamiri ve iadesi için yapılmış olan giderlerin” ise TBK m. 227/I hükmüne göre,
– “ayıptan doğan —– zararın” TBK m. 227/II hükmüne göre (TBK m.
112 hükmüne atıfla) talep edilip edilemeyeceğini takdirin, münhasıran Sayın Mahkeme’ye ait olduğu,
b. Teknik inceleme —– için yapılmış olan giderler” olarak davacının ayıp nedeni ile harcamış olduğu hasar onarım bedeli,
nakliye bedeli ve ikame araç bedelinin toplamda —- olduğu,
c. Dava dilekçesinde “ürünlerin satışı, tamiri ve iadesi için yapılmış olan giderlerin” ve “ayıptan doğan —- zararın” sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiz ile birlikte tahsili talep edilmiş olsa da sözleş———–tarihinden itibaren faizin işletilemeyeceği, sözleşmenin kurulduğu tarihte davalının bu bedelleri ödeme borcu bakımından temerrüde düşmediği, takdirin, elbette münhasıran Sayın Mahkeme’ye ait olduğu,
kazanç kaybı ve ticari itibar kaybı sebebiyle manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise miktarının tespiti hususunda: Davacı, ayıp dolayısıyla oluşan kazanç ve itibar kaybına karşılık manevi tazminat talep etmiş olup borçlar mevzuatı
bakımından yapılan değerlendirme neticesinde TBK m. 49/I ve 58/I hükümleri ile Yargıtay kararları gereğince üzüntünün manevi tazminat gerektirebilmesi için kişilik
hakkının ihlali sonucu oluşması gerektiği; dolayısıyla manevi tazminat talep edilebilmesi için kişilik hakkına hukuka aykırı tecavüzle manevi zarar (kişilik hakkına vaki tecavüzden—- uygun illiyet—-bağının bulunması gerektiği; kanun ve doktrin uyarınca sözleşme ihlali dolayısıyla manevi tazminata hükmedilmesi için kişilik haklarına saldırının olması zorunlu olduğundan huzurdaki davada bu unsurun gerçekleşip gerçekleşmediği; HMK m.
194(1) hükmünce davacının iddia ettiği olayların kişilik hakkını ihlal ettiği hususunu
somutlaştırıp somutlaştırmadığı, varsa manevi zararın miktarı hususunu takdirin,
münhasıran Sayın Mahkeme’ye ait olduğu,
Mali inceleme neticesinde:
a. Davacı tarafından ibraz edilen —– yıllarına ilişkin ticari defterlerin; açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı ve defter kayıtlarının birbiri
doğruladığı, ticari defterlerinin Kayıt nizamı bakımından uygun olduğu davacı şirket lehine veya aleyhine delil kabiliyetleri Sayın Mahkemeniz takdirinde olduğu,
b. Davalı şirket, —- tarihinde, ticari defterlerini ibraz etmemesi ve yerinde inceleme talebinden bulunmaması sebebiyle davalı şirketin ticari defterlerinde inceleme yapılamadığı,
c. Davacının dava konusu iş makinası için toplam —— masraf ödemesi yaptığı, Davacının ayıp nedeni ile harcamış olduğu hasar onarım—-araç bedelinin toplamda —- olduğu…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
Maddi tazminat talebi yönünden;
Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, tazminat davaları için de geçerlidir. Yani, tazminat davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Eldeki davada, davacı —- tarihinde yapılan satış sözleşmesi ile takas olarak ve üzerine —- verilerek anlaşmaya varılan ve davacı tarafından alınan —— makinesinin ayıplı olduğu iddia edildiğinden, davacının ayıp iddiasını ve ayıp sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararı ispat etmesi gerekmekte olup, ispat yükü davacı taraftadır.
Alıcının ayıba karşı seçimlik hakları TBK 227 maddesinde düzenlenmiş olup; “Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.
2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.
3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.” denilmektedir.
Somut olayda, davacı tarafından dava konusu iş makinesinin ayıplı olması sebebiyle satış sözleşmesinden dönülerek ayıp sebebiyle satış bedeli, uğranılan maddi ve manevi zararın talep edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için mahkememizce dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, taraf ticari defterleri ve dosyadaki deliller ve belgeler incelenmiş, davalı tarafından defter ibrazından kaçındığı, davaya konu ———– ——- gizli ayıplı olduğu ve gizli ayıp sebebiyle davacının——— olduğu tespit edilmiştir. Bilirkişi heyet raporundaki tespitin dosya kapsamına ve sunulan belgelere uygun olduğu, dava konusu —– makinesinin gizli ayıplı olduğuna kanaat getirilmiştir.
Davacı her ne kadar dava dilekçesi içeriğinde ve sonrasında sunduğu dilekçelerinde sözleşmeden dönme ve satış bedeli ile uğranılan maddi ve manevi zararların tazminini talep etmiş ise de; dava dilekçesi sonuç bölümünde; “ürünlerin hem satışı, hem tamiri, hem de iadesi için yapmış olduğu her türlü giderler ile ayıptan doğan toplam —– tarihinden itibaren başlayacak olan ticari faiziyle birlikte, davalı şirketçe tarafımıza ödenmesine,” talep ettiği anlaşılmaktadır. Ayrıca—– tarihli bilirkişi raporunda dava konusu —– makinesinin devir tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin —-civarında olduğu belirtilmiştir.
TBK 227/4-5 maddesinde; “Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” denilmektedir.
08/05/2022 tarihli bilirkişi heyet raporu gereği davacının ayıp sebebiyle toplam zararının 16.195,50-TL olduğu, dava konusu——– makinesinin devir tarihi itibariyle piyasa rayiç değerinin —— civarında olduğu, ayıp sebebiyle uğranılan zarar ile dava konusu aracın satış bedeli dikkate alındığında aralarında ciddi fiyat farkının bulunduğu dikkate alındığında TBK 227/4-5 maddeleri gereğince davacının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının yerinde olmadığı, dosyadaki durumun bunu (sözleşmeden dönmeyi) haklı göstermediğine kanaat getirilmiş, davacı talebinin TBK 227/2-4 maddesi kapsamında (TBK 227/2 md ; “Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme” ve ” satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir”) değerlendirilmiş ve yargılamaya bu tespit üzerinden devam edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında yapılan 02/03/2020 tarihli sözleşmeye—–ayıplı olduğu, davacının ayıp sebebiyle uğradığı toplam zararının —- olduğu, davacı tarafından dava konusu araçtaki ayıbın tespiti için ekspertiz raporu alındıktan sonra (derhal,hemen) noter kanalı ile bildirimde bulunulduğu, dosya kapsamındaki süre dikkate alındığında davacının ayıp ihbarını süresi içerisinde yerine getirdiği, davacı tarafından dava konusu ayıplarla ilgili ekspertiz rapor yapıldıktan sonra———- ihtarnamesinin davalıya gönderildiği, ihtarnamede —– tebliğ olduğu dikkate alındığında dava konusu ayıp zararı yönünden temerrüt tarihinin 23/06/2020 tarihi olduğu, davacının faiz başlangıç tarihine ve fazlaya ilişkin taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmış, davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; —- itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin tüm maddi tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Manevi tazminat talebi yönünden;
Davacı tarafından, dava konusu ayıp sebebiyle uğradığı itibar kaybı ve elde etmesi beklenen kazanç karşılığı olarak manevi tazminat talep edilmiştir.
Manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan —–eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ızdırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkabilir. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlamıştır. Bunlar, kişilik değerlerinin zedelenmesi (Medeni Yasa 24), isme saldırı (Medeni Yasa 26), nişan bozulması (Medeni Yasa 121), evlenmenin feshi (Medeni Yasa 158), bedensel zarar ve ölüme neden olma (Eski Borçlar Yasası 47) durumlarından biri ile kişilik haklarının zedelenmesidir (Borçlar Yasası 49, TBK 56).
Bunlardan Medeni Yasa’nın 24. maddesi ile Borçlar Yasası’nın 49. (TBK 56 md) maddesi daha kapsamlıdır. Medeni Yasa’nın 24. maddesinin belli yerlere yollaması nedeniyle böyle bir durumun bulunduğu yerde, onu düzenleyen kurallar (örneğin; Medeni Yasa’nın 26, 174, 287); bunların dışında Borçlar Yasası’nın 49. (TBK 56 md) maddesi uygulanır.
Medeni Yasa’nın 24. ve Borçlar Yasası’nın 49. (TBK 56 md.) maddesinde belirlenen kişisel çıkarlar, kişilik haklarıdır. Kişilik hakları ise, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel———- insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, ——–olarak iki kesimlidir. Tekniğin gelişimi ve yaşam koşullarına göre belirlenmiş varlıklar, açıklanan olgularla çevrelendirildiğinde, davaya konu olayın bu çerçeve dışında kalması durumunda manevi tazminat isteği reddedilmelidir.
Davacı tarafça itibar kaybı ve elde etmesi beklenen kazanç karşılığı sebebiyle manevi tazminat talep edilmiş ise de; dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler alınan bilirkişi raporu, dinlenen tanık beyanları dikkate alındığında davacı şirketin dava konusu işlemler sebebiyle itibar kaybına ve kar kaybına uğradığının yöntemince ispat edilemediği anlaşılmış, davacının manevi tazminat talebin reddine karar verilmiştir, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE;
Maddi tazminat talebi yönünden;
1-Davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; —-itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının fazlaya ilişkin tüm maddi tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
Manevi tazminat talebi yönünden;
3-Davacının manevi tazminat talebin REDDİNE,
4-Karar harcı 1.106,31-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.376,08-TL harcın mahsubu ile artan 269,77‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından tarafından yapılan 54,40-TL başvuru harcı, 7,80-TL vekalet harcı, 260,70-TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.322,9‬0-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 667,99-TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca —haklılık oranına göre 265,35-TL’sinin davalıdan kalan —- davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Maddi tazminat talebi yönünden; Davanın kabul edilen kısmı için davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —–. 13/2 maddesindeki esaslara göre belirlenen 5.100,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.