Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/234 E. 2021/85 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/234 Esas
KARAR NO : 2021/85
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 02/07/2020
KARAR TARİHİ : 26/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının sigortalısı olan —- poliçe numarası ile kasko sigortasıyla sigortalanmış — tarihinde akşam saatlerinde —- bulunan marketten alışveriş yapıp çıkarken aracın önündeki— etmediğini ve aracının ön kısmı ile çarptığını ifade ettiği, kaza sonucu —- araçta meydana gelen hasar onarım bedeli alacağı, araç sahibi —— tarafından davacı şirkete temlik edildiği, mevcut kaza sebebiyle davacının aracında maddi hasar meydana geldiği, söz konusu hasarın tespiti —- tarafından yapıldığı, toplam hasar tutarının — olduğu, eksperlik hizmeti için—- ödendiği, işbu dava ile de temlik alan sıfatıyla hasaf bedelinin davalı —- tahsili talep edildiği, kazaya sebebiyet veren taraf veya somut olayda olduğu gibi sigorta şirketi; kaza sebebiyle oluşan her türlü zararı karşılamakla mükellef olduğundan oluşan hasar ve değer kaybının da tazmin edilmesi gerektiğini, davacının davalıya —- tarihinde ihtarname gönderdiği, davalı tarafından ihtarnameye herhangi bir cevap verilmediği, davacıya bir ödeme de yapılmadığı, dilekçede açıklanan tüm nedenlerle; fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla; kaza sebebiyle oluşan hasar onarım alacağı olan —- işlerde uygulanan en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden ve kaza tarihinden, kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işletilecek en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tazminini, dava konusu hasar onarım bedelinin tespiti için yapılan ekspertiz ücreti masrafı olarak —-yargılama gideri olarak davalı tarafından davacıya ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu olayın—- tarihinde meydana geldiği, 2 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra ikame edildiği, dava konusu temlik bir sigortacılık faaliyeti olduğundan davacı —- ve de alacağın kanuna aykırı olarak temlik edilmesi işlemi geçersiz olduğundan davacının dava şartı olarak sayılan aktif husumet ehliyeti olmadığından davanın reddedilmesi gerektiği, dilekçede açıklanan tüm nedenlerle; davalı şirketin sorumluluğu bulunmadığından, öncelikle zaman aşımı itirazlarımızın kabulü ile davanın reddedilmesini, temlik işlemleri geçersiz olduğundan davanın reddini, davanın reddine karar verilerek red sebepli vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, davacı şirketin davaya konu hasarla ilgili alacağı temlik aldığı araç malikinin aracında maddi hasarlı trafik kazası sonrasında meydana gelen hasar bedelinin davalı şirketin —- kapsamında sorumluluğu nedeniyle hasar bedelinin ve ekspertiz ücretinin tazmini istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
— yapılan incelemesinde; dava konusu —- tarihleri arasında genişletilmiş — davalı —- sigortalandığı görülmüştür.
TTK’nın 1472 md. düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’i halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açıklanacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Bu madde uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intila eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücu davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsi nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsi ve rücuu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’i haleftir. Sigortacının sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı, sigorta ettirenin, ne hakkı varsa bunların şartları gerçekleşince sigortaya geçeceği; sigortacının sigorta ettirenin bütün def’ilerini 3. şahsa karşı ileri sürebileceği açıklanmıştır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunlu olmakla birlikte, —— bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nın 4. maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesinin—— fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nın 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukukî işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, — plakalı aracın maliki—- kaza sebebiyle aracında oluşan hasar bedeli alacağını TBK 183 vd. maddeleri gereğince davacı —- temlik ettiği, aracın davalı —– sigortasıyla sigortalanmış olduğu, davacının dava dışı sigortalı yerine geçerek iş bu davayı açtığı dolayısıyla davalı —-davadışı —-arasında—– dayanan sigortacı-sigortalı ilişkisi olduğu, dava dışı sigortalının gerçek kişi; sigorta edilen aracında hususi nitelikte araç olduğu, bu kapsamda dava dışı sigortalının tüketici olduğu, davacının halefiyet ilkesi gereğince dava açmış olduğu, bu nedenle sigortalı hangi mahkemelerde dava açabilecek ise davacının da bu mahkemelerde dava açabileceği, 6502 sayılı Kanun kapsamında tarafı tüketici olan her türlü sözleşmenin kanun kapsamında olduğu anlaşıldığından, yerleşik içtihatlar doğrultusunda ——— uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekeceğinden mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli —–TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ———- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/01/2021