Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/176 E. 2021/483 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/176 Esas
KARAR NO :2021/483

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/11/2019
KARAR TARİHİ : 29/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Takibe dayanak bonoyu imzalama nedeni——- Sözleşmesi”—————–servis aracını ——- isimli şahıstan satın aldığı, muris ile diğer davalılardan kızı ——— eşi olan davacı arasında araç satış işlemlerinin yapıldığı esnada işbu ———- düzenlenilmek suretiyle vekalet ilişkisi doğduğu, muris ve davacının işbu vekaletname ile davacının murise ait aracı işletmesi konusunda da anlaşmışlar, bunun üzerine davacının söz konusu aracı kullanacağı şirketin talep etmiş olduğu evraklar arasında söz konusu —- olması nedeniyle bunun karşılığı bir teminat düzenlenmesi gerekli olduğu düşünülerek muris ile davacı arasında $15.000,00 bedelinde iki adet bono düzenlenmeye çalışıldığı, aynı anda böyle bir teminatın gerekli olmadığının ve meblağın da yanlış yazıldığının fark edilmesi üzerine murisin icraya konu bonoyu yırtıp atacağı hususunda anlaşılarak, bono muriste bırakıldığı, söz konusu olaya da o sırada aracın satış işlemlerini gerçekleştiren—– tanıklık ettiği,26.10.2005 tarihinde ise Muris tarafından söz konusu aracın şoförü———–girişi yapılmıştır. hatta müvekkilin sigorta primleri muris tarafından eksik yatırıldığı, 08.04.2009 tarihine kadar murise ait araçta şoför olarak çalıştığı, daha sonra da söz konusu araç——— tarihleri arasınd———– ameliyatı olan davacının çalışmaya ara verdiği, görüleceği üzere icra takibine konu bononun daha sonradan üzerine başka bir el yazısı ile yazılmak suretiyle düzenlenen 2012 tanzim ve 2017 ödeme günü tarihleri arasında Muris ile arasında herhangi bir borç ilişkisi doğuracak bir ticari anlaşması olmadığını, murisin vefatından önce son—– yakın bir süreyi hasta olarak geçirmiştir —– teşhisi konulduğu, murisin hastalığına ilişkin evraklardan davacının——-, İşbu takibe konu bononun düzenlenme——- olan ve bu sebeple borçlandırıcı işlem ehliyetine sahip olmayan bir insanın bono düzenlenmesi de mümkün olmadığı, ——- Davacının kayınpederi olup kızı —– ile davacıya karşı boşanma davası açtığı ve dosya derdest olduğu, davacının ise eşinden boşanmak istemediğini, —- diğer murisler davacının boşanmayı kabul etmesi için kötü niyetli olarak bu takibi başlattığı, dava öncesi anlaşmalı boşanma teklif eden diğer davalı …—– bono karşılığı davacıdan boşanmayı kabul etmesini talep ettiği, davalılardan —— tarihinde davalıya gönderdiği ——- mesajında dahi icra takibi bonoyu boş olarak gönderdiği, sonuç olarak davalıların boş bir bonoyu doldurmak suretiyle icra takibi başlatmış oldukları davacının, muris ile arasında 08.04.2009 tarihinden sonra hiç bir ticari veya borç ilişkisi doğuracak herhangi bir anlaşması olmadığı, işbu sebeplerle sonradan doldurulmak suretiyle borç ilişkisi yaratılmaya çalışıldığı açık olduğu, takibe dayanak bono incelendiğinde kambiyo vasfını yitirmiş olduğu görüldüğü, ——- yazıldığı, müvekkilimin elinde bulunan asıl bono örneğinde—– göndermiş olduğu mesajda bulunan işbu bono üzerinde düzenleme tarihi, yeri ve ödeme günü mevcut değilken, takibe dayanak bonoda bu kısımların sonradan farklı bir el yazısı ile ödeme günü ———- dahi yukarıda sonradan eklenen hiçbir tarihle bağdaşmadığı da açıkça görüldüğü, işbu sebeplerle ihtiyati tedbir talebimizin kabulü ile takibin durdurulmasına, haksız yapılan haciz işlemlerinin kaldırılmasına, haksız olan alacaklı-davalıların asıl alacağın %20′ sinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Borçlu …——. numaralı icra takibinin öncelikle tedbiren durdurulması, icra dosyasındaki hacizlerin kaldırılması ve davacının borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesi talep edildiği, bu kapsamda işbu davaya konu olan——. numaralı icra takibine dayanak belge olarak gösterilen bonoda; meblağ kısmında yazı ile yazılan miktar ile rakam ile yazılan miktar arasında farklılık bulunduğu, ödeme günü, düzenleme yeri ve düzenleme tarihi kısımlarının sonradan doldurulduğu, İcra takibine dayanak senedin, senet vasfını haiz olmadığı ve teminat senedi olduğu gibi soyut ve ispata muhtaç iddialarda bulunulduğu, öncelikle belirtmek gerekir ki; borçlu davalının tüm bu iddiaları asılsız olup, haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen davanın reddi gerektiği, dava dosyasına konu —— numaralı dosyasındaki takip talebi incelendiğinde görüleceği üzere; borçlu aleyhine takip öncesi işleyen faiz ile birlikte —— üzerinden icra takibi başlatıldığı, ancak davacı tarafından huzurdaki dava ikame edilirken işbu bedel göz ardı edilmiş ve oldukça düşük bir bedel üzerinden eksik harç yatırıldığı, nitekim bu husus Sayın Mahkeme’ce tespit edildiği —- ara kararı ile;”dava dilekçesinde icra dosyasına konu bononun —– değerinde olduğu anlaşıldığından dava tarihi olan 20/11/2019 tarihindeki harca esas değerin 85.728,00-TL olduğu göz önünde tutularak harca esas değerin 85.728,00-TL olup bu miktar üzerinden yatırılması gereken peşin harcın 1.464,019-TL olduğu davanın açılışında yatırılan 170,78-TL peşin harcın indirilmesinden sonra geriye kalan eksik 1.293,239TL harcın tamamlanmadan Harçlar Yasası’nın 30 ve 32. maddeleri hükmü dikkate alınarak sonraki işlemlere devam edilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmakla 1.293,239 TL eksik peşin harcın yatırılması ve makbuzunun dosyaya sunulması konusunda Harçlar Yasası amir hükmü uyarınca davacı tarafa bugünden itibaren 10 günlük kesin süre verilmesine,” karar verildiği, Sayın Mahkeme tarafından eksik harcın tamamlanması için 10 günlük kesin süre verilmesine rağmen davacı tarafından eksik harç kesin süre içerisinde mahkeme veznesine yatırılmadığı, davacı ancak 10 günlük kesin süre geçtikten sonra 19.06.2020 tarihinde eksik harcı tamamlandığı, davacı tarafından dava dilekçesinde özetle; takibe konu bononun —- plaka numaralı aracın işletilmesine teminat olarak verildiği iddia edildiği halbuki takip konusu bononun,—— numaralı araçla gerekse bu aracın işletilmesiyle herhangi bir ilgisi bulunmadığı, davacının aksi yöndeki beyanları soyut ve mesnetsiz olduğu kadar ispata muhtaç iddialardan ibaret olduğu, buna rağmen davacı tarafından takibe konu bono ile ilgili araç arasında ilişki bulunduğunu gösterir hiçbir somut ve yazılı delil dosyaya sunulmadığı, kaldı ki Türk Ticaret Kanunu’nun 776. maddesinde bononun “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödemek vaadini”
içerdiği açık bir şekilde belirtildiği, dava konusu bono üzerinde “nakden, malen ve teminat olarak” verildiğine ilişkin herhangi bir bedel kaydı da bulunmadığı, bu kapsamda önemle belirtmek gerekir ki; bononun düzenlenmesiyle mücerret (soyut) bir borç ilişkisi doğduğu, davacı takibe konu bonoyu imzalayıp murise teslim ederek işbu borç ilişkisini kabul ettiği, davacının imza itirazı da bulunmamakta olup takibe konu bono nedeniyle müvekkillere borçlu olduğu açık olduğu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an olsun takibe konu bononun teminat olarak verilebileceği düşünülse bile, davacı takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu ve işbu senet nedeniyle borçlu olmadığı iddiasını yazılı delille ispat etmek ile yükümlü olduğu, bu kapsamda takibe dayanak senedin———göz önünde tutulduğunda davacının aksi yöndeki iddialarını yazılı delille ispat etmesi gerektiği açık olduğu ancak davacı senedin teminat olarak verildiğine ilişkin iddialarını yazılı delille ispat edemediği gibi tanık dinleterek ispatlamaya çalışıldığı, söz konusu kanun hükümleri uyarınca, senede karşı tanıkla ispat yasağı kuralı göz önünde bulundurulduğunda, davacının senedin teminat olarak verildiğini ispatlamak için —– bir tanık dinletmesi hukuken mümkün olmayıp davacının tanık dinletme talebine kesinlikle muvafakatleri olmadığını, kaldı ki dava dilekçesinde teminat verilmesinden vazgeçilmesi nedeniyle senedin yırtılıp atılacağı yönünde iddialarda bulunan davacının tam olarak ne demek istediği de anlaşılmadığı, zira teminat olarak bono düzenlenmesine karar vermek hemen akabinde bu karardan teminata gerek olmadığı gerekçesiyle vazgeçmek ancak düzenlenmiş senedi imha etmemek çelişkili beyanları olduğu, senedin yırtılıp atılacağına karar verilmesine rağmen imha edilmemesi en başta akla, mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğu, somut olaya ilişkin davada dava konusu senedin sebepten mücerret olduğu da sabit olduğundan davacı iddialarını hiçbir yazılı ve somut delille ispatlayamadığı ve sırf bu nedenle dahi huzurdaki davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (bono) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, davalı tarafından————– sayılı icra takip dosyasına konu bononun sonradan doldurulduğunu, senedin teminat senedi olarak dava dışı ——— mirasçıların kötüniyetli olarak dava konusu bonoyu sonradan doldurarak icra takibine geçtiğini, dava konusu bononun tanzim tarihi itibariyle dava dışı ——- fiil ehliyetinin——— olmadığını, dolayısı ile borçlandırıcı işlem yapmasının mümkün olmadığını, bononun kambiyo vasfına haiz olmadığı dikkate alınarak icra takibine konu senetler nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Eldeki dosyanın ilk olarak—– açıldığı ,——-..Somut olayda, davacı aleyhine kambiyo senetlerinden kaynaklanan alacak nedeniyle yapılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istenildiğinden, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bonoya dayanması ve kambiyo senedine özgü takip yapılması nedeniyle ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın——— —————Karar sayılı kararında belirtildiği üzere Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmekle, mahkememizin görevsizliğine dair… ” karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekili tarafından———- istinaf edilmesi üzerinde dosya————- gönderilmiş ve yapılan istinaf incelemesi sonucunda —— —— sayılı ilamı ile; “Dava konusu————–sayılı icra dosyasına konu yapılan bonoya ilişkin menfi tespit davasıdır. Davanın kambiyo senedinden kaynaklanması sebebiyle kambiyo hukukuna ilişkin düzenleme TTK ‘da yapıldığı göz önüne alındığında, ticaret mahkemesi görevli ve yetkili olduğundan ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya uygundur. O nedenle davalılar istinaf talebinde haklı değildir.
Davacı vekilinin davaya konu olan icra takibinin dava sonuçlanana kadar teminatlı yada teminatsız olarak durdurulmasını istinaf aşamasında talep etmiş ise de, istinaf mahkemesinin vereceği kararlar HMK m. 353 ‘de sayılmış olup, ilk derece mahkemesi yerine geçerek istinaf talebinin incelenmesi sırasında İstinaf Mahkemesince tedbir kararı verilemeyeceği göz önüne alındığında, tedbir talebinin görevli ilk derece mahkemesinden talep edilmesi gerektiği, bu nedenle davacının tedbir talebinin reddine, HMK m. 329 gereğince disiplin para cezasına ilişkin talebinin davalının istinaf kanun yolunu kullanmasının kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinden talebinin reddi gerekmektedir.
Bu değerlendirmeler ile dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemeler doğrultusunda, tüm dosya kapsamında toplanan delillere göre; davalıların istinaf başvurusunun HMK m.353/1-b-1 uyarınca oybirliğiyle esastan reddine karar verilmesi” şeklinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
———kaldırma ilamı sonrasında dosya mahkememize tevzi edilmiş, esas kaydı yapılmış ve yargılamaya devam edilmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri gereği basit yargılama usulüne tabi olarak yargılamaya başlanmış, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle deliller toplanmış,—– sayılı icra dosyası celp edilerek dosya içerisine alınıp incelenmiş,———-Karar sayılı dosyası uyap üzerinden celp edilmiş, dava sonuçlandırılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. (————
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında;——– inkar etmemektedir. O halde davacı tarafından dava konusu bononun sonradan doldurulduğunu, senedin teminat senedi olarak dava dışı ——– verildiğini, mirasçıların kötüniyetli olarak dava konusu bonoyu sonradan doldurarak icra takibine geçtiğini, dava konusu bononun tanzim tarihi itibariyle dava dışı —— fiil ehliyetinin olmadığını, dolayısı ile borçlandırıcı işlem yapmasının mümkün olmadığını, bononun kambiyo vasfına haiz olmadığı yönündeki tüm iddialarının yöntemince ispat edilmesi gerekmekte olup, ispat yükü davacı taraftadır.
Her ne kadar davacı —————- bononun tanzim tarihinde borçlandırma ehliyetine sahip olmadığını beyan etmiş ise de; davacı iş bu davaya konu senette keşidecidir. İddia ettiği ölen ——— Başka bir deyişle, davacı kendisini ——— ise kazandırıcı işlem yapmaktadır.
Burada kazandırıcı ve ——işlem hakkında bilgi vermekte fayda bulunmaktadır. Kazandırıcı işlem, bir kişinin malvarlığını çoğaltan, malvarlığına ilişkin olarak ona menfaat sağlayan bir işlemdir. Bu menfaat, malvarlığının aktifinin artması şeklinde—–ya da aktifinin azalmasının önlenmesi şeklinde de ortaya çıkabilir. Borçlandırıcı işlemde ise yapılmış olan hukukî işlemden bir borç veya yükümlülük doğmaktadır. Bir kişinin malvarlığı, haklar ve borçlardan oluşur. Haklar, malvarlığının aktifini, borçlar ise pasifini teşkil eder. —— işlemi yapan kişinin, malvarlığının —– çoğaltan işlemlerdir. Bir kişinin, malvarlığının——-, sadece kendisini borç altına ————
Somut olay bakımından davacının fiil ehliyetine ilişkin itirazlarının kendisi borçlandığı kişiye karşı (dava dışı ——— bu yönde bir itirazda bulunması TMK 2 dürüstlük kuralına aykırı olup, hukuk düzenince korunması mümkün değildir. TMK 2. Maddesi gereği dürüstlük kuralına aykırı işlemleri hukuk düzeni korunmaz. Anılan gerekçelerle davacının —– bononun tanzim tarihinde fiil ehliyeti olmadığına ilişkin itirazlarına itibar edilmemiştir.——–
Davacı, senedin sonradan doldurulduğunu, senedin teminat senedi olduğunu ve kambiyo vasfına haiz olmadığını, dava konusu bononun dava dışı —-ile aralarında yapılan———sözleşmesi sebebiyle teminat olarak verildiği iddia etmekte olup bu hususları yazılı delille ispatla yükümlüdür. Davacı tarafından sunulan araç satış sözleşmeleri dikkate alındığında dava konusu bonoya ilişkin herhangi bir atfın bulunmadığı, senedin sonradan doldurulduğunu, senedin teminat senedi olduğunu ve kambiyo vasfına haiz olmadığını, dava konusu bononun dava dışı ———— ile aralarında yapılan —- sözleşmesi sebebiyle teminat olarak verildiğine ilişkin dosya kapsamına sunulmuş başkaca bir delil bulunmadığı, davacının bu iddialarını yöntemince ispat edemediğine mahkememizce kanaat getirilmiş, yöntemince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı iddia ettiği hususlar yönünden ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmaması sebebiyle davacı ile dava dışı ——-2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır——— Ayrıca İİK 72/V maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından davalı yönünden İİK 72/4 maddesinde belirtilen şartların oluştuğu, davacının iş bu dosyaya konu bono yönünden kendisini borçlandırıcı işlem altına soktuğu sabit iken dava dışı ————borçlandırıcı işlem yapma ehliyeti olmadığını ileri sürmesi ve dosya kapsamındaki diğer belgeler dikkate alındığında davacının iş bu davayı açmakta kötüniyetli olduğu, davalı tarafından bu hususun ispat edildiği anlaşılmakla, davalının tarafın tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
——– sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, harç ve vekalet ücreti dava konusu —– tarihindeki — karşılığı üzerinden belirlenmesi gerekir. Davacı tarafça menfi tespite konu —– olduğu anlaşıldığından karar tarihindeki kur üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının tazminat talebinin kabulü ile, davalı lehine dava konusu asıl alacağın icra takip tarihindeki kur üzerinden hesaplanacak tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78- TL harcın mahsubu ile artan 111,48 -TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yatırılan 40,00-TL ‘nin davalıya verilmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—— esaslara göre belirlenen 15.638,28 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
8-Teminatı karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı