Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/165 E. 2020/275 K. 01.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/165 Esas
KARAR NO : 2020/275

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 13/05/2020
KARAR TARİHİ : 01/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davacı ….—-sigortalanma tarihi ————- olduğu, davacının 2008 yılından beri her yıl düzenli olarak yenilenen—- olduğu, davacı 2015 yılında ————geçtiği, risk değerlendirmesi, sigorta ettirenin beyan ve onayı doğrultusunda ——- sigortalıya ait geçiş bilgileri göz önüne alınarak yapılmış ve sigortalı …’nin “—– olduğu görülerek “Üriner sistem hastalıkları ile ilgili tetkik, tedavi ve komplikasyon muafiyeti ile kalp ritim bozuklukları ile ilgili tetkik, tedavi ve komplikasyon muafiyeti”uygulanarak sigortalanmasına karar verildiği, sigortalı …’—– —— yumurtalık kisti için belirlenen operasyonu sebebiyle, ——– onay için başvurması ve —– operasyonu onaylamaması ve çağrı merkezince aranarak sigorta poliçesinin iptal edildiğinin bildirilmesi olduğu, emredici genel şart hükümleri son derece açık olduğu halde, davacının poliçesi, yalnızca çağrı merkezince aranarak daha sonra da hiçbir sebep gösterilmeksizin 16 Mayıs 2019 tarihinde mail yoluyla feshedildiği, söz konusu genel şart hükmü gereği, işbu bildirim yok hükmünde olduğu, bu sebeple maddi hukuka ilişkin açıklamalarında halel gelmemek koşuluyla poliçenin feshi işleminin yok hükmünde olduğunu açıkça belirtildiği, bu sebeple yürürlükte olan karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanı sonucu oluşmuş bir anlaşma bulunmakta iken söz konusu operasyonun gerçekleşmesi için sigorta şirketi tarafından üzerine düşen gerekliliklerin yerine getirilmemesi, açıkça haksız ve hukuka aykırı olup sigorta şirketi bu borcunu yerine getirmemesi sebebiyle davacının maddi ve manevi zararlarının karşılanmasından sorumlu olduğu, davacı ilk olarak yukarıda detayları ile açıklanan usulüne uygun olmayan bildirim ile çağrı merkezi tarafından aranarak; ——-geçmeden önceki doktor raporlarında yumurtalık kisti görüldüğü, bu sebeple operasyonun onaylanmadığı bildirildiği, davacının itirazı üzerine, ——–geçmeden önce sigortalının bu kistleri beyan etmemesi gerekçesiyle poliçenin iptal edildiği yine çağrı merkezinden sözlü olarak bildirildiği, asla kabul anlamına gelmemek kaydıyla şayet ki orak hücreli anemi taşıyıcısı olmak bir hastalık olsaydı dahi, burada yine kanun koyucunun yaptığı ayrım dikkate alınması gerektiği, kanun koyucu, beyan yükümlülüğünün ihlalini, ihlalin kasten yahut ihmalen gerçekleşmesi şeklinde ikiye ayırmış ve bu 2 farklı ihlal türüne farklı yaptırım sonuçları bağlamıştır. sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise, yani bilerek ve isteyerek önemli olduğunu bildiği bir hususu saklıyorsa, saklanan husus ile gerçekleşen riziko bir nedensellik bağı varsa sigortacının bedel ödeme borcu ortadan kalkacağı, eğer bu bir hastalık olsaydı, olayda kast unsuru olmadığı için bu madde hükmü uygulanamayacağı, davalı ..———– tarihinde idari başvuru yapılmıştır. idari başvuru dilekçesinde yapılan feshin haksız olduğu ve cayma işleminin geri alınarak müvekkilimin tedavi giderlerinin karşılanması talep edilmiştir. yapılan başvuruya herhangi bir yanıt alınamadığı, davalı … şirketine yapılan idari başvuruya herhangi bir yanıt alınamaması akabinde alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biri olan arabuluculuk kurumuna da 04/03/2020 tarihinde başvuru yapıldığı, arabuluculuk görüşmeleri de anlaşamama ile sonuçlandığı, açıklandığı üzere, işbu poliçenin feshi işlemi açıkça hukuka aykırı ve kötü niyetli olduğu, dilekçede belirtilen tüm nedenlerle davanın kabulü ile sağlık poliçesinin haksız ve yasaya aykırı surette iptalinin tespiti ile iptal işleminin geçersizliği ve iptal yapılmamış gibi kesintiye uğramaksızın geriden ileriye dönük sonuçlarını doğuracağına karar verilmesini, sigorta şirketi tarafından yapılan haksız fesih işleminin geri alınarak müvekkilimizin tedavi giderlerinin karşılanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına, karar verilmesini arz ve talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle,———— kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olarak poliçenin ömür boyu yenilenmesi, aksi halinde oluşan zarar ve ziyanın tespitine yönelik davadır.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 73. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir” ifadesi ile tüketici mahkemelerinin görev alanı tüketici işlemleri ile sınırlandırılmıştır. Aynı Yasa’nın 3/l.maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda; davacının tüketici olduğu ve davalı … ile arasındaki sağlık sigortası sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğunun anlaşılmasına göre, davanın açıldığı 17/05/2018 tarihi itibari ile davanın 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kaldığı, mahkememizin görevli olmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Nitekim Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin ——- Karar Sayılı kararı ”Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı sağlık sigorta sözleşmesine ilişkindir…. Davalı şirket ile davacı arasındaki ilişki ise 6502 sayılı Kanunu’nun 3/1. maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacının açtığı tazminat davasında Tüketici Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle…” denilmek suretiyle —- kaynaklanan uyuşmazlıkların Tüketici Mahkemelerinin görev alanına girdiği hususunu belirtmiştir.
Yukarıda anlatılan nedenlerle ve huzurdaki davanın tüketici yasası yürürlüğe girdikten sonra açılması ve tüketici işlemi kapsamında kalması nedeniyle davada Tüketici Mahkemelerinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsiz olup davaya bakmanın mümkün olmadığı göz önünde bulundurularak davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak taraf vekillerinin ve davalı şirket yetkilisinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.