Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/8 E. 2020/117 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/8 Esas
KARAR NO : 2020/117

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :28/09/2017
KARAR TARİHİ :11/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının —– adresinde bulunan dairenin sahibi olduğunu, dairede kiracının ikamet ettiğini, —— poliçe numarası ile —–ev sigorta poliçesi ile taşınmazın ve ev eşyalarının sigortalatıldığını, sigorta primlerinin tamamının ödendiğini, —— kadar teminat altına alındığını, kişisel eşya sigortası, elektronik cihaz, cam kırılması, hukuksal koruma, kira kaybı, alternatif ikamet masrafları, enkaz kaldırma masrafları-bina enkaz kaldırma masrafları ile toplam 306.800 TL’ye kadar teminat altına alındığını, binanın içindeki eşyalarla beraber terör olayları sonucunda tamamen yok olduğunu, binanın hafriyat işlemlerinin yapılmış olduğunu, sigorta şirketine durumun bildirildiğini ancak zararın tazmin edilmeyeceğinin bildirildiğini, sigortacının sorumluluğunun primin ya da ilk taksidinin ödenmesi ile başladığını, davanın kabulü ile vaki terör saldırıları nedeni ile davacının oluşan zararının HMK m.107 uyarınca hesaplandığında arttırılmak kaydı ile —– poliçe nolu —— poliçesi uyarınca davalı sigorta şirketinden zarar tarihinden itibaren banka reeskont faizi oranında faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirket nezdinde —- tarihinde meydana gelen hasarın 18/11/2016 tarihinde davalı şirkete ihbar edildiğini, şirketin sorumluluğunun genel şartlar ve poliçe hükümleri ile sınırlı olduğunu, başvuru sahibinin TTK’da yer alan yükümlülüklere aykırı hareket ettiğini, kanunun sözleşme düzenlenirken karşı tarafı bilerek zarara sebebiyet olan eylemlerden koruma ödevine ve hukukun genel ilkelerine aykırı hareket edildiğini, 5233 sayılı kanun kapsamında başvuru sahibinin zararı ilgili valilik/kaymakamlık tarafından karşılanacağından davalı şirketten tazminat talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacının gerçek zararı ispatlamakla yükümlü olduğunu, davanın valilik zarar tespit komisyonuna ve —– ihbarını ve davacının dava konusu taşınmazının uğradığı hasar ile ilgili komisyonca çalışma ve nakdi veya ayni ödeme yapılıp yapılamayacağı hususunun sorulmasını ve davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, — kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili , asıl ve birleşen davalarda davacıya ait konutların —– gelen terör olayları nedeniyle kullanılamaz hale geldiğini iddia ederek , uğranılan zararın tazmini için öncelikle İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemelerinde dava açmış, İstanbul Anadolu —-.Tüketici Mahkemesi’nin —-Karar sayılı görevsizlik kararı ile asıl ve birleşen dosyalar bütünüyle incelendiğinde 4 adet dairenin iki tanesinde kiracı bulunduğu, davacının tüketici sayılamayacağı gerekçesiyle Asliye Hukuk Mahkemesi’ne görevsizlik kararı vermiş, İstanbul Anadolu —. Asliye Hukuk Mahkemesi—- sayılı kararı ile uyuşmazlığın sigorta hukukundan kaynaklanan dava olduğu ve —- görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
Tüm dosya kapsamı bütünüyle incelendiğinde, davacıya ait dairelerin konut niteliğine haiz olduğu, bu dairelerden birinde kendisinin birinde çocuğunun diğer ikisinde kiracının ikamet ettiği anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda her ne kadar davacının kendisi ve çocuğunun ikamet ettiği daireler bakımından davalı sigorta karşısında davacı tüketici konumunda olup uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında çözümlenmesi gerekiyor ise de (Yargıtay —. Hukuk Dairesi —–Karar, —– diğer iki daire de davacının konumu kiraya veren olup mesleki faaliyet kapsamında kaldığından , bir bütün olarak yorumlamak gerekirse davacının tüketici sayılamayacağı ve Tüketici Mahkemeleri’nin davaya bakmakla görevli olmadığı söylenebilecektir.
Ticaret Kanunu’nda sigorta hukuku düzenlenmiş olmakla birlikte mutlak ticari dava kavramına her türlü sigorta girmemekte, zorunlu sigortalar mutlak ticari dava kapsamında kalmakla birlikte özel sigortalar mutlak ticari dava olmayıp, nispi ticari dava ölçüsünü de sağlamadığı sürece ticaret davalarının görev alanına ilişkin değildir.
Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK’nın 4/1. maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir. Bu kapsamda, somut uyuşmazlıkta, davalı sigorta şirketi olup, davacı sigorta şirketinin sigortalısı konumunda gerçek kişi olduğu göz önünde bulundurularak, mahkememizce davacının gerçek kişi tacir kaydının bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmış, bu hususta ilgili yerlere müzekkereler yazılmış—– yazılan müzekkereye cevaben davacının —-ve üyeliğinin faal olduğunun bildirildiği görülmüştür. Her ne kadar davacı vekili tarafından vergi levhası sunularak davacının tacir olduğu beyan edilse de davacının gelirinin esnaf sınırını aşmadığı ve tacir sıfatına haiz olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda açıklanan gerekçeler ile davanın mutlak ticari dava olmadığı gibi, (Özel nitelikte olan davaya konu sigorta Ticaret Kanunu’nda yer almamaktadır.) nispi ticari dava da olmadığı, —–tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlandığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ilişki davacının mesleki faaliyetiyle ilgisi bulunması sebebi ile Tüketici yasası kapsamında kalmadığından ve yukarıda açıklanan gerekçeler ile Ticaret Mahkemelerinin de görev alanına girmediğinden , uyuşmazlıkta genel mahkemeler görevli olup, Asliye Hukuk mahkemelerinin davada görevli olduğu anlaşıldığından,Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle mahkememiz tarafından bu davaya bakmakla görevli olmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-İstanbul Anadolu —. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında görev uyuşmazlığı çıktığından karar istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiğinde görev uyuşmazlığının çözümü için dosyanın İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ —- HUKUK DAİRESİ’NE gönderilmesine,
3-Yargılama giderleri, vekalet ücreti ve karar ilam harcının yargı yeri belirlendikten sonra görevli mahkemece değerlendirilmesine,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.