Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/572 E. 2019/1314 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/572 Esas
KARAR NO : 2019/1314
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/09/2014
KARAR TARİHİ: 18/12/2019
Mahkememizde haksız fiilden kaynaklı tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin gemi inşa sektöründe faaliyet gösterdiğini, tersanesinin olduğunu,—- isimli tersanenin büyüklüğü ve içindeki mal varlığının önemi nedeniyle davacı şirketin davalı şirketle —-tarihli güvenlik hizmet sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşmeyle davalının, davacı şirkette güvenlik ve gözetim işini yapmayı üstlendiğini, davalı şirketin kendi çalışanı olan güvenlik personeli ile bu hizmeti verdiğini, — tarihinde davacı şirketin idari binasında kilitli tutulan bir çekmeceden, şimdilik anlaşıldığı kadarıyla—-TL kadar paranın çalındığının anlaşıldığını, derhal kolluk görevlilerine haber verilerek soruşturma başlatıldığını, yapılan soruşturma ve alınan ifadeler sonucunda davalı şirket tarafından istihdam edilen güvenlik görevlisi davalı …’ın — tarihli ifadesindeki itirafıyla parayı çalan kişi olduğunun anlaşıldığını, bu şahsın karakol ifadesinde: “…çekmecede üzerinde pastane ismi yazılı bir poşet gördüm ve poşeti açtım ve içerisinde bir kısmı deste halinde, bir kısmı da açıkta para olduğunu görünce bir anda şeytana uyup kimsenin anlayamayacağını zannederek poşet içerisine elimi daldırdım ve ne kadar geldiyse o an elime gelen paraları cebime koyup çekmeceyi de kapatarak odadan çıktım.” dediğini, yapılan soruşturma ve alınan parmak izleri neticesinde hırsızlığın davalı şahıs tarafından yapıldığının kesinleştiğini, olaya ilişkin soruşturmanın Yalova C.Başsavcılığı’nın — Soruşturma sayılı dosyası ile yürütüldüğünü, daha sonra davalı … hakkında Yalova-.Asliye Ceza Mahkemesinin — E.sayılı dosyasıyla ” kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık” suçundan kamu davası açıldığını, davalı şirketin sözleşme ile üstlendiği güvenlik işinin ifasını yanında çalıştırdığı şahıs eliyle yaparken, işçisi olan bu şahsın eylemiyle verdiği zarardan davalı şirketin sorumlu olduğunu, TBK 116. maddesi uyarınca davalı şirketin çalıştırdığı kişilerin ve ifa sırasında kullandığı yardımcı kişilerin verdikleri zararlardan sorumlu olduğunu, davalı şirketin başlıca ediminin güvenliği sağlamak olup, personel seçiminde gerekli ihtimamı göstermek zorunda olduğunu, böyle bir ihtimam gösterdiğini ispat etse bile TBK 116. maddesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu olduğunu, davalı şirketin güvenlik sağlamak amacıyla bulundurduğu personelin görevinin aksine hırsızlık yaptığını, davacı şirketin hırsızlığa konu parayla bir takım nakit ödemelerini yapacağını, bu hırsızlık olayı sonucu ödeme güçlüğü içine düştüğünü ve ticari itibarının sarsıldığını, çeşitli dedikodular çıktığını, bu nedenle manevi zarara uğradıklarını, davalı şirkete gönderdikleri —.Noterliğinin — tarihli ihtarnamesiyle güvenlik hizmet sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiklerini, ayrıca davalıya, personelin çaldığı parayı iade etmesi için süre verdiklerini, ancak davalının cevabi ihtarnamesinde bu talebi reddettiğini belirterek sonuçta, davalı çalışanının davacı şirketten çaldığı — TL nakit paranın haksız fiil tarihi olan – tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, ayrıca – TL manevi tazminatın — tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında — tarihli güvenlik hizmet sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeyle davacının —- adresinde bulunan tersanesinde 5188 sayılı Yasa kapsamında gözetim ve güvenlik hizmeti verildiğini, TBK 26. maddesinde sözleşme serbestisi ilkesi yer aldığını, buna göre tarafların sözleşmeyi özgür iradeleriyle kabul ettiklerini, sözleşmenin 6.i. maddesine göre özel güvenlik mali sorumluluk sigortası koşullarına uygun olmayan şartlarda veya kilitsiz, kasa dışı, ortalıkta muhafaza edilen kıymetli evrak ve paraların davalı şirket gözetim sorumluluğu dışında olduğunun açıkça belirtildiğini, buna göre hırsızlığa konu paranın açıkça muhafaza edilen bir para olması nedeniyle sağlanan güvenlik hizmeti dışında kaldığını, TBK 116. maddesindeki sorumluluğun sözleşme ile daraltılabileceğini, davalı …’in hazırlık ifadesinden anlaşılacağı üzere paranın kilitli olmayan çekmecede muhafaza edildiğini, bu nedenle güvenlik sözleşmesi ile sorumluluk dışında tutulan bir eylem olduğunu, böyle bir sorumluluk daraltmasının TBK 116/2. maddesine uygun olduğunu, davalı şirketin, diğer davalının eylemlerinden sorumlu olabilmesi için, kendisinin güvenlik sorumluluğu kapsamındaki bir olaya ilişkin olması gerektiğini, yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin 6.i. maddesi uyarınca bu eylemden sorumlu olmadıklarını, TBK 66. maddesine göre adam çalıştıranın çalıştırdığı kişilerin verdiği zararlardan sorumlu olmakla birlikte, adam çalıştıran çalıştırdığı kişileri seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse sorumlu olmaz hükmü yer aldığını, davalının bu anlamda gerekli özeni göstermesi nedeniyle sorumlu olmadığını, bir kişinin kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zararı başkalarına yükleyemeyeceğini, olay öncesinde ve sonrasında davacının ağır kusurlu olduğunu, — TL civarında bir parayı kilitsiz muhafaza etmesinin kusur olduğunu, hırsızlık olayı üzerine kendilerine haber verilmediğini, olaydan sekiz gün sonra kendilerinin haberdar olduğunu, güvenlik kameralarının aktif olarak çalıştırılmadığını, tüm bunların davacının kusuru olduğunu, — TL nin çalınması nedeniyle itibar kaybına uğranıldığı gerekçesiyle manevi tazminat talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … davaya yanıt vermemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle, güvenlik hizmet sözleşmesinin ifası sırasında hizmet veren davalı şirket çalışanının davacıya ait parayı çaldığı iddiasıyla, güvenlik hizmet sözleşmesine dayalı olarak açılmış bir maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Mahkememizce davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, verilen kararın davalılardan — vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay – HD.’nin ——esas,— karar sayılı ilamı bozulmasına karar verilmiş, bu karara karşı davacı tarafça talep edilen karar düzeltme isteminin reddine karar verilmesi sonrası dosya mahkememize gelmekle yeni esasa kayıt sonrası mahkememizce usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyularak yargılama yapılmıştır.
Bozma ilamında da açıklandığı üzere; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi gereği taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olup, davalı —- davacının —- TL zararının bulunmadığı savunulmakla, zararın miktarı konusunda davacı yetkilisi beyanından başkaca hiçbir delil sunulamadığından diğer davalı …’ın ceza dosyasında alınan ifadesinde — TL—-TL civarında parayı kasadan aldığını kabul ettiği, davacının hırsızlık yoluyla uğradığı zararının bu miktardan fazla olduğunu ispatlar başkaca bir delilinin mevcut olmadığı anlaşılmakla davalı şirketin çalıştırdığı kişinin adam çalıştıran sıfatıyla ve sözleşmeden doğan güvenlik hizmeti sağlama borcu nedeniyle meydana gelen zarardan sorumluluğu söz konusudur.
Ne varki mahkememizin önceki hükmü davalı şirket tarafından temyiz edilip, davalı … tarafından temyiz edilmediğinden mahkememizin bozma öncesi hükmü onun açısından kesinleştiği, ancak TBK 61. maddesi uyarınca farklı sebeplerle sorumlu olan şahıslar zarar görene karşı birlikte ve müteselsilen sorumludur ilkesi gereğince her iki davalının bozma sonrası mahkememizin bu hükmüne konu miktardaki tazminattan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kanaatine varılarak bu doğrultuda hüküm kurulmuştur.
Davacının manevi tazminat talebi ile … aleyhindeki maddi tazminata yönelik mahkememizin önceki hükmü temyiz edilmemekle bu yönden ayrıca karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Açılan davanın kısmen kabulü ile:
— TL alacağın —- tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Yasanın 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte davalı —-… yönünden temyiz edilmemekle kesinleşen miktar yönünden mükerrerlik teşkil etmemek kaydı ile tahsili ile davacıya verilmesine,
2-… aleyhine açılan maddi tazminat talebine ilişkin dava ile manevi tazminat talebi konusundaki dava yönünden hükümler temyiz edilmemekle kesinleştiğinden bu konularda yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 956,34 TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 1.366,20 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 409,86 TL harcın davacı tarafa iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin bozma öncesi kararda vekalet ücreti yönünden verilen karar ile mükerrer tahsile neden olmamak kaydıyla davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı şirket aleyhindeki davanın reddolunan bölümü yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 5.410,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —— verilmesine,
6-Davacı tarafça yapılan 24,90 TL başvuru harcı, 956,34 TL peşin harç masrafının, bozma öncesi kararda harç masrafı yönünden verilen karar ile mükerrer tahsile neden olmamak kaydıyla davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yapılan 422,18 TL posta ve tebligat gideri, 1.200,00 TL bilirkişi ücretinin davanın ret ve kabul oranına göre hesap edilen 378,51 TL’sinin bozma öncesi kararda masraflar yönünden verilen karar ile mükerrer tahsile neden olmamak kaydıyla davalı —– alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı —– yapılan 50,00 TL masrafın davanın ret ve kabul oranına göre hesap edilen 38,33 TL’sinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, arta kalan masrafın bu davalı üzerinde bırakılmasına
9-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İlişkin olarak davacı ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, diğer davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/12/2019