Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/515 E. 2020/5 K. 09.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/515 Esas
KARAR NO : 2020/5

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/08/2019
KARAR TARİHİ : 09/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İSTEM: Davacı dava dilekçesinde özetle; davacı banka bildirilen bnolara dayalı olarak davalı borçludan alacaklı olup söz konusu alacaklar ile ilgili olarak —- no ile arabuculuk başvurusunda bulunmuş ve arabuluculuk süresi anlaşamama ile sonuçlandığı, davaya konu bonolar için anlaimaya varılamadığına ilişkin arabuluculuk tutanağı düzenlenmiş olmakla alacağıkn tahsili teminen bu davanın açıldığı, davalı borçlu tarafından ödeme yapılmaması sebebiyle ilgili bonolardan vadeleri — tarihleri arasında olan toplam —-tutarındaki bonoların 3095 Sayılı Kanunun 2/2 maddesinde belirtilen oranda faizi ve — oranında komisyonu ve protesto marafı ile birlikte ve vadeleri —- tarihleri arasında olan toplam — tutarındaki bonoların, TTK.732.madde gereğicne vade tarihinden tahsiline kdar 3095 Sayılı Kanunun 2/2 maddesinde belirtilen oranda faizi ile davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; dava konusu senetler 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Temel İlkeler Başlıklı 4. Maddesinin 5 fıkrası gereğince düzenlenmiş olup dayanağı devre mülk satış sözleşmesi olduğu, 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun kapsamındaki uyuşmazlıklarda yargılama görevi Tüketici Mahkemelerine ait olduğu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu —— Tarihli kararında bu husus açıkça ifade edildiği, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun bu hususta Türk Ticaret Kanunu’na nazaran özel kanun kapsamında olduğundan TTK’nun ilgili hükümlerinin bu davada işlevinden söz etmek olanaksız olduğu, davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemeleri olduğundan davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, davaya konu senetler dava dışı —– kapsamında düzenlenmiş ve bu şirket lehine keşide edildiği, senetlerin düzenlenmiş olduğu —-taşınmaz devrine ilişkin olduğundan resmi şekilde düzenlenmesi sözleşmenin geçerlilik şartı olduğu, resmi şekilde düzenlenmeyen taşınmaz satış ve vaadi sözleşmeleri ile bu sözleşme eki niteliğindeki tüketici senetleri de geçersiz olduğu, davaya konu senetler tüketicinin korunması hakkında kanun’un 4 maddesi gereği düzenlenen tüketici senetleridir ve nama yazılı düzenlenmeleri geçerlilik şartı olduğu, nama yazılı senetler ttk 647 ve ilgi maddesi düzenlemesi gereğince ciro yoluyla devredilemez. nama yazılı senetlerde devir ancak zilyetliğin devri ve yanında alacağın temliki yoluyla gerçekleşebilir. alacağın temliki yoluyla yapılan devirlerde borçlu/ödeyecek kişi devreden alacaklıya karşı ileri sürebileceği her türlü defi ve itirazı devralan kişiye karşı da ileri sürebilecektir. söz konusu senetler nama yazılı olarak düzenlenmiş olup davcıya da alacağın temliki yoluyla devredilmiştir. bu senetler ciro yoluyla devre konu edilemeyeceği, dava dışı şirketin kötü niyetinden veya sözleşmenin/senetlerin geçersizliğinden doğrudan karşı taraf bankada sorumlu olduğu, dava konusu senetler müvekkil ile dava dışı üçüncü kişi——– arasında adi yazılı şekilde düzenlenen —- gereğince keşide etmiştir. Sözleşmenin adi yazılı şekilde düzenlenmiş olması, sözleşmeyi ve sözleşme kapsamında verilen senetleri geçersiz kıldığı, tahsil amaçlı bankaya teslim edilen senetler kötü niyetle takip konusu edildiği, tip devremülk sözleşmesine göre banka sadece tahsile aracı kurum olduğu, bankaya devredilen senetler karşılığında masraf tahakkuk ettirmesi bunların teminat değil tahsil amaçlı devredildiğini gösterdiği, tahsil amaçlı bankada bulunan senetler, dava dışı şirketin aciz haline düşmesi sonrası yeniden ciroya tabi tutulmuş ve temlik cirosu hükümleri arkasına sığınılarak banka üzerinden tahsil edilmeye çalışıldığı, açıkanan tüm nedenlerle davacının açtığı haksız davanın öncelikle görevsizlik dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine, bu yerinde görülmezse; talep sonucu ile dava değeri arasındaki uyumsuzluğun giderilmesi için dava dilekçesinin karşı tarafa açıklattırılmasına ve varsa eksik harcın tamamlattırılmasına, davacının açtığı davanın haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle esastan reddine, ekalet ücreti ve yargılama giderinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle, devre mülk sözleşmesi uyarınca davalıdan alınan kambiyo senetlerine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir.
TKHK’nın tüketici mahkemeleri başlıklı 73/1. maddesine göre; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir”. Dava konusu somut olayda, davalının keşide ederek dava dışı şirkete verdiği dava konusu bonoların devremülk sözleşmesi kapsamında düzenlenmiş olmasına ve dosya kapsamına göre davalının ticari amaçla hareket ettiğine dair kanıt bulunmadığı anlaşıldığından davalı tüketici sıfatına sahiptir. Davacı ise devremülk sözleşmesi nedeniyle düzenlendiği anlaşılan bonoların lehtarı olduğundan taraflar arasındaki uyuşmazlık tüketici işlemi niteliğindedir. Devre mülke konu taşınmaz, konut niteliğinde taşınmaz olup davacının, 6502 sayılı Kanun’un 3/1.k maddesindeki tanıma uygun tüketici olduğunun kabulü gerekir.
6502 sayılı Kanun’un 4.maddesinin 5.fıkrasıyla, “(5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece, tüketici işlemleri kapsamında düzenlenecek senetler, kanun gereği nama yazılı senetler haline gelmiştir. Nama yazılı senetlerin devri, alacağın temliki hükümlerine göre yapılacağından, temel ilişkideki defilerin buna göre değerlendirilmesi gerekecektir.
Bu durumda, davalının iyi niyetli hamil olup olmadığı, temel ilişkide borçlu olup olmadığı, bu defileri davacıya karşı ileri sürme hakkının bulunup bulunmadığı konularındaki esaslı değerlendirmelerin, tüketici işlemleri konusunda ihtisas mahkemesi olan tüketici mahkemesince yapılması gerekir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114. maddesine göre aynı zamanda dava şartıdır ve taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir.
Yukarıda açıklanan hususlar ışığında; eldeki uyuşmazlık TTK’da düzenlenen Kambiyo Hukukundan kaynaklanmadığı, tüketici işleminden kaynaklandığı anlaşılmakla Davacının davasının HMK 114/1-c maddesi kapsamında mahkememizin görevli olmaması sebebiyle HMK 115/2 maddesi gereğince usulden reddine ve HMK nun 20. maddesi gereğince gerekçeli kararın tüm taraflara tebliği ile kararın kesinleşmesinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu ———- Mahkemesine Gönderilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın TTK 4,5/3 HMK 114/1-c ve HMK 115/2 maddeleri gereğince göreve ilişkin dava şartı yokluğundan REDDİNE,
2-HMK 20.maddesi gereğince iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki haftalık süre içerisinde başvuru halinde dava dosyasının görevli … ANADOLU NÖBETÇi TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-HMK’nın 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair; davacı vekili yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.