Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/498 E. 2020/112 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/498 Esas
KARAR NO : 2020/112

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2019
KARAR TARİHİ : 11/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkilİ —- inşaat alanında faaliyet göstermekte olduğunu, bu kapsamda davalı şirket ile proje, şartname ve sözleşmeye uygun olarak—— imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkili üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ve işi gereği gibi teslim ettiğini, müvekkilinin sözleşme kapsamında üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmesine rağmen ödenmesi gereken hak edişlerden teminat kesintileri yapıldığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin hakeoişlerinden kesilen nakdi teminatın geçici kabulün ardından iadesi gereken %1 lik teminatın iade edilmediğini, davalı şirketin nakdi teminat iadesinin külfetine gerekçe yaratmak adına kesin kabul tutanaklarının imzalanmasından imtina ettiğini, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için davalı şirkete ihtarname gönderildiğini, ihtarlara olumlu yanıt alınamadığını iddia ederek; davanın kabulü ile —- uyarınca müvekkili şirketin hak edişlerinden kesilen bilirkişi hesabından sonra harç ikmali yapılarak artırılmak kaydıyla belirsiz olarak şimdilik 10.000 TL nakdi teminatın denkleştirici adalet ilkesi gereği paranın alım gücündeki azalmayı da kapsar şekilde, kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ve ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekâlet ücreti alacağının karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın taraflar arasındaki yetki sözleşmesine aykırı bir biçimde yetkisiz mahkemede açıldığından davanın esasına girilmeksizin usulden reddi gerektiğini, somut uyuşmazlıkta belirsiz alacak davasının şartları oluşmadığından belirsiz alacak davası olarak açılan huzurdaki davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, uyuşmazlıkta sözleşmeye ve hukuka uygun şekilde müvekkili şirket uhdesinde bulundurulan nakdi teminatın iadesinin talep edilebilmesi hukuken mümkün olmadığını, somut uyuşmazlıkta gelinen aşamada, davacı tarafından müvekkili şirkete sunulmuş bir belge bulunmadığı gibi davacı şirket işçileri tarafindan davacı ve müvekkili şirket taraf gösterilerek açılmış ve halen derdest durumda olan işçilik alacakları davaları da mevcut olduğunu, ayrıca İstanbul Anadolu —. Asliye Ceza Mahkemesinin—. sayılı dosyası kapsamında davacının sorumluluğunda bulunan kişilerin taraf olduğu iş kazası konulu bir dava da mcvcut olduğunu, söz konusu dosyalar kapsamında müvekkili şirket nezdinde doğmuş/doğacak her ne isim altında olursa olsun tüm zararların karşılığına ilişkin tüm talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını, davacı işçilerinin tüm işçilik alacaklarının, ——- yapıldığına dair ödeme makbuzlarının, işçilik bordrosu ve prim bordrolarının müvekkili şirketle paylaşılması şartları yerine getirilmeksizin ve hâlihazırda davacı şirket işçileri tarafından davacı ve müvekkili şirket taraf gösterilmek suretiyle açılmış derdest işçilik alacakları ve ceza davaları mevcut iken huzurdaki dava ile ileri sürülen nakdi teminatların iadesi talebinin hukuka aykırı olduğun, davacı tarafından belirlenen faiz başlangıcının da hukuka aykırı olduğunu, müvekkili Şirket temerrüde düşürülmeksizin temerrüt faizi işletilmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak; davanın yetkisizlik nedeniyle reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesi mümkün olmayan huzurdaki davanın hukuki varar yokluğundan reddine, davacıya eksik harcın tamamlanması için kesin süre verilmesine ve harcın bu süre içerisinde tamamlanmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılmasına, haksız ve mesnetsiz davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisine dayalı alacağın tahsiline yönelik olarak açılan davalardandır.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin sureti dosyamıza ibraz edilmiş, ibraz edilen sözleşme incelenmiştir.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme tarihi itibariyle(21/07/2015) yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 21/07/2015 tarihli Taşeron Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin 2.14.3 Anlaşmazlıkların Çözümü adı altındaki maddesinde “…İhtilafın çözümünde uzlaşma sağlayamamaları halinde İstanbul Merkez Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili olacaktır” hükmünün kararlaştırıldığı, davanın 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra, 02.08.2019 tarihinde açılmış olup, sözleşmedeki yetki şartının geçerli olup olmadığı anılan kanun hükümlerine göre belirleneceği, söz konusu Kanunun Yetki Sözleşmesi başlıklı 17. maddesinde “Tacirler ve kamu tüzel kişilerinin” sözleşme ile yetkili mahkemeyi belirleyebilecekleri öngörüldüğü ve dava konusu olayda tarafların ikisi de tacir olduğundan bu şartın geçerli olduğu (Yargıtay —-davalı tarafından süresinde ve usulüne uygun şekilde yetki itirazında bulunulduğu anlaşıldığından her ne kadar davacı vekili tarafından İstanbul Merkez Mahkemeleri ibaresinde belirsizlik bulunduğu iddia edilmiş ise de ——- sınırlarını belirleyen kararı ve İstanbul Mahkemeleri ibaresinden İstanbul Merkez Adliyesi’nin anlaşılması gerektiği yönündeki Yargıtay — tarihli kararı da göz önünde bulundurularak mahkememizin davaya bakmada yetkili olmadığı ve uyuşmazlığın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinde çözümlenmesi gerektiğinden, mahkememizin yetkisizliğine yönelik aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin yetkisiz olması ve yetkili mahkemenin yetki sözleşmesi uyarınca İstanbul Asliye Ticaret mahkemesi olduğu dikkate alınarak mahkememizin yetkisizliğine,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın yetkili İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.