Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/441 E. 2022/867 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/441 Esas
KARAR NO:2022/867

DAVA :Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ:12/07/2019
KARAR TARİHİ:26/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkette her yıl yapılması gereken olağan genel kurul toplantısı yapılmadığından müvekkil şirketin mali durumu ve faaliyetleri ile ilgili bilgi alamadığını, ve yapılan işleri inceleyemediğini, uzun yıllardır kar dağıtımı yapılamadığını, müvekkili davalı tarafından çeşitli itkamlara maruz kalmış, haksız şekilde suçlandığını, bu olaylar neticesinde ortaklık ilişkisi bir yana müvekkili ile davalı arasında husumet oluştuğunu, tamamen davalı şirketin kötü niyetinden ibaret olduğunu, davalı şirketin müvekkili hakkında gerçek dışı iddialar üreterek garabe yaratmaya çalışması hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, davalı şirket müvekkilinin —ayına ait maaş ödemesini yapmadığını, konuyla ilgili davalı şirkete—yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderildiğini ve şirketçe tebellüğ edilmiş ise de ödeme alınamadığını, ortaklar arasında süregelen huzursuzluk ve uyuşmazlıklar neticesinde müvekkilin ortaklıktan çıkma sebebinin de ortaya çıktığını, açıkladıkları gerekçeler doğrultusunda ortaklık ilişkisi açısından katlanılamaz hale gelmiş olup öncelikle müvekkilimizin ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini ve ayrılma akçesinin ödenmesini mahkemece kabul görmez ise şirketin uzun yıllardır genel kurul toplantısı yapmaması kar dağıtımı yapmaması gibi kanuni yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve ortakların haklarını ihlal etmesi nedeniyle ortaklığın feshine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
SAVUNMA: Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; davacı—hisse ve pay sahibi sıfatıyla müvekkil şirketin ortaklarından olduğunu, müvekkili şirketin bütün işleri ve mali durumunu bu tarihe kadar tüm şirket ortakları ve davacı ile şeffaf olarak paylaşıldığını, davacıya karşı hiçbir engellemede bulunmadığını, davacı ortağı olduğu müvekkili şirkette —- tarihleri arasında yönetici ve danışman görevi ile çalıştığını, — yılında kendi isteği ile ayrıldığını, müvekkili şirketin muhasebe sistemini bizzat kendi kurduğunu, şifreleri kendi oluşturduğunu, davacının — tarihinde müvekkil şirkete — hisse ile ortak olarak girdiğini,— yılında davacınında yer aldığı ve bizzat onayladığı ve imzaladığı genel kurul kararı ile şirket sermaye artırımına gittiğini,— olan şirket sermayesi — çıkarıldığını, — tarih ve 8516 sayılı —sayfada artırılan bu sermayenin— yasal yedeklerden ve— olağanüstü yedeklerden karşılanmış olduğunu, —şirket sermayesi — çıkarılmış ve davacının — payına isabet eden— sermaye payı — yükseldiğini, fiili olarak bu halde davacının —sermaye artırımından kaynaklı kar payı aldığını, —olan şirket sermayesinin — çıkarıldığını, bu sermayenin bu defa —geçmiş yıllara ait şirket geçmiş yıl karlarından karşılandığını, davacının hisse adedi—pay olmuş —- çıkarıldığını) fiili olarak bu halde davacının— sermaye artırımından kaynaklı kar payı aldığını, bir yandan devir ve aktarım süreçlerinin tamamlanması ve hizmet ilişkisi devam ederken davacı — tarihinde müvekkil şirketin bilgisi ve onayı olmadan müvekkil şirketin bir kısım müşterilerine sosyal medya üzerinden — işinden ayrıldığını kendi nam ve hesabına bağımsız danışman olarak çalışma yapacağını duyurduğunu, dava dilekçesinde müvekkili şirketin — yıllarına ait Olağan Genel Kurul toplantılarını yapmamış olduğunu iddia eden davacı, bu tarihe kadar ne müdürlerden şirket genel kurulunu toplantıya davet etmelerine yönelik bir talepte bulunmuş ne de paydaş sıfatıyla mahkemeye müracaat edip izin almak suretiyle genel kurulu toplantıya çağırabileceği halde bu tarihe kadar pasif ve sessiz kalmış ve bu hakkını kendisi bizzat kullanmadığını, dava dilekçesi ile bu yönde ileri sürmüş olduğu iddianın samimi ve dayanağı olmadığı ve davacıya çıkma için haklı sebep vermediğini, açıklanan nedenlerle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava,—ortaklığından ayrılma akçesinin ödenmesi suretiyle çıkma, aksi halde şirketin feshi talebidir.Dosya içerisine gelen –kaydının incelenmesi sonucu davalı şirketin — sermaye ile — tarihinde ana sözleşmesini tescil ettirdiği, ortaklarının davacı — ile dava dışı— olduğu, şirket yetkilisinin — olduğu tespit edilmiştir.
Uyuşmazlık, TTK 636 (3) maddesi uyarınca davacı ortağın haklı sebepleri gerekçesi ile şirket ortaklığından çıkma veya şirketin feshi şartlarının mevcut olup olmadığı hususudur.
6102 sayılı TTK’nın 636 (3) ”Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. ”
TTK’nın 636/3. maddesinde haklı sebep kavramı açıkça tanımlanmamış ise de her davada, hukuki ve maddi olayların özelliği dikkate alınarak ileri sürülen nedenlerin haklı sebep teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi gerekmektedir. Şirketin devamlı olarak zarar etmesi, kuruluş ve gayesinin gerçekleşmesine imkan kalmaması, ortaklar arasındaki ciddi anlaşmazlıklar, ortağın bakiye sermaye borcunu ödemekte temerrüdü gibi sebepler haklı sebepler olarak sayılmıştır. Yargıtayın konuya ilişkin emsal içtihadı da aynı doğrultudadır —-
Somut olayda;
TTK’nın 636/3. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca, mahkeme fesih ve tasfiye yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. Kanun koyucu bu düzenleme ile feshin nihai çözüm olduğu ilkesini benimsemiş, haklı sebeplerin mevcudiyeti halinde fesih ve tasfiye yerine mahkemeye başka alternatiflere karar vererek şirketi devam ettirme imkanı tanınmıştır. Bu yasal imkanın uygulanması taraflarca talep edilmese bile mahkemece resen gözetilmelidir. Yargıtayın yerleşik içtihadı bu yöndedir —Somut olayda, haklı gerekçe olarak davalı şirketin TTK anlamında üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, davacı ortağın haklarının ihlal edildiği, her yıl yapılması gereken olağan genel kurul toplantısının yapılmadığı, şirketin mali durumunun ve faaliyetlerinin incelenmesinin engellendiği, şirketin uzun yıllardır kar dağıtımı yapmadığı, davalı şirket tarafından davacı ortak ile aralarında husumet bulunduğu, suçlamalara maruz kaldığı ve davacı ortağın maaşının ödenmediği gerekçe gösterilerek TTK 636 (3) maddesi uyarınca öncelikle şirket ortaklığından çıkma aksi halde şirketin feshi talep edilmiştir.Bilirkişi heyeti tarafından davacı şirketin — yıllarına ilişkin ticari defter ve kayıtların incelenmiş, açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde olduğu, ticari defter ve kayıtların 6102 sayılı TTK’nın 64 ve 66 ile VUK’nun 220-226.madde hükümlerine uygun olarak tutulduğu belirtildiğinden bu haliyle davalı şirket lehine delil teşkil ettiği tespit edilmiştir.Yapılan yargılama sonucu; davacının, davalı limited şirketinde ortak olduğu bu haliyle TTK 636 (3) maddesi uyarınca şirketin feshini talep etme hakkı bulunduğu, yargılama süresince ortaklık sıfatının devam ettiği tespit edilmiştir. Davacının haklı sebep olarak gösterdiği gerekçelerin incelenmesi sonucu; şirkete ilişkin kayıtların incelenmesi sonucu en son —- tarihinde şirketin sermaye artışına ilişkin genel kurul kararı alındığı, bu kararında davacı tarafında olumlu oyunun bulunduğu, bu tarihten sonra da davacı ortağın şirkete yönelik herhangi bir talebinin olmadığı, yine davacı ortağın bilgi alma ve kar payı dağıtılmasına ilişkin herhangi bir talebinin olmadığı, şirket kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, şirketin mali kayıtlarında bir sorunun varlığının tespit edilemediği, davalı şirket tarafından davacı ortağa ihtarname gönderilmesinin herhangi bir husumet oluşturmadığı, bu haliyle TTK 636 (3) maddesi uyarınca herhangi bir haklı sebebe rastlanmadığından açılan davanın reddine dair aşağıda ki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın REDDİNE,
2-Karar harcı — davacı tarafça peşin olarak yatırılan— harcın mahsubu ile bakiye — harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan — yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T.’deki esaslara göre belirlenen — maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca yatıran tarafa iadesine,İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren — haftalık yasal süre içerisinde —Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.