Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/428 E. 2022/58 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/428 Esas
KARAR NO: 2022/58
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 09.07.2019
KARAR TARİHİ: 18.01.2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı —– tarihinde yaya olarak seyahat halinde iken ——plakalı aracın çarpması sonucunda davacı sakat kaldığını, kazada davacının bir kusurunun bulunmadığını, kaza sonucunda davacının sakat kaldığını, kaza sonrası davacının şikayeti üzerine —– dosyası ile soruşturma başlatıldığı, soruşturma sonucunda savcılık tarafından gerekli kusur incelemesi yapılmadan davacı kusurlu bulunmasından dolayı aracın sürücüsü hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, kaza sonrası davacı ——kaldırıldığı, kaza sonrası davacı vücudunun çeşitli yerlerinden yaralandığını, ayak bölgesine iki tane platin takıldığını, ayaklarında ezmeler oluştuğunu, vücudunun değişik yerlerinde yaralanmalar meydana geldiğini ve davacının kalıcı olarak sakat kaldığını, kazanın davacının hayatını olumsuz olarak etkilediğini, kaza sonrası tazminatlarının ödenmesi için davalı şirkete yazılı olarak başvuruda bulunulduğunu, davalı şirket tarafından —- numaralı dosya açıldığını, fakat davalı şirket tarafından yasal süreler içerisinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacı kaza sırasında —– bağlı olarak öğretmen olarak çalışmakta olduğu, davacının kaza sonrası sakat kaldığı, tazminatların ödenmesi için gerekli müracaatların yapıldığı davalı sigorta şirketi tarafından tazminatlarının ödenmediği, davacı kaza sonucunda sakat kalmasından dolayı, geçici iş göremezlik — ve daimi iş göremezlik tazminatı — olmak üzere toplam — maddi tazminatın davalı şirketinin temerrüt tarihi olan —– tarihinden itibaren avans faizi işletilerek davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket, maddi olay kapsamında, — —araç adına kayıtlı bulunan —— düzenlediği, davalı—– bağlı olduğu mevzuat gereği, sigorta ödemesi yapabilmesi için hukuken bazı şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, dava konusu taleplere ilişkin—— olarak davalı şirket, sigortalı aracın kusuru oranında ödeme yapabileceğini, somut olayda davacı yayanın asli kusurlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün ise kusursuz olduğu tespitleri dikkate alındığında davalı şirket’in sorumluluğunun olmadığını, —-işletilmesi sırasında, bir kimsenin zarara uğramasına neden olunması durumunda, o aracı işletenin üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli sınırlar içinde karşılamayı amaçladığını, bu anlamda, işletenin trafik sigortasının devreye sokulabilmesi için sigortalı aracın karıştığı kaza bakımından kusurlu bulunması ve diğer kişilere zarar vermiş olması gerektiği, somut olaya ilişkin olarak dava dilekçesinde, kazada davacının kusurunun bulunmadığı belirtilmekte ise, bu durumun gerçekle bağdaşmadığını, yine, dava konusu kaza sonrası —- dosyası kapsamında alınan —– tarihli bilirkişi raporunda da kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacı yayanın ise asli kusurlu olduğu, yapılacak inceleme sonunda davacının ağır kusuru ile kazaya sebep olduğu tespit edilirse, sigortalı araç sürücüsünün kazadan dolayı sorumlu tutulamayacağı, davacı zararının ——- tarafından karşılanması gerektiğinden, davcalı şirket’in ödeme yapması halinde mükerrer ödeme söz konusu olacağını, tüm tedavi giderleri, geçici-sürekli iş göremezlik vb. tazminatları, yani kısacası davacının sağlığına ilişkin tüm maddi zararlar —-tarafından karşılanmakta olduğunu, davacının zararı—- tarafından karşılanmış/karşılanacak ise, işbu davanın reddine karar verilmesini talep etiklerini, davacının varsa maluliyetinin tamamının dava konusu kazadan kaynaklandığı ispatlanması gerektiğini, açıklamaları saklı kalmak ve kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı şirket sorumluluğunun salt dava konusu kaza kapsamında söz konusu olacağı, bu sebeple kaza öncesi bir maluliyet söz konusu idiyse bu ayrımın yapılması gerektiği, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava öncesi yapılan başvurunun tebliğinden —-gün geçmesinden itibaren faiz talep edilebileceği, davacı tarafından dava dilekçesinde, tazminat miktarına “temerrüt tarihi olan —– tarihinden itibaren avans faiz işletilmesi” talep edildiği,fakat Davacı, alacak talebi haksız fiilden doğduğu halde afaki şekilde avans faizi üzerinden talepte bulunduğu, bir haksız fiilden kaynaklanan ve tacir niteliği bulunmayan gerçek kişi tarafından yapılan bu tazminat talebine avans faiz uygulanması mevzuata uygun düşmeyeceği, diğer yandan, başvurunun tebliğinden ne kadar süre sonra ilgilinin dava hakkının doğacağı, yani davalı şirketin sorumluluğunun başlangıcı, —– son değişiklik ile açık şekilde düzenlenmiş olduğundan, tebliğden itibaren bu sürenin dikkate alınarak faiz talep edilmesi gerektiği, bu itibarla, herhangi bir ödemenin söz konusu olması halinde dahi, faizin yasal faiz oranı üzerinden ve başvurunun tebliğinden —– geçmesinden itibaren hesap edilmesi gerekeceği, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün varsa kusur oranının belirlenmesi için dosyanın uzman Bilirkişiye tevdiine, Sürücünün kusuru tespit edilemezse davanın reddine, —– müzekkere yazılmasına ve gelecek müzekkere cevabına göre değerlendirme yapılmasını, Davacının maddi zararının —– tarafından karşılandığı/karşılanacağı değerlendirilerek mükerrer ödeme yapılmamasını ve Davacının haksız zenginleşmemesini teminen davanın reddine, dava konusu kaza öncesinde davacının herhangi bir rahatsızlığı olup olmadığının tespiti ile yalnızca kaza nedeniyle oluşan bedensel zararın ayırt edilmesini, tüm deliller toplandıktan ve kusur raporu alındıktan sonra, Davacının kaza öncesi maluliyeti bulunup bulunmadığı ile varsa sürekli maluliyetinin tespiti için —–sevkini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, herhangi bir sorumluluğun varlığına kanaat getirilmesi ve ödemenin söz konusu olması halinde dahi, faizin yasal faiz oranı üzerinden ve başvurunun tebliğinden —– geçmesinden itibaren hesap edilmesi gerektiği hususlarının da dikkate alınarak değerlendirme yapılmasını, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini, karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile haksız fiilden doğan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı —- tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde ağır şekilde yaralandığını belirterek kazaya karışan —- plaka sayılı aracın —– düzenleyen davalı sigorta şirketinden maddi tazminatının tahsili istemiyle dava açmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmıştır.
Davacıya ait hastane dosyaları, davalı sigorta şirketi nezdinde düzenlenen hasar dosyası, —- kazaya karışan araca ait trafik tescil kayıtları,—- soruşturma dosyası getirtilerek dosya içine alınmış, davacıya meydana gelen trafik kazası nedeniyle rücuya tabi bir ödeme almadığı —- gelen cevap ile anlaşılmıştır.
Hasar dosyasının incelenmesinde, kaza tarihi itibariyle —- plakalı aracın trafik sigorta poliçesinin davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiği, poliçenin kaza tarihini kapsadığı, davalı sigorta şirketi tarafından davacıya dava tarihinden önce herhangi bir ödeme yapılmadığı, sigortalısının dava dışı —- olduğu, aracın kullanım şeklinin hususi—— olduğu, kaza anındaki sürücünün dava dışı — olduğu anlaşılmıştır.
Kazaya ilişkin —-dosyasının incelenmesi neticesinde, soruşturma dosyasında düzenlenen kaza tespit tutanağında, kazanın oluşumunda yaya —- ettiğinden kusurlu olduğu, —- plakalı araç sürücüsü—- kural ihlalinin bulunmadığı belirtilmiş; —-tarafından bilirkişiden — tarihli rapor alınmış, düzenlenen raporda özetle, kazanın gündüz vakti — metre genişliğindeki düz eğimsiz yolda kuru asfalt zeminde meydana geldiği, çarpışmanın sürücünün seyir istikametine göre yolun solundan —- içeride gösterildiği, çarpışma yerinin yüz metre yakınında yaya geçidi bulunmadığı, çarpışma yerinde önceliğin araçlara ait olduğu ve yayaların bu tür yerlerden geçerken kendi can güvenliklerini sağlamak durumunda oldukları, yaya —- gündüz vakti görüş alanı açık —- metre genişliğindeki düz yolda yolun karşısına geçmek için yola girmeden evvel sağını ve solunu kontrol etmesi, gelen araç varsa bu araçlara ilk geçiş hakkını vermesi, yolun taşıt trafiği açısından müsait olması durumunda kendi can güvenliğini ön planda tutarak en kısa doğrultuda ve en kısa sürede yolun karşısına geçmesi gerekirken bu hususlara riayet etmeyerek, taşıt yolunu kontrol etmeden, yaklaşan kamyonete rağmen kendi can güvenliğini tehlikeye atarak dikkatsiz ve tedbirsizce yola girdiğini, yaklaşan aracın geçişini beklemeden sol yan ön çamurluk ve ayna kısımları ile çarpışması sonucu olayın meydana gelmesine sebebiyet verdiği ve kazanın oluşumunda Asli kusurlu olduğu; —— plaka araç sürücü ise seyir istikametine göre yolun sol kenarında park halindeki araçların arasından çıkan yayayı kısa mesafeden gördüğü, bu durumda kazadan kaçacak zamanı ve mesafesi olmadığı kaldı ki aracın da ön kısımları ile yayaya çarpmadığı çarpışmanın aracın sol yan çamurluk ve ayna kısımları ile gerçekleştiği dolasıyla yayanın gelerek direk geçmekte olan kamyonetin sol yan ön çamurluk ve dikiz aynası kısımlarına çarptığı olayda sürücünün kusurunun bulunmadığını belirtilmiş, —– tarafından gerek kaza tespit tutanağı gerekse alınan bilirkişi raporu göz önüne alınarak sürücü—-kusurunun bulunmadığı tüm kusurun— olduğu gerekçesi ile —- tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar vermiş, kararın itiraz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür.
Mahkememizce ön inceleme duruşmasında mahallinde keşif suretiyle inceleme yapılarak kusur noktasında rapor tanzimi için —- talimat yazılmış, keşif icra edilmiş, düzenlenen —– tarihli bilirkişi raporunda özetle, ” Trafik kazası tespit tutanağındaki kazanın kroki bölümündeki çizim incelendiğinde yayanın geçtiği yerde yaya geçidi olmadığı ve bu gibi yerlerden geçerken güvenli geçiş yapmadığının anlaşıldığı ve bu dikkatsiz ve tedbirsiz davranışının kazanın oluşumuna asıl etken olarak değerlendirildiği, sürücünün ise sol tarafındaki park etmiş araçların arasından yayanın çıktığı görmesine rağmen çarpmayı engelleyebilecek tedbirde mevcut hızından dolayı geç kaldığı, ayrıca doktor raporlarında yayanın sağ ayağında ve belinde kırık oluşması çarpma şiddetinin yüksek olduğu, savcılık bilirkişi raporunda belirttiği gibi yayanın gelip araca çarpmasında bu kadar yaralanmanın mümkün olamayacağı, yasal hız sınırının altında seyreltilmesi —– durumunda yayayı gördüğünde çarpmayı önleyebilecek, tedbiri alabileceği yada yaralanma şiddetinin az olabileceği kanaati oluştuğu, yayanın —– belirtilen kuralını ihlal ettiğinden asli olarak ve % 75 oranda; sürücünün ise 2918 sayılı Karayolları nunun 5. Maddesinde belirtilen kuralı ihlal ettiğinden tali ve % 25 oranda kusurlu olduğu” yönünde tespit ve değerlendirme yapılmıştır.
Bilirkişi raporuna karşı davalı sigorta vekili tarafından itiraz edilmiş, raporun kaza tespit tutanağı ve soruşturma dosyasında alınan rapor ile çelişkili olduğu savunulmuş ve çelişkinin giderilmesi amacıyla yeni bir rapor alınması talep edilmiştir.
Mahkememizin —– tarihli celsesinde de gerek kazanın meydana geliş şekli gereksi kaza tespit tutanağı ve soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ile mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun çelişkili olması ve çelişkiler giderilmeden karar verilemeyeceği ve —– da bu yönde olduğu göz önüne alınarak, mevcut raporların incelenerek çelişkilerin giderilmesi ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde orantısal kusur durumunun belinlenmesi için dosya—-gönderilmiş, anılan kurum tarafından—– tarihli rapor düzenlenmiştir. Düzenlenen raporda özetle, ” Olay mahalli yolun iki yönlü, zemin asfalt-kuru, hava açık, vakit gündüz ve meskun mahal içi olduğu , kaza tespit tutanağının incelenmesinde aracın son konumunun çarpma noktasıyla aynı olduğunun görüldüğü, sürücü—- hazırlık ifadesinde;—— üzerinde yolun sağ tarafından ilerler iken yolun sol tarafındaki park halindeki araçların arasından bir kadının fırladığını ve kendi aracının sol aynasına çarptığını, kendisinin aracını hemen durdurduğunu, belirttiği; davacı yaya —- hazırlık beyanında; —- karşıdan karşıya geçmek istediği esnada plakasını sonradan öğrendiği —– plaka sayılı aracın kendisine nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde çarptığını, belirttiği, tüm dosya kapsamı, tüm beyanlar, kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporları ve dava dilekçeleri incelendiğinde, kazanın oluş şekli, aracın darbeyi aldığı kısım ile son konumu, davacı yayanın ve sürücünün beyanları dikkate alındığında —- tarihli bilirkişi raporuna iştirak edilemeyeceği, mevcut verilere göre sürücü —–sevk ve idaresindeki araç ile olay mahallinde nizami olarak seyiri sırasında, davacı yayanın kontrolsüzce kaplamaya girip aracının sol dikiz aynası kısımlarıyla çarpışması neticesi meydana gelen olayda atfı kabil kusuru bulunmadığı, davacı yaya—– ise karşıdan karşıya geçişini; seyir halinde olan araçların hız ile mesafesini dikkate alarak kontrollü bir şekilde yapması gerekirken bu hususa riayet etmediği, istikametine göre sağ tarafından gelip önünden geçmekte olan sürücü idaresindeki —– ilk geçiş hakkını vermeyip bu aracın varlığını dikkate almadan kontrolsüzce, kendi can güvenliğini tehlikeye atacak şekilde hareketli araç trafiğine açık kaplama içerisine girmesi neticesi meydana gelen olayda asli ve % 100 oranda kusurlu olduğu ” yönünde tespit ve değerlendirme yapılmıştır.
—– tarafından düzenlenen rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından rapor doğrultusunda davanın reddi talepli beyan dilekçesi sunulmuş, davacı vekili tarafından ise rapora itiraz dilekçesi sunulmuş ve — dosyanın gönderilmesi aksi halde —- rapordaki kusur oranlarının esas alınması talep edilmiş olmakla ,mahkememizce aşağıda açıklanacak gerekçeler ile yine bir rapor alınmasına yer ve gerek olmadığından davacı vekilinin talebi reddedilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, yapılan yargılama, toplanan deliller, soruşturma dosyası , alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, gerek kaza tespit tutanağında gerek soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporunda gerekse mahkememizce aldırılan —- raporunda da belirtildiği üzere davaya konu kazanın gündüz vakti görüş alanı açık — metre genişliğinde iki yönlü zemin asfalt kuru düz yolda —- sıralarında, sürücü — sevk ve idaresindeki —– takiben seyirle olay —-geldiğinde, istikametine göre sol tarafından karşıdan karşıya geçmek için kaplamaya giren davacı yaya —– aracının sol yan ayna kısımlarıyla çarpması sonucu yaralanma ile neticelenen trafik kazası olduğu, çarpışmanın sürücünün seyir istikametine göre yolun solundan —– içeride gösterildiği ve aracın son konumu ile çarpma noktasının da aynı olduğu görülmektedir. Esasen talimat yolu ile alınan ——- tarihli bilirkişi raporunda da gerek kaza mahallinin gerek hava durumunun özellikleri gerekse de çarpma noktası hususunda az yukarıda açıklananlar dışında farklı bir tespite yer verilmemiştir. Ancak anılan raporda kusurun asli olarak yayada olmasına rağmen sürücünün de hız sınırlarının üzerinde seyir etmesi sebebi ile duramayarak yayaya çarptığından tali ve % 25 oranda kusurlu olduğu değerlendirilmiştir. Öncelikle kazanın meydana geliş şekline bakıldığında davacı yayanın ifadesinde karşıdan karşıya geçmek isterken aracın nasıl olduğunu anlamadığı şekilde kendisine çarptığını beyan etmiş sürücü ise park halindeki araçların arasından bir kadının fırladığını ve aracın sol aynasına çarptığını ve durduğunu beyan etmiştir. Bilindiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 68/b maddesinde taşıt yolunun karşı tarafında geçmek isteyen yayaların uyması gereken kurallar düzenlenmiş olup yayaların taşıt yolunu, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasak olduğu ancak yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayaların taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebileceği belirtilmiştir. Somut olayımızda da kazanın meydana geldiği yerin yüz metre kadar mesafesinde yaya geçidi ve kavşak bulunmadığından davacı yayanın karşıdan karşıya geçerken açıklanan kurala riayet etmesi zorunludur. Dolasıyla burada öncelikle olan yayanın kendi güvenliğini sağlaması kurallara riayet etmesidir. Yayaların kendi güvenliklerini emniyet altına almadığı sürece sürücülerin yayaları koruyabilmeleri mümkün olamayabilir. Ayrıca taşıt yolunu kullananlara saygı göstermek sadece sürücülerden beklenen bir
davranış olmayıp yayaların da taşıt yolunu
kullanırken dikkatsiz, tedbirsiz olmamaları ve trafiği tehlikeye sokmamaları gerekmektedir. Ancak davacı yayanın bu hususlara riayet etmeyerek park halindeki araçların arasından taşıt yoluna fırlamış —- seyir halinde olan sürücü—– plakalı aracın sol yan ön çamurluk ve ayna kısımlarına çarparak yaralanmıştır. Çarpma noktası ve aracın darbeyi aldığı kısım dikkate alındığında da sürücünün aracın ön kısımları ile yayaya çarpmadığı ve yine çarpma noktası ile aracın son konumu dikkate alındığında artık burada sürücünün yasal hız sınırının üzerinde seyrettiği yayayı görmesine rağmen hızından dolayı duramayarak çarptığı şeklinde tespit ve tali kusurlu olduğu yönünde değerlendirme yapmak mümkün değildir. Kaldı ki sürücünün yasal hız sınırının üzerinde seyir ettiğine ilişkin dosyada somut bilgi ve belge olmadığı gibi yalnızca yayanın yaralanmasının niteliği gerekçesi ile sürücünün hızlı olduğunu söylemek de somut olay bakımından yeterli değildir. Hal böyle olunca da kazanın meydana gelmesinde davacı yayanın asli olarak ve % 100 oranında kusurlu olduğu, sürücünün ise herhangi bir kusurunun olmadığı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı vekili tarafından —- dosyanın gönderilmesi talep edilmiş ise de —— raporları ile eğer diğer bilirkişi raporları arasında çelişki bulunması halinde genişletilmiş uzmanlar heyetince inceleceği ancak somut olayımızda esasen kaza tespit tutanağı, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi rapori ile alınan — tarihli raporun çelişkili olması dolasıyla zaten çelişkilerin giderilmesi amacıyla dosyanın—– gönderildiği ve anılan raporun da mevcut tüm raporları ve kaza tespit tutanağını inceleyerek kusur tespitinde değerlendirme yaptığı artık bu noktada raporlar arasında çelişkiden bahsedilemeyeceği ve kusur taktirinin de esasen teknik değil hukuki bir konu olması ve nihai taktirin mahkememizde olması nazara alındığında davacının talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan gerekçeler ile davalı sigortalı aracın sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde bir kusurunun bulunmadığı ve dolayısıyla davalı sigorta şirketinin de bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın reddine;
2-Karar harcı 80,70-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazine adına irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 200,00-TLvekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı yasanın 18-A/13. Bendi uyarınca ——tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazine adına gelir kaydına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde———- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/01/2022