Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/390 E. 2020/24 K. 21.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/390 Esas
KARAR NO: 2020/24
DAVA : Tazminat ( Manevi Tazminat )
DAVA TARİHİ: 05/08/2016
KARAR TARİHİ: 21/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiline sosyal medya aracılığı ile hakarette bulunduğunu, müvekkilinin tanınmış bir marka olduğunu, davalının müvekkiline haksız ve mesnetsiz iddialarda bulunduğunu, bu itibarla müvekkilinin kişilik haklarının zedelendiğini ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın kabulü ile manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin paylaşımının ifade özgürlüğü içerisinde kaldığını, mahkemenin görevsiz olduğunu ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle; davalının sosyal paylaşım sitesinde yaptığı paylaşım nedeni ile davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı, ticari itibarının ihlal edildiği, TTK nun 55. maddesi kapsamında gerçeğe aykırı ve incitici beyanlarla davacı şirketin rakiplerinin rekabette öne çıkarılmak suretiyle haksız rekabete sebebiyet verildiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava dosyasının safahatı incelenmiş, davanın ilk olarak — Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açıldığı, anılan mahkemece yapılan yargılama neticesinde anılan mahkemece görevsizlik kararı verildiği ve kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi ile usulüne uygun gönderme talebi sonrasında mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Davanın görevsiz mahkemede esas aldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak tensip tutanağı düzenlendiği anlaşılmış ise de yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Dava dilekçesi içeriğinde sunulan davalıya ait paylaşımlar ve ekran görüntüleri incelenmiştir.
Davalı yan söz konusu hesap üzerinden yapılan paylaşımların kendisi tarafından yapıldığını kabul etmekle birlikte söz konusu paylaşımların ifade özgürlüğü sınırları içerisinde olduğunu ve haksız rekabet teşkil etmediği yönünde savunmada bulunduğundan bu paylaşımların davalı tarafından yapılmadığı yönünde bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında davalının —- hesabından yapmış olduğu paylaşımın davacının kişilik haklarını ihlal, zedeliyici nitelikte olup olmadığı, paylaşımın davacının rakiplerinin öne çıkartıcı mahiyetinin olup olmadığı, bu kapsamda haksız rekabet eylemi niteliğinde olup olmadığı, haksız rekabet niteliğindeyse davacının uğradığını iddia ettiği manevi zararın boyutu ve tazminat miktarının mahkememiz tarafından belirlenmesi hususlarında toplanmaktadır.
AİHM’si—- tarihli — başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, demokratik toplumun onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir.
Somut olaya gelince, davalının—–paylaşımının yapıldığı tarihlerde kamuoyuna dava dışı —-bünyesindeki yurtta kalan öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerin yazılı ve görsel basında ve sosyal medyada uzun süre yer aldığı, toplumun çok büyük kesiminden tepki aldığı, eylemin çocuğa karşı yapılmış olmasının ayrıca toplumda bir infial duygusu yarattığı, toplum psikolojisinde vakfa yönelik sert eleştirilerin de yapıldığı, davacı şirketin ise bu infialin yaşandığı dönemde vakfa sponsor olduğunun öğrenilmesinin tepki çektiği, her ne kadar davacının bu vakıfla ve saldırı niteliği taşıyan eylemle birlikte anılmasının doğru olmadığı kabul edilmesi gerekli ise de, bir yandan da tüm toplumca kabul edilen ve —-firmasının güvenilirliğine ve bu yönde bir eylemle birlikte anılmasının toplum psikolojisinde bir algı yarattığı,davalının paylaşımının kamuoyuna yansıyan olayla ilgili bir tepki niteliğinde olduğu ve eleştiri niteliğinde sayılması gerektiği ve bu doğrultuda gerek AİHM sözleşmesi, gerekse Anayasanın 26.maddesi gereğince ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin dilekçesinde müvekkili aleyhine karalama kampanyasına dönüşme iddiasına yönelik yapılan incelemede ise birbirinden bağımsız çok sayıdaki kişinin eleştiri niteliğindeki sosyal tepkilerinin bir araya gelinerek bir kampanya olduğu yönünde verinin bulunmadığı görülmüştür. AİHM de yakın tarihteki kararlarında büyük ve halka açık şirketlerin kabul edilebilir eleştiri sınırlarını daha geniş olduğunu belirtmiştir. Davalının sosyal paylaşım sitesinde davacı ile ilgili ifadeleri kamuoyuna yansıyan olayla ilgili bir tepki niteliğinde olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin10. maddesi, Anayasa 26. maddesi uyarınca ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğinden (hoşa gitmeyen, sarsıcı hatta rahatsız edici olanları dahi ) beyanların eleştiri sınırlarında kaldığı kanaati oluştuğundan yasal koşulları oluşmayan manevi tazminat isteminin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Karar harcı 54,40-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davanın reddedilen bölümü için karar tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10. maddesi uyarınca takdir edilen 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. Maddesi gereği ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; davalı vekilinin yokluğunda, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/01/2020