Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/375 E. 2020/106 K. 11.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/375 Esas
KARAR NO : 2020/106

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019
KARAR TARİHİ : 11/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde; Davacı şirket on beş yılı —— ile akdettiği —- sözleşmeleri kapsamında ticari ilişki içerisinde olduğu, davalı —— şirketinden fatura karşılığı alınan malların bedelleri nakit ve çek olarak ödenmiş ve ödenmediği, davalı —– talebi doğrultusunda davacı şirket——- çek verildi bordrosunda dökümü yapılan çekleri aralarındaki ticari ilişkiye istinaden riske karşılık teminat olarak verdiği, davalı —–tarafından düzenlenen— tanzim tarih yazı içeriğinden de davacının ————- hesabından keşide ettiği dava konusu olan—– bedelli çek ile birlikte bu davaya konu olmayan yine aynı hesaptan keşide edilen ———– seri nolu ——- seri nolu ——— seri nolu ———— bedelli çeklerin teminat çeki olduğu, davalı ————— şirketinin konkordatoya başvurduğu ve geçici mühlet başvurusunun kabul olunduğu hususu —– resmi ilan portalında yapılan ilan üzerine öğrenildiği, davacı şirket İstanbul Anadolu ————–. Asliye Ticaret Mahkemesi nin —- sayılı dosyasına sunduğu dilekçe ile konkordato geçici mühlet kararma itiraz edildiği, davaya konu olan müvekkilin —– Şubesi nezdindeki hesabından keşide ettiği ——————verildiği saptandığı, davalı —- ile müvekkil davacı şirket arasında teati edilen ve davacı şirket tarafından —————- tarihinde imzalanan mutabakat mektubuna göre davalı —- tarihi itibari ile davacı müvekkil şirket ———– alacaklı olduğu, ——— tarihi itibari ile davacı şirket alacağı 1.454.367,43 TL olduğu, bu alacağın 1.400.000,00 TL’lik kısmı davalı —– şirketine teminat olarak verilen çek bedelleri toplamından oluşmakta, kalan kısmı ise bayilik sözleşmemiz gereğince peyderpey gönderilen ancak henüz tarafımıza teslim edilmeyen mal bedeline karşılık geldiği, davalı — teminat çeki olan dava konusu çek ile diğer çeklerin iadesi istenmiş ancak talep davalı — şirketi tarafında sürüncemede bırakılmış, bu süreçte de konkordato başvurusunda bulunularak borçlu olmadığımız çeklerden dolayı takip ve haciz tehdidi altında bırakılmasına sebebiyet verdiği, dava konusu 30.06.2019 vade tarihli çekin ibrazı halinde davacı borçlu olmadığı bir borç nedeniyle çekinin yazılması velini suretle ticari itibarının sarsılması tehdidi altında olduğu, davacı müvekkil tedbir kararı verilmediğinde, borçlu olmadığı bir borcu ödemek durumunda kalacağı, bu nedenle mahkemenizden öncelikle ÎİK 72/2 maddesi gereğince — bedelli çekin icra takibine konu edilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, akabinde çekin iptali ile borçlu olmadığımızın tespitine hükmolunmasını talep ettiği, açıklanan nedenlerle davacının —– nolu hesabından keşide ettiği—- çek numaralı —— seri numaralı— vade tarihli 300.000 TL bedelli çek sebebi ile davalılara borçlu olmadığının tespit ve çekin iptali ile , ÎİK 72/2 maddesi gereğince konu çekin icra takibine konu edilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep ve dava ettiği görülmüştür
SAVUNMA:
Davalı … vekili tarafından mahkememize gönderilen cevap dilekeçsinde özetle; kıymetli Evrak Hukuku’nun En Temel Özelliği olup; temel borç ilişkisinden kaynaklanan def’i ve itirazların, bu ilişkinin tarafı olmayan iyi niyetli hamil konumundaki üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi hukuken mümkün olmadığı, kambiyo senetlerinin “mücerretlik ilkesi”nin bir gereği ve sonucu olarak; temel borç ilişkisine dayalı def’i ve itirazların temel borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi hukuken mümkün olmadığı, bir başka anlatımla, temel borç ilişkisinden kaynaklanan itiraz, def’i ve sakatlıklar; ancak ve sadece temel borç ilişkisinin tarafları arasında ileri sürülebildiği, dava konusu çek, kredi borçlarının bir kısmının ödenmesi amacı ile müvekkil banka’ya temlik cirosu ile verilmiş olup, temel borç ilişkisi ile ilgili hiçbir iddianın 3. kişi konumundaki iyiniyetli hamil olan davalı bankaya karşı ileri sürülmesi hukuken mümkün olmadığı, dava konusu; muhatabı ——– bedelli ve —– nolu çek, diğer davalı —– —– tarafından kredi borçlarının bir kısmının ödenmesi amacıyla, çek bedeli ödendiğinde kredi borcuna mahsup edilmek üzere, davalı bankaya temlik cirosu ile verilen bir çek olduğu, bu şekilde devredilen çek ile birlikte içerdiği hak da kayıtsız ve şartsız yeni ve haklı hamil olan davalı banka’ya geçmiş ve söz konusu çek üzerinde gerek davacının gerekse diğer davalı—— hakkı kalmadığı, iyiniyetli üçüncü kişi konumundaki davalı banka’ya karşı temel borç ilişkisinden kaynaklandığı iddia edilen bir kısım beyanların ileri sürülmesi, kıymetli evrak hukukunun temel özelliklerinin “yok sayılması” anlamına geldiği,. Zira; güvenli bir şekilde tedavül etme özelliği bulunan bir kambiyo senedi olan çekin, temel borç ilişkisinin tarafları arasında var olduğu iddia edilen bir kısım iddia/lar ileri sürülmek sureti ile tahsilinin durdurulması, çeke olan güveni tamamen ortadan kaldırıcı özellikte olduğu, bu hali ile bundan sonra kötüniyetli her keşideci ve hatta her ciranta, çeki devrettiği haklı hamile karşı çekten kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmemek adına bizzat veya çek keşidecisine dava açtırarak çekle ilgili haksız, hukuka aykırı tedbir kararı aldırtabileceği, bu itibarla davacı ile diğer——— arasındaki temel hukuki ilişkide herhangi bir taraf sıfatı bulunmayan müvekkil bankaya husumet yöneltilemeyeceği tartışmasız hukuki bir gerçek olup, davanın bu nedenle reddedilmesi gerektiği, huzurdaki dava yetkisiz mahkemede açıldığı, davaya bakmaya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yetkili olduğu, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek öncelikle yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesini, husumet nedeniyle reddini ve tüm talepler yönünden davanın reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı ———— Vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde; davalı yanca arabuluculuk başvurusunda bulunulmamış, dava şartı yerine getirilmediği, TTK madde 5/a: “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” demekle arabulucuya başvurulmaması dava şartı eksikliği olarak düzenlediği, huzurdaki dava da, davacının borcunun olmadığını tespit ederek, borç addedilen bir miktar paranın ödenmemesine ilişkin olduğu, bu nedenle menfi tespit davaları arabuluculuk şartına tabi davalardan olduğu, tüm bu nedenlerle ilk olarak davanın, dava şartı yerine getirilmediğinden HMK madde 114/2’ye atıfla madde 115 gereğince usulden reddi gerektiği, davacının iş bu davayı açma sebebi vermiş olduğu çeklerdir. İş bu çekler sözleşme esnasında keşide edilmiş olup, ileri tarihli düzenlendiği davacı tarafça dilekçesinde ifade edilmiştir. Her ne kadar davacı, çekleri teminat çeki olarak nitelese de kıymetli evraklardan çekin sebepten mücerret olduğu, davacı yan, çeklerin belli malların teslimi karşılığında verildiğini ve davacı tarafından bu malların bir kısmının teslim edilmediğini iddia ettiği, davacının teslim borcunu yerine getirmediği iddiasıyla iş bu dava açıldığı, ancak edimin ifasına yönelik müvekkile herhangi bir ihtarda bulunulmadığı, bu nedenle davacı davasında kötü niyetli olup, çeklerin teslimi talebiyle dava açtığından, anlaşmanın kendine düşen kısmını ifa etmekten kaçınarak sözleşmeyi haksız şekilde ihlali söz konusu olmadığı, davacı, çeklerden dolayı borçlu olmadığını ispat etmek zorunda olduğu ve dilekçesinde belirttiği tüm hususlarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olduğu görüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
HMK. 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almakla; 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ——————karar sayılı ilamında ve birçok kararında da belirttiği üzere ”7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Buna göre, kanunun lazfına bakıldığında ——–aynı dava içerisinde ve birlikte talep edilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Buda kanun koyucunun amaçladığı bir durum olarak yorumlanamaz.Bir kısım uygulayıcının vardığı sonuç gibi sadece alacak veya tazminat davalarında arabuluculuk dava şartı öngörüldüğü gibi bir sonuca da varılamamaktadır. Ayrıca her menfi davasının ,istirdada dönüşebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.Kanunda alacaklı veya borçlu tarafından açılacak dava ile ilgili herhangi bir ayırım ve sınırlama da yer almamıştır.
Burada kanun koyucu talep veya dava türü ne olursa olsun “dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını, dava şartı olarak düzenlemeyi amaçlamıştır. Elbetteki “menfi tespit” talebi ile “alacak” talebi hukuken anı kavramlar değildir ve bu davalar sonucunda netice-i talepler ile kurulacak hükümler de farklıdır. Ancak burada dava konusu bir miktar para alacağı ise, açılacak davanın yada talebin ne olduğunun bir önemi yoktur. İster alacak, ister menfi tespit, ister istirdat, ister itirazın iptali, ister tazminat talebi olsun bu davaların ortak noktası “dava konusunun bir miktar para alacağı” olduğudur. Sadece netice-i talepler ve mahkemelerce kurulacak hükümler birbirinden farklıdır. Sınırlayıcı bir yorum yaparak maddenin sadece “alacak” veya “tazminat” davalarıyla sınırlı bir uygulama yapmanın kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı muhakkaktır.
Bu nedenle 6102 Sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince menfi tespit talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabül edilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” şeklinde kararda açıkça menfi tespit davalarında da arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğunu hükme bağlamıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davası olduğu, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması gerektiği, bu hususun dava şartı olduğu, davacının huzurdaki davayı açmadan önce zorunlu arabuluculuk müessesine başvurmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar kanunu uyarınca alınması gerekli 54,40-TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 5.123,25 TL harcın mahsubu ile fazlaya ilişkin 5.068,85-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı ——-yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı … tarafından yapılan 26 TL müzekkere gönderim ücretinin davacıdan alınarak davalı …—— verilmesine,
6-Davalı ….—- kendini vekil ile temsil ettirdiğinden —- hükümleri gereğince göre —maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …—– verilmesine,
7-Davalı ——————– kendini vekil ile temsil ettirdiğinden —-. hükümleri gereğince göre — maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı ——————- verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. Maddesi gereği davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı vekili ve davalı —– Davalı … vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı..