Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/344 E. 2020/172 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/344 Esas
KARAR NO : 2020/172

DAVA : Menfi Tespit (Alım Satım)
DAVA TARİHİ : 17/06/2019
KARAR TARİHİ : 25/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Alım Satım) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde; taraflar ayrıca malzeme ve işçilik alacaklarının —— —-tarihli ek protokol düzenlendiği, protokolde de “…’dan bu ödemelere karşılık 50.000,00-TL tutarında …../2014 tarihli teminat senedi alıp, …’a (çek ve nakit olarak) 50.000,00-TL vermiştir.” dendiği, protokolün düzenlendiği tarihle aynı tarihte de -13.09.2014- teminat senedi düzenlenerek davalı …’e teslim edildiği, neticede de teminata ve protokole bağlanan işler yapılmış, teminat senedi de konusuz kaldığı, davalı, kendisinin de teminat olarak verildiğini bildiği, sözleşme ve ek protokole bağlandığı açık olan senet için haksız ve kötü niyetli olarak icra takibi başlattığı, davalı kötüniyetli olarak itirazın kaldırılması yoluna başvurmuş, mahkeme tarafından da hukuka, usule ve yerleşik yargıtay içtihatlarına aykırı olarak ve dosyanın da eksik incelemeye dayandığını düşündürecek şekilde davanın kabulüne karar verildiği, İstanbul Anadolu——. İcra Mahkemes—— Numaralı dosyası üzerinden yaptığımız itiraz için Müvekkil aleyhine itirazın kaldırılması davası açıldığı, yargılama süresince mahkemece yaptığımız savunmalar dikkate alınmamış, senedin hem iş yapımı sözleşmesine hem de ek protokole bağlandığı ayrıca senedin düzenlenme tarihinin de ek protokol tanzim tarihi ile aynı olduğuna ilişkin davanın haklı nedenlerle reddi taleplerimiz değerlendirilmediği, oysa ki; senedin teminat senedi olduğu bu kadar açıkken Tetkik Merciinin görevi, taraflar arasında bir alacağın bulunup bulunulmadığına ilişkin uyuşmazlığın ancak yargılama ile giderilebilecek bir husus olduğu ayrıca senedin zamanaşımına uğradığı tespitinde bulunarak davanın reddine karar verildiği, davaya konu senedin teminat olarak verildiği, hem sözleşme hem de ek protokole bağlandığı ve ek protokolle aynı tarihte düzenlendiği apaçık olduğu, senet zamanaşımına uğramış olup, icrai kabiliyeti olmadığı, davalı, kendisine teminat olarak verilen senedin tesliminden 3 yılı aşkın bir süre sonra icra takibi başlatmış, dayanak olarak da senedi bildirdiği, senedin zaman aşımına uğraması nedeniyle icra takibine konu olması mümkün olmadığı gibi 3 yıldan fazla bir süre sonra da takibe girişilmesi iyi niyetli olunmadığının açık bir göstergesi olduğu, davacının davalıya borcu bulunmadığı, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ettiği, davalı hem hukuka, usule ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına hem de tarafların kararlaştırdığı sözleşme ve sözleşme ilişkisine aykırı olarak takip başlatmış, Müvekkili borcu bulunmadığı halde haksız ve kötü niyetli olarak ödeme yapmaya zorlamış, ayrıca işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiği, tüm bu hususlar doğrultusunda davalının kötü niyet ile hareket ettiği yargılama neticesinde ortaya çıkacağından ayrıca alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminatına hükmedilmesi gerektiği, davacı borcu bulunmadığı halde hukuka aykırı olarak verilen karar nedeniyle yüksek tutarlı icra takibi üzerinden haciz tehdidi altında olduğu, menfi tespit davasında arabuluculuk yolu dava şartı olmadığı, açıklanan nedenlerle ve dilekçede belirtilen tüm hususlarla davanın kabulüne, davacının davalıya borcunun bulunmadığının tespiti ile istanbul anadolu —–. icra müdürlüğü ———-. numaralı dosyasının iptaline, davalının, alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İDDİA: Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan cevap dilekçesinde; takibe konu senet teminat senedi özelliklerini kesinlikle taşımayan bir kambiyo senedi olduğu, davacı —— aylarında davalı ile iş ilişkilerinde bulunmuş ve tanıştığı, bu tarihten sonra davalının ile samimiyet kurmuş ve davalıdan borç para talebinde bulunduğu, davalı ise borçlunun mesleğine ve tanınırlığına güven duyarak kendisine 50.000 TL borç para vermiş buna karşılık borçludan 13.09.2014 düzenleme tarihli 15.01.2015 ödeme tarihli senet aldığı, .ancak borçlu senet metninde bulunan ödeme gününde borcunu ödemediği gibi davalının uzunca bir süre de oyaladığı, borçlunun borcunu ödeyeceğine ilişkin umudunu yitirmesi ile İstanbul Anadolu ——. İcra Müdürlüğü’nün———. numaralı takibi açmak zorunda kaldığı, davacı haksız ve kötü niyetli olarak huzurdaki davayı açmış, davalı alacağına ulaşmasını engellemek amacıyla teminat ile icra dosyasının durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, davalının davacıdan alacağı olduğu sabit olduğu, dava konusu kambiyo senedinin vade tarihi 15.01.2015 tarihi olduğu, bononun vade tarihi ile icra takibinin başladığı aralıkta 3 yıllık sürenin geçmiş olduğu, ancak üç yıllık sürenin geçmiş olması davalının alacak hakkını ortadan kaldırmayacağı, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep ettiği, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, senetten kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
HMK. 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almakla; 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —. Hukuk Dairesi’nin ——— karar sayılı ilamında ve birçok kararında da belirttiği üzere ”7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Buna göre, kanunun lazfına bakıldığında —- “alacak ve tazminat talebinin” aynı dava içerisinde ve birlikte talep edilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Buda kanun koyucunun amaçladığı bir durum olarak yorumlanamaz.Bir kısım uygulayıcının vardığı sonuç gibi sadece alacak veya tazminat davalarında arabuluculuk dava şartı öngörüldüğü gibi bir sonuca da varılamamaktadır. Ayrıca her menfi davasının ,istirdada dönüşebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.Kanunda alacaklı veya borçlu tarafından açılacak dava ile ilgili herhangi bir ayırım ve sınırlama da yer almamıştır.
Burada kanun koyucu talep veya dava türü ne olursa olsun “dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını, dava şartı olarak düzenlemeyi amaçlamıştır.—–hukuken anı kavramlar değildir ve bu davalar sonucunda netice-i talepler ile kurulacak hükümler de farklıdır. Ancak burada dava konusu bir miktar para alacağı ise, açılacak davanın yada talebin ne olduğunun bir önemi yoktur. İster alacak, ister menfi tespit, ister istirdat, ister itirazın iptali, ister tazminat talebi olsun bu davaların ortak noktası “dava konusunun bir miktar para alacağı” olduğudur. Sadece netice-i talepler ve mahkemelerce kurulacak hükümler birbirinden farklıdır. Sınırlayıcı bir yorum yaparak maddenin sadece “——davalarıyla sınırlı bir uygulama yapmanın kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı muhakkaktır.
Bu nedenle 6102 Sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince menfi tespit talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabül edilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” şeklinde kararda açıkça menfi tespit davalarında da arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğunu hükme bağlamıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davası olduğu, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması gerektiği, bu hususun dava şartı olduğu, davacının huzurdaki davayı açmadan önce zorunlu arabuluculuk müessesine başvurmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince davanın, DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2-Harç başlangıçta peşin olarak alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nın 333 maddesi gereğince bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, tarafların yokluğunda, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi..