Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/316 Esas
KARAR NO : 2020/138
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/05/2019
KARAR TARİHİ : 18/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde; davalı, davacı hakkında İstanbul Anadolu —-. İcra müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyalarıyla icra takibi başlattığı, davacı adına yapılmış olan alacak takibini haksız ve asılsız bulduğunu, davalı tarafa olan borçları için 9.342 TL senet verildiğini,bu senedin 3.342 TL’lik kısmının ödendiğini, kalan 6.000 TL bakiye ödenemediğinden dolayı, bu 6.000 TL’lik kısmı için, vade farkı maliyetine de katlanarak 2.774 TL’lik 3 ayrı senet verildiğini, ( vade farkında tefe oranlarının esas alındığının düşünüldüğü, Türk Ticaret Kanunu’nda böyle bir usul bulunmadığının, burada davacı taraf, ticari faaliyetlerinin dışında, etik olmayan ve haksız zeng,n olmaya yönelik adım atıldığını) ve davacı taraf, mahsuben ödeme yapılan ilk senedi icra takibine konu ettiğini, bunun yerine verilen ve ilki ödenen senedin bile icra takibine konu ettiğini,(Aynı borç için, hükmü kalmamış senetleri, mükerrer şekilde icra takibine konu edildiğini), davacı şirket olarak , davalı — ticari faaliyetlerinin tutarının 23.547,42 olduğunun,(—– senedin bu tutara dahil olduğunu , yine bu tutara dahil olan— numaralı — tarihli faturanın herhangi bir mal veya hizmet alımına konu olmamasına rağmen 2.731 TL olarak davacı tarafa vade farklı işlem olduğu görüleceğinin), Davalı—— banka—–yoluyla davacı tarafın yaptığı ödemelerin toplam tutarının 6.116 TL ve yine davalı —- davacı tarafın kesmiş olduğu iade faturalarının toplam tutarının 9.549,30 TL olduğunu, sonuç olarak tüm bu cari işlemler dikkate alındığında, davalı —– olan davacı tarafın borcunun, tüm bu evraklar üzerinden sadece—- olduğu görüldüğünün, bu hususta belirtmek de elzem olunan durumun yapılan icra takibi usul ve İİK’a hükümlerine aykırı olduğunun, bu doğrultuda davacı tarafa başlatılan icra takibinin dayanak, temel ve usuli çerçevesinde ciddi noksanlar olduğunu belirtiği, davalı tarafın davacı taraf hakkında açmış olduğu takip nedeniyle senede dayalı borçlu bulunmadığının tespiti ile başlatılan icra takibinin tedbiren durdurulmasını, davalı davacıyı menfi tespit davasını açmaya mecbur kıldığı için alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
İDDİA:Davalı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı yan tarafından açılan dava kambiyo senetlerine dayalı menfi tespit davası niteliğinde olduğunun, kambiyo senetlerinden kaynaklanan davalar mutlak ticari dava sayıldığını, İşbu sebeple açılan bu dava arabuluculuğa tabi olduğunu, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 7155 sayılı Kanunun 20. Maddesine göre ticari davalardan, davanın konusu bir miktar paranın ödenmesiyle ilgili olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olduğunu, dolayısıyla davacı tarafından açılan işbu davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhani bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verildiği,kambiyo senetlerine dayalı olarak açılan menfi tespit davaları arabuluculuğa tabi olduğunu, davacı yan tarafından arabuluculuk dava şartı yerine getirmeden dava açtığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, öncelikle huzurda açılan davanın dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, esastan karar verilmesi halinde, kanıtlanamayan, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, kötüniyetli ve haksız olarak dava açılmış olduğundan, davacının asıl alacağın %20’si tutarında tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, kambiyo senedinden kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.
HMK. 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almakla; 19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ——. Hukuk Dairesi’nin ——— karar sayılı ilamında ve birçok kararında da belirttiği üzere ”7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. ….” hükmü uyarınca konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır.
Buna göre, kanunun lazfına bakıldığında “ve” bağlacı nedeniyle “alacak ve tazminat talebinin” aynı dava içerisinde ve birlikte talep edilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Buda kanun koyucunun amaçladığı bir durum olarak yorumlanamaz.Bir kısım uygulayıcının vardığı sonuç gibi sadece alacak veya tazminat davalarında arabuluculuk dava şartı öngörüldüğü gibi bir sonuca da varılamamaktadır. Ayrıca her menfi davasının ,istirdada dönüşebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.Kanunda alacaklı veya borçlu tarafından açılacak dava ile ilgili herhangi bir ayırım ve sınırlama da yer almamıştır.
Burada kanun koyucu talep veya dava türü ne olursa olsun “dava konusu bir miktar para alacağı” olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasını, dava şartı olarak düzenlemeyi amaçlamıştır.——talebi hukuken anı kavramlar değildir ve bu davalar sonucunda netice-i talepler ile kurulacak hükümler de farklıdır. Ancak burada dava konusu bir miktar para alacağı ise, açılacak davanın yada talebin ne olduğunun bir önemi yoktur. İster alacak, ister menfi tespit, ister istirdat, ister itirazın iptali, ister tazminat talebi olsun bu davaların ortak noktası “dava konusunun bir miktar para alacağı” olduğudur. Sadece netice-i talepler ve mahkemelerce kurulacak hükümler birbirinden farklıdır. Sınırlayıcı bir yorum yaparak maddenin sadece “alacak” veya “tazminat” davalarıyla sınırlı bir uygulama yapmanın kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı muhakkaktır.
Bu nedenle 6102 Sayılı TTK’nın 5/A maddesi gereğince menfi tespit talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabül edilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” şeklinde kararda açıkça menfi tespit davalarında da arabuluculuğa başvurunun dava şartı olduğunu hükme bağlamıştır.
Tüm dosya kapsamına göre, borçlu olunmadığı iddiası ile açılan menfi tespit davası olduğu, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması gerektiği, bu hususun dava şartı olduğu, davacının huzurdaki davayı açmadan önce zorunlu arabuluculuk müessesine başvurmadığı anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan başlangıçta alınan 339,68 TL peşin harcın mahsubu ile fazladan alınan 285,28 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. Maddesi gereği davacı tarafa iadesine,
Dair; davacı şirket yetkilisi, davacı … ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı..