Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/219 E. 2021/945 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/219 Esas
KARAR NO : 2021/945

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/10/2018
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı —– alacaklarının devrinin konu eden Alacağın devri Vaadi sözleşmesi imzalandığını, sözleşme kapsamında davalı———- karşılığında davacı müvekkile devrettiği, müvekkil sözleşme gereğince —– tarihine kadar her ay düzenli olarak davalı kuruma ödemesi gereken miktarı ödediği, ancak müvekkilin işlerinde yaşadığı —- kaynaklı sıkıntılardan dolayı —–ödeyebildiğini, müvekkilinin mali olarak zor duruma girmesi üzerine bankayla tekrar görüşüp yeniden bir ödeme planı yapılmasını talep ettiği, davalı—— mahsup edilmesi şartıyla tekrar bir yapılandırma yapabileceklerini belirttikleri, ——– müvekkile iade ettiğini, geri kalan %50 kısmı olan 409.000,00.-TL ye ise cezai şart diye haksız bir şekilde el koyduğunu belirterek, ——uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsiline bu olmadığı takdirde yargılama —verilen kısmın, bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın———– firmaya krediler kullandırıldığı, söz konusu kredi borçlarının ödenmemesi üzerine anılan firmadan olan alacakların tasfiyesine ilişkin olarak borcu ödemeyi taahhüt eden davacı——– sözleşmesi” imzalandığını, tarafların serbest iradesi ile imzalanmış bulunan söz konusu sözleşmenin 3. Maddesinde * Birinci Maddede belirtilen ödemelerin öngörülen tarihlerde nakden ve tam olarak ödenmesi esastır. Söz konusu ödemelerin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, ödenmeyen yada eksik ödenen meblağın ödeme vadesinden itibaren 7 gün içinde ve ödeme vadesinden ödenme tarihine kadar geçecek süre içinde ödenmeyen veya eksik ödeme tutarı üzerinden yıllık —- hesaplanacak gecikme faizi ve diğer ferileri ile birlikte ödenmesi kaydıyla alacağın Devrini Vaad eden tarafından bu ödeme zamanında yapılmış bir ödeme olarak kabul edilecektir. İşbu sözleşmede öngörülen ödemlerden ve/veya yükümlülüklerden herhangi birinin alacağı Devralmayı Taahhüt eden tarafından işbu sözleşmede öngörüldüğü şekilde tam ve zamanında yerine getirilmemesi halinde herhangi bir bildirime ihtarname, protesto keşidesine, hüküm istihsaline gerek kalmaksızın işbu alacağın devri vaadi sözleşmesi kendiliğinden geçersiz hale gelecek olup, bu durumda—- ödemelerin % 50’sinin cezai şart olarak Bankada kalacağını, bu ödemelerden dolayı alacak, tazminat, sebepsiz zenginleşme istirdat tazminat ve benzeri zarar ziyan, munzam zarar, faiz adı altında hiçbir hal ve koşulda iade veya herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, kısmi ödeme yaptığı vb. gerekçelerle alacakların taraflarına kısmen veya tamamen devrini talep etmeyeceğini, alacağın devrinin ifasını ancak ödemelerin tam ve eksiksiz olarak süresinde tamamlanmasından sonra talep edilebileceğini, ödemelerin tamamlanmasından önce alacağın devrinin hiçbir sonuç doğurmayacağını, bu konularda hiçbir talep ve dava hakkının bulunmadığını/kalmadığını ve bu haklardan tamamen feragat ettiklerini, alacağın devrini —- bütün bu işlemlerinden dolayı en geniş çerçevede her yönüyle kayıtsız ve şartsız olarak ibra ettiğini, cezai şartın tenkisini isteme hakkından şimdiden feragat ettiklerini, gayrikabili rücu olarak kabul, beyan ve taahhüt eder. şeklinde hüküm tesis edildiğini, işbu sözleşme gereği davacı tarafça kısmi ödemler yapıldığını, sonrasında ödemelerde gecikme yaşandığı ve davacı tarafça artık ödeme yapılamayacağının bankalarına bildirildiğini, bunun üzerine de bankalarınca anılan sözleşmenin yuk. verilen 3. Maddesinde yer alan cezai şart hükmüne dayanılarak o güne kadar yapılan ödemelerin toplam tutarı olan —- alınarak diğer yarısı davacının ——— kaydedildiği ve durumun noter aracılığı ile gönderilen ihtarname ile kendisine bildirildiğini, davacı tarafın sözleşmenin Banka lehine hükümler içerdiğini, ve bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu iddia ettiğini, davacı tarafın bankaları müşterisi dava dışı —— alacaklarını devralmak için kendi serbest iradesi ile bir sözleşme imzaladığını, yani davacı tarafın ne bankalarına borçlu ne de kredi talep eden bir müşteri konumunda olmadığını, tacir konumunda olan davacı firmanın hiçbir mecburiyeti olmadığı halde bankaları müşterisi olan bir firmanın alacaklarını devralmak için imzaladığı sözleşmenin hükümlerini imzaladıktan yaklaşık 5 yıl sonra hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürmesinin tamamen kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın sözleşmede öngörülen cezai şartın kendilerinin iktisaden —— sebep olacağını ileri sürmüşse de bankaca söz konusu cezai şart 2016 yılında tahsil edilmiş olduğunu, söz konusu işlem tarihinden 2 yıl sonra yapılacak bir bilirkişi incelemesinde o dönemim şartları göz önünde bulundurularak doğru bir şekilde değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, sözleşmenin genel işlem koşullarına aykırı olmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle taraflar arasında imzalanan —– geçersizliğinin tespiti ile cezai şarta ilişkin davalı tarafından tahsil edilen bedelin iadesi, aksi taktirde cezai şart olarak kararlaştırılan bedelin tenkisi ile belirlenecek tutarın tahsiline ilişkin açılan alacak davasıdır.
Dava ilk olarak ——- —- görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilmiş ve yukarıdaki esasa kayıt edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bu doğrultuda—– sayılı icra dosyaları celp edilerek incelenmiş, davalı banka ile dava dışı şirket arasındaki genel kredi sözleşmesi ve ilgili belgeler celp edilmiş, bilirkişi raporu alınmış, yargılama sırasında 7251 sayılı yasa ile ticari davalarda — kadar olan davalarda yargılama usulünün basit yargılama usulüne dönüştürülmesi sebebi ile basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmasından sonra mahkememizce ihtilaf noktalarında rapor tanzimi için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, bu kapsamda emekli bankacı bilirkişi ile nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiye dosya tevdi edilmiş, bilirkişiler tarafından 09/09/2021 tarihli rapor düzenlenmiştir. Bilirkişi raporu her iki taraf vekiline de tebliğ edilmiş taraf vekilleri tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri sunulmuştur.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ile tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde, öncelikle taraflar arasında ——- davacının alacağın devrini almayı taahhüt eden, davalı bankanın ise alacağın devrini vaat eden konumunda olduğu, sözleşmenin konusunun davalı bankanın dava dışı ———– alacaklarını davacıya 1.620.037-TL bedel karşılığında devretmeyi taahhüt altına girdiğini buna karşı davacı tarafından —-belirtilen şekilde ödenmesinin üstlenildiği anlaşılmış olup, nitekim bu hususta taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Anılan sözleşmenin 3. Maddesinde, “ Birinci Maddede belirtilen ödemelerin öngörülen tarihlerde nakden ve tam olarak ödenmesi esastır. Söz konusu ödemelerin vadesinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi durumunda, ödenmeyen yada eksik ödenen meblağın ödeme vadesinden itibaren 7 gün içinde ve ödeme vadesinden ödenme tarihine kadar geçecek süre içinde ödenmeyen veya eksik ödeme tutarı üzerinden yıllık % 54 oranından hesaplanacak gecikme faizi ve diğer ferileri ile birlikte ödenmesi kaydıyla alacağın —–eden tarafından bu ödeme zamanında yapılmış bir ödeme olarak kabul edilecektir. İşbu sözleşmede öngörülen ödemlerden ve/veya yükümlülüklerden herhangi birinin alacağı—– işbu sözleşmede öngörüldüğü şekilde tam ve zamanında yerine getirilmemesi halinde herhangi bir bildirime ihtarname,—– istihsaline gerek kalmaksızın işbu alacağın devri vaadi sözleşmesi kendiliğinden geçersiz hale gelecek olup, bu durumda Alacağın Devrini Vaad edene yapılmış ödemelerin % 50’sinin cezai şart olarak Bankada kalacağını, bu ödemelerden dolayı alacak, tazminat, sebepsiz zenginleşme istirdat tazminat ve—— altında hiçbir hal ve koşulda iade veya herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamayacağını, kısmi ödeme yaptığı vb. gerekçelerle alacakların taraflarına kısmen veya tamamen devrini talep etmeyeceğini, alacağın devrinin ifasını ancak ödemelerin tam ve eksiksiz olarak süresinde tamamlanmasından sonra talep edilebileceğini, ödemelerin tamamlanmasından önce alacağın devrinin hiçbir sonuç doğurmayacağını, bu konularda hiçbir talep ve dava hakkının bulunmadığını/kalmadığını ve bu haklardan tamamen feragat ettiklerini, Alacağın devrini Vaad Edeni bütün bu işlemlerinden dolayı en geniş çerçevede her yönüyle kayıtsız ve şartsız olarak ibra ettiğini, cezai şartın tenkisini isteme hakkından şimdiden feragat ettiklerini,—— yönünde düzenleme mevcuttur. Davacı tarafından sözleşme kapsamında davalı bankaya farklı tarih ve miktarlarda toplam 818.342- TL ödediği, kalan bakiyeye ilişkin ödemelerin ödeme planında kararlaştırıldığı şekilde yapılmadığı ve davalı banka tarafından sözleşmenin 3. Maddesi gereği sözleşme feshedilerek, ödenen 818.342- TL bedelin 1/2 oranında olan ——— ise cezai şart olarak iade edilmediği ve banka nezdinde bırakıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından iş bu dava ile cezai şart maddesinin geçersiz ve genel işlem koşullarına aykırı olduğu, davalı banka tarafından haksız olarak tahsilat sağlandığı iddia edilerek öncelikle sözleşmenin cezai şart maddesinin geçersiz olduğunun tespiti ile 409.000-TL’nin iadesine aksi halde Türk Borçlar Kanunu 182/3 gereği fahiş olan bedelin tenkis edilerek belirlenecek tutarın iadesini talep etmiş, davalı tarafça ise davacı tarafın kendi iradesi ile sözleşme imzaladığı, cezai şartın açıkça kararlaştırıldığı, belirlenen tutarın fahiş olmadığı yönünde savunmada bulunulmuş olup taraflar arasındaki uyuşmazlık cezai şart maddesinin geçersiz olup olmadığı , geçerli olması halinde Türk Borçlar Kanunu 182/3 gereği indirilmesi hususunda yasal koşulların oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmaktadır. Öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme Türk Borçlar Kanunu 183 ve devamı maddeleri gereği yazılı şekilde yapılmış ve tarafların karşılıklı olarak imzaları da içermekle geçerli bir sözleşme olup nitekim tarafların da kabulündedir. Bilindiği üzere hukukumuzda sözleşmeye bağlılık—— yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır. Cezai şart ise Türk Borçlar Kanununun 179/1 (BK.nun 158/1) maddesinde düzenlenmiş olup, anılan madde de ; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Aynı kanunun 182/1.(BK.nun 161/1) maddesinde; “Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında yer alan; “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re’sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir. Yargıtay kararların da belirtildiği üzere bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı; tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, sözleşmenin süresi, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki —– sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı esas alınarak belirlenmelidir. Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim her şeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza, alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır. Somut olaya dönüldüğünde her ne kadar davacı tarafından sözleşmenin banka tarafından kendi lehine—- sözleşmelerden olduğu, içeriği hakkında davacıya bilgi verilmediği yönünde iddialarda bulunulmuş ise de sözleşmenin içeriği ve düzenleniş amacı dikkate alındığında özel olarak taraf iradeleri esas alınarak düzenlenen bir sözleşme olduğu, matbu bir sözleşme olmadığı anlaşılmış olup, dava konusu cezai şartın da taraflar arasında sözleşme serbestisine dayanarak düzenlenmiş ve seçimlik cezai şart niteliği kapsamında kaldığı kanaatine varılmış, aksi yönde davacı iddia ve talepleri yerinde görülmemiştir. Yasanın 182/3 maddesi kapsamında yapılan incelemede ise 181/1’de her ne kadar ”Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.” denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde raporda belirtildiği üzere davalı bankanın dava dışı şirketten sözleşme tarihi itibariyle hangi miktarda alacağının olduğunun yazılı olmadığı görülmüş, banka tarafından——dosyasında davalı bankanın dava dışı şirketten takipte 2.226.082,80-TL alacağının kesinleştiği ferileriyle birlikte toplam alacak miktarının ——- dosyasında ise toplam 1.225.032,72-TL üzerinden ipotekli takip başlatıldığı takibe tonu taşınmazın 910.000-TL bedelden ihale edildiği, muhtelif tarih ve miktarlarda toplam —— sağladığı görülmüştür. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin feshi ile birlikte davalı bankanın davacıdan 818.324,00-TL tahsilatı sağladığı geri kalan tahsilatı sağlayamadığı ancak alacaklarını da davacıya devretme borcundan kurtulduğu , dava dışı şirketten de bir kısım tahsilatları sağladığı ve sağlamaya devam etiği görülmekle birlikte davacının kendi beyanı ile de kabulünde olduğu üzere ekonomik olarak sıkıntıya uğraması sebebi ile taksitleri ödeyememesi ve sözleşmenin feshedilmesi karşısında bu sözleşmeden hiçbir menfaat elde edemediği açıktır. Davacı tarafın gerçek kişi tacir olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. Maddesinde kararlaştırılan cezai şartın fahiş olup, davacının mahvına sebep olabileceği ve sözleşmedeki edimler dengesi ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler dikkate alınarak Türk Borçlar Kanunu’nun 182/3. maddesi uyarınca aşırı olan cezai şart miktarında hakkaniyete uygun tenzilat yapılması gerektiği kanaatine varılmakla, tahakkuk edecek faiz miktarı da göz önüne alındığında, cezai şart miktarı olarak hesaplanan 409.171,00-TL’nin takdiren %60 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak, 245.502,06-TL yönünden davanın kısmen kabulüne, temerrüt yönünden dava dilekçesinde açıkça bir talepte bulunulmadığı göz önüne alınarak dava tarihi olan 25/10/2018 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine , fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hakkaniyet indirimi nedeniyle karar verildiğinden red olan kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kısmen Kabul Kısmen Reddi ile,
Taktiren 245.502,6-TL’nin 25/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Karar harcı 16.770,28 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 853,88-TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 6.131,82-TL toplamı 6.985,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.784,58 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan toplam 6.985,70-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 411,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.446,90 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 1.468,14-TL sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 150,00 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 60-TL sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalan tutarın davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden karar tarihinde—- belirlenen 25.635,18 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.