Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/187 E. 2021/690 K. 30.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/187 Esas
KARAR NO : 2021/690

DAVA : Alacak, Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 05/04/2010
KARAR TARİHİ : 30/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak, Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle—— davacı ile anlaşarak ———ürünleri pazarlayacak bir şirket kurulmasına karar verildiğini, taraflar arasındaki bu işbirliği sonucunda ———–şirkete müdür olarak atandığını ve şirketin kuruluşuyla birlikte ———- bulunmak suretiyle çaba harcadığını, bu konuda hiçbir emeğini esirgemediğini, gerek babasının hissedar olması, gerekse davalı şirketin %10 oranında hisseyi vereceğini vaat etmesi nedeniyle bu müdürlük görevini kabul ederek ———-tanıtımını yaptığını —– piyasasında hakim durumda getirdiğini,—— ait olduğunu, şirketin bu dönemde %555 oranında büyüme gerçekleştirdiğini, %63 oranında pazar payına sahip olduğunu, onu takip eden en önemli markanın pazar payının %26 da kaldığını, bu başarının—–olağanüstü çalışmasının sonucu olduğunu,—– kaynaklarını kullanarak fiilen elde edilen ancak hesaplara yansıtılmayan şirket karını —–aktardığını, şirketin görülüşteki kayıtları ile bilançolarına zarar işlendiğini, bu şekilde davacıya ait hisselerin geçmiş yıllarda tahakkuk ederek ödenmesi gereken kar paylarının şirket kayıtları çerçevesinde tahakkuk etmesinin önlendiğini, hem şirkete hem—- verildiğini, kar aktarımı için transfer fiyatlandırması yöntemi uygulandığını ve diğer —–verdiğini, böylece koli başına yaklaşık 5 Euro luk kaynak aktarımı yapıldığını, davacının oğlunun müdür olarak görev yapmasına karşın şirketin kar – zarar tabloları ile bilançolarının doğrudan——- hazırlandığını, maaşlı çalışan olarak kendi yetkisinin sadece—— kapsadığını ve mali konularda söz söyleme hakkına sahip olmadığı için bu konulardan haberdar olmadığını ve bu fiilleri engelleyemediğini, transfer fiyatlandırması ve örtülü kar aktarımı nedeniyle davalılar aleyhine ayrıca dava açacaklarını,—–hakim duruma geldikten sonra davalı —– ortağın davacıyla oğlunu şirketten uzaklaştırmak için girişimlerde bulunmaya başladığını, haklarını elinden almak için belgelerin imzalanması talimatı verdiğini, davacının oğlu üzerinde baskı kurduğunu, bunun kabul edilmemesi halinde şirket müdürü —- görevinden azlederek bunu etrafa duyuracaklarını, ticari hayatını bitireceklerini, şirkette sermaye artırımına gidilerek müvekkilinin sahip olduğu hisselerin değerini düşüreceklerini, böylece şirkete yapılacak yatırımın heba olacağını söyleyerek baskı uygulamaya başladıklarını,—–boşaltarak yeni bir şirket kurmak suretiyle zarar verme tehdidinde bulunduklarını, bu tehditler ve baskılar sonucunda teklif edilen hisse bedeline razı olmaktan başka yollarının bulunmadığını bildirerek bu durumu davacıya dayattıklarını, böylece davacının müzayaka haline—–baskı altına aldığı davacının oğluna şirketle ilişiğinin kesilmesi için çeşitli metinleri imzalamak üzere gönderdiğini, bunların müzakereye açık olmadığını ve olduğu gibi imzalanması gerektiğini bildirdiğini, elindeki hisseleri haksız olarak elde etmeye çalışan davalının bu çabalarından korkan—– hisselere ilişkin herhangi bir belge ve işlemle bağlı olmadığını bildirdiğini,—– davalı ——- tarafından gönderilen bir belge ile bu belgenin ekinde yer alan hisse devir sözleşmesi taslağının imzalanması talimatı verildiğini, davacının oğlunun, bu devrin noterde yapılması gerektiğini, kendisinin—- bulunduğunu bildirdiğini, ancak karşı tarafın talebi ile taslağın imzalanması gerektiğini söylemesi üzerine baskıyla bu belgenin imzalanmasını sağladığını,—–hisse devrinin noterde yapılacağının bildirildiğini, —- şekilde belgeyi imzaladığını, notere çağrılmaya beklerken bunun yapılmadığını, davacının ya da oğlunun katılımı olmaksızın,—– tarafından imzalanan taslağa istinaden usulsüz ve hukuka aykırı şekilde tek taraflı olarak devrin gerçekleştirildiğini ve ——- tescil ve ilan edildiğini öğrendiklerini, sicilden yapılan incelemede muhtemelen bu taslak sözleşmenin asıl hisse devri sözleşmesiymiş gibi kullanıldığının görüldüğünü, ancak devreden bölümünde devreden —– bölümünün altına vekaleten ibaresinin yazılmadığını öğrendiklerini, ———- karşılığında devredildiğinin gözüktüğünü, hisse devrinin ortaklar kurulu tarafından onaylanmasına—– devir işlemlerinin öğrenilmesi üzerine noterde düzenlenen sözleşmenin imzalandığını, hisseleri alan davalı —–gösterildiğini gördüklerini, bu imzayı kesinlikle davacının atmadığını, bu imzanın davacıya ait olmadığını, imzanın——dışındayken imza atılan belgeye ilişkin olduğunu, vekaleten imza atıldığına ilişkin bir açıklama bulunmadığını, imza davacı tarafından atılmadığı halde —- davacının kimlik bilgilerine yer verildiğini, davacının kesinlikle notere gitmediğini, —– Soruşturma sayılı hazırlık soruşturmasının açıldığını—–alındığını, ifadesinde ———– çağrıldığını ve hisse devir sözleşmesi altındaki imzanın —- varıldığında zaten atılmış olduğunu, buna rağmen imza sahibinin işlem mahallinde olup olmadığını araştırmadığını açıkça beyan ettiğini, imzaların huzurunda atıldığına dair şerhi sehven yazdığını söylediğini, bu ifade de dikkate alındığında, ortada noter huzurunda yapılmış bir hisse devir sözleşmesi bulunmadığının ortaya çıktığını, bu nedenle hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bunun dışında hisse devrine muvafakat edilmesine ilişkin —– imzanın da davacıya ait olmadığını, ayrıca diğer imza sahiplerinin de ortaklar kurulu sırasında hazır bulunduklarının şüpheli olduğunu, bu nedenle ortaklar kurulu kararının da geçersiz olduğunu, yapılan sahte işlemler nedeniyle suç duyurusunda bulunduğunu, limited şirketlerde pay devrinin şirkete karşı ileri sürülebilmesi için pay defterine işlenmesi gerektiğini, ayrıca geçerli bir hisse devir sözleşmesi bulunması gerektiğini, bu iki şartta gerçekleşmediğinden davacıya ait hisselerin davalıya devredildiğinden söz edilemeyeceğini, bir an için hisse devrinin geçerli olduğu kabul edilse bile davacının —-.maddesi uyarınca —- maruz kalması nedeniyle sözleşmelere bağlı olmadığını, çünkü devre konu hisselerin gerçek değerinin çok altında satış gösterildiğini, hisse değerinin 250.000 EURO gösterilerek baskı ve zorla davacının oğluna imzalatıldığını—– gelecek yıllar için daha yüksek cirolar hedeflendiğini—- ulaşacağının ön görüldüğünü,—– bölümüne sahip olan bir şirketin değerinin bu kadar düşük olamayacağının açık olduğunu, hisse devir sözleşmesindeki olağanüstü düşük bedelin davacının müzayaka halinden yararlanılarak kabul ettirilmek istendiğini, gabinin bu objektif unsuru yanında, —— davacıya ve oğluna yönelik baskı ve tehditlerinin subjektif unsuru oluşturduğunu, ayrıca sermaye artırımına giderek davacının hissesinin düşürüleceğine dair tehditte bulunulduğunu, davacının artırılacak sermayeyi ödeme gücü bulunmadığını, bu konuda ekte uzman görüşü sunduklarını, ——yarattığı koşullar altında hisse devrinin yapılmış olması nedeniyle davalının bu davranışlarının korunmaması gerektiğini, usulsüz hisse devri nedeniyle davacının uğradığı zararlardan davalıların sorumlu olduğunu, ekte sunulan uzman görüşünde de belirtildiği üzere, —– altında sözleşme imzalamış olan tarafın, edimler arasındaki farkın giderilmesinin talep hakkının bulunduğunu, emsal içtihadın bu yönde olduğunu, edimler arasındaki dengesizlik giderilirken devre konu hisselerin gerçek piyasa değerlerinin belirlenmesi ve aradaki farkın hüküm altına alınması gerektiğini belirterek sonuçta,—— kurulu kararının sahteliği nedeniyle geçersizliğinin tespitine, sözde devir konusu payların pay defterine yeniden davacı adına tesciline karar verilmesini, bu talep kabul edilmediği takdirde bedele ilişkin hükmün—- nedeniyle geçersizliğinin tespiti ile gerçek piyasa değerine göre aradaki farkın davalılardan tahsiline bu konuda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL nin devir tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 08.07.2010 tarihli ıslah dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olması nedeniyle, davacıya ait payların piyasa değeri sözleşmede gösterilen bedel arasındaki farkın tazmini amacıyla talep —— Mahkemesinde ; Davacı vekili Mahkememize verdiği dava dilekçesinde; ———- Sözleşmesi’nin ve dolayısıyla hisse devir işleminin geçersizliğinin tespiti ile bu mümkün görülmediği takdirde, müvekkilinin —- maruz kalmış olması dolayısıyla sözleşmesel edimler arasındaki dengesizliğin giderilmesi suretiyle, hisselerin piyasa değeri ile sözleşmede öngörülen bedel arasındaki farkın davalılardan tahsili talep edildiğini, yerel Mahkemece noterdeki imzanın müvekkiline ait olmamasına rağmen, noterin imza tasdiki yaparken müvekkilinin kimlik tespitlerini yapmış olmasının yeterli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini,— kararıyla yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararı, davanın sahtelik iddiasına dayalı olduğu dolayısıyla —– sorumlu olduğu HMK m. 208/4 gereğince müvekkili tarafa “Bu durumda, Mahkemece ilgili—- hakkında bu davayla birleştirme istemli olarak ayrı bir dava açmak üzere davacıya mehil verilmek ve dava açıldığı takdirde bu dava ile birleştirilerek görülmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulduğunu, —— yevmiye numaralı —-imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşmedeki imzayı tasdik eden — işlemden dolayı disiplin cezası almasıyla sabit olduğunu, Mülga 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu m.520 hükmüne göre; “Payın devri veya devir vadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası—tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi. hüküm ifade etmez.” ——-kesin hükümsüz olduğu hususu dosyada —– belge ve kayıtlar ile hukuki mütalaalarda açık bir şekilde görüldüğünü, —– imzasının bulunmadığın—–hisse satış sözleşmesine göre——–huzurunda attığını, imza tasdiki işleminde———-imzalandığından da bahsetmediğini, halbuki, imzanın müvekkiline ait olmadığının sabit olduğunu, hal böyleyken; hisse devir sözleşmesinin imzada yapılan sahtelik nedeniyle geçersiz olduğu ve iptali gerektiğinin açık olduğunu, yine hisse devir sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin ——– toplantıda hazır bulunduğunu, ortaklar kurulu kararını imzaladığını, pay sahibi ——- kuruluna katılmadığından ve kurul kararını imzalamadığından payın devrine ilişkin ortaklar kurulu kararının geçersiz olduğunu, bu aşamada belirtmek gerekirse; devir işlemine muvafakat verilmesine ilişkin ——-altındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığını, hatta muvafakat kararı altında imzası bulunan ——— yapıldığı iddia olunan ortaklar kurulu toplantısında mevcut bulunduklarının şüpheli—– numaralı hisse devir sözleşmesinin hemen —-yevmiye— kararı onaylanmış olup aynı anda ve aynı tarihte —– olmasının da mümkün olmadığını, bu durumda yapılan —– ulaştığı boyutu gösterdiğini, —– talep edilen dosyada mübrez bilirkişi raporunda da sonuç olarak; “Alıntılanan metinlerden de anlaşılacağı üzere şekle bağlı bir işlemde temsilcinin temsil olunanın adının altına kendisi ile ilgili bir belirtme yapmadan imza atmış olması yapılan işlemin geçersizliğini gündeme getirmektedir. Olayda da karşımıza çıkan hisse satış sözleşmesinde benzer bir durumun var olduğunu görüyoruz. Hisse satış söyleşmesinde, bu sözleşmede davacı adına temsilcisinin beyanında bulunduğunu algılayabilmemize olanak veren herhangi bir ibarenin bulunmadığı, davacının bu belgeyi imzalamadığı açıktır. Ne var ki bu belge davacının temsilcisi tarafından imzalanmıştır. Belgenin hukuki akıbeti, daha doğrusu somut olaydaki geçersizliğin nedeni ve türü belirlenmelidir. Bu belirlemeden önce de bir ara değerlendirme—- temsilcisi olup olmadığı irdelenmelidir. Burada davacının—— belgesi verdiği belirtilmekte ve uyuşmazlık konusu işlem haricinde de —— davacı ile arasındaki temsil ilişkisi inkar edilmemektedir. Bu noktada davalı alıcının davacının temsilcisi olarak hareket etmeye yetkili olduğunu bildiği kimseyi temsilci saymakta, haklı olduğu sonucuna varmak gerekir. Davacının ——- temsil yetkisini de etkileyebilecek nitelikte bir beyan düzenlediğini, ancak bunu davalılara yöneltmediğini dosya kapsamından anlamaktayız. O halde işlemdeki asıl sorun; temsilci kullanılarak yapıldığı iddia edilen geçerliliği şekle bağlı işlemde bu hususun algılanamamasıdır. Hisse devir sözleşmesinin —— ne de imza kısmında temsilci kullanıldığına ilişkin bir ibare vardır. Oysaki sözleşmede temsilci kullanılması öğretide belirtilen ve yukarıda alıntıladığımız görüşlerden de çıkarılacağı üzere, şeklin kapsamında yer alması gereken hususlardan biridir. Bu anlamda 10.07.2009 tarihli sözleşmenin şekle aykırılıktan dolayı kesin hükümsüz olduğunu belirlemek gerekir. Sözleşmenin kesin hükümsüzlüğü sonucuna varmamızı gerektiren olgu temsil yetkisi eksikliği değildir. Temsilci kullanılarak işlem yapıldığı olgusunun işlemden da şekil eksikliği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yine dava dosyasında yer alan kayıtlardan anlaşıldığı kadarı ile 10.07.2009 tarihli sözleşmenin resmi memur önünde kurulması olgusu bakımından da problem söz konusudur. İşlemin tamamının —–önünde yapılmadığı, bu işlemde memur sıfatıyla yer alan kimsenin—–sözleşme—- kuralını da ihlal eder biçimde düzenlenmiştir.” sonuç ve kanaatine ulaşıldığı belirtilmiştir. Yine birleştirilmesi talep edilen dosyada ———– tarafından hazırlanmış mütalaaların her üçünde de hisse devir sözleşmesinin geçersiz olduğu tespit edilmiştir——— — devir sözleşmesi ——–noterliğe gelerek noterin huzurunda atmıştır. İmza tasdiki işleminde noter, belgenin ——— adına (namına) imzalandığından, oğlunun onu temsil ettiğinden söz etmemekte ve dayanağı bir vekaletname göstermemektedir.” denilmektedir. Tüm bu nedenlerle;——- Hakkında; 1512 Sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. Maddesine göre; —olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücu edebilir.” yaklaşık 9 yıldır devam eden davada ileri sürülen tüm bilgi, belge ve beyanları tekrarla;—- numaralı — Kararındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, sözleşmedeki imzayı tasdik eden noter başkatibinin de bu işlemden dolayı disiplin cezası almasıyla sabit olduğu hususları nazara alınarak HMK m. 212 uyarınca hisse devir sözleşmesinin ve ortaklar kurulu kararının iptaline, işbu davanın———sahteliğinin tespitiyle bu nedenle iptaline, bu itibarla devre konu payların pay defterine yeniden müvekkili adına kaydına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili savunmasında özetle: Davanın — gerektiğini, çünkü ihtilaf konusu hisse devir işleminin ———-ay kadar süren uzun görüşmeler sonrasında imzalanan anlaşma uyarınca gerçekleştirildiğini, müzakereler esnasında, hisse devrini de içeren anlaşmanın kapsamı ve koşullarının karşılıklı mutabakatla belirlendiğini, ———– babası adına kayıtlı %15 hisseyi, bu anlaşmaya müsteniden ——- davacının tam yetkili vekili olan ———– imzaladığı ve yukarıda sözü edilen anlaşmanın 10.maddesinde tahkim şartı getirdiğini, ayrıca davacı tarafından ihtilaf konusu edilen hisse bedelinin belirlenmesine dair —– arasında imzalanmış olan anlaşmada——— imzalanan pay devir vaadi ve ifa sözleşmesinde de, uyuşmazlıkların çözümü için tahkim şartı öngörüldüğünü, buna göre %15 hissenin devir bedelinin taraflar arasında şirketin kuruluşu esnasında imzalanan anlaşmalar uyarınca, şirketin maddi duran varlıklarının adil piyasa değeri esas alınarak hesaplanması gerektiğinin kabul edildiğini, her iki anlaşmada da aynı şekilde———–kurallarının uygulanmasının öngörüldüğünü, 4686 sayılı Yasa hükümlerine göre tahkim itirazında bulunduklarını belirterek davanın —görülmesi gerektiğinden usulden reddine karar verilmesini istemiş, esas yönünden ise pay devrinin uzun görüşmeler sonucunda karara bağlandığını, gabin iddiasının asılsız olduğunu, terditli dava açıldığını ancak terditli taleplerin çelişkili olduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, —- başarısının davacının oğlunun çalışmalarına bağlı olmadığını, — iddialarının sonradan oluşturulmuş senaryolardan——- talebi üzerine ———-devredildiğini, bunun sebebinin ise —- ticari faaliyetleri nedeniyle piyasaya borçlarının olması ve kendisinin ortak olması halinde haciz işlemlerine maruz kalmaktan çekinmesi olduğunu, nitekim şirket kurulduktan bir süre sonra ——– takip dosyasına yaptığı itirazda hisselerin kendisine ait olup, davalı —–tarafından yapıldığını,—–gerçek —- tüm bunlar bir yana bırakılsa bile, ——– vekaletnamelerde davacının, ——- şirketlere katılmak, hisse almak ve satıp devretmek dahil en geniş yetkilerle vekil tayin ettiğini,——- davacının bunları bilerek bugüne kadar hiçbir itirazda bulunmadığını,—- itiraz dilekçesinde hisse devrini açıkça benimsediğini, buna rağmen dava açmasının haksız olduğunu, diğer taraftan vekaleten tensibin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması şart olmayıp imzanın vekil veya temsilci sıfatıyla atıldığının bildirilmesinin de işlemin geçerliliği için şart olmadığını, davacı iddialarının MK.2.maddesine aykırı olduğunu, devir işlemini —– öğrendiği iddiasının gerçek olmadığını, çünkü———– davacının bizzat verdiği 14.07.2009 tarihli dilekçede devri kabul ve ikrar ettiğini, bu itiraz dilekçesinde aynen——— hissesi bulunmamasına ve benim iş bu takip dosyanızla hiçbir ilgimin bulunmamasına rağmen adı geçen şirkette mevcut ve şahsıma ait hisse üzerine haciz şerhi işlenmiş olduğunu, bu hissemi devrettiğim üçüncü kişinin ——– yaptığı müracaat sırasında olumsuz ——- bu dilekçenin içeriği itibariyle davacının hisse devrini bildiğini ve onay verdiğini açıkça ortaya koyduğunu, böylece—— davacının bilgisi ve onayı ile yapıldığının açıkça ortaya çıktığını, hisseler üzerindeki hacizler kaldırılarak—– yapıldıktan sonra taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden—– ödendiğini, her iki tarafın edimlerini karşılıklı olarak yerine getirdiğini, ifadan sonra devrin geçersiz olduğunu iddia etmenin hukuken mümkün olmadığını, davacının iddialarının çelişkili olduğunu, hem sözleşmeden haberdar olmayıp, hem de — bulunduğu iddiasının kabul edilemez bir çelişki olduğunu, bu nedenle böyle bir terdit ileri sürülemeyeceğini, maddi vakıalarda terdit yapılamayacağını, sadece talep konusunda terdit ileri sürülebileceğini, davacının —-halinde olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, pay devri gerçekleştirildikten sonra yapılan işlemlerle, gönderilen ihtarname —- oluşturulmaya çalışıldığını, sermaye artış tehdidiyle——- işten atılıp itibarının zedeleneceği iddiasıyla ortaya konulmaya çalışılan müzayaka iddiasının gerçek olmadığını,—- oluşmadığını, edimler arasında dengesizlik bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Asıl dava —— hisse devir sözleşmesinin geçersizliği nedeniyle hisselerin iadesi, olmadığı takdirde, hisse devrinin gabin sonucu yapıldığı iddiasıyla, hisselerin gerçek değeri ile sözleşmede gösterilen değer arasındaki farkın tahsili isteklerine ilişkindir.
Mahkememizle birleşen—– sayılı dosyası ile açılan dava ise; notere, hisse sahibi olduğu şirkete ve hisseyi devralan diğer şirket aleyhine açılan hisse devir sözleşmesinin sahteliği nedeniyle iptali ,devre konu payların pay defterine yeniden davacı adına kaydı talebidir.
Dosya içine alınan —–, pay defteri örneği ve hisse devir senedine ——— %15 oranında hissedarken bu hisselerin tamamının———– tarafından imzalanmış olduğu, ancak noter senedinde devreden olarak ———— yer aldığı, hisse devir senedinde imzanın vekaleten atıldığına dair bir açıklama bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olaydaki uyuşmazlık davacının %15 limited şirketi hissesinin devrinin geçerli olup olmadığı hususudur. Hisse devir tarihi —–tarihinde yapıldığından yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun—-hisse devir şartlarına göre yapılıp yapılmadığının tespiti gerekmektedir. 6762 sayılı TTK’nun 520. Maddesi uyarınca — hisse devri yazılı şekilde yapılmalı, imzalar noterce onaylanmalı olup bu iki husus hisse devri için geçerlilik şartıdır. Aynı zamanda şirkete karşıda hüküm ifade edebilmesi için pay defterine işlenmesi ve limited şirket eser sermayesinin en az 3/4’ünün muvafakatının alınması gerekmektedir.
Taraflar arasında yazılı olarak hisse devir sözleşmesi gerçekleşmiş, ardından—- onaylanmıştır. Davacı devir sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmiş ise de imzayı atan kişininde kendisine vekaletname verilen oğlu ——- ait olduğu tarafların kabulündedir. Davacı ortağın hissesini devralan hakim ——— olup hissesin gerçek sahibinin davacı olduğunu bildiği kabul edilmektedir. Noter tarafından imzası tasdik edilirken de davalı limited şirkette %15 hisseye sahip olan davacı—- bilgileri alınarak imzası tasdik edilmiştir. Yani her iki taraf da hissenin gerçek sahibinin davacı olduğunu ve geniş yetkili vekaletname ile davacının oğlu tarafından hisse devrinin yapıldığını ve şirket pay defterine bakıldığında gerçek pay sahibinin öğrenilebileceklerinden bildikleri kabul edilmiştir.
Diğer uyuşmazlık ise , vekilin imza atarken vekaleten hareket ettiğini bildirmemesi ve noter tasdik şerhinde——— kimlik bilgilerine yer vermiş olması nedeniyle sözleşmenin geçersiz olup olmadığı hususudur.818 sayılı TBK 386 ve devamı maddelerin vekalet düzenlenmiş olup vekilin ya da temsilcinin imza atarken vekaleten ya da temsilci olarak hareket ettiğini yazmaması tek başına o sözleşmeyi geçersiz hale getirmez. Davacı tarafından verilen—— düzenlenen vekaletnamede , oğlu ———- çok geniş yetkiler verdiği, bu vekaletname ile her türlü belge düzenlemeye, davacı adına şirket kurmaya, davacının şirket hisselerini devretmeye ve devralmaya, şirketleri yönetmeye yetki verdiği anlaşılmaktadır.——– çok geniş yetkiler verdiği, davacı adına her türlü belgeyi almaya, ticari işleri yapmaya, ortaklıklara, şirketlere iştirake, yeni şirketler kurmaya, bu şirketlerdeki hisseleri devre, her türlü devir senetlerini imzalamaya yetki verdiği anlaşılmaktadır. Buna göre davacı adına hisse devir sözleşmesini imzalayan —– bu işlemi yapmaya yetkili olduğu kabul edilmiştir.
Noterde işlem yapıldığı sırada vekaletname ile işlem yapan kişinin ayrıca kendisinin bu sıfatı bildirmesine gerek olmadığı, usulüne uygun verilen vekaletname ile zaten asıl davacının vekil olan oğlunu geniş yetkilerle donattığı, ardında da limited şirketteki usulüne uygun olan pay devir işleminden sonra hisse devrinin usulsüz olduğunun ileri sürülmesi MK’nun 2. maddesi ile örtüşmemektedir. 6762 sayılı TTK’nun 520. Maddesi uyarınca noter tarafından yapılması gereken iş imzaların tasdiki olup noter tarafından da usulüne uygun şekilde gerçek pay sahibinin kimlik bilgileri alınarak imza tasdiki yapılmış olmasında da bir usulsüzlük tespit edilmemiştir.Hisse devrinin pay defterine işlenmesine—– imzaladığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan geçersizliği iddia edilen sözleşmeden doğan her iki taraf ediminin yerine getirildiği, davacıya hisse bedelinin ödendiği ihtilafsızdır. Yapılan pay devri usulüne uygun olarak yerine getirilmişti
Davacının diğer bir iddiası ise; hisse devir sözleşmesinin yapıldığı — şartlarının oluşup olmadığı hususudur. İşlem tarih— olduğundan bu tarihte 818 sayılı MK’nun 21. Maddesinde gabin şartları düzenlenmiş olup— halinin mevcut olması halinde gabine maruz kalan kişi sözleşmeden vazgeçerek edimin aynen geri verilmesine isteyebileceği gibi sözleşme ile bağlı kalarak oluşan zararını da talep edebilir. Davacı kendisine verilen bedel ile hisselerin gerçek değerinin uyuşmadığını, arada büyük oransızlık olduğunu ve—- şartlarının oluştuğunu belirtmiştir. Mahkememiz tarafından da bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve %15 hisselerin gerçek değeri ile hisse devir senedinde gösterilen değeri arasında herhangi bir oransızlık olmadığı tespit edilmiştir.
Mahkememiz ——– “mahkemece ilgili noter hakkında bu davayla birleştirme istemli olarak ayrı bir dava açmak üzere davacıya mehil vermek ve dava açıldığı takdirde bu dava ile birleştirerek görülmek gerekirken noterin yokluğunda, noter sözleşmesinin sahteliği hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.
Bozma ilamından sonra ——–sayılı dosyası ile hem önceki iki davalı şirket hakkında —— hisse devir sözlemesinin sahteli nedeniyle açılan davada yukarıda bahsedilen gerekçeler uyarınca 6762 sayılı TTK’nun 520. Maddesine uygun olarak limited şirket pay devrinin yapıldığı davacının oğluna verdiği geniş yetkili vekaletname ile oğlu olan dava dışı ——- —- babasına—- devrini usulüne uygun olarak devrettiği, gabin iddiasına ilişkin olarak dosya içerisine alınan bilirkişi raporu ile payın gerçek değeri ile pay devir belgesindeki değerinin arasında oransızlık olmadığı kanaati oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Birleşen dosya yönünden de ise asıl dosyada davalı gösterilen—— hakkında aynı iddialar nedeniyle dava açıldığı, ancak mahkeme dosyamızın derdest olması nedeniyle bu davalılar yönünden HMK 114/1-ı bendi uyarınca derdestlik dava şartı yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Diğer davalı notere hakkında yapılan inceleme de ise 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162 maddesi ‘ —– tarafından yapılmış olsa bile noterler ,bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. ” somut olayda noter tarafından yapılan iş davacının ,dava dışı oğlu —– verilen en geniş şekilde verilen vekaletname — pay devir sözleşmesi uyarınca gerçek hisse sahibi olan davacı —– kimlik bilgileri alınarak imzanın tasdik edilmiştir. Noterde işlem yapılırken dava dışı ve davacının oğlu imza atarken — —ait olmadığın söylememiştir. Zaten taraflar gerçek hisse sahibinin davacı olduğunu ve dava dışı oğulunun da vekaleten işlem yaptığını bildiklerinden hiç bir hak kaybı olmaması ve notere atfı kabil bir kusur olmaması nedeniyle davalı——– aleyhine açılan davanın da reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Asıl dava yönünden REDDİNE,
2-a) Mahkememizle birleşen——dosyası yönünden davalılar ———- yönünden HMK 114/1-ı bendi uyarınca derdestlik dava şartı yönünden USULDEN REDDİNE;
b) Mahkememizle birleşen —— dosyası yönünden davalı ———– yönünden REDDİNE
Asıl Davada yargılama gideri ve vekalet ücreti olarak
3-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 145.997,80 TL’den mahsubu ile bakiye 145.938,50 -TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar——– tarafından yapılan davetiye ve yazışma gideri ——- yargılama giderinin davacı taraftan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Daval—— kendilerini vekille temsil ettirdiğinden ——- göre hesaplanan 185.940,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Birleşen Davada;
7-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 44,40 TL’den mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı —– tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
10-Davalılar—– kendilerini vekille temsil ettirdiğinden ——göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
11- Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine dair,
İlişkin olarak taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.