Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/177 E. 2021/380 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/177 Esas
KARAR NO : 2021/380

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/04/2019
KARAR TARİHİ : 01/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu; davacı firmanın —- alınması konusunda davalı tarafla sözlü anlaşmaya vardığı ancak alınacak malzeme ve fiyatları konusunda taraflar arasında tam bir mutabakata varılmadan ve sözleşmeler imzalanmadan, davalı firmanın aceleci tavır ve ısrarcı bir tutum sergileyerek ve ihtiyaç içinde bulunduğunu belirterek davacıdan yapılacak iş karşılığı çek istediği; davacı firmanın,—-davalı taraftan satın aldığı———–adet çek düzenleyerek davalıya teslim ettiğini, davacı şirketin davalıya yapılacak iş için mutabakat yapılması ve işe başlanması konusunda aramasına rağmen bir netice alamadığını, hatta davalının çekleri davacıya iade edeceklerini belirterek müvekkili oyalama yolunu seçtiğini, çeklerin icra takip konusu yapılabileceğini, bunun önlenmesi amacıyla çekler hakkında ödemeden men kararı verilmesini,— aşamasında çeklerin iade edileceği söylenmesine rağmen bugüne kadar çeklerin iade edilmediğini öne sürülerek davanın kabulü ile toplam —- dolayı davalı tarafa borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı şirkete usulüne uygun yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermediği anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (çeklere) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, davalı taraftan satın aldığı inşaat malzemeleri için davalıya teminat olarak çekler teslim edildiğini, davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığını, davalının çekleri iade etmediğini, dava konusu çekler yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmamış olup, HMK128. Maddesi gereği davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle deliller toplanmış,—- müzekkere yazılarak tarafların—– celp edilmiş, dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi edilerek rapor alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi raporunda özetle “…Davacı tarafın usul ve yasaya uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinin sahibi lehine delil kudretine haiz olduğu, belirlenen gün ve saatte incelemeye katılmayan davalı tarafın, dosyaya intikal etmiş yerinde inceleme talebi de bulunmadığından ticari defterleri üzerinde inceleme yapılamadığı, dava konusu menfi tespit talebinin dayanağ— şirket tarafından düzenlenen—— tutarlı fatura, davacı şirket yevmiye defterinde kayıtlıyken davalıya borçlu olunmadığının tespiti talep edilen toplam 100.000,00 TL tutarındaki 4 adet çekin davacı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, çeklerin teslimine ilişkin herhangi bir belge düzenlenmediği, davacı şirket ticari defterlerindeki kayıtlara göre davacının davalıya 25.075,00 TL borçlu göründüğü, davalıya borçlu olunmadığının tespiti talep edilen toplam —- tutarındaki kısmı için davacının davalıya borçlu olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı…” yönünde görüşüne varılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran —-taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir.—-
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu, davalı/alacaklı ile arasındaki ticari ilişki sebebiyle verilen çeklerin teminat olarak verildiğini, davalının üzerine düşen edimleri yerine getirmemesi sebebiyle bedelsiz kaldığını iddia etmektedir. Bu durumda, davacı/borçlu tarafından dava konusu çeklerin teminat karşılığı verildiği ve bedelsiz kaldığının yöntemince ispat edilmesi gerekmekte olup ispat yükü davacı taraftadır.
Mahkememizce alınan 19/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda dava konusu çekler hakkında herhangi bir tespitin yapılamadığı belirtilmiştir. —–Dosya kapsamında davacı tarafça başkaca bir delilin sunulmadığı anlaşılmış, davacının dava dilekçesi ile açıkça yemin deliline dayandığı görülmüş ve ispat yükü üzerinde olması sebebiyle davacı vekiline yemin deliline başvurmak isteyip istemediği sorulmuştur. Davacı tarafın yemin deliline başvurması sebebiyle davalı ——— çıkarılmış, belirlenen gün ve saatte davalı şirket yetkilisinin hazır olmadığı anlaşılmıştır.
HMK 229/1 maddesinde; ” ——- mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın ——— yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. ” denilmektedir.
6100 sayılı HMK.’nun 225 ve devamı maddelerinde belirtildiği üzere, yemin taraflardan birinin, bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında beyanda bulunmasıdır. Bir vakıanın doğru olup olmadığına yemin edilirse, artık o vakıa hakkında başka delil gösterilmesine gerek yoktur. O vakıanın doğru olup olmadığı davada kesin olarak ispat edilmiş olur. Bu anlamda, yemin delili kesin bir delildir.—–
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı şirket yetkilisinin usulüne uygun davetiyeye rağmen yemin duruşmasına katılmadığı, herhangi bir mazerette sunulmadığı dikkate alındığında eldeki dosya bakımından davacının dava konusu çeklerin davacıya teminat olarak verildiği ve bedelsiz kaldığı hususunun ispat ettiğinin kabulü gerekir———-davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine —– ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır.—– maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından yukarıda belirtilen şartlar oluşmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
1-Davacının——–ait;
——seri numaralı 25.000,00 TL bedelli çek ile,
——— seri numaralı 25.000,00 TL bedelli çek ile,
——- seri numaralı 25.000,00 TL bedelli çek ile,
———seri numaralı 25.000,00 TL bedelli çekler yönünden davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Davacı tarafça talep edilen şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
3-Karar harcı 6.831,00-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78-TL peşin harç ve 1.536,97-TL tamamlama harcı toplamı 1.707,75-TL’den mahsubu ile eksik kalan 3.065,42-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 170,78-TL peşin harç ve 1.536,97-TL tamamlama harcı toplamı 1.707,75-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-TTK 56/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca ——davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan 44,40-TL başvuru harcı, 6,40-TL vekalet harcı, 88,70-TL tebligat ve müzekkere gideri, 750,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 889,50-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden —-esmi gazetede yayımlanan ve yürürlüğe giren/ karar tarihinde geçerli —– 13/2 maddesindeki esaslara göre belirlenen 13.450,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.