Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/761 E. 2020/225 K. 04.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/761 Esas
KARAR NO: 2020/225
DAVA: Şirketin Fesih ve Tasfiyesi, Müdürlükten Azil ve Kayyım Atanması
DAVA TARİHİ: 24/02/2012
KARAR TARİHİ : 04/03/2020
BİRLEŞEN ————-ESAS SAYILI DAVADA:
DAVA TARİHİ : 01/11/2013
KARAR TARİHİ: 17/02/2016
Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının, davalı şirkete %50 oranında ortak olduğunu, şirketin diğer ortakları olan davalıların aynı zamanda müdürlük görevini de yürüttüklerini, davalı şirketin kuruluşundan önce, müvekkili ile ortakları davalı şirketin diğer ortakları —————- tarihinde iş ortaklığı sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davacının maliki olduğu ————adresinde bulunan taşınmazda ————- adı altında açılacak işyerinde gerçekleştirilecek ticari faaliyetler sonucunda elde edilecek kazançlardan vergi sonrası net kârın veya tahakkuk edebilecek net zararın ————- davacı arasında eşit şekilde paylaşılması konusunda kâr zarar ortaklığı kurulmasına karar verildiğini, ortaklık sözleşmesinin yapılmasından sonra davacı ile davalı gerçek kişiler tarafından, sözleşmenin uygulanmaması ile ortaklığın yeni kurulacak bir şirket çatısı altında yapılmasına karar verildiğini ve bunun sonucunda davalı şirketin kurulduğunu, davacının davalı şirketin %50 payına sahip olmakla birlikte şirket müdürlüğü görevinin, ana sözleşmeyle on yıl süreyle davalı gerçek kişiler üzerinde bırakıldığını, davalı gerçek kişilerin özen borcuna aykırı davrandıklarını, sadakat ve rekabet yasağı hükümlerine aykırı davrandıklarını, bu nedenle müdürlükten azillerinin gerektiğini, ortaklar arasında güven bunalımı ortaya çıktığını, şirket müdürleri hakkında———-şikayet yapıldığını, şirketin faaliyetlerini sürdüremez hale geldiğini, bu nedenle şirketin fesih ve tasfiyesini talep etmek durumunda kaldıklarını, davalı şirket müdürlerinin, sahte kira sözleşmesi düzenleyerek vergi dairesine verdiklerini, bu konuda yaptıkları şikayet üzerine ——- Cumhuriyet Başsavcılığının ——–soruşturma sayılı dosyasının açıldığını, davalı şirketin kuruluşundan sonra şirkete ait defterlerin, yine davalı gerçek kişilerin ortağı ve yöneticisi oldukları————işyerinde ve anılan şirket personeli tarafından tutulduğunu, ayrı bir tüzel kişilik olmasına rağmen şirket kayıtlarının bağımsız tutulmadığını, —— personeli tarafından ———– olarak yapılan kayıtların sağlıklı olmadığını, davacının şirket hesapları hakkında bilgi alamadığını, davacıya sunulan bilgiye göre—————–mali müşaviri tarafından imzalanan ve davalılar tarafından imzalanan ———– tarihli işletme ayrıntılı gelir tablosu ile anılan dönemde toplam ——— tutarında satış yapılmış olmasına rağmen tahakkuk eden net kârın ————– olduğunun belirlendiğini, bir takım giderlerin ————yapılan giderler başlığı altında davalı şirketten tahsil edildiğini, yapılan harcamaların davacı tarafından denetlenemediğini, ayrıca davalı şirket müdürlerinin sahibi olduğu ————– ait harcamaların ve giderlerin davalı şirkete ödettirildiğini, oysa bu iki şirket arasında hiçbir bağlantı bulunmadığını, birbirinden ayrı tüzel kişiler olmasına rağmen ———-ait masrafların haksız olarak davalı şirkete yansıtıldığını, bu suretle yüksek maliyetler çıkarıldığını, davalı şirketin mal alımlarında haksız işlemler yapıldığını, şöyle ki, davalı şirketin faaliyet gösterdiği———– satılacak ürünlerin piyasadaki ilk tedarikçilerden çok daha ucuza temin edilecek olmasına rağmen, satışa sunulacak malların çoğunlukla———– alındığını, o şirket lehine %30-33 oranında kâr eklenmek suretiyle davalı şirkete fatura edildiğini, anılan malların davalı şirket üzerinden çok düşük kârla veya zararına satıldığını, diğer bir anlatımla, davalı şirket müdürlerinin sahibi olduğu ———– şirketi kâr ederken davalı şirketin zarar ettirildiğini, böylece davacı müdürlerin özen yükümlülüğüne aykırı davrandıklarını, rekabet yasağına aykırı davrandıklarını, şirketin harcamalarının gerçeği yansıtmadığını, davalı müdürlerin ortağı olduğu ———- personel giderlerinin ve diğer harcamalarının haksız olarak davalı şirkete yansıtıldığını, bu nedenle davalılar hakkında ——-Cumhuriyet Başsavcılığının ——— soruşturma sayılı dosyasıyla dolandırıcılık suçundan ve güveni kötüye kullanma suçundan suç duyurusunda bulunduklarını, davalı şirkette çalışmadığı halde, —————- personelinin ücret ve — masraflarının davalı şirket üzerinden ödendiğini—- masraflarının davalı şirkete yansıtılmasının haksız olup şirketin zarar etmesine sebebiyet verdiğini, haksız olarak sevk ve montaj araç giderlerinin davalı şirkete yansıtıldığını, yemek giderlerinin haksız olarak yansıtıldığını, satışa arzedilen malların büyük kısmının ana tedarikçi firmalardan daha ucuza alınması mümkün iken ————- şirketinden yüksek fiyatlarla satın alınmak suretiyle davalı şirketin zarara uğramasına sebebiyet verildiğini, ——– şirketinin haksız olarak yüksek kârlar elde ettiğini belirterek sonuçta, öncelikle tedbir olarak şirkete kayyım atanmasına, davalıların müdürlük görevlerinden azline ve davalı şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Asıl davada davalılar vekili savunmasında; Müvekkili gerçek kişilerin———-yılında ilk mağazalarını açarak mobilya sektörüne girdiklerini, ilerleyen süreçte ———— altında çalışmalarına devam ettiklerini, şu anda bu marka adı altında dört mağaza ve on bayi ile faaliyette bulunduklarını, müvekkillerinin ———— bir işyeri açmak istediklerini, bu nedenle davacıyla bağlantıya geçilerek—- tarihinden başlamak üzere davacıya ait taşınmazın on yıl süreyle ———–tarafından kiralanması konusunda anlaştıklarını, kira sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin mağazayı düzenlemeye başladıktan— gün kadar sonra davacının gelerek, bu taşınmazı daha önceki kiracısından ihtiyaç sebebiyle tahliye ettirdiğini, bu nedenle üç yıl süreyle kiraya vermesinin yasak olduğunu belirterek ortaklık teklif ettiğini, müvekkillerinin bunu kabul ettiklerini ve ———– tarihinde kâr ortaklığı sözleşmesinin yapıldığını, ancak mal sahibi olan davacının iş ortaklığı karşısında dükkanının kirasının yarısının ödenmesine karar verildiğini, bunun üzerine taraflar arasında yeniden ve bu sefer ——— aylık kira bedeli içeren kira kontratının imzalandığını, müvekkilinin ——- kadar kira bedelini —— olarak ödediklerini, ancak yine davacının talebi üzerine ortaklığın bir şirket üzerinden devam ettirilmesine karar verildiğini, böylece davalı şirketin kurulduğunu, şirket kuruluşu tamamlandıktan sonra açılış yapıldığını, ancak —- ayına gelindiğinde gerek tadilat için yapılan masrafların ödemeleri yapıldığından ve gerekse açılış masrafları yapıldığından, davacının hesabına kira bedeli gönderilmediğini, davacının bu nedenle niza çıkardığını ve aylık kira bedelinin ——— olduğunu iddia ettiğini, kira ödemelerini ve şirketin zarara uğratıldığı iddialarını gündeme getirdiğini, bunun üzerine müvekkillerinden …’ın üzerindeki %33’lük hissenin yarısını davacıya devrettiğini, kira bedellerini ödediklerini, amaçlarının nizasız bir şekilde ticarete devam etmek olduğunu, ———– hesap döneminde çıkan kârı davacının beğenmemesi üzerine, vergi dairesine verilen kira kontratının sahteliğini iddia ederek şikayette bulunduğunu, bunun üzerine sorunun çözümü için tarafların — tarihli sulh ve hakem tayin sözleşmesini imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre tarafların —— tarihinden itibaren——– tarihine kadarki döneme ilişkin kâr-zarar durumunu hesaplayacakları, tarafların sunacağı belgelere dayanarak ——– için yapılan dekorasyon giderlerinin hesaplanacağı, — yılı kira bedelinin ödeme planlarının hazırlanacağı, mecurun —— tarihinden sonra yeni kira döneminde ——– tarafından kullanılacak olması sebebiyle düşülecek aylık yıpranma payının ve——- bir dükkanın yapılacak dekorasyon tadilat masrafının belirleneceği hususlarının karara bağlandığını, buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın hakem aracılığıyla çözümünün öngörüldüğünü, ancak davacının hakemin vereceği muhtemel kararı beğenmeyince bu sözleşmeye uymadığını, hakemin mahkemece dinlenmesi halinde durumun aydınlanacağını, davacının bu davayı açmaktaki amacının müvekkillerini taşınmazdan tahliye etmek olduğunu, davacının daha önceki kiracılarına da aynı şekilde davrandığını, müvekkillerinin taşınmaza yaptığı tadilat masrafını ödemek istemediğini, davalı şirket tarafından satılan ürünlerin yüksek kârlarla ———- alındığının ve şirkete zarar verildiği iddialarının doğru olmadığını, davacının sulh sözleşmesinin 5. maddesinde, davalı şirketin ——– şubesi yani bayisi olduğunu kabul ettiğini, bu nedenle ——— ürünlerinin satılmasından daha doğal birşey olamayacağını, ——– çok yüksek kârlarla davalı şirkete satış yaptığı iddiasının doğru olmadığını, bu durumun defterler incelendiğinde ortaya çıkacağını, ——— araç ve personel giderlerinin haksız olarak davalı şirkete yansıtıldığı iddialarının doğru olmadığını, çünkü davalı şirketin gerçekte sigortalı sayısının mağaza müdürü ve satış personeli olmak üzere dört kişi olduğunu, ancak mağazanın çalışma kapasitesi dikkate alındığında bu personelin yeterli olmayacağının açık olduğunu, bu nedenle ———— ait taşıt ve personelin davalı şirketin işlerinde kullanıldığını, ortak kullanılan personel ve araçlar nedeniyle ————tarafından davalı şirkete faturalar kesildiğini, davacının sermaye ödeme borcunu yerine getirmediğini, yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davacının haksız olarak davalı şirket müdürleri hakkında şikayette bulunduğunu, savcılık nezdindeki iddiaların haksız olduğunu, davacının davalı şirketi tasfiye ederek kira kontratını geçersiz hale getirmek ve davalıları tahliye etmek istediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen ———-Esas Sayılı Davada:
İDDİA :
Birleşen dava davacısı vekili dava dilekçesinde: asıl davadaki savunmaya konu iddialarını tekrarlayarak, davalı …’nun davacı şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili savunmasında, davanın reddini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Asıl dava, hukuki niteliği itibariyle, 6762 sayılı Yasanın 549/4.maddesi uyarınca limited şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesi ve 6762 sayılı TTK.543 ve 161.maddeleri uyarınca şirket müdürlerinin müdürlükten azli isteğine ilişkindir.
Birleşen dava, hukuki niteliği itibariyle, 6102 sayılı TTK.622/1.h ve 640/3.maddeleri uyarınca şirket ortağının haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılması isteğine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda verilen karar asıl dava yönünden bozulmuş birleşen davadaki istem yönünden ise onanmış, bu haliyle bozma üzerine asıl dava yönünden yargılamaya devamla usul ve yasaya uygun görülen bozma ilamına uyularak yargılama yapılmış ve hüküm kurulmuştur.
Mahkememizin———-karar sayılı önceki hükmünün, esas davada davalılar vekili-birleşen davada davacı vekili tarafından temyizi üzerine————–Hukuk Dairesi’nin ————– sayılı kararı ile;
“1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, birleşen davaya yönelik olarak birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde esas davaya yönelik olarak asıl davada davalılar vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
3- Ancak, asıl davada uyuşmazlık davalı şirket müdürün azli ve kayyım atanması ile şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir. Mahkemece, davalı ————– fesih ve tasfiyesine karar verilmiş ise de, şirketin kar elde ederek faaliyetlerine devam ettiği dosya kapsamında sabittir. Mahkemece, davanın açıldığı tarih itibariyle 6762 sayılı TTK 549/4 maddesi uygulanması suretiyle çözüme gidilmiş ise de karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale gelmiştir. Aynı Kanun’un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği düzenlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 3. maddesi hükmüne göre, tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Bu durum karşısında mahkemece öngörülen şirketin feshi ve tasfiyesi yerine 6103 sayılı Kanun’un 3. ve 6102 sayılı Kanun’un 573/1. ile 636/3. maddeleri hükümleri dikkate alınıp, tartışılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, birleşen davaya yönelik olarak birleşen davada davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın ONANMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davaya yönelik olarak esas davada davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, esas davada davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın anılan taraf yararına BOZULMASINA” karar verilerek; birleşen dava yönünden verilen mahkememizin önceki hükmünün onandığı ve bu yönden kararın kesinleştiği, ancak asıl dava yönünden ise ilamda belirtilen hususlar yönünden bozulmasına karar verilmekle bozma sonrası asıl dava yönünden yargılamaya devamla hüküm oluşturulmuştur.
Dava, davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi ile davalı gerçek kişilerin müdürlükten azli ve kayyım atanmasına talebine ilişkindir.
Mahkememizin bozma öncesi yargılamasında, ——– tarihli ara kararıyla, davacının ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek davalı gerçek kişilerin davalı şirketteki müdürlük yetkileri kaldırılarak tedbiren şirkete yönetici kayyım atanmıştır. Kayyım tarafından düzenlenen raporlar Mahkememizce değerlendirilmiştir.
Mahkememizce, davanın yapılan yargılaması sonucu ——–tarihinde asıl dava yönünden; “davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı TTK.549/4. maddesi uyarınca, ortaklardan birinin talebi üzerine ve haklı sebeplere dayalı olarak limited şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilebilir. Haklı sebepler kanunda özel olarak sayılmamıştır. Ancak şirketin kuruluşuna sebep olan fiili veya şahsi mülahazaların, şirket amacının gerçekleşmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olması sonucunu doğuran durumlar haklı sebep olarak kabul edilebilir. Diğer bir ifadeyle kâr elde etmek amacıyla kurulan şirketlerde bu amacı engelleyen, zorlaştıran, azaltan veya ortadan kaldıran durumlar veya olaylar haklı sebep oluşturur. Değerlendirmenin bu bağlamda yapılması gereklidir.
Ayrıntısı bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarında gösterildiği üzere, taraflar arasında güven bunalımının ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Şirketin üç yıllık performansına göre — yılında kâr ederken,———yıllarında büyük zarara uğradığı ve esas sermayesini kaybettiği belirlenmiştir. Davacının sermaye borcunu ödemekte temerrüde düşmüş olması söz konusu ise de, şirket müdürlerinin bu konuda talepte bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu husus davacının dava açmasına engel oluşturmayacaktır. Şirket kayıtlarına göre şirketin ———-yıllarında zarar ederek sermayesini kaybettiği halde, müdürlerin genel kurulu toplantıya çağırmadığı, böylece görevlerini yapmadıkları bilirkişi kurulu tarafından belirlenmiştir.
Yine davalıların yönetiminde şirket —- yıllarında zarar ettiği halde, kayyım atandıktan sonra — yılı dönem net kârının ———– ulaştığı anlaşılmaktadır. Bu durum davalıların şirketi iyi yönetmedikleri ve görevlerini yapmadıkları olgusunu teyit etmektedir. Tüm dosya kapsamına göre, tarafların şirket ortaklığından beklediği amacın gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği, ortaklar arasında güven ilişkisinin sona erdiği, davalı şirket müdürlerinin müdürlük görevlerini kanun ve ana sözleşmeye uygun olarak yerine getirmedikleri kanaatine varıldığından, ana dava kabul edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile davalı —————– fesih ve tasfiyesine, tasfiye memuru olarak resen ——– atanmasına karar verildiği, bu kararın temyiz sonucu,———— HD tarafından, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 573/1. maddesi uyarınca limited şirketlerin tek ortaklı olarak da tüzel kişiliğini ve ticari hayatlarını sürdürmeleri mümkün hale geldiği, aynı Kanun’un 636/3. maddesi hükmüne göre de haklı sebeplerin varlığında, her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemece, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceğinin düzenlendiği, 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 3. maddesi hükmüne göre, tarafların iradelerinden bağımsız olarak, kanunla düzenlenen hukuki ilişkilere, bunlar Türk Ticaret Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olsalar bile, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanacagından şirketin fesih ve tasfiyesi yerine 6103 sayılı Kanun’un 3. ve 6102 sayılı Kanun’un 573/1. ile 636/3. maddeleri hükümleri dikkate alınıp, tartışılması suretiyle sonuca gidilmesi gerektiği nedeniyle mahkememiz hükmünün bozulması ve mahkememizce bozmaya uyularak yapılan yargılamada dosya bilirkişiler————-oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunarak bozma ilamında da belirtildiği üzere TTK 636/3 maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesi ve davacı ortağın şirketten çıkarılması veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir ne gibi bir çözüm yolunun olabileceği yönünden ek rapor aldırılmıştır.
Bilirkişi heyeti tarafından sunulan ek raporda; şirketin — yılından itibaren arada — yılı dışında sürekli zarar ettiği, ———tarihli bilançoya göre ——- tutarında negatif varlığa sahip olup, TTK 636/3 maddesi uyarınca şirketin fesih ve tasfiyesi yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesi ve davacı ortağın şirketten çıkarılması veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüme hükmedilebileceği kuralının uygulanma kabiliyetinin olmadığı mütalaa edilmiştir.
Yapılan yargılama sonucu toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi sonucu; dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK.549/4. maddesi uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin haklı nedenlerin oluştuğu, ancak her ne kadar 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 3. maddesi hükmüne göre dava konusu fesih ve tasfiye talepli bu davada 6102 sayılı TTK 636/3 maddesinin de uygulanması gerekmekte olup, ancak davalı şirket yönünden yapılan değerlendirmede, şirketin fesih ve tasfiyesi dışında başkaca bir tedbirin uygulanması imkanı bulunmadığı anlaşıldığından; açılan davanın kabulü ile, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ile davalı şirket müdürlerinin müdürlük görevlerinden azline dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-6762 sayılı TTK. 549/4 maddesi uyarınca davanın kabulü ile;
– —— numarasında kayıtlı davalı———– fesih ve tasfiyesine,
2-Tasfiye memuru olarak resen —— atanmasına,
3-Tasfiye memuru ücreti —- ile tasfiye masraf avansı — TL olmak üzere toplam ———tasfiye masrafının davacı tarafından karar kesinleştiğinde mahkememiz veznesine yatırılmasına, bundan sonra tasfiye memuruna görevinin tebliği ile tasfiye işlemlerine başlamasına,
4-Tasfiye memurunun ücretinin ve tasfiye masraf avansının ileride tasfiye memuru tarafından tasfiye giderlerine eklenmesine,
5——— tarihli tedbir kararımızın ve kayyımın görevinin, yukarıda kayyım ücretlerinin yatırılmasına dair ara kararımız saklı kalmak kaydıyla, karar kesinleşinceye kadar devamına,
6-Müdürlükten azil talebinin kabulü ile davalılar —– davalı ———-Müdürlüğünden azledilmelerine, karar kesinleştiğinde bu hususun ————tescil ve ilanına,
7-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan peşin alınan 21,15 TL nin mahsubu ile bakiye 33,25 TL harcın davalılardan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından harcanan 21,15 TL başvuru harcı, 21,15 TL peşin harç gideri, 392,40 TL posta ve tebligat gideri, 2.800,00 TL bilirkişi ücreti, 15.000 TL kayyım ücreti olmak üzere toplam 18.234,70 TL yargılama giderinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
9-Avukatlık asgari ücret tarifesindeki esaslara göre belirlenen 3.400,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,
10-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
İlişkin olarak davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen kararın tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içerisinde Yargay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/03/2020