Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/584 E. 2020/387 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/584 Esas
KARAR NO: 2020/387
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/05/2018
KARAR TARİHİ: 08/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin banka hesaplarına haciz konulduğunu, yapılan araştırmada ——– İcra Müdürlüğünün —— esas sayılı dosyası ile haczin konulduğunun öğrenildiğini, hacze konu senet incelendiğinde senet borçlusunun ———-olduğunu, müvekkili şirketin senet borçlusu, kefil veya ciranta olmadığı ve bazı eklemeler olan düzenleme yeri, ve tarihinin sonradan yapıldığını, borçlu ———- senetteki imzasının alt tarafına müvekkil şirketin adını taşıyan kaşe vurulduğunu, ancak bu senet üzerinde görüldüğü borçlular arasında müvekkil şirketin bulunmadığı, müvekkili şirketin hesaplarına konulan hacizler nedeni ile maddi zarara uğradığını bildirmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak öncelikle teminatsız olarak takibin durdurulmasına, hacizlerin fekkine, davaya konu senetten dolayı müvekkili davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, şimdilik —– maddi tazminatın faizi ile davalıdan tahsiline ve —– manevi tazminatın yine faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili, tanzim edeni ———- olan, — bedelli, — tanzim ve — vade tarihli, — adet bono sebebi ile, davacı borçlu———–alacaklı olup, mezkür bonoya dayanarak, borçlular aleyhine,—- İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, söz konusu icra takibinin, her iki borçlu yönünden de, borca itiraz davası açılmaksızın kesinleştiğini, dava dışı diğer borçlu — aleyhine başlatılan söz konusu takibe karşı, herhangi bir — dava ikame etmezken, davacı borçlu ——–mahkememizde menfi tespit davası açtığını bildirmiş, davanın reddine, haksız ve kötü niyetli olan davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle, kambiyo takibine dayalı icra takibine konu borçtan sorumlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davası ile yapılan haciz işlemleri sebebiyle uğranılan zararlara yönelik maddi ve manevi tazminat davasıdır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış olup usulüne uygun tahkikat bitirilerek sözlü yargılama aşamasına geçilmiş, tarafların son beyanları alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
—- İcra Müdürlüğü’nün ——— sayılı dosyası, davacı şirketin senet düzenleme tarihi itibariyle ortak ve yetkililerini gösterir sicil kayıtları, davalıya ait sed tutanağı celp edilmiş, taraflarca sunulan diğer deliller ile birlikte incelenmiştir.
Davacının ihtiyati tedbir isteminin; dava konu ve sebepleri göz önünde tutularak davanın icra takibinden sonra açılmış olması nedeniyle takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararının verilmesinin mümkün olmadığı ve icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde bir talep bulunmadığından, reddine karar verilmiştir.
—–İcra Müdürlüğü’nün —– esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklı —- tarafından borçlular —– aleyhine — tarihinde icra takibi başlatıldığı, takibin dava konusu senet dayanak gösterilerek — asıl alacak, ———– işlemiş faiz, —-ihtiyati haciz vekalet ücreti ve —-ihtiyati haciz masrafı olmak üzere toplam ——– alacak yönünden kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile ilamsız takip olduğu, icra dosyasında davacının menkul ve gayrimenkulleri ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarına haciz işlemlerinin yapıldığı görülmüştür.
Dava konusu senet incelendiğinde; dava dışı takip borçlusu — tanzim eden, dosyamız davacısının isim, unvan ve kaşesinin üzerine atılan imza ile avalist olduğu, senedin —- tanzim tarihli, lehtarı—– ödeme tarihli —- tutarındaki bono olduğu görülmüştür.
Celp edilen ——– göre davacı şirketin senet tanzim tarihi itibariyle münferiden yetkili müdürünün bonoda asıl borçlu sıfatıyla imzası alan ——–olduğu, ——– ile dava dışı ——— şirket ortaklığından ayrıldığı ve müdürlük yetkisinin sona erdiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından cevaba cevap dilekçesi ekinde sunulan tarihsiz ve suret niteliğindeki imzalı belgede; dava dışı ———– senet üzerindeki imzaların kendisine ait olduğu, davacı adına atılmış bir imzanın bulunmadığı, senet üzerindeki düzenleme tarihi ve yerine ilişkin yazıların kendisine ait olmadığı, davacı şirket ile davalı arasında hiçbir ticari ilişkinin bulunmadığı, aynı borç için ve bu senet yerine havi olmak üzere ———- tutarlı şahsi çekini verdiği ancak ——— senedi iade etmediğini belirttiği görülmüştür.
——-İcra Ceza mahkemesinin —————-sayılı ilamında; muhatabı ———-keşidecisi ———– keşide tarihli ——- bedelli çekin karşılıksız işlemi görmesi sebebiyle sanık ———- adli para ile cezalandırılmasına karar verildiği, söz konusu kararın istinaf edilmesi üzerine istinaf mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
——— tarafından davalının sosyo ekonomik durumuna ilişkin düzenlenen tutanağın dosyamıza gönderildiği anlaşılmıştır.
Davaya konu uyuşmazlık; takibe konu bono nedeniyle davacı şirketin borçlu, kefil ya da ciranta sıfatıyla sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bonoya düzenleme yeri ve tarihinin sonradan eklenip eklenmediği, bu durumunun bononun geçerliliğine etkili olup olmadığı, davacı şirketin defter ve kayıtlarında bono ile ilgili bir kaydın bulunup bulunmadığının davacının sorumluluğuna etkili olup olmadığı, bono ön yüzünde bulunan davacı şirkete ait kaşe ile iki adet imzanın davacıyı bonodan sorumlu kılıp kılmayacağı bu nedenle davacı şirketin aval veren sıfatının bulunup bulunmadığı, keşide tarihinde imza sahibi —– davacı şirketin temsili yetkilisi olması halinde bu durumun davacının bonodan sorumluluğunun gerektirip gerektirmediği, davacı şirketin defterlerinin sorumlu açısından delil teşkil edip etmeyeceği, davacı hakkında icra takibinde haciz uygulanıp uygulanmadığı, uygulanmış ise maddi zararlarının doğup doğmadığı ve itibarının zedelenip zedelenmediği, buna bağlı olarak davacı tarafın davalı taraftan maddi ve manevi tazminat talep etme konusunda yasal koşulların oluşup oluşmadığı ile sonuç olarak davacı şirketin takibe dayanak bono nedeniyle davaya konu icra dosyası nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı, davacının icra dosyasında uygulanmışsa hacizler nedeniyle maddi ve manevi zararının doğup doğmadığı, doğmuş ise tazmini konusunda yasal koşulların oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları ve toplanan delillere göre, tanzim edeni —- davacının avalist olduğu, lehtarı ——–tanzim, —- ödeme tarihli —–tutarındaki bono dayanak gösterilerek——– Asliye Ticaret Mahkemesinin —- sayılı dosyasından —- tarihinde ihtiyati haciz kararı verildiği, davalı tarafından kararın süresi içerisinde uygulandığı ve davalının —- İcra Müdürlüğünün ——- sayılı dosyasında esas takibe geçtiği, davacı her ne kadar dava konusu edilen bono üzerinde müvekkilinin kefil veya ciranta olmadığını iddia etmiş ise de senet incelendiğinde ön yüzünde davacı şirketin aval veren olarak kaşe ve imzasının bulunduğu, senedi tanzim eden dava dışı ———- kendi imzası ile birlikte davacının kaşesi üzerinde de imzanın bulunduğu, ——– göre senet tanzim tarihi itibariyle anılan şahsın davacı şirketi münferiden temsile yetkili müdür olduğu, davacı tarafından delil olarak dayanılan fotokopi niteliğindeki belgede de —– ne kadar davacı ile davalı arasında ticari ilişki olmadığını beyan etmiş ise de imzaların kendisine ait olduğunu ve şahsi borcu sebebiyle senetteki bedel tutarında çeki de keşide ederek verdiğini ikrar ettiği, iş bu belgede belirtilen çekin karşılıksız çıkması sebebiyle dava dışı şahsın adli para cezasına mahkum edildiği, davacı taraf her ne kadar temel ilişkiye dayanarak borçlu olmadığını belirtmiş ve bu kapsamda ticari defterlerin incelenmesini talep etmiş ise de davalının gerçek kişi olması sebebiyle ticari defterlerin bulunmaması, davacı yanın ticari defterlerinin incelenmesinde dava konusu senet ile ilgili bir kaydın bulunmaması halinde dahi sunulan deliller kapsamında yazılı belge olarak sebepten soyut bonoda yazılı kaydın aksinin ticari defterlerdeki kayıtlar ile ispat edilemeyeceği değerlendirilerek ticari defterlerin incelenmesi yönündeki istemin yerinde olmadığı zira ——— kapsamında ticari defter ve kayıtların sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi halinde dahi senet üzerindeki kaydının aksinin yine bir senet veya diğer kesin delillerle ispat edilmesi gerektiği, ticari defter ve kayıtlar ile senetteki kaydın aksinin ispat edilemeyeceği, keza senedin sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğuna dair iddianın da yine senet veya senet hükmünde başkaca yazılı delillerle ispat edilmesi gerektiği, bu nedenlerle davacının dava konusu senet dolayısıyla davalıya borçlu olmadığı yönündeki iddiasını ispat edemediği, bu yöndeki istemin reddi gerektiği, dava konusu senet dayanak gösterilmek suretiyle alınan ihtiyati haciz kararı ile icra dosyasından yapılan haciz işlemlerinin usulüne uygun olarak yapıldığı bu sebeple de davacının maddi ve manevi zarara uğradığı iddiasının da yerinde olmadığı, davacı vekilince tahkikat bitirildikten sonra sunduğu dilekçede ve yapılan sözlü yargılama duruşmasında, senet üzerinde yapılan incelemede davacı isim ve unvanı yer alan kaşenin şirketin kullandığı kaşe olmadığı yönündeki iddiasının davalı tarafından iddianın genişletilmesi kapsamında olduğu değerlendirilerek muvafakat verilmemesi sebebiyle bu yönde bir incelemenin yapılmadığı, yine davacı vekilinin mahkemenin aksi kanaatte olması halinde dilekçesini ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesi talebinin ise HMK’nun 177/1 maddesi uyarınca ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği ve talebin kısmen ıslaha konu edilemeyecek olması ve HMK’nun 180. maddesinde yazılı usulün yerine getirilmemiş olması sebebiyle bu yöndeki istemin de reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Şartları bulunmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
3-Karar harcı 54,40-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 8.670,35 TL harcın mahsubu ile artan 8.615,95-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 42.435,25 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/07/2020