Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/520 E. 2021/181 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/520 Esas
KARAR NO: 2021/181
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ: 16/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Genel yetki kuralları gereği ——yetkili olduğu, davanın, sigorta şirketinden olan alacak hakkının davacıya temlik edilmesi neticesinde ortaya çıktığı, taraflar arasında tüketici ilişkisinin olmaması ve davalı tarafın sigorta şirketi olması karşısında Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli hale geldiği, davalı şirkete sigortalı, —- plakalı aracın —- plakalı araca %100 kusurlu olarak çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiği, ———- davalıya sigortalı olduğu, davalı hasarın tamamından poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğu, kaza akabinde davalı tarafça hasarın tespiti amaçlı ekspertiz atandığı, aracın tamir bedeli olarak; yedek parça —– tespit edildiği, davalı tarafça yedek parça fiyatları üzerinden iskonto uygulanarak yedek parça için —– plakalı aracın özel serviste yapılmış olduğu, bu servislerde iskonto uygulaması olmadığı, davalı tarafın bakiye hasar bedeli olan ——- zarar giderim yükümlülüğünün süresi, rizikonun ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya iletildiği tarihten itibaren 8 işgünü olarak belirlendiği, davalı sigorta şirketine hasar bedeli alacağının temlik alan davacı tarafa ödenmesi için —- tarihinde başvuru yapılmışsa da iş bu davanın açıldığı güne kadar davacı tarafa herhangi bir ödeme yapılmadığı, avalının —–tarihinde temerrüde düştüğü, —-, davalı sigorta şirketinden alacağını Bk. M.183 vd. maddeleri gereği, hukuka uygun olarak ve şekil şartlarını da sağlamak suretiyle alacağın temliki yoluyla davacı———- devrettiği, dilekçede açıklanan nedenlerle; taraflar arasındaki hasar bedeline ilişkin uyuşmazlık sebebi ile talep edebileceği miktarı bilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra alacak miktarını belirlenecek miktar kadar arttıracaklarını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla, şimdilik — bakiye hasar bedelinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan ——- tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini, her türlü başvuru, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettikleri görüldü.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının taleplerinin haksız ve mesnetsiz olduğu ve reddi gerektiği, davacı tarafa söz konusu kaza nedeniyle aracında meydana gelen hasar için ——–ve işçilik bedeli ödemesi yapıldığı, fazlaya ilişkin talepler parça tedariki iskontosu ve işçilik bedellerinin yüksek olmasından kaynaklandığı, davalı şirketin sorumluluğu dahilinde olmadığından reddinin gerektiği, dava konusu kaza sonrasında şirkete yapılan ihbar üzerine hasar dosyasının açıldığı ve açılan dosyanın ekspertizinin davalı şirket tarafından yaptırılmasının akabinde mutabık kalınan yedek parça ve işçiliklerin —– şirket tedarik yedek parça iskontosu ve işçilik ücretleri hakkında servis yetkilisine eksper tarafından bilgi verildiği, dosyadaki inceleme neticesinde, eksper raporuna istinaden —- tarihinde davaya konu aracın maliki ——- hasar dosya tazminat ödemesi yapılmış olduğu, davacının yedek parça tedarik iskontosunun uygulanmaması ve işçilik bedellerinin yüksek oluşundan kaynaklanan fazlaya ilişkin taleplerinin reddinin gerektiği, mevzuat hükmü ve şirketin tedarik parça uygulamaları gereği, davacıya ilgili hususa ilişkin bilgilendirme yapıldığı, dolayısıyla yüksek işçilik ücretlerinden kaynaklanan bakiye hasar bedelinden sorumluluğunun bulunmadığı, bu sebeple davanın reddinin gerektiği, davacının diğer zararlarına ilişkin iddialarını ve kaza ile illiyet bağını ispatlaması gerektiği, kabul manasında olmamak üzere, davacının gerçek zararının tespitinin gerektiği, kabul manasında olmamakla, kusur oranlarının tespitinin gerektiği, davalı şirketin sorumluluğuna ilişkin bir karar ihdas edilmesi halinde davalı şirket sigortalısının kusuru oranında sorumlu olacağını, davayı kabul manasında olmamak üzere faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiği, davayı kabul manasında olmamak üzere, söz konusu davanın haksız fiile dayanması sebebiyle uygulanacak faizin yasal faiz olması gerektiği, açıklanan tüm sebeplerle; davanın esastan ve usulden reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görüldü.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle,——- tarihinde meydana gelen kazada oluşan hasar bedelinin davalı sigorta şirketine başvuru sonrasında eksik ödendiği iddia edilen miktarın davalı sigorta şirketinden alınıp davacıya ödenmesine ilişkin tazminat davasıdır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Hasar dosyası, poliçe, trafik tescil bilgileri, ekspertiz raporu celp edilmiş, taraflarca dosyaya sunulan kaza tespit tutanağı ve diğer deliller incelenmiştir.
Sigorta poliçesinin incelenmesinde; —- plakalı aracın davalı sigorta şirketi tarafından ——– bedel ile teminat altına alındığı görülmüştür.
Konunun incelenmesinin uzmanlık gerektiren yönleri olması sebebiyle dosya alanında uzman bilirkişi —– tevdi edilerek rapor alınmış, anılan bilirkişi tarafından sunulan —- tarihli bilirkişi raporunda; Kusur yönünden; —— plaka sayılı araç kullanıcısı önlemlerini almadan park ettiği aracının eğimde hareket ederek diğer araçlara çarpması ile sebep olduğu kazada—– ihlal ettiğinden %100 kusurlu olduğu, diğer araçların kusuru olmadığı, hasar yönünden araçta —– istinaden, araç sahibini 2 gün içinde bilgilendirdiğine dair dosyada evrak olmamasına rağmen, —- araca tedarikle parça temininin uygun olduğu, hasar, — olarak değerlendirildiğinde; —- sigortalının ——- ——tedarik anlaşması indirimi olduğu görülse de işçilik iskontosu servise göre değişiklik göstermekte olup ortalama %15 olduğu, —— hasar ödemesi yaptığı, davacının alacağının olmadığı, normal piyasa şartlarında ise —işçiliğin uygun olduğu, parça indirimi — olarak uygulandığı, bu durumda parça —- olacağı, davacının alacağının olmadığı, —- son kararın mahkemeye ait olmak üzere davacının kazadan kaynaklı, üst satırlardaki hasar hesabında — değerlendirildiğinde; —- alacak oluşacak olup, davalı tarafından — ödendiği için davacının alacağı olmadığı, piyasa şartları dikkate alındığında, — ödediği için davalının —— borcu kaldığı, sonuç olarak mütaalası mahkemeye ait olmak üzere mahkeme tarafından takdir edilecek hasar bedelinin faturası mukabili — olarak davacının kalan ödeme tutarını tazmin hakkı var ise, toplam bedelin %100’ü nispetinde olduğuna ilişkin sonuç ve kanaatlerini bildirir rapor tanzim etmiş olduğu görüldü.
Davanın hukuki niteliğine bakıldığında 6100 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde yer alan,
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
———- kararında uyuşmazlığa konu miktarın davacı tarafından belirlenememesine ilişkin :”Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu ——-, baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün ——özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. ” şeklinde belirtilmiştir.
——- tarihli kararı ve—–bahse geçen kararı uyarınca davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri davacı tarafça dava açılmadan önce belirlenebilir ise davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davacı taraf talep ettiği hasar bedelinin ve ekspertiz ücretinin miktarını gerek sigortaya başvurusunda gerekse dava dilekçesinde açıkça belirtmiştir. Hasarın miktarı ve ekspertiz ücretinin miktarı belli iken belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır.
Hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir dava şartı olup olmadığı hususuna bu noktada değinmek gerekir.—– ”Davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir.
Belirsiz alacak davası yönünden konu değerlendirildiğinde, belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığı hâlde bu tür davanın açılması durumunda, davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmeli ancak hâkim bu hukuki yarar eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre vermemelidir. Bazı dava şartı eksikliği sonradan tamamlanabilse de, hukuki yarar şartı eksikliği tamamlanamaz. Çünkü açıklandığı üzere dava şartları dava açıldığı tarih esas alınarak belirlenir ———— sayılı kararında da hukuki yararın, tamamlanamayacak bir dava şartı olduğu kabul edilmiştir.” şeklinde açıklama yaparak hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olmadığını belirtmiş ve davanın harç tamamlatmaya ilişkin herhangi bir süre vermeden hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
——ilamında ”Dava dilekçesinde tesbit edilen hasar bedelinin ——- olduğunu ileri süren davacı tarafın, dava açmadan önce sahip olduğu bilgilere göre uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerini, gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olmadığından söz edilemez.” denmiştir.
Bu durumda, davacının talep ettiği hasar bedeli ve ekspertiz ücret bedeli bellidir. Dava dilekçesinde şartları bulunmadığı halde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına kanun izin vermemiştir.
Davacının dava açarken talep ettiği miktarın belirlenebilir olması, hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir bir dava şartı olmaması yukarıda yer alan gerekçeler ve ilgili Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararları doğrultusunda davanın HMK 114/1-h HMK 107 maddeleri gereğince reddine karar verilmiş, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 107, HMK 114/1-h maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE
2-Karar harcı 59,30-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 250,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde —— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2021