Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/516 E. 2020/677 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/516 Esas
KARAR NO : 2020/677

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ : 03/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete sigortalı ——- plakalı araç ——-plaka araca çarparak hasarlanmasına sebebiyet verdiği, davalıya sigortalı araç sürücüsü dosya kapsamındaki maddi hasarlı trafik kazası tespit tutanağından da anlaşılacağı üzere, kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğu, —– davalıya sigortalı olduğu, davalı hasarın tamamından ve değer kaybından poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğu, kaza akabinde hasarın tespiti amaçlı ekspertiz atanmış ve aracın tamir bedeli olarak KDV dahil 3.345.58-TL tespit edildiği, yapılan ekspertize rağmen davalı tamir bedelini ödemekten imtina ettiği, davalı .—– limitleri dahilinde hasarın tamamından sorumlu olduğu — tutarının tamamından da sorumlu olduğu, meydana gelen hasar neticesinde —— araçta değer kaybı oluştuğu, Yargıtay —–.HD. —–, değer kaybının tespiti için; —özellikleri, kaza sonrası yapılan parça değişiklikleri, işçilik maliyetleri tek tek göz önünde bulundurulmasını, hasarsız ikinci el piyasa rayiç değeri İle kazadan sonra — hali ve satışı halinde tespit edilen ikinci el piyasa rayiç değeri arasındaki farkın tespitinin yapılmasını istemekte, bu verilerin bilirkişi raporunda yer almasını aksi halde eksik hüküm kurulduğunu belirtmekte olduğu, yüksek Mahkeme kararları uyarınca da değer kaybı ——poliçesi kapsamında olup poliçe limitleri dahilinde ödenmesi gerektiği, hasar alan Parçaların ——-bedelinin tespiti için ekspertiz raporu alınmak zorunda kalınmış ve ———–ücreti ödendiği, davalı —– Şirketine hasar bedelinin ve değer kaybı alacağının temlik alan tarafımıza ödenmesi için 16/03/2018 tarihinde başvuru yapılmışsa da iş bu davanın açıldığı güne kadar tarafımıza herhangi bir ödeme yapılmadığı, davalı 26/03/2018 tarihinde temerrüde düştüğü, açıklanan nedenlerle hasar bedeli ve değer kaybı hasarına İlişkin uyuşmazlık sebebi ile talep edebileceğimiz miktarın bilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra alacak miktarını belirlenecek miktar kadar arttıracağımızı, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 250,00-TL hasar bedeli ile 250,00-TL değer kaybı bedelinin ve 250,00 TL ekspertiz ücretinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan 26/03/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, her türlü başvuru, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA :
Davalı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde; davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla davacı taraf hmk 121.maddesine göre dava ile ilgili delillerini davalı şirkete tebliğ etmesi gerektiği, HMK. Madde 121 gereğince davacı, dava konusu olaylara ilişkin dayandığı hususları tevsik eden delillerini davalı taraflara tebliğ ettirmek zorunda olduğu, davacı bunu yerine getirmediği, davacı taraf davalı şirkete değer kaybı talebi ile ilgili herhangi bir başvuru yapmadan işbu davayı açtığı, 6704 sayılı torba kanunu uyarınca davadan önce başvuru yapmak zorunlu hale getirildiği, bu nedenle esas hakkında inceleme yapılmasına gerek olmadan, davanın usulden reddi gerektiği, davacı tarafın araç hasarı ödendiği, davacı taraf aracı dava konusu kaza sonucunda hasarlanmıstır ve aracın onarım bedelini davalı şirketten talep etttiği, davacı tarafın davalı şirkete davadan önce vaptıgı başvuru üzerine —– numaralı hasar dosyası açıldığı, davacı taraf davalı şirkete ihbar yükümlülüğünü ihlal ederek aracını yaptırdığı, eksper raporu uyarınca araç hasarı bedeli 1335.93 TL tazminat hesaplandığı ve ısbu tutar davacı tarafa ödendiği, davacı tarafından talep edilen tazminat tutarı fahiş olduğu, davacı tarafın talep ettiği ekspertiz (bilirkişi) ücreti nedenivle de davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığı, davacı tarafın işbu talebinin de reddi gerektiği, açıklanan nedenlerle, davacının davasının reddine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin davaya konu poliçe ve hasarla ilgili alacağı temlik aldığı araç malikinin aracında trafik kazası sonrasında meydana gelen hasar bedelinin davalı şirketin zorunlu mali —-sigorta poliçesi kapsamında sorumluluğu nedeniyle hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Makine Mühendisi Bilirkişisi ——tarafından mahkememize sunulan—- tarihli bilirkişi raporunda özetle; yapılan eksperin yapmış olduğu işlem tam manası ile ekspertiz işi olmasa da, hak edilip edilmediği, edildi ise hangi nispette edildiği hakkında son karar mahkemeye ait olmak üzere ekspertiz ücreti tarife üzerinden 2017 kaza tarihinde ” 156,90’TL den az ve 697,31-TL’den fazla olmamak üzere tespit edilen hasar tutarının %1,5i” olup hasar indirimsiz bedel üzerinden değerlendirildiğinde 224,30-TL + kdv piyasa şartlarında indirimli hasar bedeli üzerinden değerlendirildiğinde 204,80-TL olacağı, davacının tazmin hakkı, takdir edilecek toplam hasar ve değer kaybı bedelinin %100’ü nispetinde olduğu, ekspertiz bedeli ile alakalı olarak alternatifli fiyatlarda mahkeme takdirine bırakılmış olduğuna dair rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Ancak 6100 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde yer alan,
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ——Sayılı kararında uyuşmazlığa konu miktarın davacı tarafından belirlenememesine ilişkin :”Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da ———— imkânsızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin ———- geçilerek——— gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin —– yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da—— olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi —- birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca— davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi —–tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (—-) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın —- davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle —– hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak—– kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. ” şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay —-.Hukuk Dairesinin —- tarihli kararı ve Hukuk Genel Kurulunun yukarıda bahse geçen kararı uyarınca davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri davacı tarafça dava açılmadan önce belirlenebilir ise davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davacı taraf talep ettiği hasar bedelinin ve ekspertiz ücretinin miktarını gerek sigortaya başvurusunda gerekse dava dilekçesinde açıkça belirtmiştir. Hasarın miktarı ve ekspertiz ücretinin miktarı belli iken belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır.
Hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir dava şartı olup olmadığı hususuna bu noktada değinmek gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —- Sayılı kararında ”Davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir.
Belirsiz alacak davası yönünden konu değerlendirildiğinde, belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığı hâlde bu tür davanın açılması durumunda, davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmeli ancak hâkim bu hukuki yarar eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre vermemelidir. Bazı dava şartı eksikliği sonradan tamamlanabilse de, hukuki yarar şartı eksikliği tamamlanamaz. Çünkü açıklandığı üzere dava şartları dava açıldığı tarih esas alınarak belirlenir (——–).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —–. sayılı kararında da hukuki yararın, tamamlanamayacak bir dava şartı olduğu kabul edilmiştir.” şeklinde açıklama yaparak hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olmadığını belirtmiş ve davanın harç tamamlatmaya ilişkin herhangi bir süre vermeden hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —- esas ve —— Karar sayılı ilamında ”Dava dilekçesinde tesbit edilen hasar bedelinin —–, ödenen ekspertiz ücretinin ise 354,00 TL olduğunu ileri süren davacı tarafın, dava açmadan önce sahip olduğu bilgilere göre uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerini, gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olmadığından söz edilemez.” denmiştir.
Bu durumda, davacının talep ettiği hasar bedeli ve ekspertiz ücret bedeli bellidir. Dava dilekçesinde şartları bulunmadığı halde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına kanun izin vermemiştir.
Davacının dava açarken talep ettiği miktarın belirlenebilir olması, hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir bir dava şartı olmaması yukarıda yer alan gerekçeler ve ilgili Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararları doğrultusunda davanın HMK 114/1-h HMK 107 maddeleri gereğince reddine karar verilmiş, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 107, HMK 114/1-h maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40-TL harçtan peşin alınan 35,90-TL nin mahsubu ile kalan 18,50-TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ——–. 7/2.,13/2. maddelerine göre alınması gereken 750 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılıp kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.