Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/515 E. 2020/676 K. 03.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/515 Esas
KARAR NO : 2020/676

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ : 03/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete sigortalı kasko sigortası ile sigortalı ——— plakalı araç 23/12/2017 tarihinde park halindeyken hasarlandığı, ——vade ——kasko poliçe numarası davalı sigorta şirketine sigortalı olduğu, meydana gelen kaza neticesinde —— plakalı araçta toplam —- hasar meydana geldiği, somut olayda davacı aracını, davalının anlaşmalı olmadığı—- karşılığında tamir ettirmiş olup buna ilişkin faturalar mevcut olduğu, davalı nezdinde düzenlenen ekspertiz raporunda parça bedelinden ———– yapılarak hasar tespit edilmiş; ——–kabul etmediği ancak—–tarafından —- olarak uygulandığı belirtildiği, davalı ile anlaşmalı ——— arasında yapılan anlaşmalara göre ——- bağlamadığı, davacı aracını kendi imkanları ile bir başka —— tarafından —- yapılmadığı, dosya kapsamına göre,——– yapılmadan, davacının gerçek zararının tespiti gerekeceği, hasar alan Parçaların tespiti ile Hasar bedelinin tespiti için ekspertiz raporu alınmak zorunda kalınmış ve bu rapor İçin—- ekspertiz ücreti ödendiği, TTK’nın “Giderleri Ödeme Borcu” başlıklı 1426/(1). Maddesi hükmüne göre: “Sigortacı, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar tarafından rizikonun tazminatın veya bedel ödeme borcunun kapsamının belirlenmesi amacıyla yapılan makul giderleri, bunlar faydasız kalmış olsalar bile ödemek zorunda olduğu, davalı —- araçta meydana gelen hasar bedelinin, alacağın temliki sözleşmesine uygun olarak, tarafımıza ödenmesi için 15/03/2018 tarihinde başvuru yapıldığı, sigortacı hasar ihbarı üzerine talep ettiği belgelerin kendisine eksiksiz olarak verilmesi ve zararın —-tespiti kararlaştırılmış ise eksper raporunun tesliminden itibaren en geç 10 işgünü içinde —- kapsamında gerekli incelemeleri tamamlamak ve ödemeye engel bir durumun bulunmaması halinde tazminat miktarını tespit edip sigortalıya ödemek zorundadır. Tazminat ödeme borcu her halde hasarın ihbarından itibaren 45 gün sonra muaccel olacağı, davalı —- tarihinde temerrüde düştüğü, hasar bedeline ilişkin uyuşmazlık sebebi ile talep edebileceğimiz miktann bilirkişi marifeti ile tespit edilmesinden sonra alacak miktarını belirlenecek miktar kadar arttıracağımızı, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 250,00-TL hasar bedelinin ve 250,00 TL ekspertiz ücretinin poliçe limitleri dahilinde muhatap şirketin temerrüt tarihi olan 25/03/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, her türlü başvuru, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA :
Davalı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde; öncelikle davanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılması usul ve yasaya aykırı olup; belirsiz nitelikte bir iddia söz konusu olmayıp; davanın kısmi dava olarak açılması usul ve yasaya aykırı olduğu, dava dilekçesinde davacının iddiasına göre hasar talebi belirli olduğu halde harç yükünden kurtulma amacı ile davanın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilerek çok cüzi bir kısmın talep edilmesi hukuka uygun olmadığı, davanın bu sebeple usulden reddi veya harcın tamamlatılması yönünde karar oluşturulması gerektiği, bu yönü ile açılan davaya ayrıca zamanaşımı itirazımızın bulunduğunu, davacı taraf temlik alacaklısı olarak sigorta poliçesine dayalı olarak davalı şirketten talepte bulunduğu, Hukuken ancak sigorta poliçesinden doğan hakların talep edilmesi hakkının tek taraflı olarak devredilebilmesi mümkün olmadığı, alacağın temlikine ilişkin olarak taraflar arasındaki sözleşmesinin davalı şirketi hiçbir bağlayıcılığı bulunmadığı, esas yönden kabul anlamına gelmemekle birlikte belirtmek gerekir ki; davalı şirketin poliçe gereği ancak sigortalıya karşı sorumluluğu mevcut olup, 3.kişi konumunda olan davacıya karşı hiçbir hukuki sorumluluğu bulunmadığı, esas yönden davacı tarafından açılan işbu dava son derece haksız ve yersiz olduğu, davalı şirket tarafından —– tarihleri arası dönem için sigortalandığı, davacı temlik alan —– aracın karıştığı iddia edilen kaza nedeni ile davalı şirkete süresi içerisinde gerekli evraklarla yapılmış bir başvuru öncelikle bulunmadığı, kaldı ki; dava dilekçesinde dahi sigortalı aracın hangi tarihte karışmış olduğu kazaya ilişkin hasar talebi ileri sürüldüğü dahi belirli olmadığı, davacı tarafın hasar talebinin ve kaza iddiasının asılsız ve haksız olduğu açıkça ortada olduğu, TTK md.1447-1448 hükümleri gereğince hasar nedeni ile sigortalı tarafından tüm bilgi ve belgelerin süresi içerisinde bildirilmesi ve hasara ilişkin inceleme yapılması için her türlü yardımın yapılarak gerekli önlemleri almakla yükümlü olduğu, davalı şirkete yapılan hasar bildiriminde zarara ve hasara ilişkin evraklar sunulmadığı, davalı şirketin bu sebeplerle poliçe kapsamında hiçbir ödeme yükümlülüğü bulunmadığı, davacının iddia ve talepleri tamamen mesnetsiz ve yersiz olup, sunulan ve tek taraflı hazırlanan delillerin hiçbir bağlayıcılığı olmadığı, İddia edilen kaza ve hasarın gerçekleştiği ispat edilememiş ve sigortalı tarafından tüm yükümlülükler ihlal edildiği, açıklanan nedenlerle haksız ve yersiz davanın usulden ve esastan reddine ve tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin davaya konu poliçe ve hasarla ilgili alacağı temlik aldığı araç malikinin aracında trafik kazası sonrasında meydana gelen hasar bedelinin davalı şirketin zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi kapsamında sorumluluğu nedeniyle hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Makine Mühendisi Bilirkişisi —- tarafından mahkememize sunulan 19/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; temlik veren araç sahibinin davalı sigorta şirketine ihbarda bulunduğuna dair evrak dosyada görülmediği, temlik alan tarafından yapılan onarımdan davalı sonradan haberdar olduğu, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacının tazmin hakkı olmadığı, varsa bile sigortalı tarafından layıkıyla yapılmayan hasar ihbarından sebep ile iş bu davanın ikamesi gerçekleştiğinden son karar mahkemeye ait olmak üzere davalı aleyhine vekalet ücreti, harç, belki de gecikme faizi tahakkuku oluşmaması yönünde kanaat oluştuğu, hasarla uygun olduğu görülen kısmın hasar onarımının bedeli tazmin hakkı tarafından kabul edilir ise—- fazla olmamak üzere tespit edilen hasar tutarının %1,5’i olup indirimsiz hasar bedeli üzerinden —- piyasa şartlarında indirim yapıldığında ise 282,35-TL olacağı kanaatini içerir rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Ancak 6100 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde yer alan,
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —— Sayılı kararında uyuşmazlığa konu miktarın davacı tarafından belirlenememesine ilişkin :”Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da — dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (Any.——) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. ” şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay —-Hukuk Dairesinin —- tarihli kararı ve Hukuk Genel Kurulunun yukarıda bahse geçen kararı uyarınca davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri davacı tarafça dava açılmadan önce belirlenebilir ise davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.
Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davacı taraf talep ettiği hasar bedelinin ve ekspertiz ücretinin miktarını gerek sigortaya başvurusunda gerekse dava dilekçesinde açıkça belirtmiştir. Hasarın miktarı ve ekspertiz ücretinin miktarı belli iken belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar bulunmamaktadır.
Hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir dava şartı olup olmadığı hususuna bu noktada değinmek gerekir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ———– Sayılı kararında ”Davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir.
Belirsiz alacak davası yönünden konu değerlendirildiğinde, belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığı hâlde bu tür davanın açılması durumunda, davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmeli ancak hâkim bu hukuki yarar eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre vermemelidir. Bazı dava şartı eksikliği sonradan tamamlanabilse de, hukuki yarar şartı eksikliği tamamlanamaz. Çünkü açıklandığı üzere dava şartları dava açıldığı tarih esas alınarak belirlenir (——-).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ——. sayılı kararında da hukuki yararın, tamamlanamayacak bir dava şartı olduğu kabul edilmiştir.” şeklinde açıklama yaparak hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olmadığını belirtmiş ve davanın harç tamamlatmaya ilişkin herhangi bir süre vermeden hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —-. Hukuk Dairesi’nin—– Karar sayılı ilamında ”Dava dilekçesinde tesbit edilen hasar bedelinin KDV dahil 3.538,96 TL, ödenen ekspertiz ücretinin ise 354,00 TL olduğunu ileri süren davacı tarafın, dava açmadan önce sahip olduğu bilgilere göre uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerini, gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olmadığından söz edilemez.” denmiştir.
Bu durumda, davacının talep ettiği hasar bedeli ve ekspertiz ücret bedeli bellidir. Dava dilekçesinde şartları bulunmadığı halde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına kanun izin vermemiştir.
Davacının dava açarken talep ettiği miktarın belirlenebilir olması, hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir bir dava şartı olmaması yukarıda yer alan gerekçeler ve ilgili Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararları doğrultusunda davanın HMK 114/1-h HMK 107 maddeleri gereğince reddine karar verilmiş, aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle HMK 107, HMK 114/1-h maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli 54,40-TL harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığında, fazladan alınan 19,50-TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ——- 7/2.,13/2. maddelerine göre alınması gereken 500 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Taraflarca yatırılıp kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.