Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/310 E. 2021/665 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/310 Esas
KARAR NO : 2021/665

DAVA : Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2018
KARAR TARİHİ : 24/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket—– yoluyla gönderildiğini, sehven gönderilen işbu tutar hakkında davalı ve ilgili bankayla irtibata geçilerek, sehven yapılan bu ödemenin iadesinin talep edildiğini, ancak bahse konu paranın müvekkili şirkete iade edilmediğini, müvekkili şirket ile davalı şirket — herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, işbu sehven yapılan işlem ile davalı şirketin TBK md 77 gereğince haklı bir sebep olmaksızın zenginleştiğinin aşikar olduğunu, bu durumun defter incelemesini de kapsayan bir bilirkişi incelemesi ile de açıkça görüleceğini, TBK hükümleri gereğince haklı bir sebep olmaksızın bir başkasının mal varlığından ya da emeğinden zenginleşenin bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlü olduğunu, bununla birlikte sehven gönderilen —– ihbarının da zaruri olduğunu, izah edilen sebeplerden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ve davalı— iadesine karar verilmesi zaruriyetinin doğduğunu, yine davalıya ait hesapta bulunan paranın kullanılması ya da banka tarafından davalının herhangi bir borcuna karşılık takas mahsup yoluna gidilmesi halinde müvekkili şirket tarafından telafisi mümkün olmayan zararların doğacağını, işbu nedenle müvekkili yönünden telafisi imkansız zararların önlenmesi amacıyla mahkemeniz tarafından öncelikle teminatsız olarak aksi halde teminat karşılığında ihtiyati tedbir karan verilerek—- —miktara — karar verilmesinin yasa ve hakkaniyete uygun olacağını belirterek davanın kabulü ile borçlu olmadıklarının tespitine, —- —bloke konulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı taraf usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalı banka hesabından — dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile iadesi talebine ilişkindir.
Davacı, müvekkili ———-gönderildiğini, sehven yapılan bu ödemenin iadesinin talep edildiğini, ancak bahse konu paranın müvekkili şirkete iade edilmediğini, davalıya ait—- nolu hesabına sehven yatırılan 68.000,67 TL’nin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, usulüne uygun davetiyeye rağmen cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmakla, HMK 128. maddesi gereğince, davacının, dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmaktadır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —-müzekkere yazılarak davalı şirketin özlük bilgileri celp edilmiş, — yazılarak davalı şirketin —kayıtları celp edilmiş ve dosya bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır
06/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle, “…Davacı tarafın incelenen —– ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, Davacı —–bulunan —— defterlerinde davalı —— adına açılmş olan hesapta kayıtlı olduğu, Dava konusu ödeme karşılığında davacı tarafından davalıdan mal ya da hizmet alındığına dair davacının 2018 yılına ait ticari defterlerinde bir fatura kaydının bulunmadığı, Davalı taraf ticari defterlerini ibraz etmediği için davalı tarafın ticari defterleri incelenemediğinden, dava konusu ödemenin davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespit edilemediği, Davalı tarafın —- hakkında 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 83. maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun. 219 ve 220, maddelerinin tatbik edilip edilmeyeceği ile ilgili hukuki değerlendirmenin Mahkemenizin takdirinde olduğu, Davacı tarafın —— incelenmesinde; davacı——-..” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Davacı tarafından dava konusu bedelin sehven yatırıldığı ve yatırlan bu bedelin iadesi talep edilmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, havale bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. Bu karinenin aksini havaleyi gönderen tarafın ispat etmesi gerekir.—–, davacının dava konusu havalenin sehven gönderildiğini ispat etmesi gerekmekte olup, ispat yükü davacı tyaraftadır.
Davacı tarafından ticari defter ve kayıtlara dayanılması sebebiyle taraf ticari defter ve kayıtlarında inceleme yapılmasına karar verilmiştir. Davacı tarafından ticari defter ve kayıtları ibraz edilmesine rağmen davalı tarafından süresi içerisinde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı tarafça ibraz edilen ticari defterler incelenerek bilirkişi raporunun hazırlandığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222/3 maddesinde; “İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.(1) (4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.” denilmektedir.
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (—- kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır—— Bu kapsamda —— tarafından 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle, bu fıkrada yer alan —-tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir. Esasen Yargıtay tarafından içtihatlar ile kabul edilen hukuki durum anılan kanun değişikliği ile yasal düzenlemeye kavuşmuştur.
Davalı taraf usulüne uygun ihtara rağmen ticari defterlerini süresinde ibraz etmemesi sebebiyle davacının, dava konusu havalenin sehven yapıldığını ve iade edilmesi gerektiğini ispat ettiğinin kabulü gerekir.
HMK’nun 171. Maddesinde; ” İsticvabına karar verilen kimseye bizzat davetiye gönderilir ve belirlenen gün ve saatte isticvap olunmak üzere hazır bulunması gerektiği belirtilir. Davetiyede, ayrıca, isticvap konusu vakıalar gösterilir; ilgili tarafın geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya gelip de sorulara cevap vermediği takdirde,—–vakıaları ikrar etmiş sayılacağı ihtarı da yapılır. (2) Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkemece sorulan vakıalar ikrar edilmiş sayılır.” denilmektedir.
Mahkememizce dava konusu uyuşmazlık yönünden davalının isticvabına karar verilmiş, usulüne uygun davetiyeye rağmen davalının isticvap duruşmasında hazır olmadığından, davalının dava konusu havalenin davacı tarafından sehven gönderildiği ve iade edilmesi gerektiğini ikrar etmiş sayılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; davalı tarafından süresi içerisinde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmediği, davacı ticari defter ve kayıtları incelenmesi sonucu alınan bilirkişi raporu, yeni HMK 222/3 maddesindeki değişikliği, davalının usulüne uygun isticvap davetiyesine rağmen duruşmaya gelmemesi sebebiyle davacının dava konusu havalenin sehven yapıldığı ve iadesini talep etmekte haklı olduğu, davalı tarafından isticvap duruşmasına mazeretsiz bir şekilde katılmaması sebebiyle HMK 171/2 md gereği dava konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı dikkate alınarak davanın kabulüne, 68.000,67 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine (iadesine) karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-68.000,67 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine (iadesine),
2-Karar harcı 4.645,13-TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.161,29-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.483,84-TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 1.161,29-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 5,20-TL vekalet harcı, 260,40-TL tebligat ve müzekkere gideri, 600-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 901,50-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafça yatırılan teminatın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hsususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinde—- yayımlanan ve yürürlüğe giren/ karar tarihinde geçerli —. 13 maddesindeki esaslara göre belirlenen 9.640,09-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair,davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.