Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/257 E. 2023/572 K. 04.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/257
KARAR NO : 2023/572

DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01.03.2018
KARAR TARİHİ : 04.07.2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, fason imalat hizmeti ile ilgili olarak davalı şirket ile 13.12.2017 tarihinde imalat konusunda anlaşmış olduğunu ve bu anlaşma doğrultusunda müvekkili şirket tarafından —-model nolu ürünlerin üretimi için ilk önce 12.317 metre kumaş, daha sonra ise 13.12.2017 tarih ve —- nolu sevk irsaliyesi ile 2730 adet ürün için 2866 metre kumaş, 14.12.2017 tarih ve —nolu sevk irsaliyesi ile 763 adet ürün için 915 metre kumaş olmak üzere toplam 3493 adet ürünün fason dikim olmak üzere davalı şirket işyerine sevk ve teslim edildiğini, görüldüğü üzere fason üretimin gerçekleştirilmesi için müvekkili şirket tarafından davalı şirkete dikim yapılması için 12317 metre kumaş ve 3493 adet ürün almak için (3.781 metre kumaş) teslimi yapıldığını, daha sonra işlerin takibi ve fason dikimin kontrolü için bu konuda görevli olan müvekkili şirket çalışanı —- 15.12.2017 tarihinde davalı şirkete giderek bir takım inceleme ve tespitlerde bulunduğunu, bu kontrol sonrasında davalı şirkete sözleşme gereğince fason dikim yapılması için teslim edilmiş olan 3493 adet ürünün 700 adedinin bozuk ve ayıplı olarak dikilmiş olduğunu tespit ettiğini, böylelikle davalı şirketin vaat ettiği kalitede fason üretim gerçekleştiremeyeceğinin anlaşılarak söz konusu durumun davalı şirkete bildirildiğini, davalı şirketin, teslim edilen 3493 adet ürünün 700 adedinin ayıplı ve hatalı imal edildiğini kabul ettiğini ve bu kabul üzerine 3493 adet üründen önce davalıya teslim edilmiş olan 12.317 metre kumaşı derhal hiçbir işlem yapmaksızın müvekkili şirkete 20.12.2017 tarihli sevk irsaliyesi ile iade ettiğini, fakat 3493 adet üründen 700 adedinin ayıplı olarak imal edilmesinden sonra geriye kalan 2793 adet ürünün üretim bandında olduğundan bahisle davalı tarafından müvekkili şirkete iadesinin sağlanmadığını, halbuki müvekkili şirketin üretimi yapılan markanın ilk ve asıl sahibi adına yaptırmakta olduğunu, bu üretimleri asıl marka sahibi ile yaptığı sözleşme gereği süresinde, tam ve eksiksiz olarak teslim etmek zorunda olduğunu, ancak davalı şirketin toplamda 3493 adet ürünün parası peşin ödenmeden iade etmeyeceğini beyan ettiğini, bu beyan üzerine müvekkili şirketin ürünleri kontrol etmek istediğini ayıplı olmayan numuneye uygun dikim yapılmış ürünleri teslim alacağını ve parasını ödeyeceğini beyan ettiğini, davalı şirketin ürünlerin kontrolünü yaptırmayacağını ilk önce ödemenin yapılmasını şart koştuğunu, davalının bu haksız ve kötü niyetli eylemi sebebi ile büyük zarar gören müvekkili şirket tarafından davalı şirket yetkilileri hakkında “Görevi ve Güveni Kötüye Kullanma, Emniyeti Suistimal, Mala Haksız El Koyma ve Zarar Verme” suçları sebebiyle “el koyma tedbir talepli” olarak 28.12.2017 tarihinde —- Cumhuriyet Başsavcılığı—– soruşturma numarası ile suç duyurusunda bulunulmuş olduğunu, soruşturmanın devam ettiğini, tüm bu ilişkiler sırasında davalı şirketin —-. Noterliği 28.12.2017 tarih ve ——yevmiye nolu ihtarnamesini keşide ederek 13.12.2017-14.12.2017 tarihlerinde müvekkili şirket tarafından dikilmek için 3.500 adet aynı model kesilmiş pantolon kumaşı bırakıldığını, 22.12.2017 tarihinde bu kumaşların dikilmiş olarak hazır bekletildiği halde teslim alınmadığını, teslim alınmayan pantolonların da şirkette yer işgal ettiğini, dikimi yapılan ancak teslim alınmayan 3.500 adet pantolonun bedellerinin kendilerine ödenmesini talep ettiklerini, daha sonra müvekkili şirket tarafından gönderilen ihtarnameye cevaben —-. Noterliği 04.01.2018 tarih ve —-yevmiye nolu ihtarnamenin keşide edilmiş olduğunu ve davalının taleplerinin hiçbir hukuki ve somut dayanağı olmadığı, ödenmesi talep edilen bedelin haksız ve kötü niyetli olduğu, ürünlerin müvekkili şirket tarafından kontrolüne izin verilmesi gerektiği, kontrolünden sonra numuneye uygun olması şartı ile bedelinin ödeneceği ve teslim alınacağı, müvekkili şirketin maddi-manevi, menfi ve müspet tüm zararlarının tazmini için her türlü hukuki ve cezai yola başvurma haklarını saklı tuttukları hususlarının ihbar ve ihtar edildiğini, ne var ki davalı şirket tarafından iş bu ihtarnamenin tebliğinden sonra dahi söz konusu malların müvekkili şirkete iadesinin sağlanmadığını, hiçbir şekilde iyi niyet gösterilmemiş olduğunu ve müvekkili şirketin bu nedenle uğramış olduğu zararın tazmin edilmediğini, davalı şirketin bu ihtarnameden sonra taraflarına —- Noterliği 23 Ocak 2018 tarihli — yevmiye nolu bir ihtarname ile ihtarname ekinde— ve —- nolu iki adet fatura sunarak bedellerini talep ettiğini, taraflarınca bu ihtarnameye cevaben—Noterliği —–yevmiye nolu ihtarla faturalara itiraz edildiğini ve iade edildiğini, müvekkili şirketin daha fazla zarara uğramamak ve mevcut durumun tespiti için, müvekkili şirket tarafından adına üretim yapılan asıl marka sahibi tarafından da söz konusu ürünlerin kabul edilebilir nitelikte olup olmadığının belirlenmesi için mallar üzerinde uluslararası kabul görmüş bir tekstil denetim şirketine tespit yaptırmak istediğini, bu tespit talebinin davalı şirkete iletildiğini ve davalı şirketin bu tespit talebini kabul ettiğini, müvekkili şirket tarafından davalının da izni ve bilgisi dahilinde, davalı şirket adresinde, uluslararası uzman kurum tarafından inceleme yapıldığını, 3493 adet ürünün adına üretim yapılan markanın ilk ve asıl sahibi tarafından kabul edilebilir nitelikte olup olmadığının tespit edilmesi için taraflarca ortaklaşa belirlenen —-Şirketi tarafından söz konusu ürünlerin üzerinde inceleme yapıldığını, inceleme esnasında davalı şirket çalışanı olan —- tarafından düzenlenip imzalanmış olan yazılı belgede 3493 adet ürünün hatalı olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu ve kabul edildiğini, yapılan inceleme neticesinde—- şirketi tarafından hazırlanan —— ise tespitlerin yapıldığını, taraflar arasında yapılan 13.12.2017 tarihli sözleşmedeki hükümlerin davalı tarafından açıkça ihlal edildiğini ve müvekkili şirketin zararına sebebiyet verdiğini, davalı şirket tarafından açıkça sözleşmeye aykırı davranıldığını, malların sözleşmeye uygun üretilmediğini, ayıplı ve eksik ifa edildiğini, bu suretle sözleşmenin birçok hükmünün ihlal edildiğini ve kötü niyetli olarak hareket edilerek müvekkili şirketin büyük ve ciddi bir şekilde zarara uğratıldığını, bu mevcut durumun da hem alanında uzman bir kuruluş olan hem de uluslararası geçerliliği olan —–şirketi tarafından hazırlanan rapor ile kanıtlanmış olduğunu, hem de davalı şirket çalışanı olan—– tarafından düzenlenip imzalanmış olan yazılı belge ile kabul ve ikrar edilmiş olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete davalı tarafından da ikrar edildiği üzere aşağıdaki ürün aksesuarlarını ve kesilmiş ürün olarak 6042 metre kumaşı teslim ettiğini, fazlaya ilişkin tüm talep ve haklarını saklı tutarak müvekkili şirketin bedelini ödeyerek davalı şirkete teslim ettiği, aksesuarlar ve üründe kullanılmış 6042 metre kumaş sebebi ile zarar gördüğünü, 300 metre dokuma şerit, 3705 adet fermuar, kesili vaziyette teslim edilen 3493 adet ürün için 3493 adet x 1,73 cm = 6042 metre kumaşın heba olduğunu ve müvekkilinin yukarda belirtilen ürünlerin bedeli kadar, gecikme sebebi ile zarar görmüş olduğunu ve ticari itibarının zedelendiğini, sonuç olarak müvekkili şirketin çok iyiniyetli olarak davalı tarafa 13.01.2017 tarihli sözleşme ile fason işi vermiş olmasına rağmen, davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareket etmesinin, kendisine fason üretim için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesinin, iadesi talep edilen ürünlerin haksız ve kötü niyetli olarak sırf müvekkili şirketi zarara uğratmak için iade edilmemesinin, 2017 yılında fason üretim için davalı şirkete teslim edilen ürünlerin hali hazırda iş bu dava tarihi itibariyle dahi müvekkiline teslim edilmemiş olmasının, taraflarca ortaklaşa karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” nedeniyle müvekkilinin ağır zarara uğramış olması karşısında müvekkili şirketin uğradığı maddi zararların tazmini için huzurdaki davayı açma zaruretinin hasıl olduğunu belirterek, arz ve izah edilen ve resen de görülecek nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü hakları ve mukabil delil ve cevap hakları saklı kalmak kaydı ile; haklı davalarının kabulüne, davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareket etmesi, kendisine fason üretim için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, iadesi talep edilen ürünlerin haksız ve kötü niyetli olarak sırf müvekkili şirketi zarara uğratmak için iade edilmemesi, 2017 yılında fason üretim için davalı şirkete teslim edilen ürünlerin hali hazırda iş bu dava tarihi itibariyle dahi müvekkiline teslim edilmemiş olması, taraflarca ortaklaşa karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” sebebi ile müvekkilinin iş bu dava dilekçesinin 11 nolu maddesinde belirttiği davalı şirkete bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00-TL’sinin 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA: Davalı-karşı davacı vekili cevap-karşı dava dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde davacının müvekkili şirketle 13.12.2017 tarihinde imalat konusunda anlaştığı ve bu anlaşma doğrultusunda davacı tarafından —– model nolu ürünlerin üretimi için öncelikle 12.317 metre kumaş, daha sonra ise 13.12.2017 tarih ve —– nolu sevk irsaliyesi ile 2730 adet ürün için 2866 metre kumaş, 14,12.2017 tarih ve—- nolu sevk irsaliyesi ile 763 adet ürün için 915 metre kumaş toplam 3493 adet ürünün müvekkili şirkete teslim edilmediğini iddia ettiklerini, taraflar arasında fason iş sözleşmesinin şifahi olarak ilk kez Kasım 2017 tarihinde yapıldığını ve buna istinaden 12.317 metre kumaşın 28.11.2017 tarihinde dikiminin yapılması için müvekkili şirkete teslim edildiğini öncelikle belirtmek istediklerini, bu sözleşme ile müvekkili şirketin kumaşın kendisine ulaşması ile dikimi gerçekleştirme davacı tarafın ise dikim karşılığı pantolon başına 11,50 TL’yi ödeme yükümlülüğü altına girdiğini, bunun da ortalama 140.000,00 TL’ye tekabül ettiğini, müvekkili şirketin anlaşma sonrası konfeksiyonu bu sipariş için hazır halde tuttuğunu, kumaşların teslimi ile kesim emrinin verilmesi için davacıyla iletişim kurduğunu, ancak davacı tarafın yurtdışındaki müşterilerinin onay vermemesi nedeniyle kesim emri veremeyeceklerini ve sorun çözülür çözülmez kendilerine kesim emri vereceklerini beyan ettiklerini, işe başlama emrinin geciktiği her gün için müvekkili şirketin konfeksiyonun çalışmaması nedeniyle zarara uğradığını, kendilerinin verdiği sipariş nedeniyle bir başka iş de alamadığını, yeni iş alınması durumunda taraflar arasında akdedilen sözleşmeye uymasının yani dikimin gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağını, bu sebeple sözleşme hükümlerinin uygulanabilmesi için kesim emrinin derhal verilmesini beyan ve talep ettiklerini, taraflar arasındaki fason sözleşmesinin varlığının ihtilaflı olmayıp her iki tarafın da kabulünde olduğunu, ancak davacının dava dilekçesinde belirttiği gibi ilk ve tek sözleşmenin tarihinin 13.12.2017 olmadığını, bu tarihin sözleşmenin 2. tarihi olduğunu ve ilk sözleşmenin davacı tarafın yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle ifa edilemediğini, davacı tarafın sunduğu sözleşmelerden birinin 24 maddeden oluşan maktu bir sözleşme olduğunu, müvekkili şirketin imzasının yer almadığını, böyle bir sözleşmenin hiçbir şekilde müvekkili şirketin onayına sunulmadığını, diğer sözleşmenin ise 13.12.2017 tarihinde fasoncu firma adına (müvekkili şirket adına) —- tarafından imza altına alındığını, oysa —- müvekkili şirketin çalışanı olduğunu, şirket adına sözleşme yapma yetkisi bulunmadığını, bu sebeple sunulan bu yazılı sözleşmeleri ve davacı karşı davalının dava dilekçelerinde bu belgelere atıf yapılmak suretiyle yapmış olduğu talep ve iddiaları hiçbir şekilde kabul etmediklerini, dava dilekçesinde davacı karşı davalı şirket çalışanlarından——15.12.2017 tarihinde müvekkili şirkete inceleme yapmak için gittiğini ve 3493 adet ürünün 700 adedinin bozuk ve ayıplı olarak dikilmiş olduğunu tespit ettiğini, böylelikle davalı şirketin vaat ettiği kalitede fason üretim gerçekleştiremeyeceği anlaşılarak söz konusu durumun müvekkili şirkete bildirildiğini iddia ettiğini, oysa müvekkili şirkete gelen —— isimli kişinin bizzat müvekkili şirketin davacıya karşı davalı şirkete göndermiş olduğu kalıpların hatalı olduğunu ve bu şekilde devam edilemeyeceğini beyan etmesi üzerine incelemeyi talep etmesi üzerine geldiğini, davacı karşı davalı tarafın kendilerine ait kalıpların hatalı olduğunu kabul ettiğini, düzeltilerek işe devam edileceği konusunda anlaşma sağlandığını, davacının müvekkili şirket tarafından ödeme yapılmadan kontrolün yaptırılmadığı, öncelikle ödemenin talep edilmiş olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, zira kendi şirket çalışanlarının inceleme için gittiğini beyan etmelerine rağmen bu şekilde iddiada bulunulmuş olmasının çelişkili de olduğunu, taraflar arasında yaşanan uyuşmazlıkla ilgili karşılıklı gönderilen ihtarnamelerin dosyada mevcut olduğunu, davacı tarafin malları teslim almasına yönelik gönderilen—–. Noterliği 23.01.2018 tarih ve —– sayılı ihtarname neticesinde davacı karşı davalının müvekkili şirkete ürünleri teslim almak üzere geleceğini beyan ettiğini, davacı karşı davalının bahsetmiş olduğu uluslararası kabul görmüş bir tekstil denetim şirketinden kişilerin ürünleri inceleyip müvekkili şirkete yazılı veya sözlü hiçbir bilgi vermeksizin gittiklerini, müvekkili şirketin dava dışı bu kişilerin incelemeyi ne tür kriterlere dayandırarak ilgili raporu hazırladıklarını bilmemekle beraber sözde inceleme esnasında da müvekkilinin yaptığı dikim işine dair herhangi bir bilgi talep edilmediğini, denetim şirketinin dava dilekçesinde iddia edildiği gibi tarafların ortaklaşa kararlaştırdığı bir denetim firması olmadığını, müvekkilinin denetim şirketinden işyerine kontrole gelmesi sırasında haberdar olduğunu, bu şirketin hizmet bedelini davacı şirketten aldığını, müvekkili tarafından denetim şirketinden rapor istenmesine rağmen söz konusu denetim firmasının raporunu müvekkili şirkete vermediğini, müvekkilinin bu rapordan dava dilekçesiyle beraber haberdar olduğunu, söz konusu raporda baz alınan kriterlerin muhtemelen davacı karşı davalının müşterilerinin kendilerine sunmuş oldukları kriterler olduğunu, raporda bazı ürünlerin renklerine dair yapılan olumsuz değerlendirmenin söz konusu raporun müvekkili şirketin yaptığı işi değil davacı karşı davalının müşterisine karşı mesul olduğu ürün kalitesini içerdiğini, zira davacı karşı davalı tarafındna teslim olunan kumaştaki renk ile ilgili olarak müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının söz konusu olamayacağını, bu sebeple söz konusu raporun tek taraflı beyana dayalı olarak hazırlanmış, davacı karşı davalının hangi kriterleri sunarak bu raporu talep ettiği bilinmediğinden bahsi geçen raporun herhangi bir delil ya da dayanak olarak kullanılmasının söz konusu olamayacağını, ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise kimin sorumluluğunda olduğu, kumaş/malzemeleri kimin temin ettiği, fasoncu şirketin sorumluluğunun nerede başlayıp nerede bittiği gibi hususların değerlendirilerek mahkemece belirlenecek bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiğini, davacı karşı davalının inceleme neticesinde müvekkili şirket çalışanı —– tarafından imzalanıp düzenlenmiş bir belgeden bahsettiğini, bu yazının inceleme tarihinde değil yukarıda izah ettikleri 15.12.2017 tarihinde davacı karşı davalı şirket çalışanı —–kalıpların hatalı olduğu bilgisine istinaden geldiği tarihte alınmış bir not olduğunu, yani işlemlerin tamamlandığı değil devam ettiği tarihte yazıldığını, bu yazılı notta da müvekkili şirketten kaynaklı bir ayıbın mevcut olduğuna dair herhangi bir ikrarın söz konusu olmadığını, davacı karşı davalının 3493 adet pantolon için, 3493 adet x 1,73 cm = 6042 metre kumaş (metresi 2,80 USD) olarak zararları olduğunu iddia ettiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle beraber sipariş verilen ürünlerin bayan pantolonları olduğunu, her pantolon için kullanılan kumaşın 1,73 metre değil kadın için 0,90-0,98 metre erkek için 1,05-1,10 metre arasında olduğunu, bahsi geçen ebatın söz konusu olmadığını, tekstilde battal boy denilen ebatlarda dahi 1,20 metreyi geçmediğini, davacı karşı davalının dava dilekçesinin 2 numaralı maddesinde ve daha önceki ihtarnamelerde 3493 adet ürün için 3781 metre kumaş teslimi yapıldığının defalarca beyan edilmişken dava dilekçesinin 12. maddesinde yapılan hesaplama ile 6042 metre kumaşın teslim edildiği iddiasının asılsız ve çelişkili olduğunu, davacı karşı davalının müvekkili aleyhine 28.12.2017 tarihinde —- sayılı dosya ile savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu beyan ettiğini, başvuru sonucunda —–karar no ile taraflar arasındaki ihtilafın hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek davacının davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı-karşı davalı cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin taraflar arasında fason iş sözleşmesinin ilk kez Kasım 2017 tarihinde şifahi olarak yapıldığı ve 12.317 metre kumaşın bu sözleşmeye ilişkin olarak 28.11.2017 tarihinde davalı şirkete teslim edildiği, davalı şirketin konfeksiyonu bu sipariş için hazır tuttuğu ancak müvekkili şirket kesim emri vermediği için konfeksiyonun çalışamadığı, başka bir iş de alınamadığı ve bu nedenle şirketin zarara uğradığı iddiaları yersiz ve asılsız olduğu, zira müvekkilinin şirket asıl marka sahibi ile yaptığı sözleşme gereği ürünleri süresinde, tam ve eksiksiz teslim etme yükümlülüğü altında olduğu, bu nedenle davalı şirketle fason imalat sözleşmesi yaptığı, müvekkilinin 12.317 metre kumaşı davalı şirkete teslim etmiş olması da üretimin yapılması yönündeki iradesini ortaya koyduğunu, bu halde davalının, müvekkili şirketin kumaşı teslim ettiği halde kesim emri vermediği ve bu süreçte çalışılamadığı için şirketin zarara uğradığı yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmadığının, fason imalat konusunda anlaştıktan sonra malı teslim eden müvekkili şirketin kesim emri vermemesi hali aynı zamanda asıl marka sahibine ürünü zamanında teslim edememesi ve bu nedenle kendi kendisini de zarara uğratması anlamına geleceği, böyle bir durumun gerçeklilikle bağdaşmadığının, davalı şirketin müvekkili şirkete —-. Noterliği 23 Ocak 2018 tarihli —- yevmiye nolu bir ihtarname gönderdiğini, ihtarname ekinde —- nolu iki adet fatura sunarak bedellerini talep ettiğini, taraflarınca bu ihtarnameye cevaben —- Noterliği —- yevmiye nolu ihtarla faturalara itiraz edildiği, faturaların iade edildiğini, davalının tüm beyan ve talepleri haksız ve hukuka aykırı nitelikte olduğunun, müvekkili şirketin çok iyi niyetli olarak davalı tarafa 13.12.2017 tarihli sözleşme ile fason işi vermiş olmasına rağmen, davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareket etmesi, kendisine fason üretim için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, iadesi talep edilen ürünlerin haksız ve kötü niyetli olarak sırf müvekkili şirketi zarara uğratmak için iade edilmemesi, 2017 yılında fason üretim için davalı şirkete teslim edilen ürünlerin halen dahi müvekkile teslim edilmemiş olması, taraflarca ortaklaşa verilen uluslararası denetim şirketinin hazırladığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” ve müvekkilin ağır zarara uğramış olması nedeniyle haklı davalarının kabulünü, müvekkili şirketin uğradığı maddi zararların davalı şirketten tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesi ile karşı davanın reddini talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü haklarının ve mukabil delil ve cevap haklarının saklı kalması kaydı ile, haklı davalarının kabulüne, davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareket etmesi, kendisine fason üretim için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, iadesi talep edilen ürünlerin haksız ve kötü niyetli olarak sırf müvekkili şirketi zarara uğratmak için iade edilmemesi, 2017 yılında fason üretim için davalı şirkete teslim edilen ürünlerin hali hazırda işbu dava tarihi itibarıyla dahi müvekkile teslim edilmemiş olması, taraflarca ortaklaşa verilen uluslararası denetim şirketinin hazırladığı raporda ürünlerin reddedilmesi sebebi ile müvekkilinin, davalı şirkete bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin fazlaya ilişkin tüm talep ve haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 10.000,00-TL sinin 4 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine, haksız ve kötüniyetli karşı davanın reddi ile davalı-karşı davacı tarafın müvekkillerin borcu bulunmadığı halde kendi kötüniyetli, kusurlu ve kasıtlı işlemleri sebebi ile müvekkillerini mağdur etmeleri sebebi ile %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacı müvekkil şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.

İNCELEME VE GEREKÇE
Asıl dava yönünden dava, taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinden dolayı davalı tarafın eksik ve ayıplı imal ettiği işler nedeniyle uğranılan zarar tazmini istemine ilişkin olup karşı dava ise taraflar arasındaki sözleşmeler nedeninle davalının eylemleri dolayısıyla uğranılan zararların tazminine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın asıl dava yönünden; taraflar arasında 13/12/2017 tarihli sözleşmenin kurulup kurulmadığı, sözleşmenin davalının yetkilisi tarafından imza edilmediği savunması ancak davalının taraflar arasındaki fason ürün sözleşmesinin varlığını kabul etmesi kapsamında anılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığı, ürünlerin geç ve ayıplı teslim edilip edilmediği, ayıplı ve geç teslim söz konusu ise kusurun kime ait olduğu, kumaş ve malzemelerin teslim edilip edilmediği, fason üretimi yapacak davalı şirketin sorumluluğunun nelerden ibaret olduğu bu kapsamda davalının sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı, süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, davalı karşı davacının (çalışanı tarafından imza edilen belge ile) ayıplı üretimi kabul ettiği iddiası kapsamında ayrıca bir ayıp ihbarına gerek olup olmadığı, davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının tespiti, zarara uygulanacak faizin türü ve temerrüt tarihinin hangi tarih olduğu;
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın karşı dava yönünden ise; davacı karşı davalının sözleşmeye konu siparişe konu ürünlerin kesim emrini süresi içerisinde verip vermediği, bekleme süresi sebebiyle davalı karşı davacının üretime geç başlayıp başlamadığı, davacı karşı davalının sonrasında teslim ettiği ürünlerin sözleşmeye aykırı teslim içerip içermediği, bu anlamda yeni bir sözleşmenin söz konusu olup olmadığı, davalı karşı davacının bekleme süresi içerisinde yeni iş alamaması sebebiyle olumlu zararının söz konusu olup olmadığı, varsa miktarı ile davacı karşı davalının sorumluluk miktarı, ayrıca siparişin sözleşmeye aykırı iptal edildiği iddiası sebebiyle davacı karşı davalının sorumlu olup olmadığı hususlarında ihtilaf bulunduğu noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, bilirkişi raporu alınmış, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.—-CBS’na ait —–soruşturma sayılı dosyasının dosyaya celp edildiği anlaşılmıştır.
—-davalı karşı davacı şirket olan —– çalışanlarını gösterir kayıtların, noterlikliklerden ilgili evraklarının celp edildiği görülmüştür.
Taraf delilleri toplanmış, davanın niteliği gereği dosyanın tarafların 2017-2018 yılına ait ticari defterlerin incelenmesi yönünde ara karar kurulduğu ve mahkememizce resen seçilen Mali Müşavir, nitelikli hesaplamalar uzmanı, tekstil ve imalat uzmanı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 04.02.2021 tarihli raporda özetle; ASIL DAVA YÖNÜNDEN; mahkemece 05.03.2019 tarihli celsede belirlenen uyuşmazlık noktaları bakımından değerlendirme yapıldığında taraflar arasında 13.12.2017 tarihli sözleşmenin kurulup kurulmadığı; sözlesmenin davalının yetkilişi tarafından imzalanmadığı savunması ile davalının taraflar arasında fason ürün sözleşmesinin varlığını kabul etmesi kapsamında anılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığı hususunda: dosya kapsamına sunulu deliller arasında yer alan adi yazılı “Fason Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede ürünlerin teslim tarihinin 13.12.2017, fason fiyatın 1.150,00TL, modeli numarasının —— adedin 2.730 olarak kararlaştırıldığı, sözleşmede davacının adı geçmesine rağmen davalının adının yer almadığı, sözleşmenin imzasız olduğu, ürünlerin geç ve ayıplı teslim edilip edilmediği, ayıplı ve geç teslim söz konusu ise kusurun kime ait olduğu hususunda: teknik incelemede neticesinde sözleşmede ürün teslimine yönelik süre belirlenmemesine rağmen aradaki uyuşmazlıktan dolayı teslimi hala yapılamayan ürünler bulunduğu, bilirkişi incelemesine ürünler sunulmadığından ayıbın olup olmadığının tespit edilemediği, sözleşmede hata tanımına sınır getirilmediğinden davacı tarafından ayıp tespiti yapıldığı bildirildiğinde davalı tarafından gerekli düzeltme yapılarak ürün tesliminin yapılması gerektiği, fakat düzeltmeye yönelik tadilatlarla ilgili veya ürünün ayıpsız olduğunun ispatına yönelik herhangi bir delile rastlanmadığı, kumaş ve malzemelerin teslim edilip edilmediği hususunda: eser sözleşmesi uyarınca iş sahibi, TBK m. 472/II hükmünce eser imalatı için gereken malzemenin kendisi tarafından davalı yükleniciye verildiğini iddia etmiş olup yukarıdaki teknik incelemede belirtildiği üzere fason üretim yapan davalı firmaya üretim için gerekli kumaşın ve aksesuarların verildiği, fason üretimi yapacak davalının sorumluluğunun nelerden ibaret olduğu ve bu kapsamda sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı hususunda: teknik inceleme neticesinde sözleşmeye göre ürünlerin, istenilen kalite standartlarını sağlayacağı, istenilen kalite standartlarını sağlamayan ürünler varsa ve tadilat-düzeltme gerekiyorsa parça değişimleri ile istenilen standartların sağlanacağı, tadilat-düzeltme ile ilgili maddi sorumluluğun davalıya ait olduğu, ürünlerin kontrolü yapılmadan teslim edilmeyeceği, yapılan kontrollerde ayıplı veya istenilen kaliteden düşük ürünler mevcut ise bunların davalı tarafça düzeltilmesi gerektiği kararlaştırılmış olmakla birlikte davaya konu toplam 3493 adet pantolonun ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmek için fiziki olarak incelenmesi gerektiği, davalı tarafça yapılan görüşmelerde incelenmek üzere ürünlere ulaşılamadığı, bu nedenle davaya konu pantolonların ayıplı olup olmadıkları veya ayıp varsa ne tür ayıp olduğu ve ayıplı ürün adedinin tespitinin yapılamadığı, davalı/karşı davacının (çalışanı tarafından imzalanan belgeyle) ayıplı üretimi kabul ettiği iddiası kapsamında ayrıca ayıp ihbarına gerek olup olmadığı, süresi içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususunda: davacının, 3493 adet ürün üzerinde taraflarca belirlenen—- şirketi tarafından inceleme yapıldığını, inceleme esnasında davalı şirketin çalışanı olan —– tarafından düzenlenip imzalanan belgede 3493 adet ürünün ayıplı olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu ve davalı tarafça bu durumun kabul edildiğini iddia ettiği, davalının ise bu belgenin inceleme tarihinde değil, davacının çalışanı olan ——davalı şirkete giderek inceleme yaptığı 15.12.2017 tarihinde alınmış bir not olduğunu, bu belgede davalıdan kaynaklı ayıbın mevcut olduğuna dair bir beyanın bulunmadığını iddia ettiği, bu belge incelendiğinde belgenin adi yazılı olarak, tarihsiz düzenlendiği ve “Sipariş — ad., sağlam ürün— ad., tamir görülecek — ad., kemer takılacak —- ad,, tamirle ilgili eksikler firma bilgisi dahilindedir.” ifadesine yer verilerek davalı şirketin çalışanı olan——-tarafından imzalandığı, Mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, davacıya karşı olan (TBK m. 470 hükmünce) “eser imalatı borcu” kapsamında (TBK m. 474 vd. hükümlerince) ayıplı esere vücut verdiğini (davacıya karşı) beyan ettiği kabul edilirse, bu takdirde (eğer ayıbın varlığı da Mahkemece kabul edilecek olursa) artık TMK m. 2 hükmündeki dürüstlük kuralı gereğince davacının, TBK m. 474 hükmü uyarınca ayıp ihbarında bulunmasına gerek olmadığı kanaatine varılabileceği, ancak eğer Sayın Mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, ayıplı esere vücut verdiğini beyan etmediği kabul edilirse de bu takdirde (eğer ayıbın varlığı da Mahkemece kabul edilecek olursa) işsahibi davacının,—–. Noterliği’nden yüklenici davalıya 04.01.2018 tarihinde gönderdiği ihtarname ile 15.12.2017 tarihinde davalı şirkete gidilerek daha önce teslim edilmiş 3492 adet ürünün 700 adedinin ayıplı olarak dikildiğine yönelik beyanının TBK m. 474/1 hükmünce süresinde ayıp ihbarı olarak sayılıp sayılamayacağının takdirinin mahkemeye ait olduğu, davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının tespiti, zarara uygulanacak faiz türü ve temerrüt tarihi hususunda: davacı, dava dilekçesinde “davalının sözleşmeye aykırı davranarak davalıya fason üretim jyapması için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, ürünlerin haksız ve kötüniyetli olarak sırf davacıyı zarara uğratma amacıyla 2017 yılında fason üretim için davalıya teslim edilen ürünleri hala davacıya teslim etmemesi, taraflarca karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” sebebiyle” davacının davalıya bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin şimdilik 10.000TL’sinin 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş olup teknik inceleme neticesinde davalının, 22.12.2017 tarihinde ürünlerin hazır olduğu ve teslim alınması için ihtarda bulunduğu, ancak daha sonra 03.02.2018 tarihli ——tarafından yapılan tespitle ürünlerin ayıplı olduğu belirtilmesine rağmen ayıplı ürünlerde düzeltme- tadilat yapılarak malların teslim edildiğine yönelik dair herhangi bir delile rastlanmadığı; ayrıca davaya konu toplam 3493 adet pantolonun ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmek için fiziki olarak incelenmesi gerektiği, bu konuda davalı tarafça yapılan görüşmelerde incelenmek üzere ürünlere ulaşılamadığı, bu nedenle davaya konu pantolonların ayıplı olup olmadıkları veya ayıp varsa ne tür ayıp olduğu ve ayıplı ürün adedinin tespitinin yapılamadığı kanaatine varıldığından davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının tespiti, zarara uygulanacak faiz türü ve temerrüt tarihi hususunda da tespitin yapılamadığı, mali yönden yapılan inceleme, tespit ve değerlendirmeler neticesinde; taraflar arasında mahkemenin —– sayılı dosyasında görülmekte olan tazminat davasının 16.06.2020 tarihli duruşmasında Mahkemenizce—– numaralı ara karar ile “Bilirkişilerin harcayacağı emek ve iş gücü dikkate alınarak her bir bilirkişi için ayrı ayrı 1.500,00 TL ücret takdirine, bilirkişi ücreti ile 100,00 TL posta masrafıyla birlikte toplam 4.600,00 TL’nin yarı yarı oranda mahkememiz veznesine yatırılması için her iki taraf vekiline iki haftalık kesin süre verilmesine, taraf vekillerine ücret yatırılmadığı takdirde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına, (ihtarat yapıldı)” şeklinde karar verildiği, davacı vekili tarafından verilen kesin süre içinde 17.06.2020 tarihinde 4.600,00 TL’nin yarısı olan 2.300,00 TL’nin mahkeme veznesine yatırıldığı, davalı tarafın ise verilen kesin süre içinde yatırması gereken tutarı yatırmadığı, bunun üzerine davalı tarafın yatırması gereken tutar olan 2.300,00 TL’nin davacı vekili tarafından 08.09.2020 tarihinde mahkeme veznesine yatırıldığı, davalı taraf mahkemece verilen kesin süre içinde bilirkişi incelemesi için belirlenen masrafın yarısını yatırmadığı ve mahkemece ücret yatırılmadığı takdirde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağı davalı vekiline ihtar edildiği için davalı tarafın karşı davası yönünden inceleme yapılmadığı, davacı tarafın incelenen 2017, 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, davacının ticari defterlerinin delil olması ile ilgili hukuki değerlendirmenin mahkeme takdirinde olduğu, davalı taraf ticari defterlerini ibraz etmediğinden davalı tarafın ticari defterlerinin incelenemediği, davacı tarafın ticari defter kayıtları ile davalı tarafın ticari defter kayıtlarının karşılaştırılamadığı, davalı tarafın ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılıp yaptırılmadığı, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulup tutulmadığı, defter kayıtlarının birbirini doğrulayıp doğrulamadığı, davalının – ticari defterlerindeki kayıtların davacının ticari defter kayıtlarına aykırı olup olmadığı ile ilgili bir tespit yapılamadığı, davacının 2017, 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesinde; davacının davalıdan ticari defter kayıtlarına göre dava tarihi itibarıyla 1.390,99 TL alacaklı olduğu, söz konusu alacağın davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş 28.12.2017 tarihli, —– numaralı, — açıklamalı, 1.390,99 TL tutarlı 1 adet faturadan kaynaklandığı, fatura ve sevk irsaliyelerinin fotokopisinin rapor ekinde sunulduğu, raporun mali yönden inceleme, tespit ve değerlendirmeler başlıklı bölümünün, ”Ticari Defter Kayıtlarının Değerlendirilmesi” maddesinde açıklandğı üzere; davacı tarafın dava ve cevaba cevap dilekçesinde bedelini talep ettiği ürünler içinde ticari defter kayıtlarına göre davalıdan alacaklı olduğu tutar ile ilgili 28.12.2017 tarihli—- numaralı, 1.390,99 TL tutarlı 1 adet faturada yazılı olan —- bulunmadığı, bu nedenle davacı tarafın ticari defter kayıtlarına göre davalıdan alacaklı olduğu 1.390,99 TL tutarın mahkemede görülen derdest davanın konusu olmadığı, davacı tarafın davalı şirketin sözleşmeye aykırı hareket etmesi, kendisine fason üretim için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, iadesi talep edilen ürünlerin haksız ve kötü niyetli olarak sırf müvekkili şirketi zarara uğratmak için iade edilmemesi, 2017 yılında fason üretim için davalı şirkete teslim edilen ürünlerin hali hazırda iş bu dava tarihi itibariyle dahi müvekkiline teslim edilmemiş olması, taraflarca ortaklaşa karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” sebebi ile müvekkilinin davalı şirkete bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’sinin 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek taraflarına ödenmesi talebi ile mahkemede görülmekte olan davayı açtığı, harca esas dava değerini 10.000,00 TL olarak gösterdiği, davalı/karşı davacı tarafın davacı/karşı davalı tarafından müvekkiline teslim edilen 12.317 metrelik kumaş dikimi siparişinin iptal edilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı müspet zarar olan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont avans faizi ile birlikte davacıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesi, 25.12.2017 tarih —- numaralı ve 25.12.2017 tarih —– numaralı faturalara istinaden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000 TL’nin davacıdan tahsil edilerek taraflarına ödenmesi talebi ile mahkemede görülmekte olan davayı açtığı, harca esas dava değerini 10.000,00 TL olarak gösterdiği yönündeki görüşlerini her türlü hukuki nitelendirme ve değerlendirme mahkemeye ait olmak üzere görüş ve kanaatlerini bildirir rapor sunmuş oldukları görüldü.Bilirkişi heyetinin 17.06.2022 tarihli 1. Ek raporunda özetle; 05.03.2019 tarihli celsede belirlenen uyuşmazlık noktaları bakımında değerlendirme yapıldığında taraflar arasında 13.12.2017 tarihli sözleşmenin kurulup kurulmadığı; davalının yetkilisi tarafından imzalanmadığı savunması ile davalının taraflar arasında fason ürün sözleşmesinin varlığını kabul etmesi kapsamında anılan sözleşme hükümlerinin geçerli olup olmadığı hususunda; Dosya kapsamına sunulu deliller arasında yer alan adi yazılı “Fason Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede “ürünlerin teslim tarihinin 13.12.2017, fason fiyatın 1.150,00TL, modeli numarasının —-adedin 2.730 olarak kararlaştırıldığı, sözleşmede davacının adı geçmesine rağmen davalının adının yer almadığı, sözleşmenin imzasız olduğu, bu noktada davacı-karşı davalının bilirkişi raporuna itirazları kapsamında TBK m. 66/1 hükmü kapsamında adam çalıştıranın sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapıldığında ise —–davalı şirket tarafından kendisine tanınan yetkiler kapsamında şirket adına hareket ederek imzalayıp imzalamadığı hususu açıkça dosya kapsamından anlaşılamadığından bu yönde takdirin mahkemeye ait olduğu, ürünlerin geç ve ayıplı teslim edilip edilmediği, ayıplı ve geç teslim söz konusu kusurun kime ait olduğu hususunda: teknik incelemede neticesinde sözleşmede ürün teslimine yönelik süre belirlenmemesine rağmen aradaki uyuşmazlıktan dolayı teslimi hala yapılamayan ürünler bulunduğu, bilirkişi incelemesine ürünler sunulmadığından ayıbın olup olmadığının tespit edilemediği, sözleşmede hata tanımına sınır getirilmediğinden davacı tarafından ayıp tespiti yapıldığı bildirildiğinde davalı tarafından gerekli düzeltme yapılarak ürün tesliminin yapılması gerektiği, fakat düzeltmeye yönelik tadilatlarla ilgili veya ürünün ayıpsız olduğunun ispatına yönelik herhangi bir delile rastlanmadığı, kumaş ve malzemelerin teslim edilip edilmediği hususunda: eser sözleşmesi uyarınca işsahibi, TBK m. 472/II hükmünce eser imalatı için gereken malzemenin kendisi tarafından davalı yükleniciye verildiğini iddia etmiş olup teknik inceleme neticesinde fason üretim yapan davalı firmaya üretim için gerekli kumaşın ve aksesuarların verildiği, fason üretimi yapacak davalının sorumluluğunun nelerden ibaret olduğu ve bu kapsamda sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı hususunda: teknik inceleme neticesinde sözleşmeye göre ürünlerin, istenilen kalite standartlarını sağlayacağı, istenilen kalite standartlarını sağlamayan ürünler varsa ve tadilat-düzeltme gerekiyorsa parça değişimleri ile istenilen standartların sağlanacağı, tadilat-düzeltme ile ilgili maddi sorumluluğun davalıya ait olduğu, ürünlerin kontrolü yapılmadan teslim edilmeyeceği, yapılan kontrollerde ayıplı veya istenilen kaliteden düşük ürünler mevcut ise bunların davalı tarafça düzeltilmesi gerektiği kararlaştırılmış olmakla birlikte davaya konu toplam 3493 adet pantolonun ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmek için fiziki olarak incelenmesi gerektiği, davalı tarafça yapılan görüşmelerde incelenmek üzere ürünlere ulaşılamadığı, bu nedenle davaya konu pantolonların ayıplı olup olmadıkları veya ayıp varsa ne tür ayıp olduğu ve ayıplı ürün adedinin tespitinin yapılamadığı, davalı/karşı davacının (çalışanı tarafından imzalanan belgeyle) ayıplı üretimi kabul ettiği iddiası kapsamında ayrıca ayıp ihbarına gerek olup olmadığı, süresi içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususunda: davacının, 3493 adet ürün üzerinde taraflarca belirlenen — şirketi tarafından inceleme yapıldığını, inceleme esnasında davalı şirketin çalışanı olan —– tarafından düzenlenip imzalanan belgede 3493 adet ürünün ayıplı olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu ve davalı tarafça bu durumun kabul edildiğini iddia ettiği, cavalının ise bu belgenin inceleme tarihinde değil, davacının çalışanı olan ——davalı şirkete giderek inceleme yaptığı 15.12.2017 tarihinde alınmış bir not olduğunu, bu belgede davalıdan kaynaklı ayıbın mevcut olduğuna dair bir beyanın bulunmadığını iddia ettiği, belge incelendiğinde belgenin adi yazılı olarak, tarihsiz düzenlendiği ve sipariş —–., tamirle ilgili eksikler firma bilgisi dahilindedir.” ifadesine yer verilerek davalı şirketin çalışanı olan —– tarafından imzalandığı, mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, davacıya karşı olan (TBK m. 470 hükmünce) imalatı borcu kapsamında (TBK m. 474 vd. hükümlerince) ayıplı esere verdiğini (davacıya karşı) beyan ettiği kabul edilirse, bu takdirde (eğer ayıbın varlığı da Mahkemece kabul edilecek olursa) artık TMK m. 2 hükmündeki dürüstlük kuralı gereğince davacının, TBK m. 474 hükmü uyarınca ayıp ihbarında bulunmasına gerek olmadığı kanaatine varılabileceği, eğer mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, ayıplı esere vücut verdiğini beyan etmediği kabul edilirse de bu takdirde (eğer ayıbın varlığı da mahkemece kabul edilecek olursa) işsahibi davacının, —-Noterliğinden yüklenici davalıya 04.01.2018 tarihinde gönderdiği ihtarname ile 15.12.2017 tarihinde davalı şirkete gidilerek daha önce teslim edilmiş 3492 adet ürünün 700 adedinin ayıplı olarak dikildiğine yönelik beyanının TBK m. 474/1 hükmünce süresinde ayıp ihbarı olarak sayılıp sayılamayacağının takdirinin, mahkemeye ait olduğu, davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının tespiti, zarara uygulanacak faiz türü ve temerrüt tarihi hususunda: davacı, dava dilekçesinde “davalının sözleşmeye aykırı davranarak davalıya fason üretim yapması için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, ürünlerin haksız ve kötüniyetli olarak sırf davacıyı zarara uğratma amacıyla 2017 yılında fason üretim için davalıya teslim edilen ürünleri hala davacıya teslim etmemesi, taraflarca karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin reddedilmesi sebebiyle davacının davalıya bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin şimdilik 10.000,00TL in 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş olup teknik inceleme neticesinde davalının, 22.12.2017 tarihinde ürünlerin hazır olduğu ve teslim alınması için ihtarda bulunduğu, ancak daha sonra 03.02.2018 tarihli—– tarafından yapılan tespitle ürünlerin ayıplı olduğu belirtilmesine rağmen ayıplı ürünlerde düzeltme- tadilat yapılarak malların teslim edildiğine yönelik dair herhangi bir delile rastlanmadığı; ayrıca davaya konu toplam 3493 adet pantolonun ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmek için fiziki olarak incelenmesi gerektiği, bu konuda davalı tarafça yapılan görüşmelerde incelenmek üzere ürünlere ulaşılamadığı, bu nedenle davaya konu pantolonların ayıplı olup olmadıkları veya ayıp varsa ne tür ayıp olduğu ve ayıplı ürün adedinin tespitinin yapılamadığı kanaatine varıldığından davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının tespiti, zarara uygulanacak faiz türü ve temerrüt tarihi hususunda da tespitin yapılamadığı yönündeki kanaatlerini bildirir rapor sunulmuştur.
Mahkememiz 13.03.2023 tarihli ikinci ek raporda özetle; 24.01.2023 tarihli celsede mahkemece bir önceki celsede —–numaralı karar gereğince (20.09.2022 tarihli celsede ürünlerin bilirkişi incelemesine sunulmaması halinde dosyanın aynı bilirkişi heyetine tevdi edilerek malların ayıplı olma ihtimali üzerinden davacı tarafın talepleri göz önüne alınarak) tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek suretiyle ek rapor alınmasına karar verilmiş olup pantolonların ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmesi için fiziken incelenmesi gerekti ürünlere ulaşılamadığının belirtildiği, ancak fiziki incelemenin yapılması gerektiği yönündeki itiraz değerlendirildiğinde: Teknik inceleme yapıldığında davaya konu toplam 3493 adet pantolonun ayıplı olup olmadığı kanaatine varılabilmek için fiziki olarak incelenmesi gerekmekte olup incelenmek üzere ürünlere ulaşılamadığı, bu nedenle de davaya konu pantolonların ayıplı olup olmadıkları veya ayıp varsa ne tür ayıp olduğu ve ayıplı ürün adedinin tespitinin yapılamadığı; defterlerini de sunmayan davalının kötüniyetle hareket ettiğindeki itiraz değerlendirildiğinde: davalının TMK m. 3 hükmünce kötüniyetli olduğunu takdirin mahkemeye ait olduğu, sözleşmenin ve davalının sorumluluğunun incelenmemesinin, ayıbın bulunduğunun tespit edilmemiş olmasının eksiklik olduğu yönündeki itiraz değerlendirildiğinde: 13.12.2017 tarihli, adi yazılı, “Fason İş Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede ürünleri zamanında teslim etmeyen davalının davacı aleyhine doğacak zararı tazmin etme yükümlülüğü altında olduğunun ve de sorunlu/hatalı malzemenin kullanılması sonucunda oluşabilecek olumsuzluklardan sorun olacağının kararlaştırıldığı; adi yazılı, “Fason Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede ise geç teslim nedeniyle davacının uğrayabileceği her türlü zararın istenebileceği; ayıplı imalattan sorumluluğun doğacağının kararlaştırıldığı; her ne kadar teknik inceleme neticesinde bilirkişi incelemesine ürünler sunulmadığından ayıbın olup olmadığının tespit edilemediği, sözleşmede hata tanımına sınır getirilmediğinden davacı tarafından ayıp tespiti yapıldığı bildirildiğinde davalı tarafından gerekli düzeltme yapılarak ürün tesliminin yapılması gerektiği, fakat düzeltmeye yönelik tadilatlarla ilgili veya ürünün ayıpsız olduğunun ispatına yönelik herhangi bir delile rastlanmadığı anlaşılsa da eğer mahkemece ürünlerin ayıplı olduğu kabul edilir ise bu halde sözleşme hükümlerine aykırılık dolayısıyla davalının sorumluluğunun doğacağı, zararın istenebileceği kanaatine varıldığı; takdirin mahkemeye ait olduğu, sözleşmenin karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile kurulduğu, malın teslim edilerek davalının işe başladığı; davalının cevap dilekçesinde fason sözleşmenin varlığını kabul ettiği yönündeki itiraz değerlendirildiğinde: Borçlar mevzuatı açısından değerlendirme yapıldığında: 13.12.2017 tarihli, adi yazılı, “Fason İş Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede “müşteri” kısmında “—–yazıldığı ve sözleşmenin ——tarafından imzalandığı; davalının, cevap dilekçesinin 2. sayfasında fason iş sözleşmesinin sözlü olarak Kasım 2017 tarihinde kurulduğu; ancak dosyaya sunulan fason iş sözleşmesinin —— tarafından imzalandığını ve fakat bu kişinin davalı adına sözleşme yapma yetkisinin bulunmadığı beyan edildiği; bununla birlikte teknik inceleme neticesinde fason üretim yapan davalı firmaya üretim için gerekli kumaşın ve aksesuarların verildiği de görülmekle davalının sözlü olarak kurulduğunu ve fakat yetkisiz —– tarafından imzalanan sözleşmenin davalıyı bağlamadığını beyan etmiş olması karşısında artık taraflar arasında bir sözleşmenin kurulduğu kanaatine varılmış ve fakat dosyaya sunulan 13.12.2017 tarihli, adi yazılı, Fason İş Sözleşmesinde yer alan hükümlerin davalıyı bağlayıp bağlamadığı; “Fason İş Sözleşmesi” hükümlerinin TBK m. 1/I hükmünce “karşılıklı ve birbirine uygun olarak irade açıklamalarıyla” kabul edilip edilmediği hususunda açık bir kanaate varılamadığı; takdirin mahkemeye ait olduğu; bununla birlikte davacı, TBK m. 66 hükmü (adam çalıştıranın sorumluluğu) yönünden değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmiş olsa da imzası bulunan kişinin davalı şirketin yetkili temsilcisi sıftını haiz olup olmadığı” noktasında TBK m. 40 vd. hükmünün uygulama alanı bulabileceği; işbu sözleşmede imzası bulunan —- davalı şirket tarafından kendisine tanınan yetkiler kapsamında şirket adına hareket ederek imzalayıp imzalamadığının anlaşılamadığı; ancak davalının cevap dilekçesinin 2. sayfasında fason iş sözleşmesinin varlığını kabul ettiği görüldüğünden——– davalı çalışanı olduğu kanaatine varılabileceği; takdirin, elbette mahkemeye ait olduğu, adi yazılı, 24 maddeden oluşan “Fason Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede ise ürünlerin teslim tarihinin 13.12.2017, fason fiyatın 1.150,00TL., modeli numarasının –adedin—–olarak kararlaştırıldığı, sözleşmede davacının adı geçmesine rağmen davalının adının yer almadığı, sözleşmenin imzasız olduğu; buna ilişkin olarak: işbu sözleşmede davacının adı geçmesine rağmen davalının adının yer almadığı, sözleşmenin imzasız olduğu görülse de davalının, cevap dilekçesinin 2. Sayfasında “fason sözleşmesinin varlığının ihtilaflı olmadığı; her iki tarafın da kabulünde olduğu”, yine davalının, cevap dilekçesinin 2. sayfasında, dosyaya sunulan 24 maddelik “Fason Sözleşmesi”nin “maktu bir sözleşme olduğu; davalıyı bağlamadığını, davalının imzalasının bulunmadığı” beyan edildiğinden davalının cevap dilekçesinde yer alan bu beyanları uyarınca TBK m.1/1 hükmünce “karşılıklı ve birbirine uygun olarak irade açıklamalarıyla” hangi sözleşme hükümlerinin taraflarca kararlaştırıldığı; davalının cevap dilekçesindeki bu beyanlarının (uzmanlık alanımın dışındaki) usul mevzuatına göre ikrar niteliğinde olup olmadığı; dosyaya sunulan 24 maddelik fason sözleşmesinin taraflar arasında kurulup kurulmadığı hususunda açık bir kanaate varılamadığı; takdirin. TMK m. 4 hükmünce mahkemeye ait olduğu, ürünlerin ayıplı olması nedeniyle davacı tarafça ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığına, yapılmış ise süresinde olup olmadığına ilişkin tespitlerin hükme esas alınamayacağı; Davalı çalışanı —— tarafından firmanın ayıplı ürün imal ettiğine ilişkin imzalı kabul beyanının ayıbın olduğunu gösterdiği; bunun ikrar olduğu; 04.01.2018 tarihinde noterden gönderilen ihtarname ile zaten ayıbın süresinde ihbar edilmiş olduğu; 03.02.2018 tarihli —– ile dava konusu pantolonların hatalı üretildiklerinin tespit edildiği ve denetimin yapıldığı aynı gün davalı çalışanı tarafından adi yazılı ve imzalı şekilde düzenlenen belge ile davalının ayıplı üretimi kabul ettiği; bilgisi dahilinde bunun imzalandığı; TBK m. 66 hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki itiraz değerlendirildiğinde: Davacı, 3493 adet ürün üzerinde taraflarca belirlenen —– şirketi tarafından inceleme yapıldığını, eleme esnasında davalı şirketin çalışanı olan ——tarafından belge imzalandığının iddia edildiği; ancak davalının ise bu belgenin inceleme tarihinde değil, davacının çalışanı olan —– davalı şirkete giderek inceleme yaptığı 15.12.2017 tarihinde alınmış bir not olduğunu, bu belgede davalıdan kaynaklı ayıbın mevcut olduğuna dair bir beyanın bulunmadığını, ikrararın söz konusu olmadığını iddia ettiği; bu belge incelendiğinde belgenin adi yazılı olarak, tarihsiz düzenlendiği ve “Sipariş—-, tamirle ilgili eksikler firma bilgisi dahilindedir.” ifadesine yer verilerek davalı şirketin çalışanı olan—– tarafından imzalandığı, buna göre; eğer mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, davacıya karşı olan (TBK m. 470 hükmünce) “eser imalatı borcu” kapsamında (TBK m. 474 vd. hükümlerince) ayıplı esere vücut verdiğini davalı şirketin çalışanı olan ——imzaladığı belge ile (davacıya karşı) beyan ettiği/ikrar ettiği kabul edilir ise bu takdirde (eğer ayıbın varlığı mahkemece kabul edilecek olursa) artık TMK m. 2 hükmündeki dürüstlük kuralı gereğince davacının, TBK m. 474 hükmü uyarınca ayıp ihbarında bulunmasına gerek olmadığı; böylece davalının ayıptan sorumluluğuna gidilebileceği kanaatine – varılabileceği; takdirin, TMK m. 4 hükmünce Mahkeme’ye ait olduğu; ——- şirketi tarafından yapılan incelemenin TBK m. 474/1 hükmünce süresinde “ayıp ihbarı” sayılıp sayılamayacağının takdirinin Mahkemeye ait olduğu; bununla birlikte davacı, TBK m. 66 hükmü (adam çalıştıranın sorumluluğu) yönünden değerlendirme yapılması gerektiğini ifade etmiş olsa da davalı şirketin çalışanı olan —— tarafından imzalanan belgede yer alan “irade beyanının davalı şirketi bağlayıp bağlamadığı; imzası bulunan kişinin davalı şirketin yetkili temsilcisi sıfatını haiz olup olmadığı” noktasında TBK m. 40 vd. hükmünün uygulama alanı bulabileceği; bu kapsamda davalının beyanları incelendiğinde —— davalının çalışanı olmadığı yolunda bir beyana rastlanmadığı; hal böyle olmakla davalı çalışanı olduğu kanaatine varılan —— TBK m. 40 hükmünce yetkili temsilci olarak imzaladığı belgedeki irade beyanlarının temsil edilen davalı şirketi bağladığı, dolayısıyla ayıbın varlığının davalı tarafından kabul edildiği ve ayıptan sorumluluğun doğduğu kanaatine varılabileceği; takdirin, TMK m. 4 hükmünce Mahkemeye ait olduğu; eğer Mahkemece TBK m. 19/1 hükmünce bu belgedeki irade beyanı yorumlandığında davalı şirketin, ayıplı esere vücut verdiğini beyan etmediği, imzayı atan kişinin TBK m. 40 hükmünce davalının yetkili temsilcisi olmadığı ve dolayısıyla bu belgenin davalıyı bağlamadığı kabul edilir ise (eğer ayıbın varlığı da Mahkemece kabul edilecek olursa) iş sahibi davacının,—— Noterliği’nden yüklenici davalıya 04.01.2018 tarihinde gönderdiği ihtarname ile 15.12.2017 tarihinde davalı şirkete gidilerek daha önce teslim edilmiş 3492 adet ürünün 700 adedinin bozuk ve ayıplı olarak dikildiğine yönelik beyanının TBK m. 474/1 hükmünce süresinde (hükümde geçtiği üzere “imkan bulur bulmaz/uygun bir süre içinde”) ayıp ihbarı” olarak- sayılıp sayılamayacağının takdirinin, TMK m. 4 hükmünce sayın mahkemeye ait olduğu; dolayısıyla kök raporda da beyan edildiği şekilde alternatifli değerlendirme yapılmış olup takdirin mahkemeye ait olduğu, davacının zararlarından davalının sorumlu olduğu; zararın, temerrüt tarihinin, faiz türünün tespitinin yapılmadığı yönündeki itiraz değerlendirildiğinde: Davacı, dava dilekçesinde “davalının sözleşmeye aykırı davranarak davalıya fason üretim yapması için teslim edilen ürünleri eksik ve ayıplı olarak imal etmesi, ürünlerin haksız ve kötüniyetli olarak sırf davacıyı zarara uğratma amacıyla 2017 yılında fason üretim için davalıya teslim edilen ürünleri hala davacıya teslim etmemesi, taraflarca karar verilen uluslararası denetim şirketinin yaptığı raporda ürünlerin “reddedilmesi” sebebiyle” davacının davalıya bedelini ödeyerek teslim ettiği emtianın bedelinin şimdilik 10.000,00TL’sinin 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş olup davacının, TBK m. 475/II hükmüne (hükmün atfıyla TBK m. 112) göre zararın karşılanmasını talep ettiği; teknik inceleme neticesinde davacının zarar miktarının ve davalının sorumluluk miktarının malların ayıplı olma ihtimaline göre teknik bilirkişi tarafından seçenekli olarak hesaplandığı; davacı, dava dilekçesinde 10.000TL’nin 04 Ocak 2018 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş olup davacı tarafından ——. Noterliği’nden 04 Ocak 2018 tarihinde davalıya gönderilen ——- yevmiye numaralı ihtarname incelendiğinde bu ihtarnamenin TBK m. 117/1 hükmünce temerrüt ihtarı sayılabileceği; ancak işbu ihtarnamenin gönderildiği tarihin değil, vardığı/ulaştığı tarihin dikkate alınması gerekeceği; dosya kapsamı incelendiğinde 04 Ocak 2018 tarihinde gönderilen ihtarnamenin davalıya 08.01.2018 tarihinde tebliğ edildiği; buna göre ihtarnamede “tebliğden itibaren 2 gün içinde ödeme” talep edildiğinden TBK m. 92/1, b. 1 hükmünce davalının 11.01.2018 Perşembe günü borçlunun temerrüde düştüğü kanaatine varılabileceği; asıl davada: Teknik inceleme yapıldığında: Davacı şirketin davalı şirkete bedelini ödeyerek teslim ettiği tekstil emtia bedeli güncel piyasa şartlarında (toptan satın alma hususu ve orta kalitede malzeme ile imal edildiği göz önüne alınarak) toplam bedel noterden ihtarnamenin (Ayıplı mal) gönderildiği 04.01.2018 tarihinde; dokuma serit 300 Metre x 1,80TL = 540,00 TL, Pantolon Fermuarı 3705 Adet x 0,50TL= 1.852,50 TL, Kesili vaziyette teslim edilen kumaş 3.781 Metre x 10,00TL =30.781,00 TL Toplam – 33.173,50TL olarak hesaplandığını, güncel durumda 08.03.2023 tarihinde; dokuma serit 300 Metre x 9,00-TL =2.700,00 TL, pantolon fermuarı 3705 Adet x 2,50TL= 9.262,50 TL, Kesili vaziyette teslim edilen kumaş 3.781 Metre x 50,00 TL =189.050,00 TL, toplam 201.012,50TL olduğu, karşı dava yönünden değerlendirmeler: Davalı-karşı davacı, taraflar arasındaki sözlü sözleşme gereğince üretim yerinin hazırlandığını, başka işin alınmadığını, bekleme sürecinin uzaması sebebiyle davalının konfeksiyonunda işin yapılamadığını, işyerinde boş gene her gün davalı-karşı davacının zarara uğradığını, davacı-karşı davalı tarafından teslim edilen 12.317 metrelik kumaş sebebiyle davalı-karşı davacının başka iş alamadığını beyan ederek davalı-karşı davacının müspet (olumlu) zararı olarak şimdilik 5.000TL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş olup bu yönde mali, tekstil ve borçlar mevzuatı yönünden değerlendirme yapıldığında, davacı-karşı davalının borcunu gereği gibi veya hiç ifa etmemesi sebebiyle davalı-karşı davacının TBK m. 112 hükmünce müspet (olumlu) zarara uğradığı, ancak bunun miktarı dosya kapsamından açık bir şekilde anlaşılamadığı; bu noktada tanık beyanları da nazara alındığında zararın davalı-karşı davacının malvarlığında doğup doğmadığını, zararın meydana geldiğinin davalı-karşı davacı tarafından somutlaştırılıp somutlaştırılmadığını takdirin, TMK m. 4 ve HMK m. 194 hükmünce mahkemeye ait olduğu yönündeki kanaatlerini bildirir raporlarını sundukları görülmüştür.
Davacı-karşı davalı vekili ıslah dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporunda alacak olarak hesaplanan alacaklarının fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile 191.012,50-TL arttırmak suretiyle toplam taleplerini 10.000,00-TL den, 201.012,50-TL’ye çıkararak müddeabihi ıslah ettiklerini, ıslah taleplerinin kabulüne, davanın kabulü ile, alacağın 10.000,00-TL’sinin 04.01.2018 tarihinden itibaren, 191.012,50-TL sinin ıslah tarihi olan 29.03.2023 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesine, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, tanık beyanları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasında 13/12/2017 tarihli fason iş sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin adi yazılı olduğu, —model numaralı—- adet kesim ve dikim işleminin birim başına 11,50-TL bedelle fason dikim olarak yapılacağının kararlaştırıldığı, davalının sözleşmenin varlığına itirazının olmadığı ancak davalı şirket adına imza atanın yetkisinin olmadığını iddia ettiği ancak bu hususun dürüstlük kuralı gereğince dinlenmesinin mümkün olmayacağı, eser sözleşmesi niteliğindeki hukuki ilişkide asıl dava yönünden davacının davalı tarafın eksik ve ayıplı imal ettiği işler nedeniyle uğranılan zarar tazminini talep ettiği, davalının ise karşı dava ile taraflar arasındaki sözleşmeler nedeninle uğranılan zararların tazmini talebinde bulunduğu, karşılıklı 2 tarafa borç yükleyen sözleşmelerde öncelikle davalının malı ayıpsız ve eksiksiz olarak davacı tarafa teslim etmesi gerektiği ancak bundan sonra ücrete hak kazanabileceği ve yine herkesin iddiasını ispatlaması gerektiği, davalıya verilen sürede mahkemeye incelemeye konu ürünleri de sunması gerektiği ancak sunmadığı, buna ilişkin ihtaratın da usulünce mahkememizce yapıldığı bu anlamda artık ürünlerin ayıplı olduğunun kabulünün gerektiği ve bu kapsamda teknik bilirkişi tarafından yapılan hesaplama gereğince davanın kısmi dava olarak açıldığı da gözönüne alınarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden davanın KABULÜ İLE;
-10.000,00-TL’nin 11.01.2018 tarihinden itibaren, 191.012,50-TL’nin ıslah tarihi olan 29.03.2023 itibariyle avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
a-Karar harcı 13.731,17-TL’den davacı-karşı davalı —–. tarafından peşin olarak yatırılan 170,78‬-TL harcın ve 3.263,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 3.433,78-TL mahsubu ile bakiye 10.297,39‬-TL harcın davalı-karşı davacı—- tahsili ile hazine adına irad kaydına,
b-Davacı-karşı davalı—— tarafından yatırılan 170,78‬-TL peşin harcın ve 3.263,00-TL ıslah harcı olmak üzere toplam 3.433,78-TL harcın davalı-karşı davacı —Şirketinden alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
c-Davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 6.900,00-TL bilirkişi ücreti, 195,00-TL tebligat, posta ve müzekkere gideri olarak sarf edilen 7.130,9‬0-TL yargılama giderinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
d-Davacı-karşı davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13. maddesindeki esaslara göre belirlenen 31.141,75-TL nispi vekalet ücretinin davalı-karşı davacıdan alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
2-Karşı dava yönünden davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
a-Alınması gerekli karar harcı 179,90-TL’den davacı tarafça yatırılan 170,70-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 9,20‬-TL harcın davalı-karşı davacı—Şirketinden tahsili ile hazine adına irat kaydına,
b-Davalı-karşı davacı —- tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
c-Davacı-karşı davalı — kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13. maddesindeki esaslara göre belirlenen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davalı-karşı davacı—- Şirketinden alınarak davacı-karşı davalıya verilmesine,
3-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair; davacı-karşı davalı vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.