Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/178 E. 2020/721 K. 10.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/178 Esas
KARAR NO: 2020/721
DAVA : Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/12/2015
KARAR TARİHİ : 10/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların, geçmişte ————— ortak taşınmaz alıp satmak üzere anlaştığını, adi ortaklık bazında ve şirket bazında bunu gerçekleştirip kazanç sağladıkları gibi zaman zaman da birbirlerinden para alışverişinde bulunduklarını, davacının davalıya ödediği para toplamının —- davalının davacıya ödediği para toplamının ise —- olmakla, bunun sonucunda davacı müvekkilinin —- alacaklı duruma geçtiğini, taraflar aralarında imzaladıkları mübrez —- tarihli mübrez protokol ile şirket baında da gayrimenkul alışveriş ortaklıklarına son verdiklerini, ortaklıklarını,————-parselde kayıtlı gayrimenkulde ——ortaklık, tapuda davacı —- kayıt edilmiş olan,———— gayrimenkullerin —payına davalı — ortaklığı,—–parselde—— adına kayıtlı gayrimenkulde ortaklık, hesap tablosunda gösterilen ödemelerin, satın alınmış gayrimenkullerin bedellerine veya ortak oldukları ve davacı adına tapuya kaydedilmiş (c) bendinde gösterilen ————- parsel sayılı gayrimenkuller, (b) bendinde belirtilen ve müvekkilinin —– payını davalı adına devrettiği ——- ortaklık ile (d) bendinde gösterilen ve sunulan hesap tablosunda —— bedelin ödenmesine ilişkin olduğu, davalı —-arasında sayılan —- tarihli —— bendinde belirtilen ortaklıkta kendisine ait olan hisseyi davacıya devrettiğini ve parasını da aldığını beyan etmekle devir karşılığının tamamının ödendiğinin tartışmasız olduğunu, —– tarihli protokolde belirtildği üzere —— arsanın —– vasfındaki taşınmaz üzerinde — hissenin davacı—- kayıtlı iken tapuda —– tarihinde davalı —— devredildiği, böylece bu taşınmazın mülkiyetinin tamamının —-olduğunu, bu taşınmazın satın alınırken —– kredi kullanılmış ve bu krediye müvekkilinin kefil olduğunu, davacının bu taşınmazdaki — yine protokolde belirtildiği üzere davalı —– devrederken devir tarihine kadar ödemiş olduğu —-tekabül eden hesap tablosunda renkli olarak gösterilen kredi geri ödemeleri kalemleri toplandığından —- kadar alacaklı duruma gelmiş olmakta olduğunu, kefaletlerin farkı olan —- senet düzenlenerek davalı —- tarafından davacı—– verilmiş olduğu ve bugün itibariyle —–kullanılan ve davacının kefil olduğu kredi borcunun taksitleri ve kefalet süreci devam ettiği, protokole göre —- kredi kapatılınca, bu teminat senedinin bedelsiz kalacağı ve iade edileceği belirtilmiş olup borcun kapatıldığına ilişkin davalı —– tarafından herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, bu sebeplerle —- alacağın —— tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, masrafı ve ücreti vekaletin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen —– ortaklıkların tasfiye ettiklerinden gayrimenkullerin resmi devir senedinde de bedelin alındığının belirtilmediği için bu eftlerden dolayı davacının alacaklı olmasının mümkün olmadığını, takip ve dava konusu yapılan havale/eftlerin tamamının ———- tarihli protokolden önceki dönemlere ilişkin olması ve taraflar arasındaki protokole göre de tüm ortaklıkların tasfiye edilmiş olması, tasfiye konusu gayrimenkullerin devirleri tapu sicil müdürlüğünde yapılmış ve resmi senette bedellerinin alındığı belirtilmiş olması nedeniyle davacıya herhangi bir borçlarının olmasının mümkün olmadığı, müvekkilinin davacıdan—-alacaklı olduğunu, öncelikle usule ilişkin itirazların kabulü ile, ——tarihli ara karara rağmen davacının HMK 119-e,f,g ye göre düzenlenmeyen dava dilekçesinin usulden reddi ile davanın açılmamış sayılmasına, davacının haksız olan davasının öncelikle usulden mümkün olmaması halinde esastan reddi ile yargılama gideri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile adi ortaklık sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili istemiyle açılan belirsiz alacak davasıdır.
Davanın geçirdiği safahat incelendiğinde, davanın ilk olarak açıldığı ———- sayılı kararı ile görevsizlik kararı verildiği, verilen görevsizlik kararının istinaf edilmeksizin kesinleşmesi ve süresi içerisinde yapılan talep üzerine dava dosyasının mahkememize tevzi edildiği anlaşılmıştır.
Dava yazılı yargılama usulüne tabi olup dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra, usulüne uygun öninceleme duruşması yapılmış ve belirlenen uyuşmazlık noktası kapsamında tarafların tacir olup olmadığı, faaliyetlerinin esnaf sınırını aşıp aşmadığı hususundaki bilgiler celp edilerek; HMK 115/1 maddesi gereğince dava öncelikle göreve ilişkin dava şartı yönünden incelenmiştir.
——- vurgulandığı üzere; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir.
Huzurdaki davada taraf iddia ve savunmaları kapsamında, tarafların taşınmaz alım satımı yapmak üzere kurulan iş ortaklığının tasfiye edilmesi sonrasında yapılan iş bedeline karşılık payın davalı tarafından davacıya ödenip ödenmediği uyuşmazlık noktası olarak belirlenmiştir.
Bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nispi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar 6102 sayılı TTK’nun 4. maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nispi ticari davalar ise her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. 6335 Sayılı Yasanın 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK’nun 5. Maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev hususu HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenini ilgilendirmekte ve HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup HMK.115. maddesi uyarınca dava şartlarının mevcudiyeti yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığı haklarına ilişkin davalar ile, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Adi ortaklık Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. TBK’nın 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir.
Olayımızda her iki taraf gerçek kişidir. Davalı sunmuş olduğu dilekçelerde görev itirazında bulunmuş ve tacir olmadığını, gerçek kişi olduğunu beyan etmiştir. Bu kapsamda öncelikle yapılan tensip tutanağında alınan karar ile tarafların bağlı bulunduğu vergi dairelerine ve ticaret sicil müdürlüğüne müzekkereler yazılmış, tarafların tacir olup olmadığı, tacir ise kaçıncı dereceden tacir olduğu, faaliyetlerinin devam edip etmediği—– sorulmuş, verilen cevabi yazılarda ve —– reesen yapılan incelemede; tarafların ticaret siciline gerçek kişi tacir kayıtlarının bulunmadığı, —– cevabi yazısında; davacı —- kira geliri mükellefi olduğu, —– sayılı yazısında davalının işletme hesabına göre defter tuttuğu, ikinci sınıf tüccar olması sebebiyle mal alış-satış toplamının 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 177. Maddesi ve diğer ilgili maddelerinde belirtilen tutarın altında kaldığı bildirilmiştir. Davalı vekili söz konusu yazı cevabı sonrasında sunmuş olduğu beyan dilekçesinde görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep ve beyan etmiştir.
Somut olayda her iki taraf tacir olmadığından, yapıldığı iddia edilen adi ortaklık hükümleri de TTK’da düzenlenmediğinden mutlak ve nispi bir ticari davadan söz edilemeyecektir. Bu nedenle uyuşmazlığın malvarlığı haklarına ilişkin olması sebebiyle davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
——— ilamında aynen; “Türk Borçlar Kanununun 620. maddesinde “Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” hükmüne yer verilmiştir. Adi ortaklık TBK’nın 620 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Somut olayda taraflar tacir olmadığından, adi ortaklık da TTK’da düzenlenmediğinden, malvarlığı haklarına ilişkin olan davanın genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.” şeklinde karar vermiştir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve incelenen tüm dosya kapsamına göre, uyuşmazlığın taraflar arasında yapıldığı iddia edilen adi ortaklık ilişkisi kapsamında belirlenen karın ödenmemesi iddiasına ilişkin olduğu, adi ortaklığa ilişkin hükümlerin borçlar kanununda düzenlendiği ve tasfiyesine ilişkin uyuşmazlıkların mutlak ticari dava olmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın malvarlığı haklarına ilişkin olması sebebiyle genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği kanaatine varıldığından TTK 4,5/3. ve HMK.114/1-c ile HMK 115/2 maddeleri uyarınca davanın görev dava şartı noksanlığı yönünden usulden reddine, daha önce görevsizlik kararı veren Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın ilgili istinaf dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Somut uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkemenin —– Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK ‘nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen kararın yasal yollara gidilmeksizin kesinleşmesi halinde mahkemeler arasında ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilerek yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın HMK ‘nun 21-(1) c. Maddesi uyarınca ———– gönderilmesine,
İlişkin olarak; davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —— Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/11/2020