Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1190 E. 2023/297 K. 21.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1190 Esas
KARAR NO : 2023/297

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2018
KARAR TARİHİ : 21/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili tarafından mahkememize gönderilen dava dilekçesinde özetle; davacı davalı şirket arasında 07.01.2015 tarihinde düzenlenen acentelik sözleşmesinin en son 06.05.2016 tarihinde yenilenmek suretiyle devam ettiğini; davacı şirketin kısa sürede yaptığı özverili çalışmalar ve ticari başarısı sonucu yüksek satış rakamları yakalayarak, davalı sigorta şirketinin —-bölgesinde en iyi satış rakamlarına ulaşan ilk 3 acenteden biri haline geldiğini; bu durumun ekte sunulu 2016 Nisan komisyon gider belgesiyle sabit olduğunu; genel üretim listesinde ve davalı şirketin belirlediği üst segment acenteler listesinde yer alması nedeniyle ek özel ödül komisyonu verildiğini; buna rağmen davalı firmanın haklı bir gerekçe sunmaksızın —–Noterliği’nden 12.07.2017 gün—–yevmiye ile keşide ettiği ihtarnameyle acentelik sözleşmesinin “Sözleşmenin Süresi” kenar başlıklı kararlaştırması kapsamında 3 ay önceden bildirim koşuluyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir düzenlemesi doğrultusunda feshedeceğini bildirdiğini ve devamında —–Noterliği’nden 19.10.2017 gün ——yevmiye numarasıyla acentelik sözleşmesini haklı bir gerekçe sunmaksızın tek taraflı olarak feshettiği, davacı şirketin sözleşmesinin tek taraflı olarak feshedildiği 19.10.2017 tarihine kadar işini büyük bir özveri ve ticari başarısıyla yerine getirerek yüksek satış rakamları yakaladığını; davalı sigorta şirketinin müşteri portföyünü genişleterek yeni müşteriler elde etmesini sağladığını; —— bölgesinde satış rakamlarının en önde gelen acentesi haline geldiğini; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesinin 16. fıkrası ve “denkleştirme istemi” başlıklı TTK” nın 122. maddesi uyarınca müvekkilinin portföy tazminatı talep koşullarının gerçekleştiğini; davacı şirketin sözleşmeyle üzerine düşen tüm edimleri yerine getirmesine rağmen, davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak haklı bir sebep olmaksızın feshettiğini; sözleşmeye güvenerek bir kısım masraflar yaptığını; ayrıca acenteliğinin alınması nedeniyle müvekkilinin çevrede ticari itibarının sarsıldığını; müvekkili şirketin oluşturduğu ve genişlettiği müşteri çevresinden davalının haksız fesih sonrasında yararlanmaya devam ettiğinden bahisle HMK.m.107 hükmü uyarınca portföy/denkleştirme tazminatının tespitiyle sözleşmenin feshedildiği 19.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalı sigorta şirketinden tahsilini talep ve dava ettiği görülmüştür.

SAVUNMA: Davalı vekili tarafından mahkememize gönderilen cevap dilekçesinde özetle; TIK.m.122/f.4 hükmü uyarınca, sözleşmenin feshedildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde denkleştirme talebinin ileri sürülmesi gerektiğini; sözleşmenin 11.10.2017 tarihinde feshedildiğini, dava dilekçesinin 15.10.2018 tarihli olmakla, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddini; müvekkili şirketin TTK” nın 121. maddesi koşulları kapsamında 3 ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshettiğini; acentelik sözleşmesinin 29. maddesinde, işbu sözleşmenin 23.02.2015 tarihinde süresiz olarak yapıldığı ve taraflardan her birinin 3 ay evvel noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü bir mektup ile feshi ihbar etmek şartıyla sözleşmeyi her zaman feshedebileceği düzenlemesi bulunduğunu; müvekkilinin de sözleşmeden doğan bu hak kapsamında 3 aylık ihbar mehiline uyarak feshettiğini; nitekim—— yevmiye sayılı ihtarnameyle, sözleşmenin 11.10.2017 tarihi itibariyle feshedileceğini 3 ay önceden bildirildiğini; davalı şirketin 3 ay önceden fesih bildiriminde bulunması nedeniyle davacının tazminat talep koşullarının oluşmadığını; bir an için müvekkilinin olağan fesih hakkını kullanmadığı kabul edilse dahi portföy geliştirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen acentenin sözleşmesinin haklı sebeple feshedilmesi nedeniyle, davacının portföy tazminatına hak kazanmayacağından davasının reddi gerektiğini; taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davacıya yüklenen yükümlülerin en önemlilerinden bir tanesinin portföy geliştirme borcu başlıklı 12. maddede yer aldığını; anılan düzenlemede, acentenin mevzuata uygun olmak koşuluyla üretimi arttırmak ve şirketin vereceği satış hedeflerini gerçekleştirmek zorunda olduğunu; acentenin üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketçe yapılan ihtara rağmen acentenin üretiminin makul bir süre içerisinde tekrar belirlenen/taahhüt edilen düzenlemeye çıkarılamamasının, haklı fesih nedeni olarak kararlaştırıldığı; esasen davacının da prim ürerettiğine ilişkin uyarı göndererek portföyünün çeşitlendirilmesi gereğinin ihtar edildiğini; işbu ihtar ve uyarılara rağmen davacı tarafın sözleşme yükümlülüklerine aykırı hareket ederek, portföy borcunu yerine getirmemesi ve diğer acentelerin üretim ortalamaların altında üretim yapması nedeniyle, sözleşmesinin feshedildiğini; davacı ile aynı ilçede—— faaliyetini sürdüren ve performans değerlendirmesine esas alınan —– ve—— üretim verilerini işbu dilekçe ekinde ibraz edildiğini, mukayese edildiğinde, davacı acentenin ortalamanın çok altında kaldığının görüleceğini, TTK’nın 121. maddesine göre, sözleşme belirli bir süre ile yapılmış olsa dahi haklı sebeplerden dolayı her zaman feshedilebileceğini; TTK’nın 122. maddesinin 3.fıkrası ve Direktif’in 18. maddesi uyarınca, müvekkili şirketin, acenteye isnat edilebilecek bir sebep ile sözleşmeyi haklı nedenle feshederse ya da acente müvekkile isnat edilebilecek bir durumu ya da mücbir sebep olmaksızın sözleşmeyi feshederse, denkleştirme tazminatına hak kazanamayacağını; müvekkili şirketin 1925 yılından bu yana ve her konuda sigorta sektörünce öncü ve lider olduğunu en çok prim üreten sigorta şirketi unvanını gururla taşıdığını; davacının belirtmiş olduğu prim üretimleri dikkate alındığında, davacının kendi oluşturduğu müşteri portföyünden davalı şirketin haksız kazanç sağladığı yönündeki beyanlarının gerçeği yansıtmadığını; ispat yükü üzerinde olan davacının müvekkili şirkete önemli menfaatler sağladığını ispatlaması gerektiğini, davalı şirketin hiç veya uzun süredir sigortalısı olmamış müşterilerin bu anlamda yeni müşteri sınıfına eklenebileceğini; bununla birlikte kısa bir süre önce başka bir acente vasıtasıyla veya davalı sigorta şirketinin kendi çabalarıyla sigortalısı olmuş bir kişinin sigorta poliçesi süresinin sonunda yenilemesi veya ek poliçeler yapılması halinde, bu tür sigortalıların yeni müşteri sınıfına eklenmemesi gerektiğini; diğer ispatı gereken hususun ise, kazandırılan yeni müşterilerin acentelik sözleşmesinden sonra da davalı sigorta şirketine önemli menfaatler elde ettiği yeni müşterilerin poliçeleri yenilememeleri halinde, portföy tazminatı ödenme şansının gerçekleşmeyeceğini; burada yapılacak değerlendirmenin tek tek müşteri bazında yapılacak bir değerlendirme olmadığını; örneğin önemli sayılmayacak miktarda prim ödeyerek birkaç müşterisinin poliçelerini daha sonra müvekkili sigorta şirketinde yenilemesini bu kriterin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli olmadığını; önemli olanın acentelik sözleşmesi sonrasında davalı sigorta şirketi nezdinde yenilenen poliçelerin toplam rakamının davalı sigorta şirketinin (ayrıca davacı acentenin bulunduğu bölgedeki) ciro ve kârlılığı ile mukayese edildiğinde önem arz edecek tutarda olması gerektiğini; nitekim yasal düzenlemede de önemli menfaat ifadesi kullanıldığından, sadece sigortalılardan tahsil edilen prim değil, sigortalılardan kâr elde edilip edilmediğinin bu bakımdan önem arz ettiğini; sigortalıdan tahsil edilen primden ödenen tazminatın mahsup edilmesi akabinde kalanın müvekkili şirket bakımından kâr/menfaat olarak nitelendirilmesi gerektiği portföy tazminatı belirlenirken özellikle acentenin yaşı, aynı türde başka bir iş bulup bulamayacağı, genel ekonomik durumu müvekkili adı ve hesabına kaç yıl çalıştığı, aldığı ücretin miktarı ayrıca acentenin sözleşmesinin sona ermesinden dolayı uğradığı kâr kaybı ile müvekkili şirketin işletmesinin değer artışını kanıtlanması gerektiğini; müvekkili şirketin sözleşmeyi feshinden sonra az sayıda poliçe yenilendiğini; bu durumunda müvekkili şirketin acentenin feshinde önemli menfaatler elde etmediğinin kanıtı olduğunu; müvekkili şirket ve davacı acente kayıtları incelendiğinde, portföyden herhangi bir poliçenin müvekkili tarafından yenilenerek, önemli bir menfaat elde edildiği veya elde edilmeye devam edildiği yönünde bir bulguya rastlanılmayacağını; müvekkili şirket bakımından davanın reddi gerekmekle beraber, koşulsuz veya şartsız 1 yıllık komisyonun müvekkili şirket tarafından hiçbir menfaat elde edilmemiş olmasına rağmen davacı acenteye ödenmesine karar verilmesinin davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olacağını; denkleştirme tazminatının hesaplanmasında acentenin son 5 yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamayacağı; sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise, faaliyetin devamı sırasındaki ortalamanın esas alınacağının TTK düzenlemesi gereği oldu bunu; öte yandan 5684 sayılı Kanun’un 23/16 maddesi ve yüksek yargı uygulaması gereği sigorta şirketinin kusurlu olup olmadığı değil, sözleşmenin feshinde acentenin kusurlu olup olmadığının resen araştırılması gerektiğinin benimsendiğini; ispat yükünün davacıda olduğundan bahisle yerinde olmayan davanın reddini talep ettiği görülmüştür.

İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, davacı ile davalı sigorta şirketi arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin tek taraflı feshedildiği iddiasıyla talep edilen denkleştirme tazminatına ilişkin alacak davasıdır.Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanmış, icra dosyası celp edilerek incelenmiş, bilirkişi raporu alınmıştır.Dava konusu uyuşmazlığın, davacı ile davalı sigorta şirketi arasında 07/01/2015 tarihinde acentelik sözleşmesinin imzalandığı, 06/05/2016 tarihinde bu acente sözleşmesinin yenilendiği, davalının bu sözleşmeyi 19/10/2017 tarihinde acentelik sözleşmesinde herhangi bir haklı gerekçe sunmaksızın tek taraflı feshettiğini, 19/10/2017 tarihine kadar yüksek rakamları yakalayarak bölgesinde davalının müşteri pörtföyünü genişleterek —–Bölgesinde önde gelen acentelerden biri haline geldiği ve ekonomik olarak değerini yükselttiğini belirterek 07/01/2015 ile 19/10/2017 tarihleri arasında toplam komisyon tutarının yıllık ortalamasının hesaplanarak davalıdan portföy(denkleştirme tazminatı) tahsiline yönelik talepte bulunduğu, tarafların arasındaki uyuşmazlığın buna yönelik olduğu anlaşıldı.Mahkememizin 18/02/2020 tarihli ara karar gereği bir Mali Müşavir ve Sigortacılık konusunda Uzman bilirkişiye tevdi ile acente sözleşmesinden kaynaklı portföy tazminatı alacağı olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesine karar verildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 28/07/2020 tarihli raporda özetle; davalı Sigortacı—– sözleşmeyi haklı sebeplerle feshettiği, fesih konusunda Haklı olduğu, Kusurlu olmadığı kanaatine varıldığı, haklı fesih nedeniyle Davacı——, bu davadaki taleplerinin yerinde olmadığı bu bağlamda davacının, davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığı, portföy denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği Kanaat ve sonucuna varıldığına dair rapor düzenlendiği görülmüştür.Bilirkişi heyeti raporu sonrası rapora karşı beyan, itiraz ve rapor içeriği göz önüne alınarak farklı bir bilirkişi heyetine tevdi ile davacının davalıdan acente sözleşmesinden kaynaklı portföy tazminatı alacağı olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesine karar verildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 02/09/2021 tarihli raporda özetle; davalı olağan fesih yöntemini seçse bile, tahvil yoluyla olağanüstü feshe dönüştürebileceğinin feshin haklı olup olmadığı yönünden yapılan irdelemede, yıllar itibariyle poliçe üretim miktarları ile niteliği yargı uygulamasıyla benimsendiğinden yapılan irdelemeye nazaran, taraflar arasındaki kararlaştırmada portföy geliştirme borcunun acente tarafından gerçekleştirmediği gibi azalış gösterdiği; buna göre, feshin nihai takdirinin mahkemeye ait olduğu, TTK.m.122 hükmü uyarınca, davacının isteyebileceği denkleştirme tazminatı tutarının 223.767,81 TL olarak hesaplandığı, davacının temerrüt ihtarı bulunmadığından, faiz başlangıcının dava tarihi olacağı 3095 sayılı Yasa’da 4489 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile reeskont faizi kavramı kaldırılmış olmakla beraber, aleyhine olan reeskont faiz oranı dikkate alınarak, talebiyle bağlı kalınacağı, tüm delillerin takdiri ve hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğuna dair rapor tanzim edilmiş olduğu görülmüştür.Dosyanın aynı bilirkişi heyetine tevdi edilerek itirazlar doğrultusunda ek rapor düzenlenmesine karar verildiği, bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 04/04/2022 tarihli ek raporda özetle; taraf itiraz ve beyanlarının ayrı ayrı incelendiği; mevcut delil durumuna nazaran iştirak edilmediği, kök raporda açıklanan nedenlerle davalının feshinin haklı olduğu sonucuna mahkemenin bilirkişi görüşünü uygun görmemesi halinde, üst sınır olarak istenebilecek denkleştirme tazminatının 223.767,81 TL olduğu; hakkaniyet kapsamında belirlenecek tutarın takdirinin mahkemeye ait olduğu sonucuna varıldığına ilişkin heyetimizin kanaatlerini bildirir rapor tanzim edildiği görülmüş olup dosya kapsamında alınan her iki bilirkişi raporunda yapılan tespitlerde de davalının feshinin haklı fesih olduğu, davalı şirketin davacının portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ettiğine dair somut delillerin ortaya konamadığı değerlendirilmekle ispatlanamayan davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanmış olduğu üzere;
1-İspatlanamayan davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90-TL karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90-TL nin mahsubu ile kalan 144,00-TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 250-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf maddi tazminat talebi yönünden kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 1.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.