Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/106 E. 2021/538 K. 28.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/106 Esas
KARAR NO : 2021/538 Karar

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/01/2018
KARAR TARİHİ : 28/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket tarafından müvekkil aleyhine—– dosyasında kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapıldığı, müvekkile çıkarılan tebligat usulsüz olduğundan takiple ilgili bilgisi olmamış, ancak davalı alacaklı tarafından müvekkil aleyhine açılan; —– bedelli, alacaklı hanesi ve yetkili yeri boş olarak düzenlenen senet nasıl olmuş ise davalı alacaklı şirketin eline geçmiş senedin lehdar kısmına —– dayanak yapıldığının anlaşıldığı, müvekkilinin bu senet nedeniyle bir borcu olmadığı, davalı şirketi tanımaz, bu şirketle hiç bir şekilde mal alışverişi olmadığı, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfi tespit davası açılabileceği, müvekkilinin davalıya borçlanma iradesinin hiç bir zaman olmadığı, bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir sebeple düştüğünü ileri sürebileceği, taraflar arasında hiç bir şekilde hukuki ilişki kurulmamış ve borç olmadığı halde müvekkile mal satılmış gibi senet düzenlenmesi ve icra yapılması haksız ve dayanaksı olduğu, Senet metninde— yazıldığından TTK. 79. Maddesi uyarınca münhasıran davalının ticari defterlerine dayanarak borçlu olmadığımızın tespiti ile tazminata hükmedilmesi karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı(borçlu)’ya karşı —– tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatılmıştır. Takibe dayanak kambiyo senedinin geçersiz olduğu ileri sürülerek huzurdaki işbu menfi tespit davası davacı(borçlu) tarafından açılmıştır. Takibe konu edilen kıymetli evrak vasfı itibariyle bono olup, açıklama kısmına — yazılması söz konusu bonoya bedel kaydı yazıldığını gösterir. Bedel kaydı bononun ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun) senedin lehdarından(alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi olmadığı, çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmakta olup, bu nedenle karşı edimin elde edilip, edilmediğinin de bir önemi bulunmadığı, bonoda “— ibaresi bulunduğuna göre, böyle bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edildiği, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü olmadığı, yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğünde olduğu,
Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı(borçlu) takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiği, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde münhasıran müvekkilin ticari defterlerine dayandığını beyan etmişse de bonoların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmaması veya defterlere göre davalının davacıdan alacaklı olduğu anlaşılmasa dahi kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi uyarınca sebeple bağlı kalınmadığından bononun geçersizliği ileri sürülemeyeceği, davacı ..—— tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, takip esnasında borçlu(davacı) ..— mal kaçırdığı tespit edildiği, şöyle ki; elindeki — muvazaalı işlem yaptığı, mal kaçırdığı fark edilmiş ve tarafımızca—– işleminin geçersizliğinin tespiti ve tarafımıza haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi talepli dava açıldığı, söz konusu davada dosya bilirkişiye tevdi edildiği, aleyhine açılmış olan icra takibine karşı yasal süreler dahilinde borca itiraz etmeyen ve şimdiye kadarda hiç bir dava açmayan davacı (borçlu),—- sayılı dosya son aşamaya gelmişken, borçlarını ödememek, taahhütlerini yerine getirmemek amacıyla işbu menfi tespit davasını kötüniyetli olarak açıldığı, davacı tarafın ödeme yaptığını kabul etmemekle birlikte, —- esas numarasıyla görülen davanın —– “Davanın reddine karar verilsin, şahitlerim vardır, isimlerini bildireceğim, ben ödememi de yaptım. Buna ilişkin dekontları da sunacağım” dediğini ve beyanının okunup imzasının alındığını belirtmiştir. Davacı asilin söz konusu duruşmadaki imzalı beyanında huzurdaki davanın tamamen kötü niyetli olarak ikame edildiği. TMK’nın “Dürüst davranma” başlıklı 2. Maddesine göre davacı (borçlu)nun kötüniyetli olduğu ve TMK m. 2 ‘yi açıkça ihlal ettiğinin görüldüğü, açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, bonoya dayalı menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı, davalı tarafından—– sayılı icra takip dosyasına konu senet yönünden davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını, dava konusu senette —- kaydının bulunduğunu ancak davalı ile herhangi bir mal alış verişinin olmadığını, dava konusu senet yönünden borçlu olmadığının tespiti için münhasıran davalının ticari defter ve kayıtlarına dayandıklarını beyanla takip konusu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış,—- konu senet örneği celp edilerek dava sonuçlandırılmıştı.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil)—–
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu, davalı/alacaklı ile arasındaki borç ilişkisini inkar etmektedir. Bu durumda davalının, davacı ile aralarındaki hukuki ilişkiyi yöntemince ispat etmesi gerekmekte olup davacı ile aralarında dava konusu bono yönünden hukuki ilişkinin bulunduğunu ispat yükü davalı taraftadır.
Burada davalı tarafından davacının, —— beyanlarında dava konusu bonoyu kabul ederek ödeme yaptığına ilişkin ifadelerinin ikrar olarak kabulü ile ispat yükünün davacı tarafa geçtiğini beyan etmiş ise de; mahkememizce——- celsesindeki beyanları yönünde açıklığın bulunmaması üzerine davacı asilin isticvap edilmesine karar verilmiş ve mahal mahkemesine talimat yazılmıştır. Davacının— beyanları dikkate alındığında davacının dava konusu bono yönünden bir beyanının olmadığı anlaşılmış, mevcut dosya yönünden ispat yükünün davalıda olduğuna kanaat getirilmiş, bu yöndeki davalı beyan ve itirazlarına itibar edilmemiştir.
Ayrıca hemen belirtmek gerekir ki; davacı dava konusu bono sebebiyle davalı ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını münhasıran davalı ticari defter ve kayıtlarına dayanarak ispat emek istediği anlaşılmaktadır.
HMK 222/5 maddesinde; “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” denilmektedir.
Davacının münhasıran davalının ticari defterlerine dayandığı, davalıya 10/07/2020 tarihli inceleme gününün tebliğ edilmesine rağmen davalının defter ibrazından kaçındığı, davalı yana birden fazla kez yapılan tebliğe rağmen ticari defter ve kayıtlarını ibrazdan kaçınmaya devam ettiği, bu durumun dosya kapsamında tutulan tutanaklar ile sabit olduğu, davalı tarafından ticari defter ve kayıtların ibrazından kaçınılması sebebi ile davacının ispat yükü üzerinde olmamasına rağmen HMK 222/5 maddesi gereğince (davalı—- davacının mal kaçırmak amacıyla devir yapması sebebiyle açılan tasarrufun iptali talebine ilişkindir.) dosyası— celsesinde dosyaya konu senede ilişkin olmadığı yönündeki —-davalı ile aralarında herhangi bir hukuki/ticari ilişki bulunmadığını ispatladığının kabulü gerekir.—-
Davalı açıkça yemin deliline dayanmadığından davalıya yemin deliline başvurmak isteyip istemediği hatırlatlmamıştır.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları dikkate alındığında ispat yükü üzerinde olan davalının taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi yöntemince ispat edememesi, ispat yükü üzerinde olmamasına rağmen davacının HMK 222/5 maddesi gereğince davalı ile arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığını ispat etmesi sebebiyle davacının borçlu olmadığına yönelik talebin kabulüne karar verilmiştir.
Menfi tespit davalarında 2004 sayılı İİK 72/IV ve 72/V maddeleri uyarınca tazminata hükmedilebilmesinin ön koşulu; gerek açılmış icra takibinin durdurulması gerekse icra veznesine yatan paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiş ve bu kararın uygulanmış olmasıdır—- Ayrıca İİK 72/V maddesi kapsamında davacı/borçlu tarafından kötüniyet tazminatı talep edilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Eldeki dosya bakımından yukarıda belirtilen şartlar oluşmadığı anlaşılmakla, davacı tarafın tazminat talebinin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Davacının davalıya —— Esas sayılı takip dosyasından dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE ve anılan icra takibinin iptaline,
2-Davacı tarafça talep edilen şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine,
3-Karar harcı 1.707,75 -TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 426,94-TL harcın mahsubu ile bakiye 1.280,81 -TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 426,94-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 35,90 -TL başvuru harcı, 296,70-TL tebligat, müzekkere ve talimat gönderim gideri olmak üzere toplam 332,60-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.