Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/938 E. 2019/252 K. 27.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/938 Esas
KARAR NO : 2019/252

DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/08/2017
KARAR TARİHİ : 27/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı bankadan —— tarihinde ihracat taahhüdünde bulunarak ——– vade tarihli 1.400.000,00 EURO ——- kullandığını, 23.01.2017 tarih 29957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 683 sayılı K.H.K.’nın 6. maddesiyle 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında K.H.K.’ya tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkların niteliğine bakılmaksızın yabancı para cinsinden yurtiçi ödeme yükümlülüğü olan alacaklarının borçlunun talebi üzerine 02.01.2017 tarihinde TCMB tarafından açıklanan döviz alış kurundan, 31.12.2017 tarihine kadar Türk Lirası olarak tahsil edilebileceğinin hükme bağlanmadığını, ayrıca TCMB 17.02.2017 tarih ve 2017/11 sayılı İhracat ve Döviz Kazandırıcı Hizmetler Reeskont Kredilerine ilişkin basın duyurusunda “23.01.2017 tarih ve 29957 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 683 sayılı K.H.K.’nin 6. maddesinde değinilen hususların dikkate alınarak 01.01.2017 tarihinden önce kullandırılan ve 31.05.2017 (dahil) tarihine kadar vadesi dolacak olan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin, vadesinde ödenmesi kaydıyla, geri ödemelerinin Türk Lirası olarak da yapılabilmesine imkan tanındığını, bu işlemlerde TCMB’nca 02.01.2017 tarihinde ilan edilen döviz alış kurları esas alınacağının belirtildiğini, müvekkili şirketin bu düzenlemeden faydalanmak için kullanmış olduğu kredinin 02.01.2017 tarihli TCMB döviz alış kurundan Türk Lirası ile ödenmesi talebini 25.01.2017 tarihinde davalı bankaya ilettiğini, tüm şartların sağlamasına rağmen davalı banka tarafından 27.01.2017 tarihinde müvekkil şirkete söz konusu bu düzenlemenin bankalarınca uygulanmadığı bu nedenle de bu düzenlemeden müvekkilin yararlanamayacağının, 08.02.2017 tarihinde saat 11.00’deki döviz satış kuru olan 4,0051 Euro/TL kuru esas alınarak ödeme yapılması gerektiğinin bildirildiğini, bu nedenle müvekkili şirketin vade tarihi gelen krediyi talep edilen kur üzerinden yatırmak zorunda kaldığını, bu suretle fazla ödeme yaptığını, davalı bankanın bu düzenlemenin bankalarınca uygulanmadığı yönündeki gerekçesinin yerinde olmadığı, 683 sayılı K.H.K.’nın 6. maddesinde 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında K.H.K.’ya tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında bu düzenlemeye dahil edildiğini ve 233 sayılı K.H.K.’nın 60. maddesinde bu teşebbüsler ile bunlara ait müessese ve bağlı ortaklıklar ek listede gösterildiğini, bu listede davalı bankanın da yer almadığını bildirmiş, davalıya fazladan ödenmek zorunda kalınan şimdilik 415.100,00. TL’nin temerrüt tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesinin gerektiğini, müvekkili bankanın davaya dayanak tutulan KHK’ye banka tabi olmadığını, müvekkil banka’ya ilişkin düzenleme de içeren 3332 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinde müvekikili banka için anonim şirket haline dönüştürüldüğü tarihten itibaren 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin, 3182 sayılı Bankalar Kanununun Kalkınma ve Yatırım bankaları ile ilgili olanlar dışındaki hükümlerinin , 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin, 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu hükümlerinin, 237 Sayılı Taşıt Kanunu hükümlerinin, 3379 sayılı Kanunla değiştirilen 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu hükümleri ile kuruluş sırasında 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun anonim şirket kuruluşuna ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağının düzenlendiğini, buna göre davacının iddiası hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının bankamız nezdinde bir alacağının bulunmadığını, KHK hükmünün emredici olmayıp, idarenin işlemi yapmakla zorunlu kılınmadığını, aksine, müvekkili bankaya anılan tarihteki Türk Lirası kuru üzerinden tahsil cihetine gidip gitmeme noktasında serbesti tanındığını, başvuru yapılması ve benzeri bir sürecin öngörülmediğini, müvekkilinin tasarrufta bulunurken KHK’nin kendisine vermiş olduğu yetkiyi kullandığını bildirmiş, davanın yargı yolu ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirkete kredi kullandıran davacı bankanın 683 sayılı KHK’nın 6. maddesi ile tanınan yasal hakkı davacı şirkete kullandırmadığı, bu nedenle davacının fazla ödeme yapmak zorunda kaldığı iddiasına dayalı olarak yapılan fazla ödemenin iadesi istemine ilişkindir.
683 sayılı KHK’nin “Türk Lirası ile yapılacak tahsilat” başlıklı 6 ncı maddesinde “10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi tüm kamu idareleri ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar, 8/6/1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklar, 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde özelleştirme programında bulunan ve sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait işletmeci kuruluşlar, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve sermayesinde doğrudan veya dolaylı olarak kamu payı olan özel kanunlar ile kurulmuş anonim ortaklıklar, niteliğine bakılmaksızın yabancı para cinsinden yurtiçi ödeme yükümlülüğü olan alacaklarını, borçlunun talebi üzerine 2/1/2017 tarihinde ————Bankası tarafından açıklanan döviz alış kurundan, 31/12/2017 tarihine kadar Türk Lirası olarak tahsil edebilirler. Bu madde kapsamındaki işlemler ve sonuçları, bütçe gelir ve gider hesaplarıyla ilişkilendirilmez.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı davalı bankanın yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye tabi teşebbüslerden olduğunu, ilgili hükmün kullandığı kredi için uygulanması gerektiğini, uygulanmamış olması nedeniyle fazladan ödeme yapmak zorunda kaldığını iddia etmiş, buna karşılık davalı taraf KHK’ya tabi olmadığını düzenlemenin emredici hüküm netiliğinde olmayıp hükmü uygulayıp uygulamamada takdir yetkisine sahip olduğunu, takdir yetkisini kullanarak davacının istemini reddettiğini iddia etmiştir.
Tüm dosya kapsamı, ilgili yasal mevzuat, taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesi örneği, toplanan deliller ve özellikle mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen gerekçeli, denetime elverişli nitelikteki uzman bilirkişi raporu ile taraflar arasında varlığı ve içeriği konuşmazlık olmayan genel kredi sözleşmesi uyarınca davalı bankanın davacı şirkete faaliyetinin geliri olarak kredi kullandırdığını, 683 sayılı KHK’nın resmi gazetede yayınlanarak 21/01/2017 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra davacı şirketi davalı bankaya düzenlemeden yararlanması istemiyle başvurduğu, davalı bankanın davacının isteminin reddederek, 08/02/2017 tarihinde yapılan ödeme sırasında 4,0051 EURO-TL kurunun esas alınarak, ödemenin bu kur oranı üzerinden yapıldığı, davacı tarafça davalı bankanın KHK’ya tabi olduğu iddia edilmiş ise de 3332 sayılı yasa ile anonim şirkete dönüştürülen davalı bankanın anılan yasanın 4. maddesi ile dönüştürülme tarihinden itibaren 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri hakkında Kanun Hükmünde Kararname hükümlerinin uygulanmayacağının açıkça belirlendiği, buna göre davalı bankanın KHK’ya tabi olmayıp ilgili KHK hükmünü uygulamak zorunluluğunun bulunmadığı, ayrıca düzenlemenin emredici niteliğinin bulunmaması nedeniyle davacının ilgili hükmü uygulamasının zorunlu olmadığı, davacının kullandığı kredi kadar geri ödemede bulunduğu buna göre davacının davalıdan dayanak yapılan yasal düzenleme uyarınca bir talepte bulunamayacağı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gereken 44,40 TL harcın peşin yatırılan 7.088,88 TL harçtan indirilmesi ile geriye kalan 70.44,48 TL harcın isteği halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davalı taraf yararına —–‘nin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 30.554,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca peşin olarak yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.