Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/801 E. 2019/479 K. 17.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/801 Esas
KARAR NO : 2019/479

DAVA : İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/07/2017
KARAR TARİHİ : 17/04/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı şirket vekili dava dilekçesinde: davalı şirketin dava dışı banka ile yaptığı kredi sözleşmesinde müvekkili şirketin müteselsil kefil olarak yer aldığını, davalı şirketin aldığı kredileri taahhüt ettiği sürelerde ödememesi üzerine müvekkili şirketin kredi borcunun 142.515,37 USD’lik bölümünü banka tarafından gönderilen ihtarname üzerine bankaya ödemek zorunda kaldığını, davalı tarafça müvekkilinin yaptığı ödemenin müvekkiline iade edilmesi gerekmesine rağmen ödeme yapılmaması üzerine davaya konu icra takibini yaptıklarını davalının takibe herhangi bir yasal neden olmaksızın itiraz ettiğini bildirmiş, itirazın iptali ile takibin devamına davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın Kefalet sözleşmesinden kaynaklanan rücu davası olup, davacı şirketin genel kredi sözleşmesinin kefili değil garanti vereni olduğunu, TBK’nın 19.md’si uyarınca taraflar aralarındaki ilişkiyi belli bir yönde nitelemiş olsalar dahi her durumda tarafların gerçek iradelerinin dikkate alınarak hukuki ilişkinin tespit edilmesi gerektiğini, sözleşmenin kefalet sözleşmesi mi yoksa garanti sözleşmesi mi olduğunu taraflar arasındaki ticari ilişkiye göre belirlenmesi gerektiğini, sözleşmeye konu kredinin aslen tarafların ortak olduğu iş ve şirket için kullanıldığını, —————– gerçekleştirilen askeri müdahaleden kaynaklanan savaş hali sonucu tüm taahhüt işlemlerinin durduğunu, BDDK tarafından yeniden yapılandırma hakkı tanınması üzerine kredinin 2016 yılında yeniden yapılandırıldığını, dava konusu sözleşme tarafların gerçek iradeleri ve H.G.K’ca belirlenen kıstaslar doğrultusunda davacının garanti veren olduğunu, teminatın müvekkili şirkete ya da onun kişiliğine değil——– ortak olduğu şirketin tahhüdündeki işin tamamlanması ve kârına ortak olmak amacıyla verildiğini, garanti verenin yaptığı ödeme karşısında alacaklının haklarına halef olup rücu talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, garanti verenin kefilin halefiyet esasına göre sahip olduğu rücu hakkında söz edilemeyeceğini, 11.06.1969 tarih ve 4/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre garanti verenin, lehine garanti verdiği kişiye rücu edemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davacının kefil sıfatıyla ödeme yaptığı kabul edilse bile kredi kat edilmediğini, davacının muaccel hale gelmemiş kredi taksitlerinin tamamını ödediğini, bu nedenle rücu hakkının borcun muaccel olmasından önce kullanamayacağını, TBK’nın 591. maddesi uyarınca davacı tarafından defilerin ileri sürülmediğini, davacının yasal faiz talep edebileceğini, takip öncesi temerrüde düşürme halinin söz konusu olmaması nedeniyle işlemiş faiz talep edemeyeceğini, alacağın likit olmaması, müvekkili şirkete keşide edilmiş bir ihtarname bulunmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinde de bulunamayacağını bildirmiş, davanın reddine, davacının kötü niyet tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı dava dışı banka ile yapılan genel kredi sözleşmesinde davalının borçlu, kendisinin kefil sıfatıyla yer aldığını, banka tarafından kullandırılan kredinin davalı borçlu tarafından taahhüt edilen tarihte ödenmemesi üzerine kefil sıfatı ile ihtarname üzerine ödeme yapmak zorunda kaldığını iddia ederek, ödediği bedeli takip ve dava konusu yapmış, davalı taraflar arasındaki hukuki ilişki gereğince kredinin tarafların ortak olduğu iş ve şirket için alındığı, bu nedenle davacının kefil değil garantör olduğu iddiası ile takip ve dava konusu yapılan bedeli talep edemeyeceğini iddia etmiştir.
İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğünün 2015/5013 E sayılı dosyasında davacı dava dışı bankaya ödediği kredi borcunu tahsili amacıyla davalı hakkında ilamsız icra yolu ile takip yapmış, davalı taraf ödeme emrine yasal süre içinde sunduğu itiraz dilekçesi ile borca ve fer’ilerine itiraz etmiş, bu nedenle takip durmuştur.
Davaya dayanak genel kredi sözleşmesinde davalı şirketin borçlu olduğu kefalet sözleşmesi başlıklı belge örneğinde ise davacı şirketin davalı şirketin kullandığı krediye 169.000,00 USD limitle müteselsil kefil olduğu görülmüştür.
Toplanan tüm deliller ve mahkememizce usul, yasa ve dosya kapsamına uygun görülen, gerekçeli ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi raporu ile davalı şirketin dava dışı banka ticari merkez şubesinde kredi kullandığı, kefalet sözleşmesi ile davacı şirketin bu kredinin 169.000,00 TL’lik bölümüne müteselsil kefil olduğu, TBK’nın 583 maddesi hükmü uyarınca kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinin yazılı olarak yapılması, davacı kefilin sorumlu olacağı azami miktarın gösterilmesi koşullarına uygun şekilde sözleşmenin yazılı olarak yapıldığı, davacının borçlu davalı ile birlikte müteselsil sorumlu olmayı üstlenip sözleşmede doğrudan temel borç ilişkisine atıf yapılmakla şahsi teminat taahhüdünün fer’i nitelikte bulunduğu, dosyada toplanan delil ve belge örneklerine göre şahsi teminatın niteliği bir belge ile açıkça anlaşılamasa da bu durumda teminatın kefalet niteliğinde bulunduğunun kabulünün gerektiği göz önünde tutulduğunda kefalet sözleşmesi içeriğine göre sözleşmenin garanti sözleşmesi niteliğinde olmayıp kefalet sözleşmesi niteliğinde bulunduğu, buna göre davalı tarafın davacı tarafın kredi sözleşmesinin garantörü olduğuna ilişkin iddialarının dikkate alınmasının mümkün bulunmadığı, dava dışı bankanın davalı tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı kefile 29/07/2016 tarihli ihtarname göndererek borcun ödenmesini talep ettiği, bunun üzerine davacının davalıya 05/08/2016 tarihli ihtarname göndererek durumu bildirerek borcun ödenmesi gerektiğini ihtar ettiği, ardından davacı tarafça dava dışı bankaya davaya ve takibe konu alacağın 25/10/2016 – 23/11/2016 ve 27/12/2016 tarihlerinde ve toplam 142.515,37 USD olarak ödendiği, davacının ilk iki ödemeden sonra 09/12/2016 tarihinde davalıya gönderdiği ihtarnamede ödediği kredi borcunun 7 gün içinde ödenmesini bildirdiği, davacı tarafça dava dışı bankanın bildirimi ile muaccel alacağın yanında muaccel hale gelmemiş borçlar da ödenmiş ise de, buna bağlı olarak davacı tarafın TBK’nın 596(1)/2 maddesi uyarınca muaccel hale gelen ödemeleri talep hakkı var ise de, davacının muaccel hale gelmiş borçların yanında henüz muaccel hale gelmemiş borçları ödemesi karşısında davalı tarafın bu nedenle talep edilemeyeceğine ilişkin savunmasının önceki borçların ödenmemesi karşısında ve son taksitin hüküm tarihinden öncesi bir tarihe ilişkin olduğu ve kredi sözleşmesi uyarınca diğer ödenmeyen taksinlerin de muaccel hale geleceği göz önünde tutularak TBK’nın 2.maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde değerlendirilerek dikkate alınmasının mümkün bulunmadığı tarafların usulüne uygun tutulan ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonunda davacı tarafça toplam 142.515,32 USD’nin ödendiğinin tespit edildiği, davacının müteselsil kefil sıfatıyla ödediği davalı borcunu davalıdan tarafların tacir olması nedeniyle takip tarihinden ödeme tarihine kadar 3095 sayılı sayının 4/a maddesinde öngörülen faiz oranında talep edebileceği anlaşılmakla davanın asıl alacak yönünden kabulü ile işlemiş faiz yönünden reddi gerekmekle kısmen kabulü ve itirazın kısmen iptali ile takibin 142.515,37 USD asıl alacak ile işleyecek faiz yönünden 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca TCMB verilerine göre yıllık %5,75 ve değişecek oranlarda işleyecek faiz üzerinden devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin 792,62 USD işlemiş faiz isteminin reddine, alacağın likit olması ve davalı tarafın haksız itirazı nedeniyle davalının %20 oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, reddedilen işlemiş faiz yönünden davacının kötü niyetle talepte bulunmadığı dikkate alınarak davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
Davalının davaya konu İstanbul Anadolu —-.İcra Müdürlüğü’nün 2017/5013 esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 142.515,37 USD asıl alacak ile işleyecek faiz yönünden 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca TCMB verilerine göre yıllık %5,75 ve değişecek oranlarda işleyecek faiz üzerinden devamına,
2-Davacı tarafın fazlaya ilişkin 792,62 USD işlemiş faiz isteminin reddine,
3-506.228,85 TL asıl alacağın %20 si oranındaki 101.245,77 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
5-)Harçlar yasası gereğince alınması gereken 34.857,95 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 6.183,42 TL harcın indirilmesiyle geriye kalan 28.674,53 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı tarafça peşin yatırılan 6,183,42 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-)Davanın kabul edilen bölümü için davacı yararına——.’nin 13(1) mad. uyarınca takdir edilen 34.361,62 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-)Davanın reddedilen bölümü için davalı yararına —–.’nin 13(1) mad. uyarınca takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-)Davanın kısmen kabulüne karar verilmesi nedeniyle davacı tarafça yapılan tebligat, müzekkere ve posta gideri 238,10 TL ile 3.000,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.238,10 TL yargılama giderinden 99/100’ünün karşılığı 3.205,71 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 1/100’sinin karşılığı olan 32,39 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-)Davalı tarafça yapılmış yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
11-)Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,. Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.