Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/74 E. 2023/451 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/74 Esas
KARAR NO : 2023/451

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/01/2017
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı —-hizmetleri adı ile —- ve Diğer Abonelik Hizmetlerinin Toptan Perakende Satış pazarında hakim durumda olduğunu, Rekabet Kurulu tarafından bu durumun 06.06.2011 tarih ve —- sayılı kararında tespit ve teyit edildiğini, davalı —– tarafından sim kart ve kontür kart satışının aralarında distribütörlük sözleşmesi bulunan distribütörler tarafından yapıldığını, distribütörlerin bu ürünleri satın alarak,—-, münhasır nitelik taşımayan bayiler olan —–gibi oluşumlara satıldığını, —– ile aralarında münhasırlık hükmü içeren anlaşmalar çerçevesinde —- fiziksel kontür kart ve dijital kontürlerin satışı ve aktivasyonu hizmetleri ve çeşitli aboönelik hizmetlerinin tüketiciye verilmesinden sorumlu olduğunu, —kendilerine tahsis edilen bölgelerde yer alan —- kart satışı ve kart aktivasyon hizmetlerinin tek elden yürütülmesi, evrak takibi işlerinden sorumlu olduklarını, dağıtım ağının üçüncü kademesinde bulunan müvekkili şirketin de içinde yer aldığı tüketicilere ürünlerin ulaşımının sağlandığı esas kanal olarak adlandırılan alt bayilerin yer aldığını, bu sistemde bir üst seviyenin kriterlerinin karşılanması halinde alt seviyede yer alan bir —- olması veya—- olarak faaliyet gösteren bir bayinin —-olmasının mümkün olduğunu—– tarafından bu dağılım sisteminin tamamecn kontrol edildiğini ve dağıtım – kanalında bulunan hiçbir. unsurun fazla büyümesinin istenmediğini, Rekabet Kurulunun 06.06.2011 tarih ve —– sayılı dosyasındagizlilik talebiyle yapılan şikayetlerde tüm hususlar ve özellikle —- bayilerine çeşitli yollarla haksız yerc baskı uygulandığı ve hatta sözleşme örneklerini bayilerine vermediği hususu dile getirildiğini, davalı yanın bir çok uygulamasını sözleşmeye dayandırdığını, fakat sözleşmeyi müvekkili şirketten gizlediğini, müvekkilinin kendisine uygulanan sözleşmeye doldurulmuş genel işlem şartları mahiyetindeki haksız şartları hiç görmediğini ve bu sözleşmenin bir tarafı hiçbir zaman olmadığını, Borçlar Kanunu madde 21 de bu dürümün – “karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin – kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması – sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkanı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.” Şeklinde açıklandığını; Müvekkili şirketin içerisinde bulunduğu alt bayileri, gelecekte —– statüsü kazanma vaadi ile —– olmaya ikan edildiklerini, bu bayileri —– kimliği kazandıracak şekilde dekore ettirildiğini, bayilere fatura tahsilatı, kontratlı cihaz satma yetkileri verildiğini, diğer —- operatör ürünlerinin satışma izin verilmediğini, bayilere verilen hedefler ve satış elemanları vasıtası ile hedeflerin gerçekleştirmesi yönünde baskı uyguladığını, bu durumunu bayilerin —– olarak münhasırlaşması olduğunu,—-veya diğer iki operatör arsında seçim yapmak zorunda kaldığını ve davalının Pazar payının tabii sonuç olarak bayilerin —-seçmek zorunda bırakıldığını. -bayilerin—–bağımlı hale geldiğini, Rekabet Kurulunun 06.06.2011 tarih ve —–sayılı kararında; “.Nihai satış noktaları ile akdedilen taahhütnamelerin ve bu bayilerdeki dekorasyon, tabela ve satışa yönelik tek uygulamaların 4054 sayılı Kanun’un 5.maddesi kapsamında bireysel muafiyet şartlarından “Yüketicinin bundan yarar sağlaması ve ilgili piyasanın önemli bir bölümünde rekabetin ortadan – kalkmaması” koşullarını sağlamadığı, -Ayrıca—– fiili uygulamalar ve bireysel muafiyet kapsamında girmeyen dikey anlaşmalar – vasıtasıyla SİM kart, Kontür. kart, Aktivasyon ve diğer abonelik hizmetlerinin toptan ve perakende satışı pazarında çok markalı olması gereken alt bayi kanalının fiilin münhasırlaştırmasına çaba göstermek suretiyle rakiplerin faaliyetlerini zorlaştırdığı, dolaysıyla—- hizmetleri pazarındaki hakim durumunu kötüye kullandığı ve Kanun’un 6fa) maddesinde örneklenen ihlalin gerçekleştiği tespil edilerek, —–yıllık gayri safi gelirlerinin takdiren 961,125 oranında olmak üzere 91.942.343,31 TL idari para cezası verilmesine karar vermiştir.” Müvekkili şirketin 1997 yılından itibaren —-4, 1 adet —– ilçesinde olmak üzere toplam 5 bayilik ile —- ile davalıya hizmet verdiğini, davalı yanın yukarıda açıklanan ncdenler ve fli münhasırlaştırma nedeniyle davacı müvekkili şirkelin mahvına sebep olduğunu, davalı olan sözleşme ve eklerinden doğan yükümlüklerin yerine getirilemediğini, 1997 yılında başlayan iş ilişkisinin müvekkilinin zararına geliştiğini, baskı ve gerçekleşimesi imkansız hedeflerin gerçekleştirmek için zorlamaları sonrasında, vergi usul kanununa aykırı hareket etme – ve 28.02.2016 tarihinde bayilik sözleşmesinin haklı nedenle feshi sürecini getirdiğini, müvekkilinin son yıllarda bölge ve Türkiye birinciliği aldığını, davalının haksız uygulamaları sonrasında —- bayiliğini devretmek, bir bayiliğini kapatmak zorunda kaldığını, son olarak müvekkilinin elinde de kalan tek —-tabir edilen bayiliğinde sözleşmenin feshi ile kapatıldığını, davalının kendi uygun gördüğü lokasyonlarda işyeri kiraladığımı, bu işyerlerini fahiş bedeller karşılığında bayilere kiraya verdiğini, işyeri dekorasyonlarının da bayiler tarafından karşılandığını, davalı tarafından davacı müvekkiline aylık kira bedelleri ve dekorasyon faturaları kesildiğini, davalının sözleşme düzenleyen iş ortağı değil komisyoncu mantığı ile çalıştığını, bayilerine bu şekilde davrandığını, bayilere zorla kiraya verilen işyerlerinin rayiç bedellerinin çok üzerinde olduğunu, davacı müvekkili tarafından üç aylık dönemde 99.000,00 T kira ödendiğini, davalı tarafından ise davacı tarafa aynı dönemde 55.000.00 TL prim ödendiğini, davalı yanın bayilere muhasebe programı için belirli dönemlerde fahiş bedeller karşılığında eğitimler verildiğini, müvekkili şirketin yaptığı tahsilatlar karşılığında 61 komisyon alması gerekirken 17.000 tahsilat yapıldığı dönemde tahsilata bağlı geri ödemenin 500 adet fatura ile sınırlı kaldığını, taahhütlü telefon satışlarında sadece aracılık hizmeti veren müvekkilinden ödeme yapmayan tüketicilerin borç bedellerinin tahsil edildiğini, bunun yanında haksız olarak çeşitli kesintiler yapıldığını ve müvekkilinin maliyetlerini karşılayamaz hale düşürüldüğünü, davalının hukuka aykırı uygulamaları kira ve prim faturalarından dolayı müvekkilinin 49.953,75 TL vergi ve vergi ziyar cezası kesildiğini ve bu meblağın uzlaşma neticesinde 23.912.00 TL olarak ödendiğini. bu durumun davalı yanın satılan telefon cihazları için belirlediği piyasa rayiçlerinin altında olan fiyatlandırmaların sebep olduğunu, bu fiyat iskontolarından kaynaklanan zararların sürümü yüksek mallarda oluşmasının vergi dairesi tarafından sorgulandığını, müvekkilinin bu fiyatların davalı … ve KVK tarafından belirlendiği şeklinde verdiği cevapların yeterli olmadığını, vergi dairesi tarafından kesilen cezayı ödemek zorunda kaldıklarını, müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarını da davalı tarafından verilen talimatlara uygun tultuğunu, davalı taralın Türkiye genelinde tüm bayileri dahil ettiği —–yaptırdığı hayat sigortasının da 10 yılın dolmasına çok az kala davalı tarafından feshedildiğini, bayiler tarafından primlerin alındığını, süresinden önce fesih nedeniyle alınması gereken tazminat yerine prim geri ödemelerinin yapılmasının önemli bir kayıp olduğunu, davalı yanın 16.05.2016 tarihli e-fatura ile 9.699,66 TI. alacaklı olduğunu bildirdiğini, müvekkilinin ise 23.05.2016 tarihinde cevaben 1.800.000.00 alacaklı olduğunu noter marifeti ile davalı yana bildirdiğini müvekkilinin davalı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, aksine davalıya verilen—–Şubesi 29.08.2012 tarih —–sayılı 50.000 ‘TL teminat mektubunun süresinin son günü kötü niyetle nakde çevrildiğini, davalının bu eylemlerinin TTK m.55/f anlamında haksız işlem ve haksız rekabet sayılması gerektiğini, söz konusu 50.000,00 TI. Meblağın iadesine ve 30.000,00 TL maddi tazminatın ödenmesine, davalı ile sözleşme akdetmeden önce daha ticari faaliyetleri olduğunu ve daha iyi iş ile maddi şartlara sahip olan müvekkilinin ticari itibarının zedelenmesi nedeniyle 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, müvekkilinin davalı yan için yapmış olduğu satışlar ve yaratılan poriföy dikkate alındığında sözleşmenin haklı nedenle feshedilmesinden dolayı mahrum kalınan gelir kaybının da/ denkleştirme tazminatının da TIK 122.maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini talep etmiş, dava dosyasında diğer beyanlarında: davalının cevap dilekçesinde Rekabet Kurulunun 09.07.2008 gün ve —– sayılı karar ile müvekkili şirket—— davalı arasında ki sözleşmesel ilişkide rekabete aykırılık teşkil eden hükme bireysel muafiyet tanındığını belirttiğini. söz konusu kararda —– Sözleşmesinin Bağlılık başlıklı—– Nolu maddesinde: sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren 5 yıl süreyle sözleşme kapsamındaki iş ve işlemlerle ilgili olarak sadece —— ürün, hizmet ve servislerini satmak için aracılık hizmetinde bulunacağı hükmüne 5 yıllık sınırlama olması hasebiyle bireysel muafiyet tanındığını, müvekkili ile davalının iş ilişkisinin 1997-2016 yılları arasında aralıksız olarak 20 yıl süre ile devam ettiğini, davacı müvekkilinin 2008 öncesi ve 2008 yılından sonraki beş yıllık dönem sonrasında ki süreçte de —– haksız uygulamalarına maruz kaldığını, Rekabet Kurulunun aldığı 2008 yılı tarihli kararının bu yıldan sonraki beş yıllık süre için dikkate alınması gerektiğini, haksız uygulamaların Rekabet Kurulunun muafiyeti kapsamında olmadığı, bu haksızlıkların davalı yan tarafından Rekabet Kuruluna bildirilmediğini ve bu haksız uygulamaların muafiyet kapsamında olduğu izlenimi verilmeye çalışıldığını, davalının sözleşmede yer alan haksız şartları uygulamak için bayileri prim ödememe ile baskıladığını, davalıya bağımlı ve güçsüz olan müvekkilinin, personel ücretleri, kiralar v.s. giderlerini ödeyebilmek için her defasında davalı yana boyun eğmek durumunda kaldığını, md 2 hükmünün Dürüstlük Kuralını düzenlediğini, hakkın açıkça kölüye – kullanımını hukuk – düzeninin korumadığını, TTK m 54 vd. maddesine açıkça aykırı olduğunu ve tipik bir haksız rekabet olduğunu, davalı yanın çalışmak istemediği, feshe zorlamak istediği bayilerine ulaşılması çok zor hedefler verdiğini, bu uygulama sonunda gerçekleşemeyen hedefler nedeniyle prim ödenmediğini veya çok az ödendiğini, prim ödemelerini alabilmek adına davacının kontür kartları değerinin çok altında sattığını, zarar etliğini, davalının baskılarına kalan müvekkilinin istemediği halde, davalının direktifi ile davalı tarafından gösterilen bayilere devir. yapmak zorunda bırakıldığını, aylık – kira ödemelerinin davalının da kabulünde olduğu üzere gerçekleşmesi zor olan hedeflere dayalı kazanılan primlerden kesildiğini, bu nedenle gider unsuru olan kira harcamalarının gider olarak işlenemediğini. bu nedenle vergisel bakımdan zarar uğradıklarını, kampanyalı cihaz satışlarında taraf olmadığını beyan eden davalının alacağın temliki ile birlikte temlik alan davalının, temlik eden bayinin halefi sıfatı ile taraf konumuna geldiğini. bu nedenle cihaz satışına ilişkin sözleşmelerdeki menfaat ve risklerin davalı … üzerinde olduğunu, davalının tek taralflı yayınladığı prim sistematiği içinde tanımladığı ceza ilc yapmış olduğu prim kesintilerinin gerçekte, temlik üzerine aldığı kampanyalı cihaz satışlarındaki sözleşmesel tüm risklerin dolaylı olarak müvekkiline yansıtılması olduğunu, hayat sigortasının 10 yal süreli olması ve bitimine çok az zaman kalması nedeniyle iptalinin müvekkiline ciddi ölçüde zarar verdiğini, müvekkilinin az bir zaman kala alacağı yüklü tazminat yerine daha küçük bir meblağ olan birikmiş primleri almak zorunda kaldığını, davalıya yönelik denkleştirme talebi yönünden —– statüsünde çalışmanın tam olarak bir acentelik niteliği taşıdığını, müvekkilinin davalı emir ve talimatları ile hattın aktivasyonundan kapatılmasına kadar tüm abonelik iş ve hizmetlerini yerine getirdiğini, diğer operatörle çalışamadığını ve diğer operatörlerden hat taşımak suretiyle yeni abone kazandırdığını taraflar arsındaki —- Sözleşmesi 4.A2.mddesi c bendinde; —– aksine bir. bildirim —–tarafından yapılmadığı sürece, SIM Kart ve konuşma kartları hariç olmak üzere, bu sözleşeme kapsamında belirlenen diğer her türlü hizmetle ilgili olarak —- bildirmiş olduğu fiyatları uygulamak zorundadır. —– herhangi bir şekilde farklı fiyat uygulama yetkisi bulunmamaktadır ” hükmü yer aldığını, şikayet ve fazlaya dayalı hakları saklı kalmak üzerc şimdilik, haksız yere tazmin olunan 50.000,00 VL banka teminat mektubu bedelinin nakde çevrildiği 29.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte iadesine, şimdilik 5.000,00 TI. alacak ve 20.000,00 TI. haksız rekabet ve sözleşme ihlalinden kaynaklanan maddi tazminatların dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkili lehine TTK 122.madde gereğince şimdilik 5.000,00 TL dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama harç masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesi kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ——27.04.1998 tarihinde imzaladığı, daha sonra 4673 sayılı Kanunun Geçici 2.maddesi gereğince —-ile yenilediği ve akabinde 10.03.2006 ve 25.02.2009 tarihlerinde tadil edilen İmtiyaz sözleşmesi kapsamında tüm Türkiye’de —- – hizmetleri ve 30.04. tarihli —–Altyapılarının Kurulması – ve İşletilmesi – ile Hizmetlerinin Sunulmasına İlişkin İmtiyaz Sözleşmesi ile Türkiye’de üçüncü nesil mobil telefon hizmetleri sunduğunu, davacı yanın sunduğu —– dağıltım sisteminin yanlış ve yanıltıcı – olduğunu, – doğrusunu açıklamak – istediklerini, abonelik sözleşmelerinin imzalanması, buna bağlı kampanya sözleşeme ve taahhütnamelerin imzalanması, abonelerin telefonlara yükleyecekleri TI kredilerin (kontür) yurt çapında dağıtımı ve aboönelere – ulaştırılması, müvekkili —–tarafından düzenlenen kampanyalara katılım sağlanması bütünüyle bağımsız tüzel kişiliğe haiz bayiler aracılığı yürütüldüğünü, davacı tarafın iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu iddiaları destekleyecek kanıt sunulmadığını, somut delil iJeri sürülmediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirket uygulamalarının rekabet ihlali teşkil ettiği yönündeki mesnetsiz olduğunu, davacı şirketin sıklıkla 2011 tarihli Rekabet Kurulu kararının kapsamının ve uygulama alanının alt bayilerle ilgili olduğunu, bu kararın davacı şirkete hak bahşetmediğini, söz konusu kararda bu durumun; “Mevcut soruşturmanın Kanunun 6.maddesi çerçevesindeki konusu alt bayilerin – münhasırlaştırılması suretiyle – rakip – öperatörlerin faaliyetlerinin zorlaştırılmasıdır. (sayfa 34).” Şeklinde açıklandığını, davacının statüsünün—–olduğunu, dağıtım ağında bu statüde bulunan bayilerin soruşlurma konusu incelemenin kapsamında olmadığının açık ve anlaşılır olduğunu, müvekkili davalı şirketin 2011 tarihli bu karar hakkında Danıştay—— Dairesi nezdinde iptal davası açıldığını, müvekkili ile davacı arasında Borçlar Kanunu kapsamında tarafların serbest iradeleri ile imzalanan —–Sözleşmesi) hükümlerinin uygulaması olduğunu, – bu hükümlere bağlı karşılıklı edimlerin bulunduğunu, müvekkili şirket ile davacı ve benzeri şekilde faaliyet gösteren diğer ——Abone Merkezleri arasındaki ilişkinin müvekkili şirket tarafından 2008 yılında Rekabet Kuruluna bildirdiğini, Rekabet Kurulunun 09.07.2008 gün ve—–sayılı kararıyla söz konusu ilişkiye muafiyet tanındığını, davacı tarafın imzaladığı sözleşme ile müvekkili şirketc, yeni hat tesisi, hal aktivasyonu, faks, data tesisi. şebekeler arası geçiş, abonelik işlemleri, konuşma kartlarının satışı ve —–tarafından belirlenecek diğer iş ve işlemleri yapmayı taahhüt ettiğini, bu nedenle davacının sözleşme ile taahhüt ettiği düzenlemeler yüzünden zarara uğradığı iddiasının kabul edilemeyeceğini, davacı faaliyet gösterdiği üç ayrı bayiyi 2014 yılında kendi rızası ile başka bayilere devir cttiğini, sonraki iki yıl tek bayi ile işe devam ettiğini,2016 yılında bu bayisini de devir etmek istediğini bildirdiğini, bu kararlarda müvekkili tarafından hiçbir şart ileri sürülmediğini, davacı yanın dört ayrı bayisi bulunduğunu ve bu bayilerinin faaliyet gösterdiği işyerlerinden ikisinin kira sözleşmelerinin davacı tarafından akdedildiğini, bu akitlere müvekkilinin müdahalesi bulunmadığını, davalı müvekkili —-pazarlama stratejisi gereği —– statüsünde bulunan dağıtım kanallarının bulundukları önemli konum gereği hangi bayinin işleteceğine bakılmaksızın – stratejik – noktalara yerleştirildiğini, bu noktaların özel nokta olarak ifade edildiğini, şehrin en işlek noktalarının ve müşterilerin en kolay ulaşabileceği yerler olarak seçildiğini, bu noktaların müvekkili tarafından kiralanarak faaliyet gösterecek bayilerle alt kira anlaşması kapsamında işletilmesinin sağlandığını, bu yöntemde müvekkili şirkete ödenmesi gereken kira bedellerinin bu işyerinde faaliyet gösteren bayilerin hak ettikleri prim bedellerinden kesildiğini, bu tür özel noktalarda faaliyet gösteren bayilere kira ve personel giderlerine ilişkin prim gider katkı primi adı altında bu giderleri azaltıcı maddi destek verildiğini, davacı tarafa bu kapsamda 2015 yılında 188.670,00 TL destek verildiğini, davacının bu slatüde 2 işyeri olduğunu, bu işyerlerinin kira giderlerinin fazla olduğunu, bunun yanında ticari getirisinin de fala olduğunu, tlüm bu hususları bilerek ve isteyerek kabul eden davacı yanın zarar etmesinin tacir sıfatıyla aldığı risk barındıran kararlar neticesinde olduğunu, rayiç kira bedellerinin çok Üzerinde kira bedeli ödemeye zorlandığı ve zarara uğradığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davalı müvekkili ——- tarafından, dağıtım ağında bulunan tüm işletmelerin, hizmet sunumu ve müşteri memnuniyeti açısından başarılarının takip edildiğini, aynı seviyede bulunan işletmelere standart hedefler verildiğini ve bu hedeflerin gerçekleşme oranlarına göre prim ödemesi yapıldığını, davacının iddia ettiği ilk beş yüz faturaya prim ödemesi yapılması hususu ile böyle bir uygulamanın hiçbir zaman yapılmadığını, davacının bu iddiasını kanıtlayacak veriler sunması gerektiğini, kampanyalı cihaz satışlarında müvekkili davalı şirketin aboneler ile bayiler arasındaki cihaz satış ilişkisine taraf olmadığını, sadece bayilerin tikidite ihtiyaçlarını karşılamak ve abonelerin cihazlara erişimini kolaylaştırmak amacıyla, cihaz satış tutarını nakden bayiye ödemek koşuluyla bayiden alacağın temliki müessesi ile devir aldığı tutarları abonelerin faturalarına yansıttığı bazı kampanyalar düzenlendiğini, bayilerin yaptığı tüm işlemler için senede bir kez prim sistemi yayınladıklarını, bu prim sistematiği içine cezalarında bulunduğunu, davacı tarafa bu kapsamda kesilen ceza varsa bunun belgesini sunması halinde savunma yapma yoluna gidebiteceklerini, davacı yanın davalı şirketin verdiği talimatlar doğrultusunda ticari defter ve kayıtlarını tuttuğu yönündeki bayanının yanıltıcı olduğunu bunun mümkün olmadığını. her basiretli tüccar gibi davacının da—- uyarınca ücari defter ve kayıtlarını tutma yükümlülüğü olduğunu, bu yükümlülüğü yerine getirmemiş olması nedeniyle vergi dairesi nezdinde müvekkilini suçlayıcı ifade verdiklerinin düşünüldüğünü, davacının bu iddiasının hukuka ve ticari tcamüllere aykırı olduğunu, davacının da içinde bulunduğu bayilerin müvekkili şirketin abonelerine hizmet sunmak yanında cihaz ithal eden distribütörlerin de bayiliğini yaptığını, abonelere telefon, tablet cihaz v.s. satışı yaptıklarını, abonelere doğrudan hizmet veren bayilerin müvekkili şirket adına sadece hat açılışı, kapanışı işlemleri yapmamakta aynı zamanda cihaz distribütörlerinin de bayiliklerini yaptıktarı için abonclere cihaz satışı da yaptıklarını, müvekkilinin cihaz satışına taraf olmadığını, cihaz satış bedellerinin ve satış politikasının müvekkili şirket ile ilgisinin bulunmadığını, davacı yana müvekkili şirket tarafından 9.699.66 TL borcu nedeniyle fatura gönderildiğini, bu bedelin ödenmediğini, davacı yanın müvekkili şirket ile imzalanan sözleşme uyarınca ödenmemiş özel nokta kira beli bulunduğunu, bu nedenle teminat mektubunun nakte çevrildiğini, davacı yanın 1.800.000,00 TL alacaklı olduğunu ortaya koyacak somut delil sunması gerektiğini, davacı ile müvekkili şirket arsında 30.12.2015 tarihli —– numaralı Firma Mutabakat Mektubunda davacının müvekkili şirkete 15.552,97 TI borçlu olduğunun davacının imzası ile kabul edildiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemlerde müvekkili şirketin yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, sözleşmenin hukuka ve hakkaniyete uygun olduğu davacının da devir etme iradesini açıklamasına kadar olan süre ihtilaf olmadığını, davacının herhangi bir zarara uğramadığını, zarar iddialarına ilişkin somut bir delil sunulması halinde savunma yapabileceklerini, davacı yanın müvekkili şirketten ücretli eğitim aldığı konusunu somut delilerle kanıtlaması gerektiğini, diğer bir iddianın ise hayat sigortasının feshedildiği ve aldığı primler nedeniyle vergi cezası ödediği iddiasını da somut olarak kanıtlaması gerektiğini, hayat sigortasının müvekkili tarafından bayilere destek amacıyla yaptırıldığını. bu konuda müvekkili şirketin bir yükümlülüğü olmadığını, bu uygulamadan vazgeçildiğini, bu nedenle davacının o güne kadar biriken primleri aldığını, bu konuda şikayetinin anlaşılamadığını, davacının zarara uğradığı iddiası ile denkleştirme tazminatı talebinin yersiz olduğunu, TIK yönünden aranan koşulların bu talebe ilişkin olarak bulunmadığını, denkleştirme – tazminatı yani – portföy – tazminatı talebinde bulunulabilmesi için taraflar arasında acentelik ilişkisi olması gerektiğini, davacının bayi olduğu hususunun dilekçesinde açık ve —- anlaşıldığını, denkleştirme tazminalı talebinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu., cen son imzalanan 22.12.2008 tarihli —– Sözleşmesi kapsamında davacı yanın müvekkili şirketin bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, bu sözleşmenin 4.A.l.maddesi kapsamında davacının müvekkili şirket adın yapabileceği işlerin sınırlarının şu şekilde belirlendiğini; “—– aşağıda belirtilen iş ve işlemleri tam, doğru ve zamanında gerçekleştirmekle yükümlüdür. -Yeni Hat Tesisi, -Hat Aktivasyonu/Hat Kapama talebini alma, -Fax/Data Tesisi, Şebekeler arası geçiş, – Diğer Abonelik İşlemleri, -Abonelik dosyalarının düzenlenmesi ve korunması, -Konuşma Kartlarının Satışı, ——Tarafından belirlenecek sözleşmenin 4.A.1.maddesinde belirlenen iş ve işlemler dışmdaki iş ve işlemler,” diğer taraltan —- Yetkileri başlıklı 105.maddesinin şu şekilde belirlendiğini; “(7) Acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili adına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. (2) Bu sözleşmelerden doğacak uyuşmazlıklardan dolayı acente, müvekkili adına dava açacağı gibi, kendisine karşı aynı sıfatla dava açılabilir. Yabancı tacirler adına acentelik yapanlar hakkındaki sözleşmelerde yer alan, bu hükme aykırı şartlar geçersizdir. (3) Acentelerin ad ve hesabına hareket ettikleri kişilere karşı Türkiye’de açılacak davalar sonucunda alınan kararlar acentelere uygulanamaz.” Acentenin ihtar, ihbar, protesto gibi beyanları müvekkili adına yapmaya ve kabule hakkı olduğunu, müvekkili adına dava açmaya veya davaya taraf olmaya da yetkili olacağının düzenlendiğini, davacı tarafa müvekkili şirket ile düzenlenen sözleşme ile yukarıda sayılan TTK 105,maddesi kapsamındaki yetkilerin tanınmadığını, acentelik – niteliğinin piyasaya yeni giren bir markanın tanımasına, bilinirliliğinin artırılmasına, yeni müşteri çevresi yaralılmasına katkıda bulunmak amacı taşıyan bir sözleşmesel ilişki olduğunu, bu nitelikler nedeniyle acentelerin denkleştirme – tazminatı – talebinde bulunabildiklerini, bayiler için denkleştirme tazminatının söz konusu olmadığını, – davacı ile müvekkili arsında tek salıcılık ilişkisinin de bulunmadığını, bu iş ilişkisinde de yapımcının mamullerini belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak tek satıcıya göndermeyi üstlenmesi gerektiğini, dava konusu somut olay da müvekkili şirketin davacı tarafi belirli bir bölgede inhisari olarak görevlendirmediğini, diğer taraftan davacının denkleştirme talebinin bir an için kabul edildiğinin varsayımı halinde, denkleştirme talebi için TTK ile aranan koşulların bulunması gerekliğini, TTK 122.madde uyarınca; * (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkili, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısı ile sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa,” acentenin uygun tazminat isteyebileceğinin açıkça düzenlendiğini, davacı yanın dilekçesinde bu koşutların varlığına ilişkin hiçbir delil öne sürülmediğini, yeni —-, numara taşıma ve hat aktivasyon işlemlerinin müvekkilinden ayrı bir tüzel kişiliği olan bayiler aracılığı ile yapıldığını, davacı ile yapılan sözleşmede yer alan yükümlüklerinin sınırlarının davacıya portföy oluşturma ve sözleşme ilişkisinin sona ermesi halinde bu müşteri portföyünün müvekkili şirkete devrinin söz konusu olmadığını, TTK 122.maddesi 1.fikrasında yer alan her üç koşulunda birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, bu koşulların hiç birinin bulunmadığını, TTK 122/3 uyarınca davacının talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve anılan maddenin şu şekilde düzenlendiğini; “Müvekkilinin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeple feshedidimişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz” bu hükmün açık olarak sözleşmeyi haklı nedenle Teshetmeyen acentenin denkleştirme talebinde bulunamayacağı yönünde olduğunu, davacı yanın kendi isteği ile faaliyet gösterdiği bayiyi devir iradesini müvekkiline bildirdiği tarihe kadar sözleşme ile yüklenen edimlerin müvekkilince yerine tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, davacının tazminat taleplerinin yersiz ve dayanaksız olduğunu, müvekkilinin uygulamaları nedeniyle davacının zarara uğramasının mümkün olmadığını, müvekkilinin eylemleri nedeniyle davacının zarara uğraması arasında bir bağ kurulmayacağını, müvekkilinin davacı tarafi zarar uğratmamış olması nedeniyle, tazminat koşullarının oluşmadığını, müvekkilinin davacı tarafa herhangi borcunun da bulunmadığını, davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi gereğince menfi tespit, alacak, istirdat ve haksız rekabet sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.Davacı, davalı ile aralarında bayilik ilişkisinin bulunduğunu, davalının piyasadaki hakim durumunu kullanarak gerçekleştirilmesi zor ve imkansız satış hedefleri istediğini, vergi usul kanununa aykırı kayıtlar tutmaya zorladığını, bayiliğin faaliyet göstereceği binaları ve iç dekorasyonunun kendisi tarafından sağlandığını ancak kira ve dekorasyon ücretlerin aşırı fahiş olması sebebiyle kendisini zarara uğradığını, davacının taleplerinin haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, bu itibarla bayilik sözleşmesine konu faaliyetleri sebebiyle davalıya barçlu olmadığının tespitine, haksız şekilde tazmin olunan banka teminat mektubu bedeli olan 50.000,00 TL’nin nakde çevrildiği tarih olan 29.08.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte iadesi ile davalı şirketten tahsiline, şimdilik 5.000,00 TL alacak, 20.000,00 TL haksız rekabet ve sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davacı lehine TTK md. 122 gereğince denkleştirme tazminatının hesaplanarak şimdilik 5.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, davacı şirketin ticari itibarına zarar verdiği için 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları incelenmiş, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —–dava konusu bilgi ve belgeler celp edilmiş, —–Şirketinden sigorta poliçesi celp edilmiş, 28.08.2019 tarihli bilirkişi heyet raporu, 16.02.2022 tarihli teknik bilirkişi raporu, 12.03.2022 tarihli bilirkişi heyet ek raporu, 11.09.2022 tarihli teknik bilirkişi ek raporu, 03.04.2023 tarihli bilirkişi heyet 2.ek raporu alınarak dava sonuçlandırılmıştır.Bilirkişi heyetinin 28.08.2019 tarihli raporunda özetle, “…Sayın Mahkemenin kararı doğrultusunda dava dosyasına mübrez deliller ve takip dosyası üzerinde yapılan inceleme neticesinde; davacı tarafın taleplerini davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerine dayandırdığı, ancak davacı taleplerinin dosyada yer alan belgelerle ispatının mümkün olmadığı, davacı taleplerinin haklı olup olmadığının irdelenmesi için teknik inceleme yer alan belgelerin dosyaya ibrazının zorunlu olduğu, bu aşamada davacı taleplerinin ispata muhtaç kaldığı ve somutlaştırılmadığı, sonuç ve kanaatine varılmıştır…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
16.02.2022 tarihli teknik bilirkişi raporunda özetle, “…Davacı iddialarının üzerinde inceleme yapılabilecek belgelerle kanıtlanması halinde
değerlendirmelerde bulunabileceği açıkça anlaşılmıştır. Bu konuda yalnızca davalı
tarafından paylaşılan belgeler ve çizelgeler üzerinde teknik incelemeler yapılmış ve
aşağıda verilen sonuçlara ulaşılmıştır. Davalı tarafından paylaşılan çizelgelere göre davacı tarafın hedef ve toplam satışları ile civardaki benzer bayilerde hedef ve toplam satışların birbirine yakın olduğu
görülmektedir. Davalı tarafından paylaşılan çizelgelerden yola çıkılarak ödenen primlerin
sağlamasının yapılmasının imkânsız olduğu anlaşılmıştır. Bu konuda ancak davalı
kuruluş tarafından yapılacak ayrıntılı açıklamalar ile hesaplamaların doğrulaması
yapılabilir. Davalı kurum ile iletişime geçilerek, paylaşılan çizelgelerdeki ödemelere ilişkin
hesaplama yönteminin benzer bayilerle karşılaştırmalı olarak ve ayrıntılı olarak
açıklanması talep edilmişse de herhangi bir geri dönüş alınamamıştır..” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
Bilirkişi heyetinin 12.03.2022 tarihli ek raporunda özetle, “…Davacı iddialarının üzerinde inceleme yapılabilecek belgelerle kanıtlanması halinde değerlendirmelerde bulunabileceği açıkça anlaşılmıştır. Bu konuda yalnızca davalı tarafından paylaşılan belgeler ve çizelgeler üzerinde teknik incelemeler yapılmış ve
aşağıda verilen sonuçlara ulaşılmıştır. Davalı tarafından paylaşılan çizelgelere göre davacı tarafın hedef ve toplam satışları ile civardaki benzer bayilerde hedef ve toplam satışların birbirine yakın olduğu
görülmektedir. Davalı tarafından paylaşılan çizelgelerden yola çıkılarak ödenen primlerin
sağlamasının yapılmasının imkânsız olduğu anlaşılmıştır. Bu konuda ancak davalı
kuruluş tarafından yapılacak ayrıntılı açıklamalar ile hesaplamaların doğrulaması
yapılabilir. Davalı kurum ile iletişime geçilerek, paylaşılan çizelgelerdeki ödemelere ilişkin
hesaplama yönteminin benzer bayilerle karşılaştırmalı olarak ve ayrıntılı olarak
açıklanması talep edilmişse de herhangi bir geri dönüş alınamamıştır. Kök raporda heyetimiz tarafından irdelenmiş olduğu üzere, davacı tarafın haksız rekabete
dayalı iddiaları ispata muhtaçtır. Bu nedenle kök raporda yapılan değerlendirmeleri
değiştirmeyi gerektirecek hususa rastlanmamıştır…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
11.09.2022 tarihli teknik bilirkişi ek raporunda özetle, “…Kök raporda da belirtildiği üzere, davacı iddialarının üzerinde inceleme yapılabilecek
belgelerle kanıtlanması halinde değerlendirmelerde bulunabileceği, ancak davacı
tarafından iddialarına dayanak olabilecek üzerinde değerlendirme yapılabilecek somut
bulgular içeren herhangi bir belge sunulamadığı için, davalı tarafından sunulan belgeler
üzerinde değerlendirme yapmak dışında elde başka çıkar yol olmadığı, Davacının sözleşme döneminde gerçekleştirilemeyecek satış hedefleri konulması başta
olmak üzere, büyük baskı kurulduğuna yönelik iddiaları konusunda nicelik açısından bir
değerlendirmede bulunmanın mümkün ve anlamlı olmadığı, davalı kurum tarafından
benzer bayilere yapılan uygulamaların karşılaştırılarak bir kanaate varılmasının en uygun
değerlendirme biçimi olacağı, Davalı tarafından 28.07.2022 tarihli yerinde inceleme toplantısı sonrasında 19.08.2022 ve
24.08.2022 tarihli e-iletilerinde verilen bilgiler ve eklerindeki belgelerin taraflar
arasındaki yukarıda sınırları çizilen uyuşmazlığa ışık tutacak bulgular içerdiği,
Davacı vekili tarafından 24.08.2022 tarihli e-ileti ekinde sunulan excel dosyasıyla birlikte
uygulanan prim sisteminin nasıl hesaplandığının açıklığa kavuştuğu, prim miktarının
yapılan hat satışlarının tipine ve sayısına göre her bir bayi için aynı şekilde uygulanan bir
formülle hesaplandığı, dolayısıyla, hesaplamanın her bir bayi için yapılan satışlar
üzerinden aynı formülle yapıldığı, davacı tarafa özgü ayrı bir hesaplama yapılmadığı, Davacının ek raporda ortaya konulması ile itirazlarına henüz konu ettiği kira bedeli
konusunda zaten öncesinde haberdar olmasının gerektiği, söz konusu kira bedellerinin
sunulan belgelere göre uzun zamandır tahakkuk ettirildiği için nicelik açısından bir
değerlendirmede bulunulmasının anlamsız olduğu,
Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan 50.000.-TL’lik teminatın davalı tarafından
düzenlenen kira bedeli faturalarına kısmi olarak sayıldığı, bu tutarların borç-alacak
hesabında 29.08.2016 tarihi itibariyle işlenmiş olduğu ve davacı tarafa iade edilecek bir
tutar kalmadığı…” yönünde görüşlerini bildirmiştir.
Bilirkişi heyetinin 03.04.2023 tarihli 2.ek raporunda özetle, “…Yapılan teknik inceleme ve değerlendirmeler sonucunda;
Kök raporda da belirtildiği üzere, davacı iddialarının üzerinde inceleme yapılabilecek
belgelerle kanıtlanması halinde değerlendirmelerde bulunabileceği, ancak davacı tarafından
iddialarına dayanak olabilecek üzerinde değerlendirme yapılabilecek somut bulgular içeren
herhangi bir belge sunulamadığı için, davalı tarafından sunulan belgeler üzerinde
değerlendirme yapmak dışında elde başka çıkar yol olmadığı, Davacının sözleşme döneminde gerçekleştirilemeyecek satış hedefleri konulması başta olmak
üzere, büyük baskı kurulduğuna yönelik iddiaları konusunda nicelik açısından bir
değerlendirmede bulunmanın mümkün ve anlamlı olmadığı, davalı kurum tarafından benzer
bayilere yapılan uygulamaların karşılaştırılarak bir kanaate varılmasının en uygun
değerlendirme biçimi olacağı, Davacı vekili tarafından 24.08.2022 tarihli e-ileti ekinde sunulan excel dosyasıyla birlikte
uygulanan prim sisteminin nasıl hesaplandığının açıklığa kavuştuğu, prim miktarının yapılan
hat satışlarının tipine ve sayısına göre her bir bayi için aynı şekilde uygulanan bir formülle
hesaplandığı, dolayısıyla, hesaplamanın her bir bayi için yapılan satışlar üzerinden aynı
formülle yapıldığı, davacı tarafa özgü ayrı bir hesaplama yapılmadığı,
11/9/2022 tarihli ek raporda da değinildiği şekilde, “…taraflar arasında uyuşmazlık konusu
olan 50.000 TL’lik teminatın davalı tarafından düzenlenen kira bedeli faturalarına kısmi
olarak sayıldığı, bu tutarların borç-alacak hesabında işlendiği ve davacı tarafa iade edilecek
bir tutar kalmadığı anlaşılmaktadır…” şeklinde verilen görüşte herhangi bir değişiklik veya
sapma olmadığı, Dosyada mübrez tüm raporlarda ortaya konulduğu üzere davacı taleplerinin ispata muhtaç
olduğu ve somutlaştırılmadığı,
yönünde görüş ve kanaate varılmıştır…” yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Haksız rekabet, TTK’nın 54. maddesinde, “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmıştır. Haksız rekabetin unsurları, ekonomik rekabetin varlığı ve dürüstlük kurallarına aykırılıktır. Dürüstlük kuralına aykırı davranışların neler olduğu TTK’nın 55. maddesinde sayılmıştır. Haksız rekabet davası açılabilmek için, TTK’nın 56. Maddesine göre haksız fiil nedeniyle oluşan bir zarar veya zarar tehlikesinin var olması gerekir.TTK’nın 58 nci maddesinde haksız rekabet nedeniyle zarar gören kimsenin maddi tazminat isteyebileceği belirtilmiştir. Kural olarak böyle bir istemin kabul edilebilmesi için davacının uğradığı zararı kanıtlaması gereklidir. Bu şekildeki tazminat davasında asıl olan, haksız rekabet nedeniyle davacının aktifinde azalma olduğunun iddia ve ispat edilmesidir. Ancak, bu tür zararın ispat edilmesindeki güçlüğü dikkate alan kanun koyucu, TTK’nın 58/e maddesinde eylemin mali bakımından karşılıksız kalmaması bakımından haksız rekabette bulunanın davranışı sonucu elde etmesi mümkün bulunan menfaatin karşılığını da maddi tazminat olarak hükmetme yetkisini hakime vermiştir. (Yargıtay —–HD —–Esas, —– Karar sayılı ilamı)
Davacı tarafça taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi bulunduğunu, davalının haksız rekabete konu eylemleri sebebiyle zarara uğradığını, bu itibarla öncelikle davacıya borçlu olmadığının tespitine, haksız yere nakde çevrilen teminat mektubunun istirdadına ve haksız rekabet sebebiyle uğradığı maddi ve manevi zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporları ve bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde; dosya kapsamında alınan birden fazla bilirkişi raporu, özellikle 12/03/2022 tarihli ve 03/04/2023 tarihli ek rapor nazara alındığında davacının iddialarının aksine davalı tarafından davacı bayiye ayrık bir uygulama yapılmadığı, davalının diğer bayilikler ile benzer çalışmasını davacı ile de yürüttüğü anlaşılmıştır. Başka bir deyişle davalı tarafından TTK 54 maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırı ve haksız rekabete sebebiyet verebilecek bir durum tespit edilememiştir. Her ne kadar davacı tarafça aksi yönde beyanlarda bulunulmuş ise de; dosya kapsamındaki teknik bilirkişi raporu tespitlerinde ve bizzat taraflarca sunulan delillerde aykırı bir durum tespit edilemediğinden davacının bu yöndeki itiraz ve bayanlarına itibar edilmemiştir. Davacı tarafından yargılamanın tüm aşamalardaki verilen sürelere rağmen başkaca yeterli bir delil sunulmadığı görülmüş, davacının haksız rekabete yönelik iddialarını ispat edemediğine kanaat getirilmiş, davacının haksız rekabete yönelik maddi ve manevi tüm taleplerinin reddine karar verilmiştir.Davacı dava dilekçesinde menfi tespit ile davalı tarafından haksız olarak nakde çevrilen teminat mektubunun istirdadını da talep etmiştir. Dosya kapsamında alınan 03/04/2023 tarihli ek bilirkişi raporu nazara alındığında davacı tarafından talep edilen teminat mektubu bedelinin davalı tarafından düzenlenen kira bedeli faturalarına kısmi olarak mahsup edildiği, bu tutarların taraflarca borç-alacak hesabında işlendiği ve davacı tarafa iade edilecek bir tutar kalmadığı açıkça tespit edildiğinden davacının menfi tespit ve istirdat taleplerinin de yerinde olmadığı anlaşılmış, sübut bulmayan davanın reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 179,90-TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.707,75-TL harcın mahsubu ile artan 1.527,85-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halide davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 11,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13 maddesindeki esaslara göre belirlenen 16.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde —– Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.