Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/688 E. 2020/351 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/688 Esas
KARAR NO : 2020/351

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 30/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacının mahkememize göndermiş olduğu dava dilekçesinde; ——— davacı arasında sözlü sözleşme gereği uzun süre ticaret yapıldığı, ancak davalı bir süre sonra yerine getirmesi gereken ödeme edimlerini yerine getirmeyerek davacı mağdur durumda bıraktığı, davalı şirket yetkilileri ile şifahen yapılan görüşmelerde işçisi aracılığıyla fatura bedellerinin ödendiği iddia edildiği, ancak söz konusu işçi hiçbir şekilde şirket adına ödeme gerçekleştirmediği, bahse konu çalışanın aile ile davacının yapmış olduğu işlerden dolayı, şirket çalışanı babasının ve abisinin borçlarını ödediği, ancak şirket yetkililerine bu durum iletildiğinde hiçbir şekilde kabul edilmeyerek, bu ödemelerin şirket adına gerçekleştirildiği iddia edildiği, kullandığımız banka hesaplarına —— hesabına dava konusu edinilen alacağa yönelik davalı şirket adına herhangi bir ödeme gerçekleştirilmediği, buna dair şirket defter kayıtları, ilgili banka ve —— incelendiğinde davalı şirketin ödeme yapmadığı ve borcun sabit olduğu görüleceği, borçlunun yetki itirazına binaen yetkili merci olan —— Müdürlüğünün —– sayılı dosyası ile icra takibine girişildiği, davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı şekilde borca itiraz edildiği, davalı taraf dava konusu borcu ödediğini iddia ettiği, borcun ödendiğini ve borcun olmadığını ispat yükü davalı olduğu, icra takip dosyası içerisindeki belgeler incelendiğinde, takibe konu edinilen faturaların üst kısmının davacı tarafından imzalanıp, kaşelendiği görüleceği, ayrıca davalı taraf mevcut borca itiraz etmekte kötü niyetli davrandığı, itiraz sonucu davacı haksız şekilde zarar uğradığı, açıklanan nedenlerle borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen adi kanuni faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
SAVUNMA:
Davalı vekilinin mahkememize göndermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında uzun süredir ticaret yapıldığı, davacı, ilgili borcun ödenmediğini iddia ettiği, işbu iddia asılsız ve mesnetsiz olduğu, davalı ticari ilişkiden kaynaklı tüm edimlerini bugüne kadar tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiği, davacı tarafından, davalı ticari ilişkilerine istinaden, mal siparişi verilmiş akabinde davalının malları almış ve ücretini davacı adına yatırdığı, aynı zamanda davacı, ödemelerin şirket adına gerçekleştirilmediğini, işletme kayıtlarında kullanılan banka hesaplarına——— hesabına alacağa yönelik ödemenin yapılmadığını iddia ettiği, davacı, basiretli tacir sıfatının gerektirdiği gibi davranmayarak uzun süreden beri davalıya olan borcunu ödemediği, davacı kötü niyetli ve son çıkış yolu olarak da işbu davayı asılsız iddialara yer vererek gerekçesiz olarak açtığı, davalının, borcunu ödediğinden işbu davaya konu icra takibine itiraz etmekte haklı olduğunu, davanın hukuki temeli olmadığından reddini talep etme zorunluluğu aşikar olduğu, açıklanan nedenlerle davacının haksız ve hukuka uyun olmayan taleplerini içerir davasının reddine, davacı haksız ve kasıtlı olarak icra takibi başlattığı için %20’ından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari İstanbul Anadolu —.İcra Müdürlüğünün —–esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, yargılama sırasında — tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Yargıtay — Hukuk Dairesinin —- karar ile — tarih —————karar sayılı ilamlarında ve çok sayıda benzer ilamlarda da vurgulandığı üzere;
Ticari dava ve ticari iş birbirinden farklı iki ayrı kavramdır. Her ticari dava ticari iş olmakla birlikte, her ticari iş ticari dava olmamaktadır. TTK’ nun 5(1) maddesi uyarınca ticari davalara bakma görevi ———- aittir. Dolayısıyla ticari iş kapsamında olmakla birlikte ticari dava sayılamayan durumlarda ticaret mahkemeleri görevli olmayacak, uyuşmazlığın niteliğine göre diğer mahkemelerin görev hususu değerlendirilecektir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesine göre bir davanın ticari dava sayılması için; uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden tacir ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK da veya diğer kanunlarda o davaya ——– bakacağı yönünde bir düzenleme bulunması, diğer bir deyişle mutlak ticari dava olması gerekmektedir. Somut olayda davalı taraf tacir ve uyuşmazlık ticari işletmesini ilgilendirmekle birlikte davacı tarafın unvanına ——-olduğu görülmektedir. Uyuşmazlığın mutlak ticari dava olmadığı tartışmasız olmakla birlikte hem davacının unvanı hem de alınan bilirkişi raporlarında davacının işletme hesabına göre defter tuttuğunun tespit edilmesi göz önünde bulundurularak uyuşmazlığın nispi ticari dava kapsamında kalıp kalmadığı hususunda sağlıklı değerlendirmelerin yapılması için davacının bağlı bulunduğu ——- olmadığının anlaşılması bakımından ——————- ayrı ayrı müzekkereler yazılmış ve müzekkere cevapları dosya içine alınmıştır.
————— müzekkere cevabında davacının esnaf adasında kayıtlı ——-
————— tarihli müzekkere cevabında — — yılında işletme hesabına göre defter tuttuğu ve — kanunda belirtilen sınırın altında kaldığı belirtilmiştir.
Gelen müzekkere cevapları incelendiğinde, davacının esnaf odasına kayıtlı olması onun esnaf sayılması için tek başına yeterli olmamakla birlikte, vergi dairesi ve ticaret sicil kaydı ile birlikte değerlendirme yapılması esas olduğundan nitekim Yargıtay içtihatları da bu yönde olup mahkememizce de tüm kayıtlar göz önünde bulundurularak inceleme yapılmıştır. Davalı tarafın hali hazırda günümüzde tacir olduğu tartışmasız olmakla birlikte, davacının gerek ticaret sicili ve vergi dairesi kayıtlarında işletme esasına göre defter tuttuğunun ve esnaf sınırında kaldığının belirtilmesi ve mali müşavir bilirkişi raporlarında da işletme hesabına göre defter tuttuğu ve—– olduğunun açıkça anlaşılması karşısında davacının tacir olmadığı ve gelirinin esnaf düzeyinde kaldığı anlaşılmış olmakla mahkememizin davaya bakmakla görevli olmadığı ve uyuşmazlığın çözüm yerinin —— olduğu anlaşıldığından mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli ———- Mahkemesi’ne Gönderilmesine,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair; davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.