Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/686 E. 2021/1121 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/686 Esas
KARAR NO: 2021/1121 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/06/2016
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine —- keşide tarihli kambiyo senedine özgü icra takibi yapıldığını, müvekkilinin alacaklı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davalıyı da tanımadığını, kambiyo senedinin keşide edildiği tarihte müvekkilinin yurtdışında bulunduğunu, imzanın da müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitini, tüm yargılama masraflarıyla birlikte vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin alacağı nedeniyle, davacı —-Sayılı dosyasıyla kambiyo takibi başlatıldığı, ancak borçlunun takibe dayanak senetten dolayı borçlu olmadığından davanın reddini talep etmiştir.
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap vermediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine (bono) dayalı menfi tespit talebine ilişkindir
Davacı, davalı tarafından—-sayılı icra takip dosyasına konu bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, icra takibine konu senet nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya safahatı incelendiğinde, davanın ilk olarak—- sayılı görevsizlik kararı ile dosyanın mahkememize tevzi edildiği, mahkememizin —– sayılı numarasını kaydının yapıldığı görülmüştür.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları incelenmiş, yargılama sırasında —- tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. maddesinin 2. fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, —–dosyası celp edilmiş, Davacı vekili tarafından celp edilen imza örnekleri dosya arasına alınmış, –tarihli — raporu alınarak dava sonuçlandırılmıştır.
—- raporunda özetle, “…İnceleme konusu senette borçluya atfen atılı imzalar ile —- mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından söz konusu imzaların mevcut mukayese imzalarına kıyasla — eli ürünü olmadığı hususlarını bildirir ….”yönünde görüşlerini bildirmişlerdir.
Dosya kapsamına alınan—- davaya konu senetteki imzaların davacı —- imzaları ile karşılaştırması sonucunda söz konusu imzaların davacının eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur—-
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran—- taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun aslında bulunmadığını ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, HMK’nin 201.maddesinde düzenlenen miktardan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. —–
Somut dosya bakımından değerlendirme yapıldığında; davacı/borçlu, davalı/alacaklı ile arasındaki borç ilişkisini ve bonodaki imzayı inkar etmektedir. Bu durumda davacının imza inkarını ve imzanın kendisine ait olmadığını yöntemince ispat etmesi gerekmektedir. Dava konusu bono üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığının tespiti için dosya — gönderilerek rapor alınmış, alınan rapor taraflara usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmiş, taraflarca süresi içerisinde —– raporuna itirazda bulunulmadığı anlaşılmıştır.
HMK 281 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.” denilmektedir. Aynı kanunun 94/3 maddesinde; ” Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” denilmektedir.
Tarafların —– tarihli bilirkişi raporuna süresinde herhangi bir itirazda bulunmadığı anlaşılmakla HMK 94/3 maddesi gereği bilirkişi raporuna itiraz haklarının ortadan kalktığının kabulü gerekir.
Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu dikkate alındığında ispat yükü üzerinde olan davacının imza inkarını yöntemince ispat ettiği anlaşılmakla, davanın kabulüne, davacının davalıya —takip dosyasına konu keşidecisinin—— bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
1-Davacının, davalıya — takip dosyasına konu keşidecisinin — lehtarının —- bedelli senetten dolayı BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Karar harcı 170,78 -TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 42,70 -TL harcın mahsubu ile bakiye 128,08 -TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 42,70 -TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 29,20-TL başvuru harcı, 4,30-TL vekalet harcı, 232,15‬-TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 232,15-TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13 maddesindeki esaslara göre belirlenen 2.500,00- TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı miktar itibariyle KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/11/2021