Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/590 E. 2019/126 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/590 Esas
KARAR NO : 2019/126
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 25/05/2017
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- tarihinde … idaresindeki —- plakalı aracın———–üzerinden —– istikametine doğru seyir halinde bulunan davacı müvekkil sigorta şirketi nezdinde —— nolu kasko poliçesi ile sigortalı ———— plakalı araca çarpması neticesinde sigortalı araçta meydana gelen hasar nedeniyle —- tarihinde dava dışı sigortalıya—- TL hasar bedelinin ödendiğini, Müvekkil sigorta şirketinin, sigortalısına ödediği hasar bedelini kazada kusurlu bulunan —–plakalı araç sürücüsü …’tan ve aracın maliki olduğu düşünülen ——– rücu-en tazmin edebilmesi amacıyla, İstanbul Anadolu 7. İcra Müdürlüğü’nün——– Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ———— araç satış özleşmesini de icra dosyasına ibraz ederek yaptığı itiraz üzerine aracını …’a sattığının öğrenildiğini, Borçlu/davalı … ise hakkında başlatılan ilamsız icra takibine kötü niyetli olarak itiraz edildiğini beyan ederek, davanın kabulü ile şimdilik ——–TL tazminatın ödeme tarihi olan —– tarihinden itibaren işlemiş yasal faizi, yargılama gideri ve vekâlet ücretiyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı …’ın cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf iddia konusu kaza neticesinde sigortalısının aracının hasarlandığı ve bir takıım ödemeler yaptığını bu nedenle tarafımdan rücu talebindi bulunduğunu, Davacı tarafın aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, Davacı … şirketi halefıyet iddiasında bulunmuşsa da dava konusu kazayı kapsayan ve teminat altına alan spesifik sigorta poliçesi bulunduğunu, iddia edilen hasarın klozlar ile birlikte teminat altında olduğunun, sigortalısına lütuf ödemesi yapıp yapmadığının, dava dışı sigortalısının emtia üzerinde devam eden menfaatinin bulunduğunu davacı tarafça kanıtlanması gerektiğini, Dava konusu olayda hiçbir surette kusurunun bulunmadığını, Davacıya ait değer kaybı talep edilen aracın kusurlu olması halinde herhangi bir tazminat talep hakkı bulunmadığını, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediğinin açıklığa kavuşturulması gerektiğini, Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, meydana gelen kazanın oluşu ile her İki araçta meydana gelen hasarın uyumlu olmadığı ve bu kazanın başka bir yer ve şekilde meydana geldiğinin bildirildiğini,sigortalı aracın sürücüsü arasında düzenlenen kaza tespit tutanağında davalı ve trafik sigortalı aracın davacının şeridine girerek seyir halindeki davacının maliki olduğu araca çarparak zarar verdiği ve çarpma noktaları, çizilen krokide ve olay anlatımı bölümünde belirtildiğini Rizikonun gerçekleştiği tanık ve davalıların beyanları ile ispatlandığını, tarafların kusur oranlan tespit edilmesi gerektiğini beyan ederek Haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine,Yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilinesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle Kasko sigortası poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
TTK.’nın 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır.
TTK’nun 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücu davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsi nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsi ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’i haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 Esas – 1954/11 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir.
17.01.1972 tarih ve 1970/2 Esas, 1972/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış, velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği, sigortacının, sigorta ettirenin bütün defilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK’nın 52. maddesinde) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Somut olayda, uyuşmazlık 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın haksız fiile sebebiyet veren davalılar kusurlu araç malikin ve sürücüsünden rücuan tahsili isteminden ibarettir. Davacı … şirketinin dava dışı sigortalısı ————– Dava dışı şirket davalılara bu davayı hangi mahkemede açacaksa davacı … şirketinin de o mahkemede davayı açması gerekmektedir. Davalılar gerçek kişi olup tacir sıfatına haiz olmamakla birlikte davaya konu araçlar da ticari nitelik taşımayıp hususidir.
Trafik kazasından kaynaklı tazminat istemine ilişkin olan davayı, davacı şirket sigortalısına halefen açtığına göre, davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi mümkün olmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2/2 maddesi gereğince görüm ve çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu kanaatine varılarak, mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğu yönünden usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
Nitekim Antalya Bölge Adliye Mahkemesi’nin 28/01/2019 tarih, 2019/95 E. 2019/88 K. Sayılı kararında da Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlığında , görev yeri olarak Asliye Hukuk Mahkemesi belirlenmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere
1-Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olması ve Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİ nedeniyle HMK nun 114(1)/c maddesinin yollaması ile HMK nun 115(2) maddesi uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden REDDİNE,
2- HMK’nun 20 (1) maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve yasal süre içinde istem halinde dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK nun 331(2) maddesi uyarınca yargılama giderlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
4-HMK’nun 20(1) maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra yasal süre içinde gönderme başvurusunun yapılmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmek üzere dosyanın ele alınmasına,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07.02.2019