Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/518 E. 2020/482 K. 22.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/518 Esas
KARAR NO : 2020/482

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/05/2017
KARAR TARİHİ : 22/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ——- adresinde yapmış olduğu inşaat çalışması esnasında müvekkili şirkete —-zarar verdiğini, hasar nedeniyle müvekkili —– taşeron firması aracılığıyla yenilemek zorunda kaldığını, 1.312,96-TL tutarında zarar meydana geldiğini, zararın giderilmesi için davalı şirkete 27/02/2017 tarihinde ihtarlı mektup ve hasar belgeleri gönderildiğini, zararın giderilmesi talep edildiğini, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığı ve cevap vermediğini, 1.312,96-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının oluştuğu iddia edilen zararın müvekkili şirketin neden olduğunu ispatlaması gerektiğini, meydana gelen hasarın müvekkili şirketin kazı çalışmaları sırasında meydana gelmiş olması kesinlikle mümkün olmayacağını, zararın geldiği tarihte müvekkili şirket binanın kaba inşaatının çokta bittiğini, davacı tarafça tutulan tek yanlı tutanağın ispat hükmü olmadığını, tutanağın tutulduğu tarihte iddia edilen bölgenin karşı çaprazında 4 nolu binanın şantiyesinde müvekkili şirket çalışanları tarafından çalışmalar sürdürüldüğünü, tutanak tutulduğundan müvekkili şirket ve çalışanlarına bilgilendirme yapılmadığını, davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle, davacı şirkete ait kablolara hasar verildiği iddiasına dayalı , haksız fiil nedeniyle meydana gelen zararın tahsili talebine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda yazılı yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, tanık dinlenmiş, İlgili belediyeye müzekkereler yazılmış, yargılama sırasında 28/02/2018 tarihinde kabul edilen 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı T.T.K.’nın 4. Maddesinin 2. Fıkrasının değiştirilmesi sebebiyle basit yargılama usulüne geçilerek dava sonuçlandırılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; davalı şirketin 25/01/2017 tarihinde yaptığı kazı çalışmaları sırasında davacı yana ait şebekede 1.312,96 TL zarara neden oluduğu iddiası ile açılan davada davalı tarafın dava konusu mahalde müvekkili şirketin çalışmasının olmadığını, meydana geldiği iddia olunan zararın müvekkil şirketin eylemi sonucunda gerçekleşmediğini, dava konusu yerin karşı çaprazında kalan 4 numaralı binanın şantiye faaliyetlerini üstlenildiğini ve bu binanın kaba inşaatının da olay tarihi itibariyle çoktan bitmiş olduğunu, davalı şirketin dava konusu olayın meydana geldiği tarihte dava konusu alanda çalışmadığını beyan ettiği anlaşılmakla ,ihtilafın dava konusu eylem ile zararın oluşup oluşmadığı sorumlusu ile varsa zararın miktarı konusunda toplandığı anlaşılmıştır.
Davacı tanığı —–tarihli celsede; “Davaya konu hasarı ben bizzat görmedim, o bölgede 40 a yakın saha çalışanı vardır ben şebeke sorumlusu olarak tek çalışıyorum dolayısıyla her hasarı girip göremem mümkün olmuyor, kullanıcıların çağrı merkezine yayındaki aksaklık ya da yayın yok demesi üzerine biz ekipleri bölgeye yönlendiriyoruz, ekiplerde bölgedeki hasarı tespit ediyor, gerekli fotoğrafları çekiyor daha sonra hasar dosyası ve tutanak oluşturularak bize getiriliyor, tutanakta davalı şirketin hasarı meydana getirdiği söylendi, benim o şekilde haberim oldu, ben bana getirilen tutanağı imzaladım, bizzat hasarın tespiti yapmadım, bizim olay sonrasında başka firmalarında hasara sebebiyet vereceğine ilişkin araştırma yahut denetimimiz olmadı ” beyanında bulunmuştur.
Davacı tanığı ———– tarihli celsede; “Abone şikayeti üzerine ———hasar meydana geldiğini öğrendik, bizim kablolarımız aynı sokakta bulunan 4 numaralı binanın önünden geçmektedir, şikayet üzerine bizzat ben olay yerine gittim, orada çalışan kişi kabloların ———— koparıldığını söyledi, sonra biz hasarı giderdik, benim görevim bu kadardı” beyanında bulunmuştur.
Davalı tanığı ——celsede; “Ben 2016 yılından 2017 yılına kadar davalı şirkette çalıştım, davacı tarafın belirtmiş olduğu adres yanlıştır. Benim çalıştığım süre boyunca davalı şirketin şantiyesinde hafriyat işlemleri dahil tüm işlerin başında ben bulundum, benim çalıştığım şantiye ——– bizim o bölgede kaba inşaatımız bitmişti, inşaatın ince işçilikleri vardı, bunun karşı tarafa zarar vermesi mümkün değil, sokağın karşı tarafında da inşaat faaliyetleri vardı, firma adlarını hatırlamıyorum ama onlar zarar vermiş olabilir ” beyanında bulunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve tanık ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde, davanın haksız eylem nedeni ile verilen zararın tazmini talebine ilişkin olduğu, davacının davasını, davacıya ait alt yapıya davalı tarafından zarar verildiği iddiası ile açıldığı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi gereğince ispat yükü lehine sonuç elde etmek isteyen davacı tarafta olup, davalının zararın kendileri tarafından verildiği hususunu inkar ettiği, davacı tarafından bildirilen tanıkların dinlenmesinden davacı şirket elemanları olduğu ve hasarın meydana geldiği zaman diliminde orada olmayıp daha sonra mahalle gelip tutanak tuttukları, tanıklıklarının duyuma dayalı olduğu, dosyaya sunulan fotoğrafların da da kazının davalı tarafından yapıldığı hususunu ispata elverişli olmadığı, her ne kadar davacı tanığı ——————- tarafından kabloların 4 numaranın önünden geçtiği beyan edilmiş ise de davacı tarafından dava dilekçesine ek sunulan krokiler incelendiğinde , krokide de hasarın 3 nolu alanda meydana geldiğinin işaretlendiği ve bu alan kapsamında hasarın giderildiği bu yerin 5 nolu alanın hemen yanında olup, sokağın numaralandırma sistemi düşünüldüğünde ve davacı tarafça eski ve yeni hali ile sunulan krokiler birlikte değerlendirildiğinde de yine 4 numaralı alandaki çalışmanın , davaya konu yerde bir hasar meydana getirmesinin de mümkün bulunmadığı anlaşılmakla, zararın davalı tarfından gerçekleştirildiğine ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirlenen deliller ile davanın ispatlanamadığı ve davanın reddi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İspatlanamayan davanın reddine,
2-Alınması gerekli 54,40-TL’nin başlangıçta yatırılan 31,40-TL’den mahsubu eksik 23,00-TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden, davanın red edilen kısmı yönünden karar tarihinde geçerli —–esaslara göre belirlenen 1.312,96-TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi gereği ilgili tarafa iadesine,
İlişkin olarak; taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen kesin olarak verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.