Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/155 E. 2018/1210 K. 12.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/155 Esas
KARAR NO : 2018/1210

DAVA : Devredilen Şirket Payının İadesi (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/02/2017
KARAR TARİHİ : 12/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Devredilen Şirket Payının İadesi (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirketin yetkilisi olan davalı … ile kardeş olup davalı …’nun kardeşinin eşi olduğunu, davalı şirketin iki kardeşe babalarından miras yolu ile kaldığını, şirketin faaliyetinin olmayıp yalnız gayri menkul gelir elde ettiğini, davacının ekonomik sıkıntı yaşaması üzerine şirketin ve hisselerin zarar görmemesi için payını 10/09/2012 tarihinde bedelsiz olarak davalı …’na devrettiğini, 2014,2015 ve 2016 yıllarında kardeşi davalının davacıya gönderdiği yazılı mesajlarla devrin davacının ekonomik sıkıntısının geçinceye kadar bedelsiz olarak ve tekrar davacıya iadesi amaçlı olarak yapıldığının belli olduğunu, davalıların şirkete ait tek taşınmazı sattıklarını, bu nedenle şirkete kayyım atanması gerektiğini bildirmiş, şirkete yönetim kayyımı atanmasına ve davaya konu devredilen şirket hisselerinin davacıya aynen iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın iddiası gibi taraflar arasında bir inanç sözleşmesi bulunmadığını, inanç sözleşmesinin ancak yazılı delille kanıtlanabilmesi karşısında davacı tarafın bu nitelikte bir delil sunamadığını, tanık dinlenmesine muvaffaklarının bulunmadığını, davacının başarısız ticari girişimleri ve ailenin mal varlığını zarara uğratması nedeniyle müvekkili kardeş tarafından birçok kez davacıya borç para verildiğini, şirket mal varlığından davacıya ödeme yapılmayıp müvekkili kardeşin kendi şahsi hesabından bu paraları karşıladığını, davacı tarafın dayandığı e-posta çıktılarının yazılı delil olma özelliğinin bulunmadığını, bu yazılarda inançlı işleme ilişkin hiçbir açıklama bulunmadığını, bu çıktıların yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilmelerinin mümkün bulunmadığını, telefon mesajlarının müvekkili kardeş tarafından gönderilmediği gibi yazılı delil olma özelliğininde bulunmadığını, şirkete kayyım atanmasının şirketin ticari itibarına zarar vereceğini, 2011 yılında ödeme taahhüttü ihlali nedeniyle cezaevine giren davacının müvekkili kardeşi tarafından cezaevinden çıkmasının sağlandığını, davacının borçları nedeniyle annesine ekonomik olarak zarar verdiğini, müvekkili kardeşin davacının ve şirketin vergi borçlarını ödeyebilmek amacıyla kredi kullanmak zorunda kaldığını ve davacının alacakları tarafından tehdit edildiğini, müvekkilinin davacının borcu nedeniyle evine haciz gelmesi üzerine davacının davaya konu hisseleri satmayı teklif ettiğini, müvekkillerince bu teklifin kabul edilerek hissenin müvekkili … tarafından satın alındığını, davacının bu satıştan elde ettiği gelirle bir iş yeri açtığını, bir kaç yıl sonra kapattığını, 2007 yılından bu yana alacaklarından kaçtığını bildirmiş, şirkete yönetici kayyım atanması talebi ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, inançlı işlem yoluyla davalılardan …’na 10/09/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile devredilen şirket payının davacıya iadesi istemine ilişkindir.
Davalı şirketin davacı ile kardeşi davalı …’na babalarından miras yolu ile kaldığı devirden önce iki kardeşin eşit paylarla ortak oldukları, davacıya ait payın 10/09/2012 tarihli hisse devir sözleşmesi ile davalı kardeşin eşi …’na devredildiği, devirden bugüne gerçek kişi davalıların şirketin eşit paylı ortakları oldukları tüm dosya kapsamı ile bellidir.
Davacı devrin inançlı işlem niteliğinde yapıldığını, ekonomik sıkıntıları nedeniyle hisselerin haczinin önlenmesi amacına yönelik olarak ileri iade edilmek kaydı ile devrinin gerçekleştiğini ve inançlı işlem gereği devrettiği davalıdan bir bedel almadığını iddia etmektedir. Buna karşın davalı taraf devrin gerçek devir niteliğinde bulunduğu, davacının devir bedelini aldığı ve bu devir bedeli ile bir iş yeri açtığı iddiasında bulunmuştur.
Uyuşmazlık hisse devrinin inançlı işlem olarak yapılıp yapılmadığı konusunda toplanmaktadır.
Kural olarak inançlı işlem iddiası yazılı delille ispat edilebilir. Yazılı delilin bulunmadığı ancak yazılı delil niteliğinde belgelerin bulunması halinde iddia yazılı delil başlangıcı ile birlikte her türlü delille ispat edilebilir.
Somut olayda davacı taraf iddiasının ispatı olarak kardeşler arasında gönderilen çok sayıda elektronik posta ile telefon mesaj kayıtlarına dayanmış, davalı taraf telefon mesajlarının davacı tarafından gönderilmediği iddiasında bulunmasına rağmen elektronik postaya ilişkin olarak inkarda bulunmamış, yalnız yazılı delil başlangıcı kabul edilmeyeceği iddiasında bulunmuştur. Davalı taraf elektronik posta mesajlarına ilişkin inkarda bulunmamakla ve telefon mesajları yönünden mesajların içeriğine göre davalı kardeş tarafından yazılabileceği, hayatın olağan akışına göre bir başkası tarafından bu mesajların gönderilmesinin mümkün bulunmadığı ve telefonun davalıya ait bulunmadığının davalı tarafça iddia edilmemesi karşısında elektronik posta ile telefon mesajları yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmiş, buna bağlı olarak tarafların bildirdikleri başkaca delilleri toplanarak uyuşmazlık çözümlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, taraflarca sunulan ve toplanan deliller, bilirkişi raporu ile her ne kadar 10/09/2012 tarihli hisse devir sözleşmesinde davaya konu hisse devrine ilişkin bedelin nakden ve tamamen alındığından söz edilmiş ve inançlı işlem iddiasına yönelik olarak davacı tarafça yazılı bir sözleşme sunulmamış ise de dava dilekçesine ekli olarak sunulan e-posta ve telefon mesajlarının açıklanan nedenlerle yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu, hisse devrinin 10/09/2012 tarihinde yapılmasına rağmen bu belgelerdeki davalı kardeşin yazılarından davacının ortaklığının ve ortaklığa ilişkin sorumluluklar ile haklarının fiili olarak devam ettiğinin açıkça anlaşılabilir olduğu, özellikle bu yazılarda elektronik posta ile gönderilen 16 Haziran 2015 tarihli yazıda “Sende benim gibi bir şirkete sahip olduğunu, sorumluluğu falan hatırlar faturanı alırsın” ,”miktarı senden hisse oranı/kira gelir oranı %15 olarak kestim ve aşağıdaki hesap çıktı”, 30 Haziran 2014 tarihli yazıda toplamda 69.389,00 daha borcumuz var Mart ayında ……. TL ödememiz gerekiyor, 22/03/2014 tarihli yazıda “Slm abim, kiradan artanı gönderecektin”, sözüne karşı davalı kardeş tarafından “daha gitmedim vergi dairesine ama şimdi 300 göndereyim artarsa artanı da gönderirim”, “11.800 civarında ödeyeceğiz vergi için”, “her ay gönderiyorum ya yarısını”, 09/06/2014 tarihli mesajda “senin paran oğlum ne teşekkür ediyorsun”, 11/06/2014 tarihli mesajda “burada akebe gidiyordu elimizden”, “sermayemiz 15 bin oldu”, “bu şirket aynı zamanda seninde, bunu unutma”, 11/03/2015 tarihli mesajda “sadece fikrini sormak için soruyorum 3.5 USD şeklinde satış koyalım mı remaxse”, 27/03/2015 tarihli mesajda “bi zahmet sende şu şirkete üç kuruşluk fayda sağlasan”, 02/12/2015 tarihli mesajda “hisse devrini sen önermiştin çünkü eve haciz gelebilir değil 2 defa senin borcundan haciz geldiği için yapmıştık hatırlarsan, ….hisselerini her zaman geri alabilirsin… “, içeriğindeki davalı kardeş tarafından gönderilen yazıların hisse devrinin inançlı işlem olarak yapıldığını açıkça ve tartışmaya bir yer bırakmayacak biçimde ortaya koyduğu, davacı ve davalı kardeşin anneleri tanık …’ın davacının maddi sıkıntıları nedeniyle davalı kardeşine güvenerek devir işlemini yaptığı, bir bedel almadığı, davalı kardeşin devirden sonra şirketin taşınmazından gelen kira bedelinden davacının payına düşeni önceleri tam olarak daha sonra şirketin masraflarını bahane göstererek bir bölümünü davacıya ödediği, davalı kardeşin hisse devrini de kapsar miras hakları için davacıya bir miktar para vermeyi karşılığında davacının feragat etmesini teklif ettiğine ilişkin beyanı ile tanık …’ın şirkete ait taşınmazın satışa çıkarılmasından sonra satış aşamasında davalı kardeşin telefondaki görüşmede davacı için o benim abim parayı kendisi ile paylaşacağım, bugüne kadar çok para verdik batırdı, bir daha vermek istemiyorum, bu nedenle tasarrufu kendim değerlendirmek istiyorum şeklinde, tanık beyanlarının davaya konu hisse devrinin inançlı işler yoluyla devredildiğine ilişkin yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgeleri doğrular nitelikte olduğu, davalı tarafın bu delillere karşı hisse devir sözleşmesindeki yazılı kayıt dışında cevap dilekçesinde dile getirdiği gibi davaya konu hisse bedelini davacıya ödediğine ilişkin bir belge ve delil sunamadığı anlaşılmakla davanın kabulü ile davaya konu hisselerin davacıya ait olduğunun tespiti ile iadesine, davalı şirketin faal nitelikte bir şirket olmaması nedeniyle yönetim kayyımı atanmasına gerek bulunmamakla ancak dava sonuna kadar davacının şirket ortaklığından kaynaklanan haklarının zarar görmemesi için denetim kayyımı atanmasına, şirket yetkilisi davalı kardeşin, şirketin faaliyetinin bulunmamasına rağmen 07/11/2018 tarihli duruşmada kayyımın davalı şirket için işe alınan işçilerin davalı kardeşin sahibi olduğu bir başka şirkette çalıştırıldığına ilişkin beyanı dikkate alınarak davalı yönetici kardeş tarafından yapılması düşünülen faaliyetlerin şirketin ve dolayısıyla davacının muhtemel haklarına zarar verebileceği, önceki atanan kayyımın yetersiz kalıp işini gereği gibi yapmadığı gözönünde tutularak kayyımın değiştirilmesi ile görevinin kararın kesinleşmesine kadar devamına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ İLE ,
10/09/2012 tarihli ——-hisse devri sözleşmesi ile davacı tarafından davalı …’na devredilen davalı şirkete ilişkin 100 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile davacıya iadesine,
2-Denetim kayyımının görevinin kararın kesinleşmesine kadar devamına,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 512,36 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 128,09 TL harcın indirilmesi ile geriye kalan 384,27 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı yararına ———‘nin 13(1) maddesi uyarınca takdir edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafça yapılan 31,40 TL başvuru harcı, 244,40 TL yirmi adet tebligat gideri, 30,60 TL üç adet posta ve müzekkere gideri ile 3.600,00 TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.906,40 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca peşin yatırılan gider avansından artan gider avansının HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere davacı ile davalı vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.